LGBTİ+ Dosyası Makaleler

Salim Halali: “Tam bir bilmeceydi”

Yazının İngilizce Orijinali: Making Queer History

Çeviren: Karel Bensusan, Bengi Çakmak

“Adam tam bir bilmeceydi. Etrafı kadınlarla çevrili bir eşcinsel, İsrail’de bulunmuş açık bir anti-Siyonist. Olanca rengi ve zenginliğiyle beraber müzikal açıdan da çeşitliliğe sahip biriydi. Bir yandan, şarkı söyleyişi, özünde Arap [tarzındaydı]. Öte yandan, Batılı kulaklara da hitap eden stillerle de örtüşüyordu. Esasında o, kafelerde ve düğünlerde icra eden türden bir pop şarkıcısıydı.”

—Tom Cohen 

Salim Halali’nin hayat hikayesi, sayısız dallara ayrılan bir hayat hikayesiydi. 1930’lı yıllarda Paris’te eşcinsel bir Yahudi olarak yaşadığı deneyimler, hayal edilebileceği gibi, olaylarla doluydu ve sadece çokça tanınan değil aynı zamanda çokça anılan bir müzik kariyeri olmuş, popülaritesinin zirvesinde “Shaabi Kralı”[1]unvanıyla taçlandırılmıştı. Nitekim evde beslediği iki kaplanıyla birlikte verdiği lüks partilerle, kapalı kapılar ardında müsrif bir hayat yaşamıştı. Rivayetlere konu olan hayatı hakkında söylenecek çok söz vardır. 

Temmuz 1920’de Cezayir’in Annaba vilayetinde doğan Halali, formel bir ses eğitimi almamıştı. Buna rağmen, on yedi yaşındayken Marsilya’ya giden bir bota  kaçak binerek profesyonel müzik hayatının peşine düşmeye başlamış ve nihayetinde 1937 yılında kendini Paris’te bulmuştu. Flamenko kulüplerinde, başka bir Cezayirli olan Mohamed el Kamel’in onun için yazdığı şarkıları seslendirerek sahne almıştı. Kısa bir sürede, Kuzey Afrika’da namı yayılmış bir Arap şarkıcı olarak şöhrete ulaşmıştı ve Paris’te tanınırlık kazanmıştı.   

Paris’te Nazi İşgali ve Müslümanlık

Kendisini herkes tarafından en yaygın bilinen hikayesinin içinde bulmasının nedeni kısmen şöhretiydi. Halali’nin Paris’e varışından kısa bir süre sonra Nazi Almanyası’nın işgalinin gerçekleşmesiyle, yetkililer ona eşcinsel ve Yahudi olduğu için musallat olmuştu. Paris Büyük Camii’nin kurucusu Si Kaddour Benghabrit, Halali ile önceden karşılaşmış ve onun müziğine hayran olmuştu. Sadece Halali’ye değil, Paris’teki birçok başka Yahudi’ye yapılanları görünce devreye girdi. Sahte evrak tedarik ediyordu ve gerekli durumlarda Yahudileri camide saklıyordu. Fakat Halali ünlü olduğu için bu pek de işe yaramayacaktı. Onun yerine, Halali’nin Müslüman olduğuna dair kanıt sunabilmek için caminin mezarlığına Halali’nin büyükbabası adına sahte bir mezarlık yerleştirdi; böylelikle onu yetkililerden koruyabilmişti.

Benghabrit, Paris’teki diğer pek çok Yahudi’ye yardım etmeye devam edecekti; tarihçiler, yaklaşık 100 kişinin yardım aldığını tahmin ediyor ama ilk elden raporların bazıları, savaş boyunca caminin binlercesine yardım ettiğini iddia ediyor.  

Büyük ölçüde bu durum sayesinde Halali savaşı atlatabilmiş ve müzik kariyerine devam edebilmişti. Ortadoğulu Paris kabaresi Folies Ismailia’yı ve sonra da The Serail’i kurmuştu.

Salim Halili’nin bir plağı

Fas ve Müzik Kariyerinin Devamı

Savaşın sona ermesi, onun ve öteki Yahudilerin karşı karşıya kaldığı antisemitizmi sonlandırmadı. 1949’da Paris’ten ayrılıp Fas’a giderek, oradaki eski bir kafeyi Le Coq d’Or kabaresine dönüştürdüğünde [bir süre sonra] kulübü yakılmıştı. Le Coq d’Or, tahrip edilmeden önce, Mısır Kralı Farukda dahil, Fas’ın varlıklı kimseleri ve ileri gelenleri tarafından sık sık uğranılan bir yerdi.

Kariyeri yükselmeye devam etmiş olsa da Halali uzaklaşmaya ve Cannes’e yerleşmeye karar vermişti. Kabareler, yerini büyük partilere ve süslemelere bırakmıştı ve Halali müsrif yaşam biçimini devam ettirmişti. Nihayetinde, 1993’te villasını satmış ve 2005’te ölümüne kadar sessiz sakin ve görece anonim bir hayat yaşayabildiği bir huzurevine taşınmıştı. 

Halali’yi tarif edebilecek sözcükleri bulmayı birçok kişi denemiştir. Gerek hayatı hakkında bir müzikalle gerek Paris’teki camiyle ilişkili dönemine dair bir filmle denemeye devam ediyoruz. Çoğunlukla, neyi söyleyeceğimiz değil neyi dışarıda bırakacağımız mesele olur; onunki gibi dopdolu bir hayatı yalnızca bin kelimeyle kapsamak zordur. 

Burada bile, İsrail’de geçirdiği döneme, ki anti-Siyonist olduğundan bu zaman çok kısıtlıydı, çok az değinebildik. 1960’ta Kudüs’teki bir performansında, “Arap halkı çok yaşa,” diye Arapça bağırmıştı. Üzerine bir şeyler fırlatıldı ve İsrail’e bir daha hiç dönmedi. 

Biyografi Yazmak – Ne Olmalı?

Bir hayat hikayesi anlatmak, bir insanı kurgulamaktır. Korkunç bir iş. 

Neyi içermeli? Neyi dışarıda bırakmalı? Hangi bölüm diğerinin yerine geçecek kadar önemli? Her başarıdan bahsetmeli mi? Peki, her başarısızlıktan? Her çıkarılan parça için bir gerekçe gerektiğinden, dengeyi bulmak neredeyse imkansız bir görevdir.   

Neden Oscar Wilde’nin antisemitizmini tartışmadık? Magnus Hirschfeld’in siyah karşıtlığını ve öjeniğini? 

Bazı kişiler tartışmamızı onay vermek olarak ele alıyor; seks işçiliği karşıtı Spinster hareketinden bahsettiğimizde olduğu gibi. O halde, sessizliğimiz ne anlamagelir? 

Her tercihimizi tarafsız bir gözle yaptık ya da herhangi bir şeyi önemsiz olduğuna inandığımız için dışarıda bıraktık ve bu durum bizim için hiçbir şey ifade etmedi dersek yalan olur. Makaleler yazılırken bir anlatı ile yazılırlar. Bu, hikayelerin doğasındadır. 

Yazmayı seçtiğimiz yöntemi, metnin en kolay anlaşılmasını sağlayacak şekilde seçtik. Çıkış noktamızın büyük resmin tamamını göstermeyeceğini ve bin kelimenin bir hayat hikayesini anlatamayacağını mümkün oldukça dikkate alarak bir ipin ucundan tuttuk ve nereye doğru gittiğini bize göstermesi için elimizden geleni yaptık.

Yapabileceğimizin en iyisi, o kişiye dair bir portre sunmak, kişinin kim olduğuna ve hayatının neye benzediğine dair bir his vermek. Daha fazla araştırmak için kaynaklar önerebiliriz. Nasıl yaşadıklarına dair bir fikir önerebiliriz. Bütün bir hikayeyi ve hayatı bin kelimeyle asla yansıtamayız.

Salim Halali’nin hayatı hakkında Tom Cohen şöyle söyler: 

“Adam tam bir bilmeceydi. Etrafı kadınlarla çevrili bir eşcinsel, İsrail’de bulunmuş açık bir anti-Siyonist. Olanca rengi ve zenginliğiyle beraber müzikal açıdan da çeşitliliğe sahip biriydi. Bir yandan, şarkı söyleyişi özünde Arap [tarzındaydı]. Öte yandan, Batılı kulaklara da hitap eden stillerle de örtüşüyordu. Esasında o, kafelerde ve düğünlerde icra eden türden bir pop şarkıcısıydı.”

Yukarıdaki alıntı etkileyici bir çaba olsa da Halali özetlenebilecek biri değildi. Dahası, özetlenebilecek birini bulmak zaten oldukça zorlayıcıdır. Buna dair herhangi bir çaba başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Tek mümkün olan ise, en iyisini denemek ve mümkünse daha geniş bir tartışmayı açabilmektir.

[Kaynakların bazıları tetikleyici öğeler barındırabilir, sorumluluk bize ait değildir.]

Kaynaklar

Aderet, Ofer. (2012, Mart 23). The Great Mosque of Paris That Saved Jews During the Holocaust.

Erişim https://www.haaretz.com/1.5207782

Ameskane, M. (2010). Casablanca, les années music-hall. VH Magazine.

Barlet, Olivier. (2016) Contemporary African Cinema. East Lansing, MI: MSU Press.

Cahill, Susan. (2017, May 31). Benghabrit: The Muslim Rector who saved Jews from the Gestapo.

Erişim http://www.thehistoryreader.com/contemporary-history/benghabrit/

European Institute of Jewish Music. Halali, Salim (1920-2005). 

Erişim https://www.iemj.org/en/onlinecontent/biographies/halali-salim-1920-2005.html

Laura Darling

Cezayir, Fransa


[1]Metnin İngilizce orijinalinde “King of Shaabi” olarak geçiyor. Türkçe’de Shaabi kelimesinin karşılığı olmadığı için böyle bırakmayı tercih ettim. ‘Halktan’ anlamına gelen “Shaabi”, Mısır işçi sınıfına ait kentli bir müzik türüdür. (ç.n.)