Arşiv Makaleler

Robert Schild’in Mezurası – Avi Haligua

İnsanlar istediklerini söylemekte özgür. Düşüncelerini küresel olarak kabul gören belirli bir ahlaki çerçeve içinde, nefret üretmeden, ötekileştirmeden ifade ettikleri sürece ne söyledikleri kendilerini bağlar. Sonra zaman geçer, yıllar sonra konular soğuduğunda gelecekten geçmişi okuyanlar için sıcak tartışmalardan geriye net bir resim kalır. O resimde kimin haklı kimin haksız olduğunu görmek kolaydır. Ancak olaylar yaşanırken bu perspektifi korumak neredeyse imkansız olduğu için yazılarla tartışmak genelde tercihim değil. Ancak “kendinden nefret eden Yahudiler” üzerine son yazınız bugün cevap verilmeyi hak ediyor. Siz görgünüz ve eğitim seviyeniz gereği yazarken uyulması gerekli etik kurallara haiz olmalısınız ama görünen o ki bir hatırlatmaya ihtiyacınız var: Cevap veremeyecek birini çeşitli şekillerde itham etmek ve yermek genellikle düşük bir davranış olarak kabul edilir. Öldüğünü bildiğinize göre Roni Margulies’in size cevap veremeyeceğini biliyorsunuzdur diye tahmin ediyorum.


Bu sebeple iş başa düştü. Ben yoldaşım Roni adına size cevap veremem ama yakından tanıyan biri olarak yaşasaydı yazdıklarınız arasında en çok “Türk ozan Yahudi Roni Margulies” sözlerinin onu kızdıracağını söyleyebilirim. Lakin Roni’nin, Türkiye’de yaşayan bir Yahudi olarak mücadele hevesinin merkezinde, Türkiye devletinin resmi ideolojisinin dayatması olarak gördüğü ‘Vatandaş Türkçe konuş’ minvalli kimlik dayatması vardı. Yaşıyor olsaydı, sanki herkesin üzerinde uzlaştığı bir gerçekmiş gibi davranarak, çaktırmadan cümle içinde ona “Türklük” yedirmenizden hiç hoşlanmayacaktı.


Kendi kimliğini gerçekleştirmeye ve yazarak başkalarıyla paylaşmaya adanmış bir hayatı size uymuyor diye yok saymak en hafif tabiriyle nezaketsiz bir davranış. Zaten sizin de “Türk” kimliğini Roni’ye biçerken tam da bunu bilerek, okuyucularınız için ‘it ürür kervan yürür’ atasözünün altını çizmek, ve sizden farklı düşünenleri değersizleştirmek adına böyle hareket ettiğinizi düşünüyorum. Kendisini kitaplarını bilecek kadar yakından takip ettiğinize göre Roni’nin ömrü boyunca, gücü yettiğince korkusuz bir şekilde antisemitizme karşı mücadele ettiğini de biliyorsunuzdur. Yahudiliği ile barışık ve kendiyle gurur duyan bir insana saygı gereği kendi belirledikleri kimlikle hitap edilmesi gerektiğini unutmanız ayıp olmuş. Roni kendini Türkiyeli bir Yahudi olarak tanımlardı.


Yazınızdan tam tersi bir anlayış çıkıyor olsa da, Türkiye’de birinin kendini Yahudi olarak tanımlamasının o kişiye sosyal hayatta bir avantaj ya da maddi bir menfaat getirmeyeceğini biliyorsunuzdur. Hele o kişi cemaatin makul görmediği düşünceler ifade ediyorsa, kimselere yaranamaz. Roni’nin kamusal bir figür ve sanatçı olarak kendi kimliğine dair yaşadığı iç tartışmayı bizimle paylaşması ve Yahudiliğiyle olan ilişkisi de dahil, kendi çelişkileri üzerine cesurca konuşması size onun işlerini beğenme ve beğenmeme hakkını verir. Ancak, sanki para ediyormuş da Roni de bunun ekmeğini yemiş gibi “yahudiliği metalaştırdı” deyip, bir de “bir Yahudiye yakıştıramıyorum!” demek yerine yaşarken konuşsaydınız hem daha uygun bir hareket olurdu, hem de isterse Roni size cevap verebilirdi.


Gerçi kimin ne kadar Yahudi olduğuna dair metre ve hangi kelimelerin ‘kosher’ olduğuna dair mührü elinizde tuttuğunuz için biz ‘öteki Yahudiler’den’ farklı haklarınız olabilir, bilmiyorum. Ama genelde bir insan kimliği içinde birbiriyle uyumlu olmayan pek çok varoluşu bir araya getirebilir. Üstelik bu hemen her insan için geçerli bir durumdur. Mesela anladığım kadarıyla siz “Türksünüz”; üstelik hem “Türk” hem de “Yahudi” olabiliyorsunuz. Siz hem Türkiye’de doğabiliyor, hem de anayurdunuzun İsrail olduğunu düşünebiliyorsunuz. Uzun süredir Türkiye’de yaşamadığınız halde Türkiye ile ilgili yazabiliyor, ya da hiç tanımadığınız insanların Yahudilikleri’nin ne kadar samimi olduğuna dair “atıp tutabiliyorsunuz”.

Bireyin akışkanlığı ve eklektikliğine bir diğer güzel örnek de bu yazıyı yayınladığınız site. Çünkü site Türkiye’den İsrail’e göçmüş Yahudi bireylerin kurduğu bir web sitesi. Yazanlar ne kadar süredir İsrail’de ikamet ediyorlar bilmiyorum ama sizin deyiminizle hala Türkiye ile ilgili “atıp tutuyorlar.” Üstelik İbranice değil Türkçe yazmayı tercih ediyorlar. Uzmanlık alanım olduğu için size söyleyeyim. Burada bir sorun yok. İnsan doğası gereği çetrefilli bir varlık ve kimliği çok parçalı, akışkan, üstelik de değişken.


Çeşitli koşullar aynı topluluk içindeki bireylerin kendilerini çok farklı şekillerde tanımlamasına, farklı kimlik katmanlarından oluşmasına yol açabilir ve açıyor. Bu sebeple insanları kutular içine koyup istediğimiz gibi tanımladığımız zaman onlara haksızlık etmiş oluruz. İnsanlar kendileri için uygun tanımlamayı kendileri seçerler. Diğer insanlar da bu tanımlamayı kabul ya da reddetme hakkını kendinde görmezler. Çünkü neyin doğru, kimin haklı olduğunu bilmenin hadlerini aştığının farkındadırlar.


Beni yazınızda rahatsız eden diğer husus ise sıkı mantık hatalarını da rahatlıkla yaparken diğer insanlara büyük bir özgüvenle saldırıyor oluşunuz. “Konunun en ironik yanı ise, birkaç yıldır “Afedersin Antisemit” başlıklı dosyası ile Yahudi düşmanlığına karşı direnen bu portaldaki Yahudi yazarlarının, o halk topluluğunun ana yurdu olarak tanımladığı ülkeyi soykırımla suçlayarak, birer self-hating Jew konumunda olmalarıdır!” paragrafından anladığım kadarıyla, Yahudiler’in “ana yurdu olarak tanımladığı ülke” olarak İsrail’i görmeniz, İsrail’in savaş suçlarını görmenize nedense engel. Çünkü birinci düşünce ikincisinin varlığını ortadan kaldırmıyor. Gazze’de olanlara karşı bir tutum aldığı halde İsrail’i Yahudiler’in anayurdu olarak gören pek çok Yahudi tanıyorum. Hatta bunların pek çoğu İsrail’de yaşıyorlar. Kendilerinden nefret ettiklerini hiç duymadım. Neyse ki siz Yahudimetre olarak yine devreye girip günü kurtarıyorsunuz.

Lütfen insanları kendi belirlediğiniz kategoriler içinde değerlendirip yoktan suç icat etmeyi bir savunma biçimi olarak görmeyin. Çünkü bu tip davranışlarınız sonucu kaybeden Yahudilik ve Yahudi düşüncesi oluyor. Yakında Avlaremoz’da (Avlaremos değil) İsrail devletinin politikalarına karşı olmanın kimseyi dinden çıkarmadığını hatırlatırken antisemitizmin tarihini irdeleyecek bir yazı yayınlayacağım. İsterseniz bir göz atarsınız. O yazıdan alacağınız şeyler olabileceğine inanıyorum. Çünkü savaşın hararetinden dolayı olsa gerek kavramlara dair dünyanız karışmış.

Sizin gibi Siyonist ve benim gibi hümanist değerlerin temsilcisi Yahudiler için kimlik yeni bir tartışma değil. Modern düşüncenin başlangıcından beri kabileci Yahudiler (milliyetçi-kavimci) ile kendini insanlık ailesinin bir ferdi olarak gören insancıl Yahudiler arasında süregelen bir tartışmayı devam ettiriyoruz. Türkiye Yahudileri’nin ‘kayades’ tavrı sebebiyle bugüne kadar Türkçe dilinde pek gün yüzü görmemiş olan bu tartışma yeni değil, sadece bu tartışmanın Türkçe yapılıyor olması yeni bir durum. Bu sebeple Avlaremoz, yani konuşmaya devam…