Haberler

BM soruşturması, İsrail ordusunun “dünyanın en suçlu ordularından biri” olduğu sonucuna vardı

BM İşgal Altındaki Filistin Topraklarına İlişkin Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu, “7 Ekim 2023 ve sonrasında meydana gelen olaylara ilişkin ilk derinlemesine soruşturmasını” yayınladı. Hem Hamas hem de İsrail’in (cinsel şiddet dahil) savaş suçları işlediği tespit edilirken, İsrail aynı zamanda “insanlığa karşı suçlar, imha, Filistinli erkekleri ve erkek çocuklarını hedef alan cinsiyet zulmü, cinayet, zorla nakledilme, işkence ve insanlık dışı ve zalimce suçlar” işlemekten sorumlu tutuluyor. İsrail’in Filistin’de uluslararası hukuk ihlallerine ilişkin resmi Birleşmiş Milletler soruşturması, İsrailli liderleri Gazze’de devam eden soykırım sırasında Filistinliler’in “yok edilmesi” de dahil olmak üzere savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla suçlayan bulgularını dün sundu.

Soruşturmanın başkanı ve eski Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri ve Güney Afrika Yüksek Mahkemesi eski yargıcı Navi Pillay, İsrail’in savaş suçlarının boyutunu “eşi benzeri görülmemiş” olarak nitelendirerek, Komisyon’un, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ı savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla suçlayan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) başsavcısı Karim Khan’a 7 bin parça delil sunduğunu söyledi. Komisyon üyesi Chris Sidoti, Benjamin Netanyahu’nun İsrail Savunma Kuvvetleri’nin “dünyanın en ahlaklı ordusu” olduğu yönündeki iddialarına yanıt vererek, “Çıkarabildiğimiz tek sonuç, İsrail ordusunun dünyadaki en suçlu ordulardan biri olduğudur” dedi.

Rapor, insanlığa karşı işlenen suçlardan İsrail’in sorumlu olduğunu söylerken “imha; cinayet; Filistinli erkekleri ve erkek çocukları hedef alan cinsiyete dayalı zulüm; zorla yerinden etme; işkence, insanlık dışı ve zalimce muamele yapıldı” diyor. Raporda, kitlesel sivil ölümlerinin, komisyonun ifadesiyle, “İsrail hükümetinin (İsrail ordusuna) Gazze Şeridi’ndeki sivil yerleri geniş çapta ve ayrım gözetmeksizin hedef alması için genel yetki vermesi” nedeniyle olduğu belirtildi.

Komisyon, İsrail yetkililerinin “siyasi ve askeri hedeflere ulaşmak için Gazze Şeridi halkını rehin olarak tuttuğunu söyleyerek, “birkaç kişinin eylemleri nedeniyle tüm nüfusun toplu olarak cezalandırılmasını” amaçlayan eylemlerin uluslararası insancıl hukukun açık bir ihlali olduğunun altını çiziyor. Öte yandan Komisyon, 7 Ekim’deki Hamas saldırısı sırasında gerçekleşen ölümlerle ilgili İsrail hükümeti ve ordusunu da sorumlu tutarak; hem saldırıdan önce İsrail kuvvetlerinin Gazze sınırından hala açıklanamayan bir şekilde çekildiğini hem de İsrail güçleri tarafından İsrailli rehinelerin ve sivillerin hedef alındığını söyledi.

Rapor şöyle devam ediyor: Komisyon ayrıca, en az iki vakada daha İsrail güvenlik güçlerinin (IDF) muhtemelen Hannibal Direktifi’ni uyguladığını ve bunun 14 İsrailli sivilin ölümüyle sonuçlandığını gösteren bilgileri de doğruladı. Nir Oz’dan Gazze’ye militanlar tarafından kaçırılan bir kadın IDF helikopterinin ateşi sonucu öldürüldü. Başka bir vakada Komisyon, Be’eri’deki bir evde tutulan 13 sivil rehinenin bir kısmının veya tamamının İsrail tank ateşiyle öldürüldüğünü tespit etti.

Komisyon şu sonuca vardı: “İsrailli yetkililer güney İsrail’deki sivilleri korumakla ilgili neredeyse her noktada başarısız oldu. Bu, 7 Ekim’de sivilleri korumak ve onları sivil bölgelerden tahliye etmek için yeterli güvenlik gücünün hızlı bir şekilde konuşlandırılmamasını ve askeri güçlerin bölgeye intikalindeki gecikmeleri de içeriyor. IDF, birçok yerde “Hannibal Direktifi”ni uyguladı ve en az 14 İsrailli sivili öldürdü.”

Pillay, konuşmasında, hem Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e saldırısının, hem de sonrasında IDF’nin işlediği savaş suçlarının “temel nedeninin” Gazze’nin İsrail tarafından “yasadışı” işgali olduğunu açıkça ifade ederek; “Topladığımız tüm bilgilere dayanarak, bu işgalle birlikte, insanları zorla yerinden etmeye yönelik çok açık bir niyetin olduğu bizim açımızdan oldukça net” dedi. “Kaybedilen canları, yıkımı, yerinden edilmeyi umursamayan bir tutuma” dikkat çeken Pillay, bu çatışmaların, temel sebebi olan işgal sorununu keskin bir şekilde ortaya çıkardığını söyleyebilirim” dedi.

