Yahudi gençleri anlatıyor: Çünkü Yahudi toplumu toplumsal tarihin “nostaljik” bir öğesi değil, yaşayan, var olmaya çalışan bir toplumdur.
Romina ile 2012 yazında yaptığımız görüşme sırasında Romina 23 yaşında bir üniversite öğrencisiydi. Bir Fransız lisesini bitirdikten sonra sosyoloji okumaya başlamış. O, 500 yıllık tarihe ve tüm entregrasyon çabalarına hatta asimile olmalarına karşın Yahudilerin bugün dahi yabancı görüldüğünü düşünüyor. Günümüz Yahudi kimliği, bu kimliğin korunması, gelecek kuşaklara aktarılması ve toplumla ilişkiler konusundaki görüşlerini benimle paylaştı.
Yahudileri toplumun içinde nerede görüyorsunuz? Sizce Yahudilerin toplumu oluşturan diğer unsurlardan farkı var mıdır? Varsa nedir/nelerdir?
Toplumun içinde herkes bir gruptur. Biz de bir cemaatiz. Nerede görüyorum? Biz çok eskiyiz, Osmanlı’dan beri burada olduğumuz için, Türkiye bizim için evimiz gibi. Ama tabi bazen bu konu hakkında polemikler ve sorunlar olabiliyor. 500 seneden beri burada olmamıza rağmen, daha bile fazla, hala bir Türk sayılmamamız bazen beni çok üzüyor. O yüzden aslında belki de herkes gibi toplumun içinde olmamız gerekirken, belki de dışında kalıyoruz diye düşünüyorum. Fark, toplum gibi hepimizin ortak bir şeyi var, dinen birleşiğiz, kültürümüz aynı, nasıl Aleviler var. Bir unsur farkı yok. Sadece eskiden beri buradayız aynı şeylere bağlıyız.
Sizce günümüz Yahudi kimliği neye/nelere dayanmaktadır? (Örneğin dilin, dinin, kültürün önemi nedir?) Sizce bu kimlik modernleşme sürecinde değişmiş midir? Değiştiğini düşünüyorsanız bu değişimi nasıl yorumluyorsunuz? Sizin Yahudi kimliğiniz neye, nelere dayanmaktadır?
Biz maalesef Ladino konuşan bir jenerasyon değiliz. Ben arkadaşlarıma göre daha çok Ladino bilen bir insanım. Çünkü bir meraklıyım diline ve ikinci olarak da ben ananemle yazın adada yaşadığım için onlar Ladinoyu kullanır, oradan ben çok kaptım. Ama maalesef dil değil bizi artık bağlayan. Oysaki çok isterdim Ladinonun etrafımda hala olmasını. Nedir bizi bağlayan? Kültür işte. Aynı şekilde büyütülmemiz, bizim için Cuma evde aileyle yemek yemek önemlidir, hala bir Yahudi ile evlenmek isteriz ne olursa olsun, tabii ki de açığız, kimsenin kötü insan olduğundan değil de kültür benzeşmesi olsun diye benim de açıkçası tercihim bir Yahudi ile evlenmektir. Bir de hayatımın aşkı Hıristiyan veya Budist olsa önemli değil ama ilk tercihim Yahudi olmasıdır. Onun dışında adaya gelmemiz bile bir ortak şey işte, hepimiz adalıyız, çocukluğumuzdan beri beraberiz zaten, beraber büyüdük, bizi birleştiren bu işte. Yoksa hepimiz ne Musevi okuluna gittik ama…
Türkiye toplumu gibi, biz de tabiî ki de modernleştik, eskiden daha kapalıyken, ananemin annesinin jenerasyonunda Türkçe dili konuşulmazmış Fransızca ve Ladino konuşulurmuş, tabiî ki de modernleşme süreciyle biz artık Türk okullarında eğitim alıyoruz. Türkçe konuşuyoruz, Türkçemiz düzgün büyük jenerasyonlara göre, tabiî ki de modernleşme oluyor çünkü azalıyoruz ve çağa ayak uyduruyoruz bir şekilde ve tabii ki de daha çok dışla kontakt oluyor, eskisi kadar kapalı değiliz, hep şöyle karşılaştırılır bir Ermeni cemaatine veya Süryani cemaatine göre biz çok daha moderniz diye söylenir. Çünkü onlar sayı olarak da bizden fazla oldukları için daha kapalı tipler, daha içlerindeler. Biz biraz onu aştık, biz de çok mix evlilik de oluyor, tercih edilmese bile oluyor. Modernleşme böyle işte. Hayat statik bir şey olmadığı için hayatla beraber o değişim çok normal bir şey, biz de mutlaka modernleşiyoruzdur, çağa ayak uyduruyoruzdur.
Benim Musevi kimliğim neye dayanıyor? Ben dindar bir insan değilim. Ben Museviliği dinden dolayı sevmiyorum. Kültüründen dolayı seviyorum, ben dine bakan bir insan değilim ama kültürü hoşuma gidiyor, felsefesi hoşuma giden bir din. Bu, Hıristiyanlıkta veya Müslümanlıkta olsaydı onların felsefesini benimseseydim onlara ait olmak isterdim ama bu kültürde sonuçta büyüdüğüm için bu kültürü benimsedim. Modern ve hoşuma giden bir kültür, benim için öyle.
Benim kimliğim din üzerinden değil, kültür üzerinden özetlemek gerekirse. Modern ve hoşuma giden bir felsefesi var bu kimliğin, aileye bağlılık benim için önemli bir şey, bu hoşuma giden bir şey, Cuma günü eve dönmemiz, bayram yemeklerinde birlikte olmamız, özellikle Cuma yemekleri çok anlamlıdır benim için. Cuma günü hiçbir şekilde kimse beni evden çıkaramaz. Cuma günü, bir istisna olmadığı sürece, evimde ailemle yemek yerim. Bir dua bir şey olmuyor ama maksat o gün birlikte yiyoruz muhabbeti. Benim şahsen Musevi kimliğim bu yani.
Sizce Yahudiler arasında, Yahudi kimliğine bakış konusunda, kuşaklar arasında farklar var mıdır? Varsa bu farklılıklar nedir? Nedenleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bakış konusunda tabiî ki de var. Biz genç bir jenerasyonuz. Daha global bir dünyada yaşıyoruz eskisinden daha modern daha farklı bakıyoruz olaya. Gençlik yeni bir kuşak gibi, bunun Yahudisi, Türkü, Ermenisi değil bence önemli olan. Ben Musevilikle bağdaştırmıyorum bu soruyu şahsen. Bu gençlikle alakalı bir şey. Musevi gençliğinin özellikle bir bakışı yok gibi geliyor bana. Museviler arasında kuşak farkı var mıdır? Var tabii ki de ama normal bir Müslümanın da annesiyle var, dinle alakalı bir şey değil bence, sonuçta kime sorsanız annesi babası veya ananesi ile aynı kuşak olmadığı çok açık bir şey. Nedenleri; Globalleşiyoruz, toplum değişiyor.
Yahudi kimliğinizden ötürü hiç dışlandığınızı düşündünüz mü, kurum ya da kişilerden baskı gördünüz mü? Bu konularda sizden önceki kuşaklardan daha şanslı mı/daha şanssız mı olduğunuzu düşünüyorsunuz? Yoksa zamanla değişen bir şey olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Düşündüm, evet. Kimliğimin arkasında Musevi yazmasından dolayı, tabiî ki de sildirebilirim beş lira verip bir şey değil ama bunun kimliğimde yazması çok abartı ve gerçekten bir Devlet kurumuna gittiğimde arka yüzünü, Musevi yazan kısmını göstermek istemiyorum. Çünkü farklı muamele olduğuna inanıyorum, çünkü bu toplumda Musevileri tanımayan, Yahudiyle hayatında temasa geçmemiş insanlar var. Bir başbakanımız var ki Yahudiler yan gelip yatıp para kazanan bir millettir diyen bir başbakanımız olduğu bir ülkede, böyle bir imajımız varken sen de, ben de olsam ırkçı olurdum, sonuçta başbakan gibi bir adam böyle bir şeyi söylüyor.
Başbakan böyle bir laf ediyorsa tabii ki de dışlandığımı düşünüyorum. Biz hiç öyle yan gelip yatmıyoruz, hiç öyle olduğumuza inanmıyoruz. Biz 500 senedir belki o başbakandan öncedir de buradayız, köpek gibi çalışan insanlarız. O yüzden bu laf beni çok irrite eden bir şey. Çünkü ben tabii ki de kendimi Türk hissediyorum ve Türk vatandaşıyım da zaten. Böyle bir laf kendi toplumu içinde bir ayırım yaptırtıyor, ayırımı daha da pekiştiriyor.
Daha mı şanslıyız, daha mı şanssızız? Her dönemin kendi zorlukları olmuş. Anneannemlerin zamanında Varlık Vergisi olmuş. Bizim zamanımızda böyle laflar eden bir başbakanımız olmuş, sağ-sol çatışması içinde ayırımlar olmuş, milliyetçilik falan filan. Dünya gittikçe daha kötü bir yere gidiyor, o yüzden şans meselesine bağlamıyorum bunu yani. Zaten kötü bir dünyada yaşıyoruz. Her devrin zorluğu var dedikleri şey bence öyle bir şey. Zamanla değişen bir şeyin pek olduğunu düşünmüyorum, insanlar daha toleranslı belki de bilemiyorum, belki de dine dönüş şeyleriyle daha kapalı da olabilir.
