Arşiv Holokost

Auschwitz’in Özgürleşmesinin 80.Yılının Bugüne Yansımaları

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 2005 yılında kabul edilen kararla her yıl 27 ocak “Uluslararası Holokost’u Anma Günü”olarak anılıyor. Bu yıl II. Dünya Savaşı esnasında Nazilerin kurduğu en büyük ölüm kampı Auschwitz’in Sovyet Kızıl Ordusu tarafından kurtarılmasının 80. yıl dönümü. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi rejimi ve işbirlikçileri tarafından sistematik şekilde katledilen Yahudi, Roman,
engelli, eşcinsel, Yehova Şahidi, komünist ve diğer siyasi muhalif milyonlarca soykırım kurbanı dünyanın dört bir yanında yapılan etkinliklerle hatırlanıyor.

İnsanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olan ve Avlaremoz’un açılış dosyası konusu olarak seçtiğimiz Holokost’tan çıkarılan dersler dönemin karanlığına ışık tutmaya devam ediyor.

Gazze’de yaşanan soykırımın ardından ilan edilen ateşkes nefes almamızı sağlarken, Batı Şeria’da gerçekleşen saldırılar, Trump’ın yemin töreninde Elon Musk’ın Nazi selamı vermesi ve ardından gerçekleştirdiği AfD ziyareti ise içinde yaşadığımız dönemin karanlık yönleriyle mücadele etmemiz gerektiği hatırlatıyor.

Katliamlarıyla olduğu kadar direnişiyle de hafızamızı oluşturan Holokost’un bitişini simgeleyen Auschwitz’in Sovyet Kızıl Ordusu tarafından kurtarılması anılırken İsrailli Hadash Partisi milletvekili Ofer Cassif sosyal medya hesabından ‘Herkes İçin Bir Daha Asla’ sloganıyla Holokost kurbanlarını andı ve günümüze dikkat çekti.

Bir başka İsrailli muhalif grup Standing Together ise yıldönümünü, “Bugün, uluslararası toplum Auschwitz’in kurtuluşunun 80. yıl dönümünü ve Holokost’ta öldürülen altı milyon Yahudi ile milyonlarca diğer kurbanı anarken, ırksal üstünlüğün yarattığı derin tehlikeyi ve antisemitizmin karanlığını hatırlıyoruz. Faşizm ve ırkçılık yerel ve küresel ölçekte yayılmaya devam ederken, bu anma, adaletsizlik karşısında asla gözlerimizi kapatmama ve bu gezegendeki her insanın özgürlüğü ve güvenliği için mücadele etme sözü olmalıdır.

Biliyoruz ki, bizi koruyacak olan hükümetler ya da uluslararası kurumlar değildir. En güçlü dayanağımız, birbirimize olan sarsılmaz dayanışmamızdır.” sözleriyle andı.

Uluslararası anti-Siyonist Ağı da sosyal medya paylaşımında Holokost’ta ve Gazze’de Maersk’ün pozisyonuna dikkat çekti. Grup paylaşımında: “Bu Uluslararası Holokost Anma Günü’nde, Nazileri destekleyenlerin tutarlı bir şekilde Filistinlilere yönelik Siyonist soykırımın da suç ortağı olduklarını hatırlıyoruz.

27 Ocak’ta, anti-Siyonist Yahudiler olarak, #maersk_official‘ın Nazi Almanyası için silah ürettiğini ve şimdi Filistinlilere yönelik soykırımda kullanılan askeri ekipmanları taşıdığını hatırlıyoruz.

Maersk, Nazilere bomba uçakları da dahil olmak üzere silah üreten ve satan silah üreticisi Riffelsyndikatet‘in (Tüfek Sendikası) en büyük hissedarıydı. Riffelsyndikatet daha sonra Nazi işbirliğinden suçlu bulundu.

Bugün, Maersk İsrail’e silah taşıyarak soykırıma ve Siyonistlerin sürekli sömürge genişleme hedeflerine hizmet ediyor. Maersk ayrıca yasa dışı Siyonist yerleşimlerden sevkiyatlar yaparak, yasa dışı yerleşim genişlemesine doğrudan dahil olan şirketlere lojistik destek sağlıyor.

