Makaleler

İspanya’dan bir Mikve Hikayesi: A Coruña Sinagog Sokağı

UC Berkeley doktora öğrencisi Julia Peck Avlaremoz için yazdı.

İspanya’daki küçük, 250 bin kişilik A Coruña kentindeki küçük, Orta Çağ’dan kalma bir meydanında sokağa doğru eğilmiş yalnız bir söğüt ağacı var. İlk ipucumuz bu. İspanyol meydanlarında genelde söğüt ağacı olmaz. İkinci ipucu daha aşikar: sokağın adı Rua de Sinagoga – Sinagog Sokağı.

1492 yılından biri burada sinagoga giden kimse olmadı. O yıl A Coruña Yahudileri İspanya’nım tüm Yahudileri gibi sürgün edildi. Bu meydan şimdi ağır iş makineleri ve arkeologların kamyonetleriyle dolu. Yukarıdaki ipuçlarını takip eden araştırmacılar yer altına indi.

İş makineleri İberya’nın en iyi korunmuş ve yeni bulunan mikvesini ortaya çıkarmak için çalışıyorlardı. Mikve Yahudilikte ruhani temizlik için kullanılan havuzun adıdır. Girona, Besalú, Córdoba, ve Sagunto gibi İspanyol şehirlerindeki mikvelerde yalnızca havuzun bir kısmı bulundu. A Coruña’da ise mikvenin kemerli çatısı, duvarları, mum koymak için duvara gömülü rafları ve yıkanacakların suya girmesi için 7 merdiven yerli yerinde. Bu mivke o kadar iyi halde ki arkeologlar molozu kaldırınca havuz suyla doldu. Su o kadar berraktı ki yeraltı kaynağından aktığı aşikardı. Yahudi dini kurallarında da mikvenin suyu böylesi bir kaynaktan gelmelidir. Arkeologlar bu mikvenin 15inci yüzyılın ikinci yarısında, sürgünden önce kullanıldığını orada bulunan bir morina balığı kemiğinin karbon tarihini alarak kanıtladılar. Hamamın boşaltım sistemi de hala işlevsel vaziyetteydi. Su seviyesi 1,60-1,70 metre arasında sabitti ve taşmıyordu.

Haziran’da belediye mimarı Ana Debén Rodríguez ile mikve kazısını ziyaret ettiğimde hamamı aynı anlattığım gibi hazır ve nazır buldum. Yıkanacak bir sonraki Yahudiyi bekliyordu. Sessiz ve karanlık odada Debén Rodríguez el feneriyle suyu aydınlatıp durduğumuz basamaklardan aşağı bakmamı söyledi. Su o kadar berraktı ki fenerin ışığı havuzun dibinde mükemmel bir daire olarak belirdi.

Son sekiz senedir eşimin memleketi olan A Coruña’ya geliyorum ve zamanla bu şehre aşık oldum. Pandemi başladığında oraya taşındık ve Yahudi takviminin ritimlerini unutmuş bir mekanda bu düzende yaşamaya başladık. Şabatta ne mum bulabildiysem onu yaktım. Marketlerde olmadığı için kendi matsamı yaptım. A Coruña’da çoğu insan için tanıştıkları işk Yahudiydim. Ladino üzerine çalışıyorum dediğimde birçoğu “o ne?” diye sordu. Bu esnada şehirde bir Sinagog Sokağı vardı. Mıknatısla çekilmiş gibi her fırsatta oradan geçecek bir bahane buluyordum. Sinagog Sokağı sadece bir isimdi ama yine de A Coruña’yı evim olarak benimsememe yardımcı oldu.

