Arşiv Göze Çarpanlar

Eski Yeşiva Öğrencisi Gazze Savaşında Nasıl Vicdani Retçi Oldu?

Kaynak: Haaretz

Çeviri: Melike Karaosmanoğlu

Itamar Greenberg, İsrail ordusunda görev yapmayı reddetti ve ardından altı aydan fazla bir süreyi askeri hapishanede geçirdi. Geri dönüp “ruhu harap” eden bir şeydi diye tanımladığı deneyime bakıyor ve önündeki zorluklara doğru ilerlemeye devam ediyor.

Zorunlu askerlik hizmetini ideolojik nedenlerle yerine getirmeyi reddeden İsrailliler genellikle ikiye ayrılır: Vicdani retçiler veya ultra-Ortodoks Yahudiler.

Askere gitmeyi reddettiği için demir parmaklıklar ardında en uzun süre kalma rekorunu kıran Itamar Greenberg tam olarak ilk kategoriye giriyor. 19 yaşındaki genç, Gazze’deki askeri operasyona ve işgale kesin bir şekilde karşı çıkıyor.

Aslında Greenberg’in hayatının ilk 16 yılını düşünürsek kolaylıkla ikinci grupta yer alabileceğini görürüz. Haredilerin yoğunlukta olduğu Bnei Brak’ta büyüdü; Tevrat eğitimini orada aldı ve yine orada dini yükümlülüklerin yerine getirilmesi için askerlik hizmeti yaygın olarak reddediliyor. İroni şu ki, askere gitmeyi reddeden bir topluluğun parçası olduğu zamanlar, askere gitmek için en kararlı olduğu zamanlardı. Her nasılsa Yeşiva’dan askerliğe, oradan da hücre hapsine uzanan bu yolculuk üç yıl içinde gerçekleşmiş. Greenberg’in hikayesini bu derece ilgi çekici kılan pek çok unsurdan biri de bu yolculuk.

Geçtiğimiz hafta, askeri cezaevinden tahliye edildikten 48 saat sonra, Tel Hashomer Askeri Gözaltı Merkezi’nde 197 gün geçirmenin nasıl olduğunu konuşmak üzere Haaretz ile bir araya geldi. “Aktivist bir ruhla” doğmuş bu “IDF reddiyecisi” için geleceğin ne getireceği de merak konusu.

                   “Hapishanede Olmaktan Korkmadım”

Geçtiğimiz Ağustos ayında, İsrail Savunma Kuvvetleri’de zorunlu askerlik yapmak için acemi birliğe başvurulurken Greenberg orduya katılmamak konusunda kesin kararını vermişti. Ancak ordu onu vicdani retçi olarak tanımayı reddetti. Greenberg’in vicdani reddini tanımadı. Bunun yerine, teknik bir suçtan dolayı gözaltına alındı: Acemi askerler için sağlık kontrolleri, ekipman dağıtımı ve askeri kimlik işlemleri dahil olmak üzere çok aşamalı yönetim sürecini tanımlayan “askere alınma prosedürlerini” tamamlamamak.

Böylelikle döngü başlamış oldu: 1 ay hapishanede kalmak, birkaç gün için dışarıya çıkarılmak, duruşmaya gitmek ve ardından yine hapse dönmek.

6 aylık çetin sınavı boyunca Greenberg ona sunulan muafiyetlerden birini seçebilirdi. Ancak bunun için ya akli durumu hakkında yalan beyanda bulunması ya da ordunun emirlerine itaat etmesi gerekirdi, ki Greenberg bunu yapmak istemediğini söylüyordu.

“İlkelerimden ödül vermeyecektim, ne kadar sürerse sürsün hapiste olmaktan korkmadığımı bilmelerini istedim. Ve bu açıklamayı yaparak gelecekteki vicdani retçilere yardımcı olacağımı umuyordum.” diyor.