Değişim sözcüğü değil belki de burada benim kullanmak istediğim, ne pozitife ne de negatife doğru bir yol var. Olan şeylerin pekişmesi devam ediyor bence, başka formlar altında belki de. Ne ekstra bir şey gördüm ne eksik bir şey. Ben Avrupa’da yaşadım, Xenophobie [Yabancı düşmanlığı] Avrupa’da çok daha üst seviyede. Kendi şahsıma birebir bir şey görmedim Allaha şükür, burada biz yine iyi yaşıyoruz. Türkiye çok toleranslı bir ülke, Osmanlı da toleransı temsil eden bir ülkeydi. Belki onun birazcık yavaş yavaş kaybolduğunu düşünüyorum, farklılığa tahammül yok. Esasında toleranslı olan bir ülkenin artık o toleransını kaybettiğini düşünüyorum. Bu sadece bizim şahsımıza değil, Hrant Dink olayı, papazın öldürülmesi olayı gibi.
Yahudi kimliğinin yaşanması ve aktarılması konularında eksiklikler/sorunlar var mıdır? Var olduğunu düşünüyorsanız bu sorunları kimler ve nasıl çözebilir?
Eksiklikler var bence. Bir kere biz bilgili bir jenerasyon değiliz. Neyi aktaracağız ki bilmiyorsak, biz bir dili bile aktaramıyoruz. Bir Ladino bize gelmedi, annelerimiz bize aktarmadı bunu. Bir de cemaat küçülüyor, çok mix evlilik olunca zaten asimile demek istemiyorum çok yanlış bir kelime asimilasyon da, kimliğinizi kaybediyorsunuz, bu kadar senedir buraya kadar sakladığımız Museviliği kaybediyoruz. Aktarılmasında sorunlar var, azalıyoruz, azalınca o gücü ve o solidariteyi [dayanışma] sağlayamıyoruz. Cemaat de buna pek yardımcı olmuyor.
Gerçi ben çok anti-cemaat bir insanım, doğru konuşulacak bir insan değilim belki de. Tabii ki de cemaattir, bir şey olsa başımızın üstünde yeri var, her zaman gidebileceğimiz bir yer ama işte bu insan eksikliği, güvenlik sorunu, bütün paranın güvenliğe verilmesi, sosyal aktivitelere çok para kalmıyor, o tarz şeylerde eksiklik var. Ama aynı zamanda güvenlik de şart bir şey falan filan. Cemaatin içinde de kırılmalar ve fikir ayrılıkları çok fazla olmaya başladı.
Ladino dilini konuşuyor musunuz? Yahudi edebiyatından eserler okuyor musunuz? Yahudi tarihi ve dünyadaki Yahudi toplulukları hakkında okuyor, film, belgesel izliyor musunuz? Türkçe, İngilizce, Fransızca vs. dillerde yazan Yahudi yazarları takip ediyor musunuz? Yahudi müziği dinliyor musunuz (kimler, türler)?
Ladino dilini ben konuşuyorum biraz. Zaten uydurma bir dil artık Ladino diye bir şey kalmadı, Ladino Türkçenin ucuna -ika ve -iko koyulmuş şeyler, çok bir dil diyemeyiz. Dil demeye bin şahit gerekiyor da ben kendi jenerasyonuma göre konuşan bir insan sıfatını alabilirim. Çünkü ben meraklıyım dile, kendi şahsi bir merakım var. Eserler… Ben sosyoloji okuduğum için ve sosyolojinin babaları hep Yahudi olduğu için mecbur zaten hepsini okudum. Edebiyatın iyisi, Yahudi olsun, Ortodoks olsun ne olursa olsun, öyle Yahudi olduğu için özellikle okumam.
Film belgesel, bazen Musevi Lisesinde belgeseller, anma törenlerinde Nazi zamanında kamplar konulu belgeseller gösteriliyor onlara katılmaya çalışıyorum, katılabildiğim kadar. Özellikle aramıyorum seyretmeyi ama olursa tabii ki de ilgileniyorum, kendi toplumumu da daha çok tanımak istiyorum. Yahudi olduğu için değil Primo Levi’yi beğenirim takip ederim aynı şekilde Marc Levy’i okurum, Yahudi oldukları için değil yazarların eserlerini sevdiğim için okuyorum. Yahudi müziği dinlemiyorum. Hiç dinlemiyorum, Türkiye’de var bir grup bunu yapan, Janet-Jak Esim, hiç benim müzik tarzım değil.