Duygusal ağırlığı dışında mikvenin bulunması A Coruña’nın Yahudi tarihi açısından bir dönüm noktası. Kuzeybatı İspanya’nın özerk bölgesi Galiçya’daki şehirin sürgünden önceki küçük Yahudi nüfusuna dair hakkettiği kadar tarih yazılmamış ve bu tarih şu an şehrin sakinlerine ve ziyaretçilerine görünür değil. 15inci yüzyılın ikinci yarısında Yahudi nüfusu 100 aileden azdı ve Galiçya Yahudi tarihi uzmanı María Gloria de Antonio Rubio’ya göre 1491’de bir düzine aileye kadar inmiş olabilir. Küçük olmasına rağmen bu toplum akademisyenler arasında Orta Çağ’ın en muazzam dini metinlerinden birini ürettiği için biliniyor. Kennicott Tevradı olarak bilinen bu metin resimlendirilmiş bir elyazması. Meşhur Joseph ibn Hayyim, Torah, Neviim ve Ketuvim kitaplarını içeren bu belgeyi A Coruña’da 1476’da yazmış. Bugün ise Oxford’un Bodleian kütüphanesinde.

Bu sokağın altındaki mikveye baktıkça Rua de Sinagoga yalnızca bir isimden ibaret olmaktan çıktı. Taştan ve sudan, elle tutulur bir şey oldu. Öyle bir ağlayıverdim ki kendim bile şaşırdım. Debén Rodríguez buna bir tepki vermedi: birkaç hafta önce gezdirdiği Arjantinli bir Yahudi de aynı deneyimi yaşamış.

A Coruña’da yaşamış diğer Yahudilerin daha sıradan meslekleri vardı yada Atlantik kıyısında ticaretle uğraşıyorlardı. 1384’ten bir belge Don David da Coruña’ya ait “yeni, büyük, ve dopdolu” bir balık deposundan bahsediyor. Bu balıklar İberya’da ve Akdeniz’de satılıyordu.

1492 sürgününden sonra Sinagog Sokağı’ndaki külliye hemen unutulmadı, şehrin sakinleri tarafından biliniyordu. 1842’de bir hakimin imzaladığı bir belge binanın altında bulunan bir sarnıçtan söz ediyor. Yine 19uncu yüzyılın sonlarında, şehrin en meşhur yazarlarından olan Emilia Pardo Bazán havuzu dolduran “berrak sulu kaynaktan” bahsetmişti. Sinagog Sokak’taki bina 2019’da belediye arkeolojik araştırmalara başlayana kadar ev olarak kullanılan özel bir mülktü. 2022’de belediye binayı 420.000 euro’ya satın aldığını açıkladı. Bu şekilde araştırmalar devam edecek, yıkım olasılığı masadan kalkacak ve arkeolojik saha olarak gelişecekti.

Araştırılan yalnız mikve değil üstünde bulunma ihtimali olan Orta Çağ sinagoguydu. Üstünden beş yüzyıl geçtiği için hangi binanın sokağa adını veren sinagog olduğundan kimse emin değil. Ön araştırmalar mikve ile sinagog olabilecek bir binayı ayıran kayıp bir ara sokak ortaya çıkardı. Külliyenin girişinin doğuya baktığı da kesin olarak bulundu ancak tora dolabı veya oturulacak sıralar gibi herhangi bir binanın sinagog olduğunu gösteren bir kanıt henüz bulunamadı. Mikve bir evin parçası da olabileceği için onun keşfi tek başına sokağın adındaki gizemi çözmüyor. Eğer süren arkeolojik araştırma sonunda bir sinagog bulunursa Galiçya’da kalan tek Yahudi tapınağı olacak.

Kazı bitiğinde belediye sahayı bir kültür merkezi ve Orta Çağ din müzesi olarak açmayı planlıyor. Böylece A Coruña’da resmen Yahudi tarihini anıtlaştıran İberya kentler ağına katılacak. Şimdilik müzeye dair bir plan açıklanmadı ama çatısıyla beraber korunmuş mikve mutlaka köşetaşı olacak. Umarım Sefarad’a hem yeni hem de tarihi bağları olan herkes bu berrak suya bakıp benim hissettiğim ev duygusunu tadabilir. Galiçyaların bu his için bir kelimeleri var: morriña.