Arşiv Göze Çarpanlar

Ke haber los keridos meldadores de Cumhuriyet?* – Mahir Ünsal Eriş

Kaynak: Cumhuriyet

Şimdiden bakıldığında artık günbegün maziye karıştığı görülüyor. Melih Cevdet’in, “yandan çarklı” ada vapurunda, “Müslümanı, Yahudisi, Urumu.” Yine de eskiler daha iyi hatırlayacaktır, vapurun bir köşesinde, hızlı hızlı ve coşkuyla, Ermenice desen değil, Rumca desen değil, bir acayip dil konuşan teyzeler, amcalar. Hani insan bilmese İspanyolca diyecek bu telaş ve sevinçle konuşulan dile. Sohbette İspanyol televizyon kanallarını anıdırırcasına bir velvele. Aynen de öyle. Basbayağı İspanyolca konuşuyorlar. Ama İspanyol değiller, çaycı gelince, “Bize iki çay bırakıver evladım,” diyorlar, senin benim gibi, biraz daha müzikli bir vurguyla ama. Kim bu insanlar? Neden İspanyolca konuşuyorlar?

Bu İnsanlar Türkiye Yahudileri. (Kendi resmi kurumları Türk Yahudisi adını tercih ediyor diye de ekleyeyim) Ve gerçekten de İspanyolca konuşuyorlar. Şöyle hızlıca bir özet geçeyim. Yahudilerin her yerde ve sadece İbranice konuştukları türünden bir yanlış anlama yaygındır. Oysa İbranice dediğimiz şey ikiye ayrılır. İlki Klasik İbranicedir ve Musevilerin dini dilidir. Kutsal metinleri bu dilde yazılıdır, ibadetleri bu dilde yapılır, bayramları bu dilde kutlanır. Diğeri ise başta Elyezer Ben Yehuda olmak üzere birkaç öncü tarafından eskisi temel alınarak yeniden yaratılan Modern İbranicedir ve İsrail’de konuşulur. Dolayısıyla İsrail dışındaki Yahudiler, İbranice değil kendi yerel topluluklarının dilini konuşurlar. Örneğin Orta Avrupa kökenli Aşkenaz Yahudilerinin dili, Yidiş ya da Yidce olarak bilinen, kendine has dilbilgisel özellikleriyle Almancadan ayrılan bir Alman diyalektidir. Türkiye’deki Yahudilerin büyük bir çoğunluğu ise Ladino ya da Cudezmo olarak anılan bir İspanyolca lehçesi konuşurlar.

Çünkü Türkiye’de yaşayan Yahudilerin hatırı sayılır bir kısmı Sefarad Yahudisidir. Sefarad, (İbranicede İspanya demektir) 15. yüzyılın sonuna doğru İspanya’da, Katolik krallar tarafından din değiştirmeye zorlandıkları için buradan kaçarak dünyaya dağılan Yahudilerin ortak adıdır. Bu dönemde önemli sayıda Sefarad, Osmanlı’ya sığınarak imparatorluğun o anki sınırları içerisinde dört bir yana dağılarak yerleşir. Elbette beraberlerinde dil ve kültürlerini de getirerek.

Osmanlı’ya iltica eden Sefarad Yahudilerinin konuşmakta olduğu İspanyolca lehçesi, tabiri caizse zamanda donup kalır. Dili besleyerek güncel tutacak kaynaklarla temas etme şansları olmadığı için Yahudi İspanyolcası, oradan ayrıldıkları, on beşinci yüzyıl İspanyolcasının gramer ve kelime dağarcığı özelliklerini aynen korur. Üstelik bu dağarcığa zaman içerisinde sürekli temas halinde bulundukları Türkçe, Rumca, Ermenice, Bulgarca, Arnavutça, Arapça gibi kimi komşu ve yerli dillerden de kelimeler, kalıplar alarak geliştirirler. Dini sebeplerden dolayı çok sayıda İbranice kelime dilin içinde zaten mevcuttur. On dokuzuncu yüzyılda batılılaşma dalgası ve Fransız Yahudi kurumu Alliance Israelite Universelle’in açtığı okullarda öğretilen Fransızca da bu karışımdaki yerini alınca ortaya
rengarenk bir dil çıkar. Bu dilin adı, Cudezmo, Ladino ya da Yahudice’dir artık.

Dilin geldikten sonra hızla yerelleştiğini söylemiştim. Buna verilecek en bilindik örnek sanırım, bir klasik olan “El vapor esta yanaşeando al iskele” cümlesidir. “Vapur iskeleye yanaşıyor,” anlamına gelen bu cümlede Türkçenin varlığı açıkça hissedilir. Zaten Ladinoyu, geride bıraktıkları İspanyolcadan ayıran en temel özelliklerden biri içine Türkçe ve İbranice fiilleri almış olmasıdır. Bu örnekte, Türkçedeki “yanaşmak” fiili, sonuna İspanyolcadaki mastar eki olan –ar getirilerek İspanyolcalaştırılmış ve bu haliyle de İspanyolcanın çekim kurallarına tabi tutularak çekilmiştir. Bunun gibi sayısız örnek vermek mümkün.

Günümüzde Ladino giderek azalıyor. Konuşanlar yaşlanıyor, gençler eskisi kadar ilgi göstermiyor ya da aileler toplum içinde ötekileştirilmesinler diye özellikle çocuklarına bu dili öğretmekten kaçınıyor. Oysa geçmişte (ve halen tek tük) Yahudiler bu dilde sayısız kitap yazıp yayımlamışlar, La Luz (ışık), La Vera Luz (gerçek ışık), La Boz de Türkiye (Türkiye’nin sesi) gibi birçok gazete ve dergi çıkarmışlar. Şimdiyse bu dilin Şalom gazetesinin tamamı Ladino dilinde çıkan tek sayfası ve Sefarad Araştırmaları Merkezi’nin iyi niyetli çabalarıyla yaşamasına uğraşılıyor. Halihazırda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan diller arasında.

Siz yine de vapurda o teyzelere rastlarsanız yanlarına gidip bir selam verdikten sonra, “Ke haber?” diye sorun olur mu? Bu ‘ne haber’ demektir ve belki de size Ladinonun güzelliklerini anlatacakları bir sohbetin de başlangıcı olur.

* ne haber sevgili cumhuriyet okurları?