                        “Yeşiva’daki Tek Vegan”

Greenberg her zaman isyankar bir duruşu olduğunu söylüyor, lakin içinde büyüdüğü ultra-Ortodoks cemaatte isyan etmek, askere kabul merkezinde olduğundan çok daha farklı görünüyordu. 12 yaşındayken, fark etti ki İsrailli olmak için askere gitmesi gerekiyordu. Aynı zamanda, arkadaşlarının ve ailesinin bağlılıkla uyguladığı dindarlıkta var olduğunu düşündüğü eşitsizlikleri de sorgulamaya başlamıştı. ”Belli bir noktada, beni kadın yapmadığı için Tanrı’ya şükretmeyi bıraktım. Sonra da beni Yahudi olmayan biri yapmadığı için Tanrı’ya şükretmekten vazgeçtim.” diye hatırlıyor ve günlük sabah duası sırasında okunan geleneksel kutsamalara atıfta bulunuyor.

“Farkına bile varmadan Yeşivamdaki tek vegan öğrenci olmuştum.”

Aynı zamanda yatılı bir okul olan bu Yeşiva, Greenberg’in aktivizm sularına ilk adım attığı yerdi. Okuldaki aşırı kontrolcülüğe ve gayri ihtiyari kurallar olarak gördüğü şeylere karşı çıkarken sınıf arkadaşlarını sık sık küçük sivil itaatsizlik eylemlerine katılmaya teşvikten de geri kalmıyordu. Yatakhanelerde akıllı telefon ve diğer kaçak eşyaların aranmasını protesto etmek amacıyla küçük bir grup öğrenci yurt binasının önünde bir gösteri düzenledi. Daha sonra Greenberg ofise çağrıldı ve burada müdür tarafından eylem organize etmekle suçlandı ve üç günlük uzaklaştırma cezası aldı. “Böyle bir şey planlamam mantıklıydı ama o zaman aslında bunu planlayan ben değildim, ona açıklamaya çalıştım,” diye anlatıyor.

“Beni en çok rahatsız eden şey bana inanmamaları oldu.” Bu onun için bardağı taşıran son damlaydı, Greenberg’in adalet ve ahlak anlayışı zaman içinde gelişecekti ancak: Yeşiva’dan ayrılmaya karar verdi.

Evine döndü, lise mezuniyet sınavlarını dışarıdan tamamladı ve ultra-Ortodoksluktan ayrılmak isteyen bireyleri destekleyen kuruluşlarla bağlantı kurmaya başladı. Bu kuruluşlardan biri aracılığıyla, Harediliği bırakanlar için ordudan başlayarak seküler dünyaya geçişe yardımcı olmayı amaçlayan yeni bir askerlik öncesi programdan haberdar oldu.

“Ne olduğunu tam olarak idrak edememiştim ama beni hem fiziksel hem de zihinsel olarak Bnei Brak’tan çıkarabilecek bir şeye benziyordu.” diye anlatıyor Itamar. Aslında idrak edilecek bir şey yoktu zira program henüz işlevsel değildi. Greenberg hem katılımcı hem de organizatör oldu ve grup için etkinliklerin, derslerin ve gezilerin planlanmasında aktif rol aldı. Bu aynı zamanda onun kendi kapalı toplumunun dışındaki bir ortama ilk adım atışıydı. Daha önce hiç denemediği yemekleri yedi, ilk kez kızlarla zaman geçiriyordu ve uzun süredir sahip olduğu inançlarına meydan okumaya ve bakış açısını yeniden şekillendirmeye başlayan yeni kavramlarla karşılaşıyordu.

İşgal kavramı bunlardan biriydi.

“Çocukken ‘işgale karşı’ olan insanlar olduğunu duymuştum. Herkes onların çıldırdığını söylerdi ama ben daha çok kim olduklarını ve neye inandıklarını merak ederdim” diye hatırlıyor.

“Bunun Filistinlilerle alakalı eksik bir parçayı anlattığını hissediyordum ama ne olduğunu bilmiyordum ve gerçekten öğrenmenin de bir yolu yoktu.” Greenberg daha çok şey öğrenmeye başladıkça, orduya katılma hevesi azalıyordu – ancak tamamen yok olmadı. Birbiriyle çelişen duygularla mücadele ediyordu. Bir yandan başka bir halk üzerinde kontrol kurma konusunda huzursuzdu ama aynı zamanda IDF’in İsrail’in güvenliği için gerekli olduğuna inanıyordu.

                                7 Ekim 2023

Bir sonbahar sabahı, Greenberg ve sınıf arkadaşları hava saldırısı sirenlerinin kulakları sağır eden sesleriyle uyandılar. Henüz bilmiyorlardı ama Hamas militanları İsrail’in güney sınırından sızıyordu. Tüm ülke şok ve keder içindeyken, Greenberg iç çatışmalarını bir kenara bıraktı ve kendini yardım faaliyetlerine katıldı. Kan bağışında bulundu ve erzak kampanyalarının düzenlenmesine yardımcı oldu.

“Tüm amacın ulusallaştırma olduğu bir yerde, ironik bir şekilde, ulusallıktan arındırma sürecinden geçiyordum.” diyor. “Sonra 7 Ekim yaşandı ve tüm ülke hızla aşırı milliyetçiliğe saplandı.”

Kendisini “tam olarak kaybolmuş” hissettiğini kabul ediyor. Kısa bir süre için zamanını ve inançlarını IDF’de gönüllü olarak çalışmak ve ivme kazanan savaş karşıtı protestolara katılmak arasında bölüştürdü.  Ancak İsrail’in askeri bombardımanı arttıkça, Gazze’de olanları daha fazla görmezden gelemeyeceğini kabul etti. Kişisel X hesabında savaşta ölenlerin günlük sayısını paylaşmaya başladı. “İsraillileri ve Filistinlileri içeriyordu bu ama tabii ki çoğunluk Filistinlilerden oluşmaya başlamıştı.” diyor.

Ayrıca, vicdani retçi olmaya karar verenlere ret öncesi ve sonrası süreçlerde destek veren bir kuruluş olan Mesarvot’a da ulaştı. Böylece ufak ufak, askere gitmeyi reddetme kararının bulanık ana hatları netleşmeye başladı. Ancak programının sona ermesi ve askere alınma tarihinin hala 7 ay uzakta olması nedeniyle Greenberg zamanını doldurması gerektiğini hissetti. Bu yüzden Mesarvot aracılığıyla tanıştığı vicdani retçilerden oluşan içten toplulukla iletişime geçti.

Dünyaya bakışı genişlemeye devam etti. Sadece Filistinlilere yönelik yerleşimci şiddetini değil, aynı zamanda kendi bedenlerini gerçekten riske atan aktivistlerden de haberdar oldu. “Öğrendikçe, başka bir yere bakmanın imkansız olduğunu hissettim” diyor. “Bunun bir parçası olmamak olmazdı.”

Greenberg bir Filistinlinin evini korumaya yardım etmesinin istendiği ilk geceyi anlatıyor. “Orada, gecenin bir yarısı, bu yabancının evindeydim ve korkuyordum; çünkü hayatım boyunca bana öğretilen buydu: Filistinlilerden korkmak.” diyor.

“Ayrıca Arapça bilmediğim için ev sahibiyle iletişim kurmakta da zorlanıyordum.” Ev sahibi konuşmak yerine Greenberg’e fincan fincan koyu kahve ikram ediyordu. “O zaman önemli, değerli bir şey yaptığımı hissettim.” diyor.

Kısa sürede bölgenin müdavimlerinden biri oldu, liderlik sorumlulukları üstlendi ve Filistinlilerle gerçek dostluklar kurdu. Orduya hizmet etmeyi reddedeceğinden emin olduğu anı tam olarak hatırlayamıyor, ancak bir noktada bu kesinleşti.

                          “Terörist Destekçisi”

7 Ağustos 2024’te Greenberg resmi olarak bir IDF reddiyecisi oldu. Hem de hapiste bir reddiyeci. Başlangıçta, küçük ihlaller nedeniyle kısa süreli cezalar alan aktif görevdeki askerlerin yanına yerleştirildi. Ancak bazı askerler aralarındaki vicdani retçiyi hoş karşılamadı. Hapishanedeki üçüncü gününde, gece yarısı hapishanede isminin yankılanan sesiyle uyandı. Birileri bağırıyor, küfrediyor ve onu “terörist destekçisi” olmakla suçluyor hatta ona zarar vermekle tehdit ediyordu.

“Gardiyanlara güvende olmadığımı söyledim,” diye anlatıyor. “Önceleri beni başka yere transfer etmediler. Sonunda bunu yaptıklarında, benim de cezalandırılmam gerektiğine karar verdikleri belli oldu.” Kendisine “korunması” için hücre hapsine alındığı bildirilmiş. Greenberg, bir komutanın tüm cezasını tek kişilik hücrede geçireceği tehdidinde bulunduğunu ve bunun aylar sürebileceğini belirttiğini söylüyor.

“Dehşet vericiydi,” diye itiraf ediyor, ki aslında orada sadece birkaç gün kalmış. Bu süre zarfında gündüz saatlerinde ayaklarını yatağa uzatması ya da uyurken pijama giymesi yasaktı, sadece iç çamaşırıyla kalıyordu. Duvarda saat yoktu, bu yüzden saatin kaç olduğunu bilmiyordu. Günde sadece iki kez kapatıldığı küçük hücreden çıkmasına izin veriliyordu: bir kez yedi dakikalık duş ve bir kez de dört dakikalık konuşma için. Ancak Greenberg’e baştan sona okuduğu bir kitap verildi:

Viktor Frankl’ın, psikoloğun Nazi toplama kamplarında esir olarak yaşadıklarını anlattığı “İnsanın Anlam Arayışı” adlı kitabıydı bu.

Greenberg: “Hücre hapsinin en ağır yanı, IDF’in oraya kimi koyduğunu bilmekti: vahşi suçlular ve benim gibi hayatlarından endişe edenler. Tüm sistem zaten kırılgan bir zihinsel durumda olan insanları alıp ruhlarını tamamen yok etmek üzere tasarlanmış.” diyor.

Sonunda başka bir bölüme gönderildi ve cezasının geri kalanını orada tamamladı. Bir şekilde hapishanede iş yapmaktan kaçınmayı başarmış. “IDF için çalışmayı reddettiğim için hapse girmişken, hapisteyken de IDF için çalışmaya başlamamı istediler.” diyor.

Greenberg’e başlangıçta zorunlu hizmet süresinin tamamını -iki yıl sekiz ay- hapishanede geçireceği söylenmişti. Ancak şaşırtıcı bir biçimde 197 gün sonra serbest bırakıldı. “Sanırım yargıç sonunda yolumdan asla dönmeyeceğimi anladı.” diye tahmin ediyor.

                       “Harekete Geçme Zamanı”

Artık serbest olan Greenberg, her şeyin başladığı yere, ailesinin Tel Aviv yakınlarındaki Bnei Brak’taki evine döndü. Din ve siyaset konusundaki derin anlaşmazlıklarına rağmen ailesinden kopmadı. Cemaatten ayrılan pek çok Haredi için nadir görülen bir durum bu. Ve onun asla hafife almadığı bir şey. Ancak Greenberg’i yeni zorluklar bekliyor. En önemlisi de bundan sonra ne yapacağı.

Konuşmamızın sonunda, çıktığı yolculuk hakkında iç değerlendirme yapıyor ve bazı açılardan bu yolculuğun sona ermekte olduğunu kabul ediyor.

“Vicdani retçi olmak, özellikle de savaş zamanında, aslında büyük bir onur.” diye düşünüyor. “Sadece var olmakla bile muazzam bir şey başarmış gibi hissediyorsunuz. Katlanmak zorunda kaldığım bazı şeyler zordu, evet.

“Ama artık bir vicdani retçi değilim; eski bir vicdani retçiyim.” diyor. “Şimdi harekete geçme, uzun zamandır kendime sorduğum soruya yeni bir yanıt bulma zamanı:

“İsrail toplumunda nasıl gerçek bir değişim yaratabilirim?”