Nazi Almanyası ile işbirliği yapmış olan ve günümüzde BDS hareketinin boykot hedefleri arasında yer alan diğer büyük şirketler arasında Coca Cola, Chevron (ana şirketi Standard Oil aracılığıyla), General Electric, IBM, JPMorgan Chase, Siemens ve Volkswagen bulunuyor.

Tüm şirketlerin, Maersk de dahil olmak üzere, soykırımcı yerleşimci sömürge devleti İsrail ile bağlarını kesmesini talep ediyoruz.

İSRAİL’E SİLAH AMBARGOSU DERHAL UYGULANSIN!” ifadelerine yer verdi.

Elon Musk’ın Nazi selamından AfD ziyaretine Nazizm’in ‘Batı dünyası’ üzerine çöküşüne dair bir makale ise Jeremy Corbyn’den geldi. Holokost’un 80.yıl anmasına katılan Corbyn’in Tribune yazdığı “Auschwitz’i hatırlarken ve bugün mücadele etmek” başlıklı makalesinin Türkçe çevirisi aşağıdaki gibidir:

“Bir fotoğrafta, cansız bedenlerden oluşan bir yığın görülüyor. Hâlâ hayatta olan bir grup mahkûm—Sonderkommando olarak bilinen kişiler—ölüleri büyük bir duman bulutuyla gizlenmiş bir ateş çukuruna atmaya zorlanıyor. Bir diğer fotoğraf ise gaz odasında infaz edilmeden hemen önce, çıplak halde bekleyen bir grup kadını gösteriyor. Bugüne kadar, bunlar Auschwitz toplama kamplarının işleyişini ve orada hayatlarını kaybedenleri belgeleyen az sayıdaki fotoğraflardan bazıları olarak kaldı.

Bu fotoğrafların kendisi de bir direniş eylemiydi. Kamptan gizlice kaçırılıp bir diş macunu tüpünün içine saklanarak dışarı çıkarıldılar. Bir mahkûmun cebine açılmış küçük bir delikten gizlice çekildiler. Başka bir fotoğraf yalnızca ağaçların gölgelerini gösteriyor. Ancak, bu fotoğrafların bulanık ve eğik olması, onların gücünü azaltmıyor. Aksine—bu kusurlu kompozisyonlar, bu görüntüleri yakalayan insanların cesaretinin ve Nazilerin suçlarının kanıtlarını yok etmelerini önlemek için aldıkları olağanüstü önlemlerin bir kanıtıdır.

Bu fotoğraflar, elbette, kitlesel cinayetlerin endüstriyel sürecine yalnızca bir bakış sunuyor. Holokost’un tüm dehşetini tek bir kareyle anlatmak mümkün değil. Soykırım, tek bir fotoğrafa indirgenemez. Ancak, Holokost’un vahşetini dünyaya göstermek açısından bu fotoğraflar, gerçeğin izini sürmede kalıcı birer kanıt hâline geldi.

Bu fotoğrafların bu kadar önemli olmasının bir başka nedeni daha var: İmkânsız gibi görünenin aslında mümkün olduğunu kanıtlıyorlar. Gelecek nesillerin unutmasını zorlaştırıyorlar. Ve bize şu soruyu sorduruyorlar: İnsanlık bunu nasıl göz göre göre gerçekleşmesine izin verdi?

Antisemitizmin tarihini tek bir makalede, hatta tek bir paragrafta özetlemek mümkün değil. Ancak, Holokost’u insanlıktan çıkmış, izole bir olay olarak değil, Yahudi karşıtı nefretin uzun ve korkunç tarihinin bir parçası olarak anlamak önemli. Yalnızca bu ülkede bile Yahudiler, 13. yüzyılda Britanya’dan sürgün edilmelerinden itibaren ırkçılığa ve ayrımcılığa maruz kaldılar. 17. yüzyılda geri kabul edildiklerinde, Avrupa’nın her yerindeki edebiyat ve sanatta da yankı bulan antisemitik söylemlere hedef oldular. 19. yüzyılın sonlarında Doğu Avrupa ve Çarlık Rusyası’ndan gelen Yahudiler, 1905 tarihli Yabancılar Yasası‘nın birincil hedefi oldular. Avrupa genelinde çok daha geniş bir tarihî arka planın parçası olan bu süreç, Fransa ve Almanya’da faşizmin yükselişiyle sonuçlandı. Nihayetinde, 6 milyon Yahudi’nin yanı sıra 500.000 Roman ve Sinti halkının da öldürülmesine yol açtı.

