Hazır bugünlerde medyada yeni bir tur “Türk mü Türkiyeli mi” tartışması başlamışken ben de başlığı “Türkiye’deki Yahudilerin İngilizce Kitap Önerileri” olarak koymayı düşündüm. Başlığı ilk başta böyle seçip daha sonra vazgeçmemin nedeni Avlaremoz’daki şapka değişikliğimi de yansıtıyor.
Türkiye’deki bazı Yahudilere “Türkiyeli Yahudi olmak” hakkında ne düşündüklerini sorduğumda, bazıları Türk olduklarını ve Türkiyeli kavramını reddettiklerini ifade ediyor. Aynı soruyu “Türk Yahudisi olmak” üzerine yönelttiğimde ise, kendilerini Türkiyeli Yahudi olarak tanımlayanlar mevcut. Kimlik tanımlamalarında ana dil, hangi dönemde doğduğu, sosyoekonomik sınıf, siyasi görüş, mekanla olan bağ ve “öteki” olarak görülen gruplarla temasın derecesi gibi çeşitli faktörler etkili olabilir.
Kimlik ve aidiyet üzerine yapılan tartışmalar, yeni bakış açıları sunarak ufkumuzu genişletebilir mi? Yoksa bu tartışmalar, manipülasyona açık oldukları için Twitter, Facebook, YouTube ve WhatsApp gibi dijital platformlarda sadece gündelik tartışmaları alevlendiren araçlar mı? Bu noktada, tartışmaların içeriğinden ziyade kullanılan yöntemlerin belirleyici rol oynadığını düşünüyorum.
Kişisel gözlemim, bazen büyük bir mutlulukla sarıldığım, bazen elini bile sıkmaktan kaçındığım ama bir şekilde göz teması kurarak konuşmaya çalıştığım Türkiye’deki üst yaş grubundaki Yahudilerle, İsrail, Kuzey Amerika, Batı Avrupa gibi bölgelerde dijital ortamlarda (aynı benim şu anda yaptığım gibi) sadece yazarak seslerini duyurmaya ve temassız ödeme yöntemlerini andıran dijital iletişim yöntemleriyle karşı tarafla iletişim kurmaya çalışan Türkiyeli Yahudilerin pek çoğunun paralel evrenlerde yaşadıkları yönünde.
Yapıcılıktan uzak tartışmalarda taraflar arasında arafta kalmanın ne kendime ne de başkalarına bir faydasının olmadığını geç de olsa kabul ediyorum. Kim Türk, kim Türkiyeli, kim az/çok/orta karar Yahudi, kim Türkiye’de, kim yurt dışında, kim haklı, kim haksız, kim Ortadoğu üzerine uzman, kim azman, kim pasifist, kim aktivist… Adli vaka düzeyinde bir tehdit oluşturmadığı sürece isteyen istediğini düşünmekte ve sanal ortamlarda mücadelelere girmekte özgür.
2023 yılı itibariyle Avlaremoz’da “İzmir Yahudi cemaati üyesi” şapkamla yazdığım yazıların ana hedef kitlesi Türkiye’de, özellikle de İzmir’de yaşayan cemaat üyeleriydi. Yani, oldukça küçük bir gruptu. Video, ses kaydı ve görsel sunum gibi formatlarla mesajlarımı onlara daha etkili ulaştırabildiğimi tespit ettim. Bu nedenle, Avlaremoz’da bu şapkam altındaki yazılarıma devam etmeyeceğim.
Bu platformda, dijital okurlar için Türkiye’deki/Türkiyeli/Türk Yahudi kimliğimle değil, uzun yıllardır arkadaş çevremin tanıdığı “e-kitap meraklısı dijital göçebe” şapkamla yazılarımı paylaşmaya karar verdim.
Neden Türkçe değil de İngilizce kitaplar?
Avlaremoz gibi çok sesli ama hedef kitlesi sebebiyle tek dilli bir platformda neden Türkçe değil de İngilizce kitapları ön plana çıkaracağımın cevabı oldukça basit. Paylaşmayı düşündüğüm kitapların çoğunun Türkçe çevirisi yok. Çevirisi olan az sayıdaki kitapların ise Türkçe PDF kopyalarına sahip değilim. Peki bu kitapları nereden temin ediyorum? Aslında herkesin ulaşabileceği kaynaklardan.
Gölge Kütüphaneler
Scribd (yeni adıyla Everand), Kobo Plus, Kindle Unlimited gibi ücretli abonelik platformlarının yanı sıra, uluslararası akademik yayınevleri ve diğer büyük yayınevlerinden çıkan kitapları “gölge kütüphanelerde” PDF ve EPUB formatlarında bulabiliyoruz.
Telif haklarına aykırı olarak korsan paylaşımların yapıldığı bu platformlara yönelik, birçok ülkede yayınevlerinin verdiği hukuki mücadeleler nedeniyle sitelerin bağlantıları sıkça değişiyor veya erişim bir süreliğine tamamıyla engelleniyor. Bu tür platformlara erişim sağlamak için VPN kullanmak veya Torrent ağlarını tercih etmek seçenekler arasında. Ancak, bu platformlar ve ağlar yasal ve etik boyutların yanı sıra bilgisayarınız ve dijital hesaplarınız için güvenlik riskleri de barındırıyor.
Konuyla bağlantılı olarak 2018 yılında MIT Press’ten çıkan Shadow Libraries: Access to Knowledge in Global Higher Education (Gölge Kütüphaneler: Küresel Yükseköğretimde Bilgiye Erişim) adlı kitabı inceleyebilirsiniz.
Gazeteciler, akademisyenler ve öğrenciler yıllardır İngilizce kitapları bu yöntemlerle indiriyor. Sosyal medya üzerinden tanıdıklarına veya benzer konularda çalışanlara dosya soruyorlar. Makaleler için de aynı durum geçerli. Çok ihtiyaç olduğunda, e-kitap kopyası olmayan bir kitabın tamamını veya bir kısmını taratıp paylaşmak da mümkün. Ancak görüntü kalitesi, yüksek dosya boyutu ve harcanan zaman çoğu zaman buna değmiyor. Bu yüzden, gölge kütüphaneler özellikle akademik bilgi paylaşımında tüm sorunlarına rağmen özel bir yere sahip.
Gölge kütüphanelerden bahsetmemin nedeni, ilerideki yazılarda önereceğim kitapları buralarda da bulma şansınızın olması.
Kitap Önerileri?
Asıl düşünülmesi gereken konuyu en sona bıraktım. Aşağıdaki soruların net cevapları olmasa da, bir sonraki yazıda olası cevapları da ekleyerek konuları daha derinlemesine ele alabiliriz:
- Hangi konu başlıklarına odaklanmalıyız?
- Eş zamanlı okunan kitaplarda nelere dikkat etmek lazım?
- Her kitap baştan sona mı okunmalı?
- Hızlı okuma teknikleri hangi durumlarda fayda sağlar?
- Fiziksel kitap okumayı tercih edenler, e-kitap okumak zorunda kaldıklarında ne yapabilir?
- Okuma önerileri yaparken hangi kriterlere dikkat etmekte fayda var?
- Karşıt bir dünyaya ait ve propaganda amaçlı olarak gördüğümüz bir kitabı okumaya ve bu kitap hakkında tavsiye isteyenlere nasıl yaklaşmalıyız?
- Kitap hakkında kimin ne düşündüğünün bizim için önemi nedir?
- Her şey göreceli bir deneyim mi, yoksa okuma tercihlerimizde mutlak doğru ve yanlışlar var mı?
- Kitaplarla, yazarlarıyla ve konularıyla ilgili YouTube videoları ve podcastlerin listesini oluşturmak, kitapları daha iyi anlamamıza katkı sağlar mı?
- Karşıt görüşlere sahip insanlarla kitap okumak ve bu kitabı tartışmanın getirdiği artılar ve eksiler nelerdir?
Temmuz ayının ortalarında bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
Hazır bugünlerde medyada yeni bir tur “Türk mü Türkiyeli mi” tartışması başlamışken ben de başlığı “Türkiye’deki Yahudilerin İngilizce Kitap Önerileri” olarak koymayı düşündüm. Başlığı ilk başta böyle seçip daha sonra vazgeçmemin nedeni Avlaremoz’daki şapka değişikliğimi de yansıtıyor.
Türkiye’deki bazı Yahudilere “Türkiyeli Yahudi olmak” hakkında ne düşündüklerini sorduğumda, bazıları Türk olduklarını ve Türkiyeli kavramını reddettiklerini ifade ediyor. Aynı soruyu “Türk Yahudisi olmak” üzerine yönelttiğimde ise, kendilerini Türkiyeli Yahudi olarak tanımlayanlar mevcut. Kimlik tanımlamalarında ana dil, hangi dönemde doğduğu, sosyoekonomik sınıf, siyasi görüş, mekanla olan bağ ve “öteki” olarak görülen gruplarla temasın derecesi gibi çeşitli faktörler etkili olabilir.
Kimlik ve aidiyet üzerine yapılan tartışmalar, yeni bakış açıları sunarak ufkumuzu genişletebilir mi? Yoksa bu tartışmalar, manipülasyona açık oldukları için Twitter, Facebook, YouTube ve WhatsApp gibi dijital platformlarda sadece gündelik tartışmaları alevlendiren araçlar mı? Bu noktada, tartışmaların içeriğinden ziyade kullanılan yöntemlerin belirleyici rol oynadığını düşünüyorum.
Kişisel gözlemim, bazen büyük bir mutlulukla sarıldığım, bazen elini bile sıkmaktan kaçındığım ama bir şekilde göz teması kurarak konuşmaya çalıştığım Türkiye’deki üst yaş grubundaki Yahudilerle, İsrail, Kuzey Amerika, Batı Avrupa gibi bölgelerde dijital ortamlarda (aynı benim şu anda yaptığım gibi) sadece yazarak seslerini duyurmaya ve temassız ödeme yöntemlerini andıran dijital iletişim yöntemleriyle karşı tarafla iletişim kurmaya çalışan Türkiyeli Yahudilerin pek çoğunun paralel evrenlerde yaşadıkları yönünde.
Yapıcılıktan uzak tartışmalarda taraflar arasında arafta kalmanın ne kendime ne de başkalarına bir faydasının olmadığını geç de olsa kabul ediyorum. Kim Türk, kim Türkiyeli, kim az/çok/orta karar Yahudi, kim Türkiye’de, kim yurt dışında, kim haklı, kim haksız, kim Ortadoğu üzerine uzman, kim azman, kim pasifist, kim aktivist… Adli vaka düzeyinde bir tehdit oluşturmadığı sürece isteyen istediğini düşünmekte ve sanal ortamlarda mücadelelere girmekte özgür.
2023 yılı itibariyle Avlaremoz’da “İzmir Yahudi cemaati üyesi” şapkamla yazdığım yazıların ana hedef kitlesi Türkiye’de, özellikle de İzmir’de yaşayan cemaat üyeleriydi. Yani, oldukça küçük bir gruptu. Video, ses kaydı ve görsel sunum gibi formatlarla mesajlarımı onlara daha etkili ulaştırabildiğimi tespit ettim. Bu nedenle, Avlaremoz’da bu şapkam altındaki yazılarıma devam etmeyeceğim.
Bu platformda, dijital okurlar için Türkiye’deki/Türkiyeli/Türk Yahudi kimliğimle değil, uzun yıllardır arkadaş çevremin tanıdığı “e-kitap meraklısı dijital göçebe” şapkamla yazılarımı paylaşmaya karar verdim.
Neden Türkçe değil de İngilizce kitaplar?
Avlaremoz gibi çok sesli ama hedef kitlesi sebebiyle tek dilli bir platformda neden Türkçe değil de İngilizce kitapları ön plana çıkaracağımın cevabı oldukça basit. Paylaşmayı düşündüğüm kitapların çoğunun Türkçe çevirisi yok. Çevirisi olan az sayıdaki kitapların ise Türkçe PDF kopyalarına sahip değilim. Peki bu kitapları nereden temin ediyorum? Aslında herkesin ulaşabileceği kaynaklardan.
Gölge Kütüphaneler
Scribd (yeni adıyla Everand), Kobo Plus, Kindle Unlimited gibi ücretli abonelik platformlarının yanı sıra, uluslararası akademik yayınevleri ve diğer büyük yayınevlerinden çıkan kitapları “gölge kütüphanelerde” PDF ve EPUB formatlarında bulabiliyoruz.
Telif haklarına aykırı olarak korsan paylaşımların yapıldığı bu platformlara yönelik, birçok ülkede yayınevlerinin verdiği hukuki mücadeleler nedeniyle sitelerin bağlantıları sıkça değişiyor veya erişim bir süreliğine tamamıyla engelleniyor. Bu tür platformlara erişim sağlamak için VPN kullanmak veya Torrent ağlarını tercih etmek seçenekler arasında. Ancak, bu platformlar ve ağlar yasal ve etik boyutların yanı sıra bilgisayarınız ve dijital hesaplarınız için güvenlik riskleri de barındırıyor.
Konuyla bağlantılı olarak 2018 yılında MIT Press’ten çıkan Shadow Libraries: Access to Knowledge in Global Higher Education (Gölge Kütüphaneler: Küresel Yükseköğretimde Bilgiye Erişim) adlı kitabı inceleyebilirsiniz.
Gazeteciler, akademisyenler ve öğrenciler yıllardır İngilizce kitapları bu yöntemlerle indiriyor. Sosyal medya üzerinden tanıdıklarına veya benzer konularda çalışanlara dosya soruyorlar. Makaleler için de aynı durum geçerli. Çok ihtiyaç olduğunda, e-kitap kopyası olmayan bir kitabın tamamını veya bir kısmını taratıp paylaşmak da mümkün. Ancak görüntü kalitesi, yüksek dosya boyutu ve harcanan zaman çoğu zaman buna değmiyor. Bu yüzden, gölge kütüphaneler özellikle akademik bilgi paylaşımında tüm sorunlarına rağmen özel bir yere sahip.
Gölge kütüphanelerden bahsetmemin nedeni, ilerideki yazılarda önereceğim kitapları buralarda da bulma şansınızın olması.
Kitap Önerileri?
Asıl düşünülmesi gereken konuyu en sona bıraktım. Aşağıdaki soruların net cevapları olmasa da, bir sonraki yazıda olası cevapları da ekleyerek konuları daha derinlemesine ele alabiliriz:
Temmuz ayının ortalarında bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
Paylaş: