Arşiv Makaleler

Zohan’dan Zohran’a: Amerikan Rüyasının Çöküşüne Dair Bir Not

Komedinin Siyaseti

2008’de vizyona giren You Don’t Mess with the Zohan, bir Mossad ajanının Amerika’da saç stilisti olma hayalini konu edinen absürt bir komediydi. Film, 11 Eylül sonrası dönemin kültürel ikliminde, Orta Doğu’nun karmaşık politik dinamiklerini yüzeysel bir farsa indirgerken, İsrail’e yönelik Batı merkezli sempatiyi meşrulaştırıp, İsrail’in Batı medeniyetine olan aidiyetinin altını çizmeyi hedefliyordu. Zohan karakteri, aslında onun varoluşunu tanımlayan işgal ya da şiddetle değil; bireysel yükseliş, “hayalini kurduğu Amerikan yaşam tarzı” ve “Amerikan rüyası” ile özdeşleşti.

Filistinliler ise film boyunca sadece mizahi bir dolgu olarak, hikâyeye yön veren değil, hikâyeye katlanan karikatür figürler olarak konumlandılar. Zohan, hem travmanın hem de inkârın kahkahaya bulanmış bir ürünü olarak 11 Eylül sonrası Amerika’nın kültürel şizofrenisinin en iyi temsilcilerinden biri olmayı başardı.

Sempatik işgalci miti, Mossad ajanını bir saç stilistine dönüştürürken izleyiciye şiddetin estetize edilmiş bir versiyonunu sundu. Adam Sandler’ın Friends of the IDF gibi etkinliklerdeki aktif rolü düşünüldüğünde, filmin yalnızca bir komedi değil, ideolojik bir anlatı olduğunu söylemek kesinlikle haksızlık olmaz. Film, Zohan’ı hayattan böyle soğutup ona dünyayı dar edenin ne olduğunu hiç konu etmeden, tüm sorunların Amerikan tipi bireysel bir kurtuluşla telafi edilebileceği yanılsaması üzerine kuruyordu.

Rambo’yla Austin Powers arası bir ölüm makinesi olan Zohan’ı, dünyanın öbür ucuna kaçıp alakasız bir iş bulmaya itenin ne olduğu ise hiç sorgulanmıyordu.

Zohan’ın gösterime girmesinden sonra geçen on yedi yılın ardından, aynı şehirde, yani New York’ta başka bir isim bambaşka bir hikâyeyle göze çarpıyor. Zohran Mamdani, Güney Asya kökenli Müslüman bir sosyalist. 2025 yerel seçimlerinde belediye başkanlığına aday gösterilen Mamdani, gururla ve göstererek taşıdığı kimliğinden çok, vaat ettiği politik dönüşümle dikkat çekiyor.

Mamdani on yedi sene sonra, Amerikalıların içinde yaşadığı cehennemî koşulların ruhuna uygun bir bireysel başarıya değil; yapısal eşitsizliklere karşı kolektif çözüm arayışına odaklanıyor. Temel politika alanları konut krizi, polis şiddeti, Filistin’le dayanışma gibi başlıklara odaklı ve hayli cesur. Kurduğu dil, sistemi karşısında konumlayan yapısal eleştiriye ve taban örgütlenmesine dayanıyor. Tam da bu nedenle, Zohan’ın temsil ettiği Amerikan rüyasına karşı güçlü bir karşı anlatıyı temsil ediyor.

Kültürel Temsilde Kırılma

Zohan, seyircisini güldürürken; geçmişte uyguladığı şiddet ve temsil ettiği devlet aygıtının baskısını görünmez hâle getiren bir insanileştirme aracı olmanın ötesinde, Batı merkezli bir kültürel temsilin arketipi olarak işlev görmek üzere tasarlanmıştı. Orta Doğulu ama Batılı değerleri benimsemiş, bireysel şiddet geçmişini gülünçleştirerek sisteme entegre olmuş bir karakterdi.

Zohan, Amerikan rüyasına gülümseyerek dahil olmuştu. Zohran Mamdani ise doğrudan bu sistemin yapısal adaletsizliklerini sorgularken, “rüyanın” yalnızca küçük bir azınlık için geçerli olduğunu hatırlatıyor.

Zohan, sistemin mizaha bulaşmış komik maskesi olarak teveccüh görürken; Zohran, o maskeyi indirmeye çalışan eleştirel bir ses olarak tercih ediliyor. Geçen süre içinde Amerikan rüyası epey alıcı kaybetmiş gibi görünürken, Amerikalılar da rüyadan uyanıyor olabilir.

Bu Arada Zohran Mamdani Kim?

Uganda doğumlu, Hindistan kökenli bir Müslüman olan Zohran Mamdani, 2020’den bu yana New York Eyalet Meclisi’nde görev yapıyor. Demokratik sosyalist bir siyasetçi olarak yalnızca kimlik temsili değil, sınıf temelli ve antikoloniyal bir siyaseti merkeze alıyor.
Savunduğu başlıca politikalar şöyle:

Konut: Boş konutların kamulaştırılması, kira sınırlarının getirilmesi

Polis Reformu: Polis bütçesinin azaltılması ve sosyal hizmetlere kaynak aktarımı

Filistin Politikası: İsrail’in apartheid rejimi olarak tanınması, Filistin’le koşulsuz dayanışma

Gelir Adaleti: Servet vergisiyle kamu hizmetlerinin güçlendirilmesi

Bu yaklaşım, temsili bir Müslüman siyasetçinin ötesinde, ezilenlerin çıkarlarını savunan radikal bir sistem eleştirisinin Amerikan ana akım siyasetinde önünü açıyor.

Yani Zohan 2025 yılında Filistinli bir berberle Brooklyn’de ortak dükkân açsa, kira borçlarını ödeyememekten yakınıp müşterilere işgalin ekonomik sonuçlarını kahkahalarla anlatıyor olabilirdi. Tabii her ikisi de zamanın ruhuna uyup çıkarları gereği Mamdani’ye oy veriyor olacaklardı.

New York Yahudi Toplumu

New York’taki Yahudi seçmenlerin Zohran’a yönelik tepkileri homojen olmaktan uzak olsa da uzun süredir bastırılan bir gerçeğin altını çiziyor: Artık ABD’de “Yahudi kimliği” ile “İsrail politikalarına koşulsuz destek” arasında otomatik bir paralellik yok.

Ortodoks Yahudi topluluklar, özellikle Brooklyn çevresinde Mamdani’ye açıkça karşı duruyor

Seküler ve Reform Yahudi cemaatlere üye seçmenler arasında ise ciddi destek olduğu kadar homurdanan bir kitle de var

Bazı Yahudi siyasetçiler (örneğin Jerry Nadler), antisemitizme karşı ortak mücadele vurgusuyla Mamdani’ye destek veriyor

Mamdani’nin açıktan Filistin yanlısı söylemi, New York’taki birçok Yahudi kurumu tarafından sorunlu bulunuyor

Bu tartışmalar, İsrail’e dair fikirsel çeşitliliğin ve Yahudilerin Amerikan siyasetindeki farklı tercihlerinin, İsrail’in bindiği dalı çatırdatmaya başladığını gösteriyor.

Amerikan Rüyasını Uyananlar Anlatıyor: Rüya Değil Kabus

Zohan’ın hikâyesi, İsrailli bir süper askerin geçmişini silip yeni dünyada sisteme entegre olarak, bireysel başarısıyla toplumsal ekonomik şiddeti görünmez kıldığı bir fantaziydi.

Zohran’ın hikâyesi ise o fantezinin arka planını sorunsallaştırarak kapitalist Amerikan toplumunun gerçeklerini dile getiriyor. Kimler dışarıda bırakıldı?

Hangi gerçeklikler bastırıldı?

Sistem gerçekten herkes için mi işliyor sorularını ana akım medyada cevaplanıyor.

Zohran Mamdani’nin yükselişi, bir politik figürün çıkışından öte, ABD’nin yazdığı hikâyenin artık çatladığını gösteren bir işaret. Amerikan rüyasının cazibesinin yerine bugün yüksek sesle konuşulan bir gerçeklik Amerikan kabusu.

Bu fark, tarihsel olarak da derin bir tartışmayı yeniden gün yüzüne çıkarıyor.

Martin Luther King “Amerikan rüyasını” daha adil bir gelecek için onarmaya çalışırken; Malcolm X, bu rüyanın baştan çürük ve yalnızca beyaz Amerika için yazılmış bir illüzyon olduğunu söylüyordu.

Bugün Zohran Mamdani gibi siyasetçiler, bu rüyayı düzeltmeye değil, onu yapıbozuma uğratmaya talip. Zohan, bu rüyaya dahil olmak isteyen bir karakter olarak sevildi… ve devran döndü.

Şimdi Zohran, bu rüyanın kimleri dışladığını yüksek sesle soran bir figür olarak değer görüyor. Zohan ve Zohran arasındaki isim benzerliği beni eğlendirmiş olsa da ortada yalnızca bir isim meselesi yok. Bu iki figür, iki ayrı Amerikan anlatısını güzel bir sekildd temsil ediyorlar. Biri yüzeysel entegre olma fantezisini, diğeri ise ezilenlerle dayanışma kuran politik bir mücadeleyi örüyor.

Ve bu kez, Amerika’da hakikat, daha önce hiç olmadığı kadar su yüzüne yakın seyrediyor. Ama yine de son gülenin kim olacağını görmek için biraz daha izlememiz gerekecek.