Yahudi kurumlarının kültürel faaliyetlerine katılıyor musunuz? Sizce bu faaliyetler gençlere hitap ediyor mu? Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
Çocukken katıldım. Hatta çocukken, bu cemaatin faaliyetlerine, zaten yapacak bir şey yoktu, partiler düzenlenirdi, sosyal aktiviteler olurdu, onlara katılırdım. Ama tabi onun bir yaşı var, 18’den sonra artık kimse gitmemeye başlıyor. E büyüklere yönelik şeyler var, katılıyorum katılabildiklerime. Hoşuma gidenler, geziler oluyor bir sürü şey oluyor, daha global şeyler oluyor, her yerden Yahudiler geliyor falan filan. Ben dediğim gibi çok cemaatçi biri olmadığım için pek katılmıyorum böyle şeylere, tercihim değil. Onun dışında hoşuma giden, arkadaşlarımın gittiği bir şey varsa gidiyorum ama özellikle kovalamıyorum.
Yıldırım, Göztepe Gençlik gibi kulüpler kapanmadı da zorlanıyoruz, onlar çocukken gittiğimiz bir şey, cemaat küçüldüğü için çocuk sayısı azalıyor, çocuk gitmeyince talep azalıyor, barlara 13 yaşında gidildiği için o salak Yıldırım’ın partisine gitmiyor kimse. Ben bile o jenerasyona zor yetiştim ama benden büyük arkadaşlarımın hayatı orda geçerdi, çünkü bar mar olmazdı, onlara partiler düzenlenirdi falan. Artık tabii ki de cemaat küçülüyor, çocuk sayısı eksik, talep yok dolayısıyla finansal olarak döndüremiyor kendisini. Onlara ulaşmanız da zordur.
Yahudi eğitim kurumlarında eğitim gördünüz mü? (Bunlardan birinde öğrenim görmemiş olsanız bile) bu kurumların Yahudiler arasındaki ilişki ve Yahudi kimliğinin aktarılmasında oynadığı rol hakkında ne düşünüyorsanız?
Hiçbir Musevi kurumunda eğitim görmedim. Ve onların nasıl birbirleriyle bağları var bilmiyorum, mutlaka bir etkisi vardır kimliğim aktarılmasında.
Sizin için Sinagog neyi temsil ediyor? Sizce Yahudi dini kurumlarının ve faaliyetlerinin Türkiye’de Yahudi kimliğinin yaşatılmasındaki rolü nedir?
İbadet yeri sonuçta sinagog ilk başta. Düğünümü yapmak istediğim yer açıkçası. Onun dışında ben zaten çok dindar bir insan olmadığım için ibadet yeri, ibadet edenlere açık olması gerekiyor. Üzüldüğüm bir konu var sinagog konusunda. Türkiye’de cemaat küçüldüğü için finanse edemiyoruz ve bunlar hep tarihi binalar, 500 yıllık binalar. E maalesef Balat’ta dört sinagog varken artık bir tane var, çok üzücü bir şey. Türkiye için de üzücü bir şey çünkü büyük bir zenginlik. Sonuçta hepsi sanat şaheseri.
O sinagogların içi, o eski Kuzguncuk’takiler veya Balat’takiler artık kalmadı ama otoparka dönüşmesi beni çok üzüyor. Sonuçta orası insanların huzur bulmaya gittiği bir yer. Tarihe saygısızlık, sanata saygısızlık, zaten bu ülkede sanata ve böyle şeylere çok da saygı olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta onlar olmazsa da biz olmayız, birbirini pekiştiren iki şey. İbadet yeri niye vardır, cemaatine ibadet edecek yer olması için. Tabii ki de yaşatılmasında çok büyük rolü var. Onlar olmasa yani bir sinagoga gitmesen veya bir faaliyete katılmasan cemaatin bir anlamı yok, o zaman herkes zaten bir başına olurdu. Tabii ki de kalmaları önemli bir şey.
500. Yıl ve 500. Yıl Vakfı hakkında düşünceleriniz nedir?
Müzeyi biliyorum, gittim ama Vakfın fonksiyonu hakkında bir fikrim yok. Bir sürü Vakıf var, İhtiyarlar Yurdu gibi cemaatin birkaç Vakfı varda ama 500. Yıl Vakfını duymadım. 500 yıldır hatta daha fazladır buradayız, onun temsili, bu çok güzel bir şey. Bu kadar eski kalan kaç kişi var ki bu topraklarda.