Bu raporun hemen ardindan, BM uzmanları da bir açıklama yaparak, “devletler ve şirketler İsrail’e silah sevkiyatını derhal durdurmalı, aksi takdirde insan hakları ihlallerinin sorumluluğunu üstlenmeli. İsrail’e silah ve mühimmat transferinin ciddi insan hakları ve uluslararası insani kanun ihlalleri oluşturabileceğini ve devletin muhtemelen soykırım da dahil olmak üzere uluslararası suçlarda suç ortaklığı riskini doğurabileceğini” belirterek, transferlerin derhal durdurulması taleplerini yineledi.

İnsan Hakları Konseyi ve bağımsız BM uzmanları bu seferki açıklamalarinda silah sağlayan şirketlerin isimlerini vererek “BAE Systems, Boeing, Caterpillar, General dahil olmak üzere İsrail’e silah tedarik eden silah üreticileri Dynamics, Lockheed Martin, Northrop Grumman, Oshkosh, Rheinmetall AG, Rolls-Royce Power Systems, RTX ve ThyssenKrupp da mevcut ihracat lisansları altında yürütülseler bile transferleri sonlandırmalıdır” dedi.

Bu silah şirketlerine yatırım yapan finans kuruluşları da sayılarak “Alfried Krupp von Bohlen ve Halbach-Stiftung, Amundi Asset Management, Bank of America, BlackRock, Capital Group, Causeway Capital Management, Citigroup, Fidelity Management & Research, INVESCO Ltd, JP Morgan Chase, Harris Associates, Morgan Stanley, Norges gibi yatırımcılar Bank Investment Management, Newport Group, Raven’swing Asset Management, State Farm Mutual Automobile Insurance, State Street Corporation, Union Investment Privatfonds, The Vanguard Group, Wellington ve Wells Fargo & Company” harekete geçmeye çağrıldı.

Uzmanlar, İsrail’e silah transfer eden bu silah üreticileriyle iş ilişkilerinin önlenmesi veya hafifletilmemesinin, insan hakları ihlalleriyle doğrudan bağlantılı olmaktan çıkıp, potansiyel vahşet suçlarında suç ortaklığına yol açacak şekilde bunlara katkıda bulunmaya dönüşebileceğini söyledi. “Silahlar, silahlı çatışmaları ve diğer baskı biçimlerini başlatır, sürdürür, şiddetlendirir ve uzatır; dolayısıyla silahların mevcudiyeti, özel silah şirketleri de dahil olmak üzere, savaş suçlarının ve insan hakları ihlallerinin işlenmesi için temel bir önkoşuldur.”

“İsrail’e silah ambargosu uygulanması ve yatırımcıların kararlı adımlar atması zorunluluğu, özellikle devletlerin Cenevre Sözleşmeleri, Soykırım Sözleşmesi, uluslararası insan hakları anlaşmaları ve Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülükleri ve şirketlerin sorumlulukları ışığında, her zamankinden daha acildir” dedi.

Uzmanlar: Robert McCorquodale (Başkan), Fernanda Hopenhaym (Başkan Yardımcısı), Pichamon Yeophantong, Damilola Olawuyi, Elzbieta Karska , İş dünyası ve insan hakları Çalışma Grubu ; George Katrougalos, Demokratik ve eşitlikçi bir uluslararası düzenin desteklenmesi konusunda Bağımsız Uzman ; Pedro Arrojo-Agudo , Güvenli içme suyu ve sanitasyona ilişkin insan hakları Özel Raportörü ; Reem Alsalem, Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, nedenleri ve sonuçları konusunda Özel Raportör ; Paula Gaviria Betancur, Ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin insan haklarına ilişkin Özel Raportör ; Tlaleng Mofokeng , Herkesin mümkün olan en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standartlarından yararlanma hakkı konusunda Özel Raportör ; Michael Fakhri, Gıda Hakkı Özel Raportörü ; Morris Tidball-Binz, Yargısız, Özet veya Keyfi İnfazlar Özel Raportörü ; Mary Lawlor, İnsan Hakları Savunucularının Durumuyla İlgili Özel Raportör ; Cecilia M Bailliet , İnsan Hakları ve Uluslararası Dayanışma Konusunda Bağımsız Uzman ; Bayan Margaret Satterthwaite, Yargıçların ve Avukatların Bağımsızlığı Özel Raportörü ; Farida Shaheed , Eğitim Hakkı Özel Raportörü ; Carlos Salazar Couto (Başkan-Raportör), Michelle Small, Ravindran Daniel, Jovana Jezdimirovic Ranito, Sorcha MacLeod, Paralı Askerlerin Kullanımı Çalışma Grubu ; Francesca Albanese, 1967’den bu yana işgal edilen Filistin topraklarında insan haklarının durumuyla ilgili Özel Raportör ; Ben Saul , Terörle Mücadelede İnsan Haklarının Geliştirilmesi ve Korunması Özel Raportörü ; Dorothy Estrada Tanck (Başkan), Laura Nyirinkindi (Başkan Yardımcısı), Claudia Flores, Ivana Krstić ve Haina Lu, Kadınlara ve kızlara karşı ayrımcılıkla ilgili çalışma grubu ; Astrid Puentes , temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkı konusunda Özel Raportör ; Attiya Waris , Dış borcun etkileri konusunda Bağımsız Uzman ; Marcos A. Orellana, Tehlikeli maddelerin ve atıkların çevreyle uyumlu yönetimi ve bertarafının insan hakları üzerindeki etkileri konusunda Özel Raportör ; Balakrishnan Rajagopal , Yeterli Barınma Hakkı Özel Raportörü