İşte antisemitizmin götürdüğü yer burasıdır. İşte antisemitizme ve faşizme kökünden müdahale edilmediğinde olan budur. Ve işte bu yüzden, günümüzde dünya çapında yükselen aşırı sağcı ırkçılık karşısında asla kayıtsız kalamayız.

Avrupa’da, aşırı sağcı popülizmin yükselişi, Almanya’da Alternative für Deutschland (AfD), Fransa’da Marine Le Pen, Avusturya’da Özgürlük Partisi, Macaristan’da Viktor Orban, İtalya’da Meloni gibi isimleri sahneye çıkardı. Bu grupların destekçileri ise, mültecilere ve sığınmacılara yönelik düşmanlık politikalarını teşvik eden hükümetler tarafından cesaretlendirildi. Son on yılda, Akdeniz’i geçmeye çalışan 29.000’den fazla insan ya öldü ya da kayboldu. Avrupa’daki siyasetçiler, sert göç politikalarının insanları tehlikeli yolculuklardan alıkoymayacağını biliyor. Amaçları bu değil. Amaçları nefret, bölünme ve korku yaratmak. Anti-mülteci söylem, onlarca yıldır küresel siyaseti zehirliyor ve eğer güçlü bir karşı duruş olmazsa, bu daha uzun yıllar sürecek.

ABD’de ise Elon Musk, uzun zamandır dünya genelindeki neo-Nazi partilerini destekliyor. Trump’ın yemin töreninde elini havaya kaldırmadan önce de bunu yapıyordu. Başkan, beyaz üstünlükçü grupların üyelerini affetti ve ‘yasadışı’ ilan ettiği insanları toplu olarak sınır dışı etmek için ulusal acil durum ilan etti. Faşizm, hafife alınacak bir terim değildir. Kendi başına yeterince korkutucu olan birçok eylem vardır, ancak bu terimi hak etmezler. Ancak unutmayın, faşizm bir gecede üniformalı askerlerle gelmez. Önce takım elbiseli politikacılarla, ardından tek tek yasalarla ya da yürütme emirleriyle gelir.

Faşizm, en nihayetinde bir insanlıktan çıkarma sürecidir. İhtiyaç sahibi insanlardan empatiyi çekme çabasıdır. Azınlıkları toplumun sorunları için günah keçisi yapma taktiğidir. Bizimle aynı dünyada yaşayan insanlara karşı kayıtsızlık, küçümseme ve nefret beslenmesini sağlamaktır. İnsanlığa karşı işlenen suçlar, insani hiçbir şey görmemeyi öğrenmiş kişiler tarafından işlenir.

Bu sabah, Islington Belediye Binası’nda düzenlenen Holokost Anma Günü etkinliğine katıldım. Her zaman çok etkileyici olan bu tören, hem öldürülenlerin hem de hayatta kalanların hikâyelerini duyuruyor. Özellikle, direnişin her türlüsünü gösteren insanların kahramanlığını duymak çok güçlü bir deneyimdi.

Auschwitz’ten gelen fotoğraflar, Holokost’un insanlıktan çıkarıcı dehşetini sonsuza dek belgeledi. Ama aynı zamanda, kamera arkasındaki insanların insanlığını da ölümsüzleştirdi. Bu fotoğraflar, faşizme en başından itibaren karşı çıkılmazsa ne olabileceğini hatırlatıyor. Ama aynı zamanda, umutsuzluk içinde bile direnişin mümkün olduğunu gösteriyor.