Yahudi gençleri anlatıyor: Çünkü Yahudi toplumu toplumsal tarihin “nostaljik” bir öğesi değil, yaşayan, var olmaya çalışan bir toplumdur.
Romina ile 2012 yazında yaptığımız görüşme sırasında Romina 23 yaşında bir üniversite öğrencisiydi. Bir Fransız lisesini bitirdikten sonra sosyoloji okumaya başlamış. O, 500 yıllık tarihe ve tüm entregrasyon çabalarına hatta asimile olmalarına karşın Yahudilerin bugün dahi yabancı görüldüğünü düşünüyor. Günümüz Yahudi kimliği, bu kimliğin korunması, gelecek kuşaklara aktarılması ve toplumla ilişkiler konusundaki görüşlerini benimle paylaştı.
Yahudileri toplumun içinde nerede görüyorsunuz? Sizce Yahudilerin toplumu oluşturan diğer unsurlardan farkı var mıdır? Varsa nedir/nelerdir?
Toplumun içinde herkes bir gruptur. Biz de bir cemaatiz. Nerede görüyorum? Biz çok eskiyiz, Osmanlı’dan beri burada olduğumuz için, Türkiye bizim için evimiz gibi. Ama tabi bazen bu konu hakkında polemikler ve sorunlar olabiliyor. 500 seneden beri burada olmamıza rağmen, daha bile fazla, hala bir Türk sayılmamamız bazen beni çok üzüyor. O yüzden aslında belki de herkes gibi toplumun içinde olmamız gerekirken, belki de dışında kalıyoruz diye düşünüyorum. Fark, toplum gibi hepimizin ortak bir şeyi var, dinen birleşiğiz, kültürümüz aynı, nasıl Aleviler var. Bir unsur farkı yok. Sadece eskiden beri buradayız aynı şeylere bağlıyız.
Sizce günümüz Yahudi kimliği neye/nelere dayanmaktadır? (Örneğin dilin, dinin, kültürün önemi nedir?) Sizce bu kimlik modernleşme sürecinde değişmiş midir? Değiştiğini düşünüyorsanız bu değişimi nasıl yorumluyorsunuz? Sizin Yahudi kimliğiniz neye, nelere dayanmaktadır?
Biz maalesef Ladino konuşan bir jenerasyon değiliz. Ben arkadaşlarıma göre daha çok Ladino bilen bir insanım. Çünkü bir meraklıyım diline ve ikinci olarak da ben ananemle yazın adada yaşadığım için onlar Ladinoyu kullanır, oradan ben çok kaptım. Ama maalesef dil değil bizi artık bağlayan. Oysaki çok isterdim Ladinonun etrafımda hala olmasını. Nedir bizi bağlayan? Kültür işte. Aynı şekilde büyütülmemiz, bizim için Cuma evde aileyle yemek yemek önemlidir, hala bir Yahudi ile evlenmek isteriz ne olursa olsun, tabii ki de açığız, kimsenin kötü insan olduğundan değil de kültür benzeşmesi olsun diye benim de açıkçası tercihim bir Yahudi ile evlenmektir. Bir de hayatımın aşkı Hıristiyan veya Budist olsa önemli değil ama ilk tercihim Yahudi olmasıdır. Onun dışında adaya gelmemiz bile bir ortak şey işte, hepimiz adalıyız, çocukluğumuzdan beri beraberiz zaten, beraber büyüdük, bizi birleştiren bu işte. Yoksa hepimiz ne Musevi okuluna gittik ama…
Türkiye toplumu gibi, biz de tabiî ki de modernleştik, eskiden daha kapalıyken, ananemin annesinin jenerasyonunda Türkçe dili konuşulmazmış Fransızca ve Ladino konuşulurmuş, tabiî ki de modernleşme süreciyle biz artık Türk okullarında eğitim alıyoruz. Türkçe konuşuyoruz, Türkçemiz düzgün büyük jenerasyonlara göre, tabiî ki de modernleşme oluyor çünkü azalıyoruz ve çağa ayak uyduruyoruz bir şekilde ve tabii ki de daha çok dışla kontakt oluyor, eskisi kadar kapalı değiliz, hep şöyle karşılaştırılır bir Ermeni cemaatine veya Süryani cemaatine göre biz çok daha moderniz diye söylenir. Çünkü onlar sayı olarak da bizden fazla oldukları için daha kapalı tipler, daha içlerindeler. Biz biraz onu aştık, biz de çok mix evlilik de oluyor, tercih edilmese bile oluyor. Modernleşme böyle işte. Hayat statik bir şey olmadığı için hayatla beraber o değişim çok normal bir şey, biz de mutlaka modernleşiyoruzdur, çağa ayak uyduruyoruzdur.
Benim Musevi kimliğim neye dayanıyor? Ben dindar bir insan değilim. Ben Museviliği dinden dolayı sevmiyorum. Kültüründen dolayı seviyorum, ben dine bakan bir insan değilim ama kültürü hoşuma gidiyor, felsefesi hoşuma giden bir din. Bu, Hıristiyanlıkta veya Müslümanlıkta olsaydı onların felsefesini benimseseydim onlara ait olmak isterdim ama bu kültürde sonuçta büyüdüğüm için bu kültürü benimsedim. Modern ve hoşuma giden bir kültür, benim için öyle.
Benim kimliğim din üzerinden değil, kültür üzerinden özetlemek gerekirse. Modern ve hoşuma giden bir felsefesi var bu kimliğin, aileye bağlılık benim için önemli bir şey, bu hoşuma giden bir şey, Cuma günü eve dönmemiz, bayram yemeklerinde birlikte olmamız, özellikle Cuma yemekleri çok anlamlıdır benim için. Cuma günü hiçbir şekilde kimse beni evden çıkaramaz. Cuma günü, bir istisna olmadığı sürece, evimde ailemle yemek yerim. Bir dua bir şey olmuyor ama maksat o gün birlikte yiyoruz muhabbeti. Benim şahsen Musevi kimliğim bu yani.
Sizce Yahudiler arasında, Yahudi kimliğine bakış konusunda, kuşaklar arasında farklar var mıdır? Varsa bu farklılıklar nedir? Nedenleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bakış konusunda tabiî ki de var. Biz genç bir jenerasyonuz. Daha global bir dünyada yaşıyoruz eskisinden daha modern daha farklı bakıyoruz olaya. Gençlik yeni bir kuşak gibi, bunun Yahudisi, Türkü, Ermenisi değil bence önemli olan. Ben Musevilikle bağdaştırmıyorum bu soruyu şahsen. Bu gençlikle alakalı bir şey. Musevi gençliğinin özellikle bir bakışı yok gibi geliyor bana. Museviler arasında kuşak farkı var mıdır? Var tabii ki de ama normal bir Müslümanın da annesiyle var, dinle alakalı bir şey değil bence, sonuçta kime sorsanız annesi babası veya ananesi ile aynı kuşak olmadığı çok açık bir şey. Nedenleri; Globalleşiyoruz, toplum değişiyor.
Yahudi kimliğinizden ötürü hiç dışlandığınızı düşündünüz mü, kurum ya da kişilerden baskı gördünüz mü? Bu konularda sizden önceki kuşaklardan daha şanslı mı/daha şanssız mı olduğunuzu düşünüyorsunuz? Yoksa zamanla değişen bir şey olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Düşündüm, evet. Kimliğimin arkasında Musevi yazmasından dolayı, tabiî ki de sildirebilirim beş lira verip bir şey değil ama bunun kimliğimde yazması çok abartı ve gerçekten bir Devlet kurumuna gittiğimde arka yüzünü, Musevi yazan kısmını göstermek istemiyorum. Çünkü farklı muamele olduğuna inanıyorum, çünkü bu toplumda Musevileri tanımayan, Yahudiyle hayatında temasa geçmemiş insanlar var. Bir başbakanımız var ki Yahudiler yan gelip yatıp para kazanan bir millettir diyen bir başbakanımız olduğu bir ülkede, böyle bir imajımız varken sen de, ben de olsam ırkçı olurdum, sonuçta başbakan gibi bir adam böyle bir şeyi söylüyor.
Başbakan böyle bir laf ediyorsa tabii ki de dışlandığımı düşünüyorum. Biz hiç öyle yan gelip yatmıyoruz, hiç öyle olduğumuza inanmıyoruz. Biz 500 senedir belki o başbakandan öncedir de buradayız, köpek gibi çalışan insanlarız. O yüzden bu laf beni çok irrite eden bir şey. Çünkü ben tabii ki de kendimi Türk hissediyorum ve Türk vatandaşıyım da zaten. Böyle bir laf kendi toplumu içinde bir ayırım yaptırtıyor, ayırımı daha da pekiştiriyor.
Daha mı şanslıyız, daha mı şanssızız? Her dönemin kendi zorlukları olmuş. Anneannemlerin zamanında Varlık Vergisi olmuş. Bizim zamanımızda böyle laflar eden bir başbakanımız olmuş, sağ-sol çatışması içinde ayırımlar olmuş, milliyetçilik falan filan. Dünya gittikçe daha kötü bir yere gidiyor, o yüzden şans meselesine bağlamıyorum bunu yani. Zaten kötü bir dünyada yaşıyoruz. Her devrin zorluğu var dedikleri şey bence öyle bir şey. Zamanla değişen bir şeyin pek olduğunu düşünmüyorum, insanlar daha toleranslı belki de bilemiyorum, belki de dine dönüş şeyleriyle daha kapalı da olabilir.
Değişim sözcüğü değil belki de burada benim kullanmak istediğim, ne pozitife ne de negatife doğru bir yol var. Olan şeylerin pekişmesi devam ediyor bence, başka formlar altında belki de. Ne ekstra bir şey gördüm ne eksik bir şey. Ben Avrupa’da yaşadım, Xenophobie [Yabancı düşmanlığı] Avrupa’da çok daha üst seviyede. Kendi şahsıma birebir bir şey görmedim Allaha şükür, burada biz yine iyi yaşıyoruz. Türkiye çok toleranslı bir ülke, Osmanlı da toleransı temsil eden bir ülkeydi. Belki onun birazcık yavaş yavaş kaybolduğunu düşünüyorum, farklılığa tahammül yok. Esasında toleranslı olan bir ülkenin artık o toleransını kaybettiğini düşünüyorum. Bu sadece bizim şahsımıza değil, Hrant Dink olayı, papazın öldürülmesi olayı gibi.
Yahudi kimliğinin yaşanması ve aktarılması konularında eksiklikler/sorunlar var mıdır? Var olduğunu düşünüyorsanız bu sorunları kimler ve nasıl çözebilir?
Eksiklikler var bence. Bir kere biz bilgili bir jenerasyon değiliz. Neyi aktaracağız ki bilmiyorsak, biz bir dili bile aktaramıyoruz. Bir Ladino bize gelmedi, annelerimiz bize aktarmadı bunu. Bir de cemaat küçülüyor, çok mix evlilik olunca zaten asimile demek istemiyorum çok yanlış bir kelime asimilasyon da, kimliğinizi kaybediyorsunuz, bu kadar senedir buraya kadar sakladığımız Museviliği kaybediyoruz. Aktarılmasında sorunlar var, azalıyoruz, azalınca o gücü ve o solidariteyi [dayanışma] sağlayamıyoruz. Cemaat de buna pek yardımcı olmuyor.
Gerçi ben çok anti-cemaat bir insanım, doğru konuşulacak bir insan değilim belki de. Tabii ki de cemaattir, bir şey olsa başımızın üstünde yeri var, her zaman gidebileceğimiz bir yer ama işte bu insan eksikliği, güvenlik sorunu, bütün paranın güvenliğe verilmesi, sosyal aktivitelere çok para kalmıyor, o tarz şeylerde eksiklik var. Ama aynı zamanda güvenlik de şart bir şey falan filan. Cemaatin içinde de kırılmalar ve fikir ayrılıkları çok fazla olmaya başladı.
Ladino dilini konuşuyor musunuz? Yahudi edebiyatından eserler okuyor musunuz? Yahudi tarihi ve dünyadaki Yahudi toplulukları hakkında okuyor, film, belgesel izliyor musunuz? Türkçe, İngilizce, Fransızca vs. dillerde yazan Yahudi yazarları takip ediyor musunuz? Yahudi müziği dinliyor musunuz (kimler, türler)?
Ladino dilini ben konuşuyorum biraz. Zaten uydurma bir dil artık Ladino diye bir şey kalmadı, Ladino Türkçenin ucuna -ika ve -iko koyulmuş şeyler, çok bir dil diyemeyiz. Dil demeye bin şahit gerekiyor da ben kendi jenerasyonuma göre konuşan bir insan sıfatını alabilirim. Çünkü ben meraklıyım dile, kendi şahsi bir merakım var. Eserler… Ben sosyoloji okuduğum için ve sosyolojinin babaları hep Yahudi olduğu için mecbur zaten hepsini okudum. Edebiyatın iyisi, Yahudi olsun, Ortodoks olsun ne olursa olsun, öyle Yahudi olduğu için özellikle okumam.
Film belgesel, bazen Musevi Lisesinde belgeseller, anma törenlerinde Nazi zamanında kamplar konulu belgeseller gösteriliyor onlara katılmaya çalışıyorum, katılabildiğim kadar. Özellikle aramıyorum seyretmeyi ama olursa tabii ki de ilgileniyorum, kendi toplumumu da daha çok tanımak istiyorum. Yahudi olduğu için değil Primo Levi’yi beğenirim takip ederim aynı şekilde Marc Levy’i okurum, Yahudi oldukları için değil yazarların eserlerini sevdiğim için okuyorum. Yahudi müziği dinlemiyorum. Hiç dinlemiyorum, Türkiye’de var bir grup bunu yapan, Janet-Jak Esim, hiç benim müzik tarzım değil.
Yahudi kurumlarının kültürel faaliyetlerine katılıyor musunuz? Sizce bu faaliyetler gençlere hitap ediyor mu? Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
Çocukken katıldım. Hatta çocukken, bu cemaatin faaliyetlerine, zaten yapacak bir şey yoktu, partiler düzenlenirdi, sosyal aktiviteler olurdu, onlara katılırdım. Ama tabi onun bir yaşı var, 18’den sonra artık kimse gitmemeye başlıyor. E büyüklere yönelik şeyler var, katılıyorum katılabildiklerime. Hoşuma gidenler, geziler oluyor bir sürü şey oluyor, daha global şeyler oluyor, her yerden Yahudiler geliyor falan filan. Ben dediğim gibi çok cemaatçi biri olmadığım için pek katılmıyorum böyle şeylere, tercihim değil. Onun dışında hoşuma giden, arkadaşlarımın gittiği bir şey varsa gidiyorum ama özellikle kovalamıyorum.
Yıldırım, Göztepe Gençlik gibi kulüpler kapanmadı da zorlanıyoruz, onlar çocukken gittiğimiz bir şey, cemaat küçüldüğü için çocuk sayısı azalıyor, çocuk gitmeyince talep azalıyor, barlara 13 yaşında gidildiği için o salak Yıldırım’ın partisine gitmiyor kimse. Ben bile o jenerasyona zor yetiştim ama benden büyük arkadaşlarımın hayatı orda geçerdi, çünkü bar mar olmazdı, onlara partiler düzenlenirdi falan. Artık tabii ki de cemaat küçülüyor, çocuk sayısı eksik, talep yok dolayısıyla finansal olarak döndüremiyor kendisini. Onlara ulaşmanız da zordur.
Yahudi eğitim kurumlarında eğitim gördünüz mü? (Bunlardan birinde öğrenim görmemiş olsanız bile) bu kurumların Yahudiler arasındaki ilişki ve Yahudi kimliğinin aktarılmasında oynadığı rol hakkında ne düşünüyorsanız?
Hiçbir Musevi kurumunda eğitim görmedim. Ve onların nasıl birbirleriyle bağları var bilmiyorum, mutlaka bir etkisi vardır kimliğim aktarılmasında.
Sizin için Sinagog neyi temsil ediyor? Sizce Yahudi dini kurumlarının ve faaliyetlerinin Türkiye’de Yahudi kimliğinin yaşatılmasındaki rolü nedir?
İbadet yeri sonuçta sinagog ilk başta. Düğünümü yapmak istediğim yer açıkçası. Onun dışında ben zaten çok dindar bir insan olmadığım için ibadet yeri, ibadet edenlere açık olması gerekiyor. Üzüldüğüm bir konu var sinagog konusunda. Türkiye’de cemaat küçüldüğü için finanse edemiyoruz ve bunlar hep tarihi binalar, 500 yıllık binalar. E maalesef Balat’ta dört sinagog varken artık bir tane var, çok üzücü bir şey. Türkiye için de üzücü bir şey çünkü büyük bir zenginlik. Sonuçta hepsi sanat şaheseri.
O sinagogların içi, o eski Kuzguncuk’takiler veya Balat’takiler artık kalmadı ama otoparka dönüşmesi beni çok üzüyor. Sonuçta orası insanların huzur bulmaya gittiği bir yer. Tarihe saygısızlık, sanata saygısızlık, zaten bu ülkede sanata ve böyle şeylere çok da saygı olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta onlar olmazsa da biz olmayız, birbirini pekiştiren iki şey. İbadet yeri niye vardır, cemaatine ibadet edecek yer olması için. Tabii ki de yaşatılmasında çok büyük rolü var. Onlar olmasa yani bir sinagoga gitmesen veya bir faaliyete katılmasan cemaatin bir anlamı yok, o zaman herkes zaten bir başına olurdu. Tabii ki de kalmaları önemli bir şey.
500. Yıl ve 500. Yıl Vakfı hakkında düşünceleriniz nedir?
Müzeyi biliyorum, gittim ama Vakfın fonksiyonu hakkında bir fikrim yok. Bir sürü Vakıf var, İhtiyarlar Yurdu gibi cemaatin birkaç Vakfı varda ama 500. Yıl Vakfını duymadım. 500 yıldır hatta daha fazladır buradayız, onun temsili, bu çok güzel bir şey. Bu kadar eski kalan kaç kişi var ki bu topraklarda.
Paylaş: