70 Kişinin Gözünden Şalom Dosyası’na Şeffaf Bir Bakış – Betsy Penso

Fotoğraf: Şalom

2017 yılının, Şalom Gazetesi’nin 70. yılı olduğunu Serdar’dan duyduğumda sanırım aylardan Mayıstı. Şalom’un 70. yılı için bir dosya hazırlamamız gerektiğini daha o gün düşünmüştük. Nasıl bir dosya ile okuyucunun karşısına çıkacağımıza karar vermek ise epey vakit aldı. Önce, geçmişte Şalom hakkında yazıp çizilenleri derlemeyi düşündüysek de daha sonra Şalom okuyucuları ile röportaj yapmak fikri çok daha ağır bastı.

Büyükada Röportajları Fikri

Ancak başta yapmayı planladığımız, gerçekleştirmiş olduğumuz bu dosya değildi aslında. Yazın Büyükada’da, iskelede, plajlarda; çocuklarla, gençlerle, orta yaşlılarla ve yaşlılarla konuşacak, Şalom’u onlara soracaktık. Bu düşünce yaz boyunca kafamızı kurcaladı. Çünkü bazı tereddütlerimiz vardı. Öncelikle röportajları kalabalık mekanlarda ve ses kaydı ile yapmamız şarttı. Bunları yazıya geçirmek oldukça vakit alacaktı. İkinci problem ise konuşacağımız kişilerin benzer özelliklere sahip olacak olmalarıydı: hepsi İstanbul’da yaşayan, belli bir gelir seviyesinin üzerinde, belli meslekler ve çevrelerden gelen insanlar olacaklardı. Oysa Şalom hakkında söz söyleme hakkı sadece bu zümreye verilmemeliydi. Üçüncü ve benim en büyük çekincem ise, cevapların bir topluluk psikolojisi içerisinde verilmesi, yani katılımcıların birbirinden etkilenerek özgün cevaplar verememe ihtimaliydi. Plajda röportaj gerçekleştirirken belki 15 dakika sonra söyleşeceğim bir kişi, bir öncekinin cevaplarını duymuş olacak ve ondan esinlenerek cevap verecekti. Bu durum tüm cevapların birbirine benzemesine sebebiyet verebilirdi ki beni en çok bu korkutuyordu. Tüm bu sebeplerden ötürü Büyükada düşüncemizden vazgeçtik.

70 Kişi ile Söyleşme Kararı

Ne yapacağımızı düşünürken bir gün, Serdar’ın bir anda ortaya attığı fikri hepimiz çok sevdik: “Şalom’un 70. yılı, biz de 70 kişi ile konuşalım!”. Fikir güzeldi, ancak korkutucuydu. 70 hiç de az bir sayı değildi. Organize bir şekilde hareket etmemiz, röportaj yapacağımız kişileri yedekleriyle birlikte hızlıca belirlememiz gerekiyordu. Ama daha önemli ve öncelikle olan ise bu 70 kişiyi neye göre belirleyeceğimize karar vermekti. Amacımız farklı kesimlerden insanlara ulaşarak, onların kendi dünyalarındaki Şalom izdüşümünü, kendi öznellikleri içerisinde nasıl anlamlandırdıklarını anlamaktı. Farklı insanların bu öznel değerlendirmelerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkacak tablonun bizlere nesnel ve dışarıdan bakan bir görüntü vereceğinde uzlaştık.

Katılımcıları Belirleme Safhası

Bu röportaj dizisinin katılımcıları Şalom’un tüm okurlarını mı kapsamalıydı? Yoksa sadece Yahudileri mi?

İlk etapta aklımıza profesyonel veya akademik hayatında Yahudilik, Holokost, antisemitizm gibi konuları çalışan ve Şalom’u özellikle bu sebeplerle takip eden pek çok Yahudi olmayan kişi geliyordu. Bu kişilerin bakış açılarının son derece önemli olduğunu düşünüyorduk. Ancak diğer yandan çevremizde Şalom okuru olmayan ve neden okumadıklarını da bu çalışma kapsamında ele almamız gerektiğine inandığımız Yahudiler de vardı. Bu noktada; Şalom okumayan Yahudilere sorularımızı yöneltirken, Yahudi olmayıp Şalom okumayanlarla konuşmayacak olmamız çıkacak sonuç ve analizler açısından doğru bir bağlama oturmayacaktı. İşte bu sebeple sadece Yahudilerle mülakat yaparak araştırmanın sınırlarını kısıtlamaya karar verdik.

Şalom yazarları ile Şalom’u konuşacak mıydık?

Bu sorunun pek çok boyutu vardı. Şalom bünyesinde hali hazırda görevde bulunan ve geçmiş dönemlerde genel yayın yönetmenliği yapmış birkaç kişinin yanı sıra hali hazırda Şalom’da yazılarını yayınlayan yazarlardan bir kısmı ile Şalom’u iyi tanıdıkları için görüşmeyi düşünmüştük. Hali hazırda Şalom gazetesinde yazan Karel Valansi, Metin Delevi gibi isimler ise Şalom gazetesindeki yazar kimliklerinin dışında araştırmaları, ilgi ve çalışma alanları sebebiyle kesinlikle görüşülmesi gereken isimlerdi. Ancak bir yandan da Yahudi cemaatinin üyesi olup Şalom’la bir şekilde yolu kesişmemiş insan sayısının çok az olduğunu da bir gerçekti. Dolayısıyla “hangi birkaç kişi?”, “bu kişiler neye göre belirlenecek?”, “tüm yazarlarla mı konuşmak gerek?” gibi sorular aklımızı meşgul ederken sonunda bu konuda da bir karara vardık. Şalom yazarları ile görüşülmeyecek, okuyuculara söz hakkı verilecekti. Bu kararı vermek Avlaremoz ile ilgili bir karar vermeye de götürdü bizi.

Avlaremoz’a katkıda bulunan kişilerin bu röportaj dizisine katkıda bulunacaklar mıydı?

Bu nokta da bunun cevabı da hayır oldu. Avlaremoz’a yazılarını göndererek destek vermiş ancak içinde bir rol almamış kişiler ile görüşülecek ancak sık içerik üreten, hatta Avlaremoz denince ismi akla gelen kişilerle ise mülakat yapmayacaktık.

Başta bu kararlara sadık kalmak konusunda muhafazakar davransak da daha sonra Şalom yazarı birkaç kişi ile de mülakat yapmadan edemedik. Ancak Avlaremoz yazarları konusunda aldığımız karara sıkı sıkıya sadık kaldık. Tam da bu noktada söylemeliyim ki bu röportajların bize, Avlaremoz’a belki de en büyük katkısı, Şalom dosyası için kendileri ile mülakat yaptığımız birkaç gencin röportaj sonrasında Avlaremoz’a bambaşka konularda yazı yazmaları ve bizim için içerik üretmeye başlamaları oldu.

Soruları Belirleme Safhası

Tüm bu soruları cevaplayıp, sınırları belirleyip, çerçeveyi çizdikten sonra sıra soruları belirlemeye geldi. İlk hazırladığımız soru setimizde, “Şalom’u ilk ne zaman okudunuz?”, “İlk okuduğunuz Şalom ile son okuduğunuz Şalom arasındaki farklar neler?” ve “THY dış hatlar uçuşlarında Şalom’un yer almaması konusunda ne düşünüyorsunuz?” soruları yer almıyordu. Hatta bu ilk eksik soru setini 10-15 kişiye gönderdiğimizi ve onların cevaplarını da eksik topladığımızı açık yüreklilikle söylemeliyim. Daha sonra eklediğimiz bu üç soruyla beraber on soruluk soru setini ise geri kalan kişilere yönelttik.

Ulaşamadığımız – Reddedildiğimiz Kesim

Mülakatların yapılacağı kişileri belirlerken, sorulara cevap vermek istemeyecek veya ulaşamayacağımız kişiler olabileceğini düşünerek %20’lik bir oranda daha fazla isim seçmiştik. Ancak gerek cevaplamak istemeyen, gerekse ulaşamadığımız kişi sayısı umduğumuzdan daha fazla çıktı. İlk listeye bu yüzden yeni isimler bulmak ve eklemek durumunda kaldık. Özetle yaklaşık %30’luk bir kesime ulaşamadığımızı veya reddedildiğimizi söyleyebiliriz.

Katılımcı İstatistikleri 

70 kişinin gözünden Şalom gazetesini dinlediğimiz röportaj dizisi, 29 kadın, 41 erkek katılımcı ile gerçekleşti. Yani bu araştırmada kadınlar %41 oranıyla temsil edilirken erkekler %59 oranıyla temsil edildiler. Bunun yanı sıra yaş dağılımları ise; 18 – 32 yaş aralığında 23 kişi (%33), 33 – 50 yaş aralığında 22 kişi (%32), 51 – 65 yaş aralığında 15 kişi (%21), 66 – 75 yaş aralığında 5 kişi (%7) ve 76 – 85 yaş aralığında ise 5 kişi (%7) şeklindeydi. Katılımcıların yaş ortalaması, 45 olarak belirlendi. Katılımcıların, 48’i İstanbul’dan, 1’i İzmir’den, 9’u Avrupa’dan, 10’u İsrail’den, 2 tanesi ise Kuzey Amerika’dan görüşlerini bildirerek dosyamıza katkı sağladılar.

Soruların Yöneltilmesi ve Cevap Süreci

Her editör farklı bir metodoloji izlediyse de, genel olarak görüştüğümüz kişilere öncelikle ne yaptığımızı ve röportajı nasıl kullanacağımızı anlatarak onay aldıktan sonra sorularımızı kendilerine yönelttik. Müsait bir zamanda, üzerinde rahatça düşünüp, fikirlerini kaleme almaları için de hepsine zaman verdik. Kimi görüşmeciler aynı gün içerisinde cevap gönderirken, kimilerinden cevap almak için defalarca hatırlatmamız gerekti. Bu süreçte başta katılacağını söyleyen birkaç kişi daha sonra bize vazgeçtiğini, vereceği cevaplar sebebi ile Şalom gazetesinden kimseyle “uğraşmak istemediğini” belirtti. Birkaç katılımcı Şalom gazetesinin, haklarında bir araştırma yapıldığından “resmi olarak” haberi olmadığı için hassasiyetlerini belirttiler ve bize Şalom’a haber vermediğimiz sürece sorulara yanıt veremeyeceklerini söylediler. Bir diğer hassasiyet ise soruları cevaplayan bir görüşmecimizin, soruları ve cevapları Şalom Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni’ne bildirmek istemesi oldu. Biz bu süreçte katılımcılarımıza, hazırladığımız dosyayı Şalom Gazetesi’ne bildirmek gibi bir düşüncemiz olmadığını ama dilerlerse, kendilerinin ilgili kişiyle cevaplarını paylaşmakta özgür olduklarını belirttik.

Bir kesim söyleyeceği şeylerin ağırlığı sebebi ile Şalom’u incitmekten çekinip röportaj vermekten imtina ederken bir başka kesim ise röportajlarında açıkça, ‘maalesef dilediği şekilde hislerini dile getiremediğini’ belirtti. Daha sonraki süreçte bir katılımcımızın düşüncelerinin, kendi annesi tarafından sansürlendiğini, Şalom’un sürekli reklamını yaptığı ve katılımcının da sıklıkla dalga geçtiği ‘Miami’de ev alma’ fırsatlarının söz konusu röportajından yine annesi tarafından çıkarılmış olduğunu öğrendik. Cevapların bir türlü gelmediği ve beklediğimizi birden fazla defa hatırlattığımız durumlarda ise, katılımcılar muhtemelen geç kalmış olma stresiyle çoğunlukla kısa cevaplar yazarak Şalom’u eleştirmekten kaçındılar.

Yaşadığımız bu tip olaylar, belli bir kesimde Şalom Gazetesine karşı duyulan bir tür “korku” ya da “çekince”nin var olabileceğini da bize göstermiş oldu.

Bunun yanı sıra röportaj sürecinde, katılımcılarımızın kimi konularda yeterince ilgili veya bilgili olmadığını da gözlemleme fırsatı edindik. Özellikle THY dış hatlar seferlerinde Şalom gazetesinin dağıtılmasına ilişkin soru ile ilgili olarak; dış hatlar seferlerinde gazetenin para karşılığı satıldığını veya diğer tüm azınlık gazetelerinin de seferlerde var olduğunu sananlar ortaya çıktı. Hatta sorduğumuz soruyu dahi doğru okumadan ‘Şalom gazetesinin THY seferlerinde bulunması beni mutlu ediyor’ diyen biri bile oldu. Oysa bizim bu soruyu yöneltme amacımız geçtiğimiz dönemde Türkiye Yahudi Toplumu Başkanı İshak İbrahimzadeh’nin attığı bir tweet ile başlayan tartışmaya dair fikir toplamaktı. Bazı katılımcıların bu konuda bilgi sahibi olmamalarına rağmen fikir beyan ediyor olmaları ise beni oldukça şaşırttı.

Analiz

Kesinlikle profesyonel bir analiz içermeyen, ancak gözlemlerim çerçevesinde edindiğim kendi yorumlarımı sizlerle paylaşmak isterim. Öncelikle kadınların, erkeklere oranla Şalom’u daha az eleştirdiğini ve yaşça büyük olanların gençlere göre Şalom’u daha çok sevdiklerini ve gazetede kendilerinden bir parça bulduklarını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Röportaj yapılan 22 kişi Şalom’a abone olduğunu belirtirken, 40 kişi abone olmadığını söylemişti. Ancak abone olmayan kişilerden 5’inin ailesinin evine Şalom alındığını ve 2 tanesinin de kitapçılar aracılığıyla Şalom’u tedarik ettiğini öğrendik. 8 kişi Şalom abonesi olup olmadığına dair sorduğumuz soruya cevap vermezken, 3-4 kişi bu soruyu kendilerine yöneltmemiz üzerine Şalom’a artık abone olmak istediklerini belirtti. 1 katılımcı ise, Şalom’a değil sadece El Amaneser’e abone olduğunu ve bu sayede ayda bir Şalom aldığını belirtti.

Bir başka gözlemim ise; Şalom’un İzmirliler tarafından daha az bilindiği, çoğunun İstanbul’a gelene dek hiç Şalom okumamış olduklarıydı. İsrail’deki katılımcıların bir kısmı Şalom’un artık Ladino’ya önem vermek yerine İbranice’ye önem vermesi gerektiğinin altını çizerken, İsrail’de yaşamayan büyük bir kısmı ise Şalom sayesinde Ladino’nun ayakta kaldığını belirtiyordu. Katılımcıların bir kısmı Şalom haberlerinin ve köşe yazılarının İsrail’deki ve bölgedeki olayların gerçek yüzünü öğrenmek niteliğinde, geniş topluma Türkçe kaynak teşkil edebilecek tek yayın olması sebebiyle Şalom’un haberlerini çevreleriyle paylaştıklarını belirtirken, bir kısım katılımcı ise Şalom’u bu konuları yeterince tarafsız ele alamadığı için eleştiriyordu.

Ve belki de bu araştırmanın ve yazı dizisinin en önemli bulgusu neredeyse tüm katılımcıların, Şalom’un varlığının çok önemli ve değerli olduğunun altını çizmeleriydi.

Dosyanın Yayın Aşaması ve Sonrasında Yaşananlar

Dosyayı hazırlarken, dosyanın yetişmemesi kaygısıyla, 70 röportaj tamamlanmadan, röportajları toparladıkça, parça parça girsek mi diye düşünmüş ancak röportaj verenlerin birbirlerinden etkilenmesinden çekinerek, röportajların tamamını bitirdikten sonra yayınlamaya karar vermiştik. İyi ki de öyle yapmışız. Gelen tepkiler sebebiyle röportaj vermekten çekinecek insan sayısı artabilirdi! Neden mi?

Yedi bölüm halinde yayınlayacağımızı duyurduğumuz Şalom dosyamızın daha ilk bölümünü yayınladığımızda, o bölümde yar alan bir katılımcımızın kendi üslubu ile ifade ettiği düşüncelerinin sosyal medyada çok büyük bir eleştiri dalgasını ve cevap verme yarışını tetiklediğini gördük. Eleştirilerin bir kısmı katılımcının fikirlerine yönelik iken bir kısmı da bu röportaj dizisini hazırlayan bizlere yöneldi. Röportaj yaptığımız görüşmecimizin “nasıl böyle düşünebileceği” sorgulanarak eleştirilerin hedefi olurken, bizler de “toplumsal algıyı manipüle etmekle”, röportajlarda Şalom Gazetesi hakkında ifade edilen fikrin“destekçisi olmakla”, “görüşmecinin yaptığı bir ‘hatayı’ düzeltmemekle” hatta Şalom okumayanlarla röportaj yapmak gibi bir “hataya düşmekle” itham edildik.

Tarafımızca “linç girişimi” olarak adlandırılan bu yoğun mesaj ve cevap yağmuru karşısında bu dosyaya emek veren bizler, tüm görüşmecilerimizin beyan ettiği görüşlere saygımız gereği bunlar üzerinde herhangi bir editörlük çalışması ya da sansür uygulamadığımızı açıkça beyan ettik. Eleştirilerin hedefi olan görüşmecimiz ise önce sabırla ve bazen mizah içeren yanıtlarıyla bu dalgayı durdurmaya çalıştı. Söz konusu “linç” girişimi, yazık ki katılımcının “düşünceleri sebebiyle” özür dilemesine dek sürdü.

Dosyanın henüz ilk bölümünü yayınlar yayınlamaz karşılaştığımız bu tatsız durum, iyi niyetle yaptığımız bu çalışmanın özelikle Şalom Gazetesi ve çevresinde bir memnuniyetsizlik yarattığını üzülerek gördük.

Çok sesliliğin, ve herkesin dilediği konuda fikirlerini özgürce beyan edebilmesinin demokratik bir ortamın en basit tarifi olduğundan hareketle, Şalom Gazetesi’nin okurları ve/veya hedef kitlesi nezdinde bir fotoğrafını çekmek, Şalom’un gerçekte nasıl algılandığını tespit etmek öncelikli hedefimizdi. Bunun tarafsız ve objektif bir çalışma olması için de gereken tüm koşulları sağladığımıza inanıyorum. Daha ilk günden çalışmamıza yöneltilen eleştirilere ve bunların kimlerden geldiğine baktığımızda demokrasiden bahseden herkesin aslında eleştiriye açık olmayabileceğini öğrenmiş olduk.

Sanırım bu çalışma Türkiye Yahudi toplumunda var olan bambaşka bir patolojinin röntgenini çekti.

Kapanış

Şalom gazetesini Türkiyeli Yahudilere sormak, bir İstanbulluya Galata Kulesi’ni sormak gibiydi… Herkesin az çok bildiği, bir anısı olduğu, bir şekilde önünden geçmiş olduğu, tarihi bir ikonik yapı…

Son olarak; cevapların toplanması sürecinde, tekrar tekrar arayarak soruları hatırlattığım ve yakalarına yapıştığım için hem ekip arkadaşlarımdan hem de katılımcılardan özür dilemeyi bir borç bilirim. Bu vesileyle, bu dosyanın yapımı sürecinde her türlü yanlışımı düzelten, beni gerektiğinde heyecanlandırıp gerektiğinde sakinleştiren dostlarım Ceni Palti, Dani Baran, Eli Haligua, Henri ÇiprutIşıl Demirel, Ozan Ekin Gökşin ve Serdar Korucu’ya teşekkürler… Biz bu dosyayı, büyük bir heyecan ve özveriyle gerçekleştirdik. Eksiklerimiz muhakkak vardır. Önümüzdeki dosyalarda daha başarılı ve dinamik olmak dileğiyle…