İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 16 Nisan’da yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Gazze, Lübnan ve Suriye’de süresiz şekilde kalacağını duyurdu. Politico’nun aktardığına göre Gallant, İsrail’in “çok cepheli bir savaş yürüttüğünü” söyleyerek, ordunun sadece geçici operasyonlar için değil, uzun vadeli bir stratejiyle bölgede kalacağını ifade etti.
Gallant’ın sözleri, 2023 sonundan bu yana Gazze’de yürütülen vahşetin sınır ötesine kalıcı olarak taşındığını gösteriyor. Açıklama, yalnızca bir güvenlik bildirimi değil; İsrail’in, işgali bir devlet politikası haline getirdiğinin açık ilanı.
Çıkış Stratejisi Yok, Niyet Net: Kalıcı Askeri Hakimiyet
İsrail hükümeti, Gazze’deki insani felaketin nasıl sona ereceğine dair bir plan sunmuş değil. Aksine, Gallant’ın beyanları, askeri varlığın “süreli” değil, “süresiz” olduğunu ortaya koyuyor. Bu yaklaşım, İsrail’in bölgedeki varlığını sadece savunma değil, kontrol ve tahakküm aracı olarak gördüğünü net olarak ortaya koyuyor.
Uluslararası Toplumdan Sessizlik: Ahlaki Çöküş
Gallant’ın açıklamasına karşılık uluslararası kamuoyundan gelen tepkiler ise neredeyse yok denecek kadar cılız. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve insan hakları örgütlerinin uyarıları etkisiz kalırken, ABD’de yeniden başkan olan Donald Trump yönetimi ise İsrail’e koşulsuz desteğini sürdürüyor. Trump kabinesinden gelen mesajlar, İsrail’in operasyonlarını “medeniyetin savunusu” olarak tanımlıyor. Bu tanım, sivil ölümlerin sayısı on binleri aşarken dahi rahatça yapılıyor.
Bu durum, uluslararası sistemin çifte standardının artık açık bir gerçeklik halini aldığını gözler önüne seriyor. Gazze’deki yıkım, Lübnan sınırındaki gerilim ve Suriye içindeki operasyonların kalıcılaştırılması; barış diplomasisinin artık yalnızca retorikten ibaret olduğunu, etkili yaptırımların ya da diplomatik baskıların ise gündemde bile olmadığını ortaya koyuyor.
Ciddi Bir Güvenlik Stratejisi mi, Yoksa Bir Trajedi Kurgusu mu?
Gallant’ın mesajı İsrail halkı da dahil, tüm bölgeye verilmiş bir gözdağı niteliğinde. Ancak burada asıl trajik olan, bu yaklaşımın artık şaşırtıcı olmaktan çıkmış olması. Her şey, uluslararası hukukun ve diplomatik normların acı bir şaka haline geldiği bir dönemde yaşanıyor. İşgalin ve savaşın süresizliğini ilan etmek, bir askeri plan olmaktan öte dönemin ruhunu tarif eden politik bir yol haritası olma özelliğini taşıyor.
Fotoğraf: Atia Mohammed, Gazze 9 Ekim 2023
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 16 Nisan’da yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Gazze, Lübnan ve Suriye’de süresiz şekilde kalacağını duyurdu. Politico’nun aktardığına göre Gallant, İsrail’in “çok cepheli bir savaş yürüttüğünü” söyleyerek, ordunun sadece geçici operasyonlar için değil, uzun vadeli bir stratejiyle bölgede kalacağını ifade etti.
Gallant’ın sözleri, 2023 sonundan bu yana Gazze’de yürütülen vahşetin sınır ötesine kalıcı olarak taşındığını gösteriyor. Açıklama, yalnızca bir güvenlik bildirimi değil; İsrail’in, işgali bir devlet politikası haline getirdiğinin açık ilanı.
Çıkış Stratejisi Yok, Niyet Net: Kalıcı Askeri Hakimiyet
İsrail hükümeti, Gazze’deki insani felaketin nasıl sona ereceğine dair bir plan sunmuş değil. Aksine, Gallant’ın beyanları, askeri varlığın “süreli” değil, “süresiz” olduğunu ortaya koyuyor. Bu yaklaşım, İsrail’in bölgedeki varlığını sadece savunma değil, kontrol ve tahakküm aracı olarak gördüğünü net olarak ortaya koyuyor.
Uluslararası Toplumdan Sessizlik: Ahlaki Çöküş
Gallant’ın açıklamasına karşılık uluslararası kamuoyundan gelen tepkiler ise neredeyse yok denecek kadar cılız. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve insan hakları örgütlerinin uyarıları etkisiz kalırken, ABD’de yeniden başkan olan Donald Trump yönetimi ise İsrail’e koşulsuz desteğini sürdürüyor. Trump kabinesinden gelen mesajlar, İsrail’in operasyonlarını “medeniyetin savunusu” olarak tanımlıyor. Bu tanım, sivil ölümlerin sayısı on binleri aşarken dahi rahatça yapılıyor.
Bu durum, uluslararası sistemin çifte standardının artık açık bir gerçeklik halini aldığını gözler önüne seriyor. Gazze’deki yıkım, Lübnan sınırındaki gerilim ve Suriye içindeki operasyonların kalıcılaştırılması; barış diplomasisinin artık yalnızca retorikten ibaret olduğunu, etkili yaptırımların ya da diplomatik baskıların ise gündemde bile olmadığını ortaya koyuyor.
Ciddi Bir Güvenlik Stratejisi mi, Yoksa Bir Trajedi Kurgusu mu?
Gallant’ın mesajı İsrail halkı da dahil, tüm bölgeye verilmiş bir gözdağı niteliğinde. Ancak burada asıl trajik olan, bu yaklaşımın artık şaşırtıcı olmaktan çıkmış olması. Her şey, uluslararası hukukun ve diplomatik normların acı bir şaka haline geldiği bir dönemde yaşanıyor. İşgalin ve savaşın süresizliğini ilan etmek, bir askeri plan olmaktan öte dönemin ruhunu tarif eden politik bir yol haritası olma özelliğini taşıyor.
Fotoğraf: Atia Mohammed, Gazze 9 Ekim 2023
Paylaş: