7 Ekim ve Sonrasına Dair: Türkiyeli Yahudiler Anlatıyor Röportajlar

Alex anlatıyor: ‘7 Ekim’den beri New York’ta sokaklarda sürekli arkama bakarak travmayla yürüyorum.’

Alex ile tanışıklığımız çok uzun bir zamana dayanmıyor. Ancak sorunları ve olayları ele alış şekli tanıdığım pek çok kişiden farklı olması sebebiyle röportaj serimiz kapsamında onun da görüşlerini almak istedim. Medya sektöründe çalışan 40 yaşındaki Alex, dünyanın pek çok farklı yerinde yaşadı. Şu anda hayatını New York’ta sürdüren Alex, antisemitizme karşı kişisel aydınlanma sürecinin Kanye West olayının gündeme gelmesiyle başladığını fakat pek çok kişinin antisemitizmin bu ayak seslerini ıskaladığını anlatıyor. Alex her şeyi kendisinin araştırmayı sevdiğini, bir yargıya ulaşmadan önce uzun uzun okumayı ve tartışma taraftarı olduğunu ve kimi zaman bu uzun süreç sebebiyle olaylara hızlıca ‘taraf olamadığını’ ve bunun ilişkilerini nasıl etkilediğini anlattı. New York’un onu korkuttuğunu, İsrail dahil her yerde yaşayan Yahudi için endişelendiğinin altını çizdi. Alex’in tüm Yahudilere çağrısı ise tarihlerini, kültürlerini, köklerini daha iyi öğrenmek ve gerektiğinde cesurca savunmak. 

Sözü Alex’e bırakıyorum: 

Bu röportaj serisini yaptığınız için çok çok mutluyum öncelikle. Çok değerli olduğunu düşünüyorum ve zararın neresinden dönersek kardır. 

7 Ekim’den nasıl haberdar olduğunu aslında tam olarak hatırlamıyorum ama herhalde sosyal medyadan haberdar olmuştum. Böyle bir şeyin olamayacağını düşündüm. Nasıl güvenlikte böyle bir hata – demek istiyorum ne yazık ki – yapıldığını düşündüm. İlk olarak hatanın içeriden olup olmadığını düşündüm. Fakat açık bir şekilde söylüyorum daha olanları duymamıştım, daha sadece kapıların kırıldığını zannediyordum. Saatler sonra içeride olanları duyunca imkansız olduğunu düşündüm. Şoktaydım açıkçası ne düşüneceğimi bilemedim. Bir sürü mesaj gelmeye başladı bana düşüncemi daha da karıştıran. Farklı bakış açılarından insanlarla çalışıyorum çünkü… Şok ve hüzün yaşadım çünkü hem ne olduğunu tam olarak bilmiyordum hem de arkadaş çevremin bana mesaj atmamış, beni sormamıştı… 

‘Amerika’da insanlar Yahudi halkıyla ilgili ufak veya büyük sorunları duymak istemiyorlar ve sistematik bir biçimde duymamaya çalışıyorlar.’

Mesaj atanlar elbette oldu. Benim İsrail’de yaşayan çok akrabam var. Onlarla ilgili de mesajlaştım. Ama az. Benim yaşadığım bölgede bakış açısı daha çok Filistin yanlısı. New York’ta bu denli Hamas değil ancak Filistin yanlısı olduğu fark edince biraz şok oldum. Benim de Yahudi olduğumu bilmeyen de çok kişi var. Ben de Yahudiliğimin daha çok son senelerde farkına vardım. Bana soru değil daha çok soru işaretleri geldi. ‘Gerçekten böyle şeyler yaşandı mı?’ gibi… Bu yaşananlar yapay zekanın en çok yükseldiği dönemde gerçekleşti. Kendimi ne yapacağını bilemez halde buldum. Nasıl olduğumu soran az kişi oldu kısacası. 

Başlarda hatrımı soran pek olmadı. Çok yakın arkadaşlarım da dahil buna, onları suçlamıyorum. Onlar bile diğer tarafa bakmaya başladılar hemen. Farklı bir görüntü gördüler. 7 Ekim korkunçtu. Holokost’tan sonra en fazla Yahudinin öldürüldüğü katliam. Ama Amerika’da insanlar Yahudi halkıyla ilgili olan ufak veya büyük sorunları duymak istemiyorlar ve sistematik bir biçimde duymamaya çalışıyorlar.

Tabii bana İsrail’in tarafını tutacağımı varsayarak soru da yöneltildiği oldu. ‘Bu içerden bir iş mi?’ gibi sorular geldi. İsrail’in askeri olarak ne kadar güçlü olduğunu bütün dünya biliyor. Böyle çok büyük bir hatanın yapılabileceğine çok insan inanamadı. Tabii bu olay büyüyüp alev aldı. Protestolarda da dünyada hiç olmadığı kadar çok taraftarları var. Amerika’da da zaten çok sayıda toplum var. Amerika daha henüz Avrupa’nın geçirdiği aydınlanmayı geçirmedi bence, ileride geçirecek inşallah bir gün. Amerika’nın çok sayıda toplumla ilgili travması var. Bu bakış açısıyla bakıldığında İsrail’de yaşananlar aslında sadece bir olay… Amerika’da bu olaylardan çok fazla var. 

Mavi Marmara zamanı böyle sorularla karşılaşmamıştım. Belki benim çevrem o zaman daha farklıydı. O zamanlar bunun büyük bir sebebi bence insanların Yahudi olduğumu bilmemesiydi sanırım. İsmim de soyadım da pek Yahudi değil. 

‘Açıkçası kendimin de ırkçı olduğunu anladım sonunda. İnsan ister istemez kendisini korumak için bazen savunma mekanizması kurabiliyor.’

7 Ekim’den beri sokaklarda travmayla yürüyorum. Ben etrafımı gözlemlemeyi çok severim. Gözüm sürekli bayrak, grafiti ve o tarz şeyler arıyor. Hala göz göze geldiğim her insan için ‘Acaba?’ diyerek bakıyorum. Açıkçası kendimin de ırkçı olduğunu anladım sonunda. İnsan ister istemez kendisini korumak için bazen savunma mekanizması kurabiliyor. 

‘7 Ekim’den beri sokaklarda sürekli arkama bakarak travmayla yürüyorum.’

Açıkçası şu anda sürekli arkama bakarak yürüyorum. Sürekli bir şey olacak korkusu var. Acaba sokaktan geçen on kişiden kaçı Yahudiliğimden nefret ediyor diye düşünüp kafamda hesaplar yapıyorum sürekli. Türkiye’de acaba 10 üzerinden 8 mi? Amerikada 10 üzerinden 5 mi acaba? Bunlar anormal sayılar değil, çok da gerçekçi. İnsan bunları düşündükçe daha da dramatik bir hale geliyor. Yapmanızı tavsiye etmiyorum!

Yaşananlar aile ilişkilerimi iyi yönde etkiledi. Ben konuşmayı seven biriyim. Ailemle de olanlar hakkında çok konuştum, çok soru sordum, çok araştırdım. Problemi daha çok arkadaş çevresiyle yaşadım ailemle değil.

Kamusal alandaki ilişkilerim de kesinlikle etkilendi. Ben oldukça ses çıkartan bir insanım. Sadece 7 Ekim’le alakalı değil her konuda… Biraz aktivizm gibi düşünebilirsin. Bu sebeple gerçekten çok şey paylaşıyorum insanlarla. Sonuç olarak yakın çalıştığım kişilerle sosyal medyada takipleşmeyi sürdürsem de diğer pek çok kişiyle sosyal medyadan takipleşmeyi kestik. Bu tabii sürpriz olmadı. Genelde maskemiz sosyal medyada düşüyor. 

Dünyanın farklı yerlerinde çok fazla arkadaşım var. Sosyal medyadan çoğunun kafa karıştırıcı protestolara katıldığını gördüm. Her politik problemde olduğu gibi bir protesto içerisinde farklı görüşte insanlar olabiliyor. Fakat ne yazık ki gördüğüm bazı insanlar çok çok farklı görüşteydi. Artık daha temkinliyim… Bu da  beni böyle etkiledi. 

‘Bu süreçte kapalı kimliklerle birkaç tane Instagram hesabı açtım. Bu kimliklerle daha çok konuşmaya, derin sohbetler etmeye başladım.’

Sosyal medya hesabım açıktı her zaman, bu süreçte de kilitlemedim. Yahudi kimliğim de görünür. Magen Davidler vs. paylaşıyorum ancak yine de Yahudi kimliğimin yüzde yüz sosyal medyamda göründüğünü düşünmüyorum. Türk olunca Yahudi olabileceğini anlayamıyorlar. Diasporada, görünür bir şekilde Ortodoks değilsen veya Magen David takmıyorsan Yahudi olduğun anlaşılmıyor.

Açık söylemek gerekirse bu süreçte kapalı kimliklerle birkaç tane Instagram hesabı açtım. Bu kimliklerle daha çok konuşmaya, derin sohbetler etmeye başladım. Kendi hesabımı buna kullanmıyorum lince maruz bırakmamak için. 

Pek çok kişinin 7 Ekim’de yaşadığı aydınlanmayı ben aslında birkaç sene önce yaşadım. Aslında bunu da paylaşmak istiyorum bu röportajda. Kanye West’in yaptıkları yurt dışından küçük gibi gözükse de çok büyük bir olaydı. O süreçle ben çok ağır bir depresyona girmiştim. Bu süreçte ismimi değiştirdim. Sosyal medya dahil her yerde gerçek hayatta kullandığım adıma çok yakın İbranice olan doğum ismimi kullanmaya başladım. Zaten o süreçte büyük bir grupla arkadaşlığımı kesmek zorunda kaldım. Biraz daha kendimi göstermek istedim. İki dalgalı oldu yani benim için. İlk dalgada zaten büyük bir kopuş olmuştu arkadaşlarla, bu sefere de filtrede daha az kalmıştı zaten. 

‘Kendi kararlarımı bağımsız bir şekilde araştırarak vermeyi çok seviyorum. O yüzden söylenenleri kendim araştırmayı seviyorum. Kendim eleştirel şekilde bakmak istiyorum.’

Ben biraz ortacal bir insanım. Kendi kararlarımı bağımsız bir şekilde araştırarak vermeyi çok seviyorum. Genel olarak insanlara pek inancım yok. Robotlara daha çok inanıyorum ne yazık ki. O yüzden bir görüşmede, kim olursa olsun – Yahudi olsun olmasın –  söylenenleri kendim araştırmayı seviyorum. Kendim eleştirel şekilde bakmak istiyorum. Böyle olunca hızlı karar veremiyorum ve insanlar ‘ortada’ olduğum için bana düşman oluyorlar. Tabii ki bu sebepten ötürü bir sürü Yahudi arkadaşımla da ilişkilerim etkilendi. Bu kişilerin büyük kısmı yeni tanıştığım ve beni beni gerçekten çok da anlamamış insanlardı. Çok çabuk bir karara vardılar, beni daha iyi anlamadan… İnsan hakları benim için çok önemli, araştırmamı da henüz tamamlamamıştım bu sebeple daha ortadaydım. İki taraflı olmaya çalışıyordum. İki taraf derken açık olayım elbette katliamı desteklemiyordum. Tabii ki hiç kimsenin ölmesini istemiyordum. Zaten kimse istememeli. 

Bazen kültürel farklılıklar sebebiyle de anlaşamadığımız şeyler oldu bu kişilerle. Örneğin Türkçede basit bir deyişimiz vardır. Kültürümüze baya işlenmiştir: ‘hayvan’ deriz insanlara çok kolay bir şekilde. ‘Bu adam hayvan’ deriz mesela sinemada sesli sesli patlamış mısır yiyen kişiye. Bu çok normaldir Türkiye’de. Fakat Amerika’da böyle değil. Amerika’da bir kişiye hayvan dediğinde bu çok aşağılayıcı ve ırkçı bir terim olarak algılanıyor. Böyle basit şeyler yüzünden tartışmalar yaşadım mesela Yahudi arkadaşlarımla. ‘Asıl hayvan sensin’e geldi laf. Fakat kültürel farkların da temelinde ırkçılık yatıyor olabilir. Bazı şeylerin kolayca söylenebilmesi de aslında kültürel bir problem olabilir, yani bir ihtimal. 

‘Sen ortadaysan soykırım yapmak isteyen birisin’ gibi şeyler ima edenler oldu bu süreçte bana. Direkt söylemediler, ancak içinde bu minvalde şeyler olan videolar gönderdiler. Belki konuşacak gücü bulamadılar benimle. Daha kurumsal ve dolaylı bir şekilde yaptılar yani. 

‘Tanıdığım kişiler arasında kaçırılmış rehinelerin posterlerini yırtanlar var.’

Amerika’da rehinelerin kaçırılma posterleri çok popüler oldu. Tanıdığım kişiler var bu posterleri yırtanlar arasında. Bazıları açıkça yırttıklarını söylediler posterleri. Ben de bunlara çok temkinli cevap veriyorum. Ben onlara ‘kaçırıldı’ yazılı köpek posterlerini anımsatıyorum. Onları koparmıyorlar mesela. Spesifik olarak Yahudi insan resimlerini koparıyorlar. Bunun altını çizmeye çalışıyorum. Kaçırılan köpek olunca yırtmıyorsunuz ama insan olunca yırtıyorsunuz. ‘Koparacağına kendi resmini koy’ diyorum. 

Dediğim gibi bana iki dalgalı antisemitizm geldi. Aslında 7 Ekim küçük bir semptom. Ufak diyerek küçümsemek istemiyorum ama gerçekten öyle. Birinci dalgada zaten ben Amerika’da inanılmaz bir antisemitizm olduğunu hissediyordum. O kadar çok vardı ki… 

Örneğin Google’a ‘Yahudiler neden dünyayı kontrol ediyor?’ diye yazın ve karşı tarafın düşüncelerini okuyun. Kendinizi inanılmaz yerlerde bulacaksınız. PhDli kişilerle karşılaşacaksınız mesela referanslar vererek Yahudilerin ne kadar kötü olduğunu anlatan. ‘Kötü’ derken genelleme yapıyorum tabii, kötü çok basit bir kelime. 

Kendimi hiçbir yerde güvende hissetmiyorum açıkçası, İsrail dahil. Aslında ben İsrailli Yahudi arkadaşlarım için de Araplar için de çok korkuyorum. İsrail savaşmak için çok ideal bir yer. Doymuş. Herkesin bulunduğu bir coğrafya. Çok korkuyorum gerçekten. Bazı düşmanların da söylediği şey bu zaten. ‘Tüm Yahudiler İsrail’e gelsin ki hepsini bir anda öldürelim’ diye bir motivasyon var. Ama diasporadakiler için de çok korkuyorum.

Amerika’da güçlü bir lobi var. Beni aynı zaman korkutan şey 7 Ekim’de Joe Biden’ın: ‘İsrail’e sarsılmaz desteğimiz var.’ demesi. Ben hayatımda hiçbir zaman hiç bir yerde böyle bir olay yaşadıktan sonra böyle bir şey duymamıştım. Bu da beni korkutuyor. Çünkü İsrail’i ve Yahudileri ayrı bir lense koyduğu anlamına geliyor bu. Bu olaydan dolayı Yahudilerin devleti kontrol ettiğini düşünebiliyorlar. Hele bu açıklama bu kadar hızlı yapılınca insanların akllarına hemen lobiler geliyor. Elbette Amerika’yı Yahudiler yönetmiyor, bunu biliyoruz. Kontrol etselerdi yaşanan pek çok şey yaşanmazdı… Ama dışarıdan baktığın zaman cahil ve nefret dolu insanlar da hiçbir fikri olmayan insanlar da hemen aynı şeyi düşünmeye başlıyor… Gerçekten çok hızlı tepki verildi yani. Dünyanın pek çok yerinde bir sürü katliam oluyor ancak hiçbirine bu kadar hızlı tepki verilmemişti. Ondan dolayı korku var. 

‘New York’ta İstanbul’dan daha fazla korkuyorum.’

Enteresan olan şey New York’ta daha çok rahatsız olmam. Örneğin geçenlerde İstanbuldaydım; gözlerim sürekli anti-İsrail bayrak, grafiti vs. arıyordu. Sokaklarda geziyordum. Fatih’e gittim, bir sürü farklı yere gittim. New York’ta daha çok korkuyorum. Bir şey olacağını düşünmüyorum ama çok daha agresivite var. Bunun kaynağı da 7 Ekim değil bunun altını çizmek istiyorum. New York genel olarak böyle. Görmüşsünüzdür mesela pandemi zamanı arabalar falan parçalandı. Genel olarak New York güvenli bir yer değil, Yahudiler için hiç değil. Ne kadar güçlü bir toplumumuz olsa bile, toplumumuz kendini iyi tanımıyor bence. 

Vatandaşlıktan atılma mevzusu tabii ki bana korku hissettirdi. Tel Aviv doğumluyum ve Türkiye vatandaşıyım. Ailemle de paylaştım bu mevzuyu. Bu korku bende her zaman vardı. Bunlarla çoktan beridir ilgileniyorum ve düşünüyorum. Ülkeye de giriş çıkış yaparken hangi pasaportumu kullansam diye düşünüyorum. Ne yaparsam yapayım doğum yerim belli olduğu için kimliğimi de resmi hiçbir yerde gizleyemiyorum. Böyle bir bagaj var üstümde. İstanbul doğumlu olsaydım saklayabilirdim. En kötü ihtimal gideceğim bir yer var diye düşünüyorum. Vatandaşlık konusunda şanslıyım ama tabii ki korktum. 

Dünyada artan antisemitizm beni hem iyi hem kötü olarak etkiliyor. Kötüyü anlatmak daha kolay. Onunla başlayayayım:  Yaşayacağın gerçekleri görmeye başlıyorsun. Ancak aynı zamanda iyi olarak bakıyorum çünkü en azından seçimlerime berraklık veriyor. Bahsetmiştim, New York’ta insanların sokaktan yürürken benden nefret ettiklerini hesapladığımı… Birkaç nefret şekli var. Bazıları nefret ettiğini gösteriyor; bazılarında ise içine işlemiş bir nefret. Bu kişiler farkında olmadan, kendilerinin ırkçı olduğunu düşünmeden Yahudilerden nefret ediyor. Aslında içlerinde var. Doğru zaman ve doğru yerde ortaya çıkacaktır bu nefret. Yani antisemitizm bunu göz önünde bulundurduğumuzda beni iyi yönde etkiliyor. Ne kadar korksam da seçimlerimde artık bir berraklık var. Artık hayatımla ilgili daha kolay karar veriyorum. Keşke daha genç bir yaşta kararlarım bu kadar berraklaşaiblseydi.

Rağmen Sahaf, Balat Or-Ahayim gibi olaylarda Türkiyeli Yahudilerin hedef alınması beni pek şaşırtmadı. Tabii ki iğrenç bir şey ama insanların nerede durduklarını göstermeleri daha iyi aslında bizim için. En azından neyin gerçek olduğunu görüyoruz. Benim korkum tabii ki de daha çok Türkiye’de yaşayan ailem için. 

‘Amerika’da yaşayan birisi olarak Türkiye’de yaşanan antisemit olayların şaşırtıcı derecede az olduğunu düşünüyor ve Türkiye’nin daha güvenli olduğunu hissediyorum.’

Bu spesifik örnekleri Türkiye’den verdik ancak bunların 100 katı benim yaşadığım çevrede var. Amerika’da yaşayan birisi olarak karşılaştırdığımda Türkiye’de yaşanan antisemit olayların şaşırtıcı derecede az olduğunu düşünüyor ve Türkiye’nin daha güvenli olduğunu hissediyorum. Fakat Amerika’da hukuk olduğu için ne kadar kötü şey yaşanırsa yaşansın hakkımızı arayabiliriz diye düşünüyorum. Türkiye’de arayamazsın. 

Geçenlerde Türkiye’de birkaç Yahudi arkadaşımla buluştum. Onlar çok rahat bir şekilde bir pastanede rahatça İsrail ile ilgili konuşabiliyorlar. Ben İsrail kelimesini artık New York’ta kullanamıyorum. Ben o kelimeyi kullandığımda korkuyorum. 

‘Yahudi arkadaşlarımın uyanmaları için ne yazık ki 7 Ekim’in yaşanması gerekti.’

Ortaçağ’dan kalma komplo teorilerinin kolay bir şekilde tartışılıp yok edilebileceğini düşünüyorum. Bunun için de Yahudi halkımıza önemli bir sorumluluk düştüğüne inanıyorum. Komplo teorileri çok rahat bir şekilde gözler önünde tartışılabilecek bir konu. Diasporada yaşayan Yahudiler olarak – genellemek de istemiyorum ama çok kişiyle konuştum – ne yazık ki çok asimile olduk. Zaten amaç bizi asimile etmekti ve başardılar. 7 Ekim’e dek antisemitizm hususunda ses çıkartmayan Yahudi arkadaşlarımın 7 Ekim’den sonra ses çıkarttıklarını görmeye başladım. Ne yazık ki uyanmaları için böyle bir şey olması gerekti. 

Bizim toplumumuz kendi sorunlarını pek paylaşmayı sevmez. Ne protesto yapar ne de kendisini çok açıkta yaşar. Kendisini saklar. Diasporada olmak tabii ki de zor bir şey. Korkarak büyüdük diasporada çoğunlukla. Fakat artık bizim de proaktif bir şekilde çalışmalar yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Doğru yerlerde bulunmamız gerektiğini düşünüyorum, daha görünür olmalı Yahudi halkımız. 

7 Ekim’den sonra Yahudilerde bir uyanış var. ‘Dünya aa böyleymiş!’ gibi… Ama dünya zaten hep böyleydi onu söylemek istiyorum. Özetlemek gerekirse Yahudi halkına düşen sorumluluk şu: kendi tarihimizle ilgili çok çok inanılmaz bilgi sahibi olmamız gerekiyor. Bende de çok eksiklik var. Kültürümüzü çok iyi şekilde korumamız gerekiyor. Savaşarak değil tabii ki. Şundan bahsediyorum: ben dindar birisi değilim iki hafta önce sinagoga gittim orada en genç kişi bendim, ben 40 yaşındayım, genç değilim. Dinden koptuk falan demiyorum ama ne yazık ki özellikle Türkiye’de bu bağın dinle alakası oldukça kuvvetli. Bunun sorumluluğu aslında Türk Yahudi büyüklerimizde açıkçası. Ne yazık ki bizi içeride tutabilecek bir pazarlama taktiği bulamadılar. O yüzden hepimiz yavaş yavaş koptuk. 

Her devirde antisemitizm olacak ve bununla ancak halkımızın daha bilgili olmasıyla, daha gururlu bir şekilde kendini savunmasıyla başa çıkabiliriz. İsrail’deki paralel evrende arkadaşlarım çok rahat bir şekilde her şeyi konuşabiliyorlar her şeyi paylaşabiliyorlar. Ama yurt dışında biz başka bir dünyada yaşıyoruz. Amerika’da da aynı Türkiye’de de aynı. Gençlerimiz bizim tarihimizden çok kopuk. Ve bu kopukluğu 7 Ekim’den sonra daha da çok görüyoruz. 

‘Yahudilere karşı olan çok büyük bir Yahudi akımı da var ne yazık ki.’

Yahudilere karşı olan çok büyük bir Yahudi akımı da var ne yazık ki. Yahudilere karşı derken savaşmıyorlar tabii ki ama anlamadıkları için hikayelerimizi bilmedikleri için tarihimizden kopuk oldukları için, – cahillik demek istiyorum ancak cahillik maalesef – nefrete dönüşebiliyor bu. Veya tam tersi… Bu kopukluğu her Yahudi masada görüyorum ve bazen bazı sorular sorarak Yahudi spektrumunun neresinde olduklarını test ediyorum. Bahsettiğim şey din değil; bilgi olarak ne kadar donanımlı olduklarını anlamaya çalışıyorum. Bunun da anne-babalardan gelen eğitimle alakalı olduğuna inanıyorum. 

7 Ekim öncesinde en büyük kopukluk sosyal medyadaydı. Kanye West’ten bahsetmiştim. Orada zaten çok belli oldu bu tarz şeyler. Kaç kişi Ladino biliyor gençlerden? Ladino çok önemli, bizim kültürümüz. Diğer taraftan da Yidiş çok önemli. Kaç kişi Yidiş biliyor? Amerika’da kimse bilmiyor Yidiş. Bu bizim kültürümüz. 

‘Bizi sayı olarak belki yok edemediler ancak kültürel olarak kopuşumuzu başardılar…’

Yahudi tarihinde Yahudilere karşı aslında bir sürü soykırım, bir sürü katliamlar ve bir sürü pogromlar yaşandı. Bunlar bir bakıma başarılıydı. Bizi sayı olarak belki yok edemediler ancak kültürel olarak kopuşumuzu başardılar… Dünyanın her yerine susam gibi parça parça her taraftayız. İsrailliler ayrı tabii… Orası paralel bir evren gerçek bir kimlik. Kültürümüzü yok etmek değil ama kültürümüzü parçalara bölüp bu parçalardan bir yap-boz yarattılar. Ama yap-bozu çözemiyorsun çünkü parçalar eksik. Ailelerimizin soyadlarını, bir sürü şeyleri bilmiyoruz çoğumuz. Bilgisiz devam ediyoruz. 

Buradaki en büyük sorumluluk tabii ki katliamları yapanlarda ama ikincil sorumluluk da toplumda. Bizim toplumumuzun çok daha fazla çalışması lazım ama çalışma şekli günümüze uygun olmalı. Çağı yakalaması gerekiyor. Dediğim gibi sinagoga gittim ki ben sinagoga çok gitmem bi baktım en genç ben. Nasıl olabilir böyle bir şey? Bir tane bile mi yok sinagoga gitmeyi seven genç? Belki yok. Belki de bu tarzı sevmiyorlar gençler. Veya kendilerini dışlanmış hissediyorlar oraya gidince. Oradaki eski kafalılarla olmak istemiyorlar. Eski kafa diye bir şey var gerçekten de. Bizim toplumlarımızın artık bunu kabul etmesi gerekiyor. Sadece Türkiye’den bahsetmiyorum diasporadaki bütün toplumların bunu anlaması lazım. Çağı yakalaması ve sonra da çağla beraber değişmeye devam etmesi gerekiyor. 

Zamanında farklı ülkelerde çağı yakalamayı başarmışlar.  Çok güçlü Yahudi toplumları olmuş. O toplumları parçaladılar zaten. Yahudiler çağı yakaladıkları zaman gelişmeye başladıkları zaman bir aydınlanma yaşadıkları zamanlarda yok edilmeye başlıyor. Başarılı olduğumuzda kültürel katliamlar başlıyor. 

‘Kitaplar, hikayeler doğruyu ve yanlışı ayırmamıza yardımcı olan şeylerdir. Bizim doğruyla yanlışı ayırmayı öğreten kitaplarımızın çoğu yakıldı. Ve şu anda yakılmaya devam ediliyor.’

Yani benim birkaç senedir fark ettiğim ve üzerine düşündüğüm konu şu: tarihimiz boyunca ne zaman toplumumuz beraber çalışmaya başlamışsa, kültürümüzü yükseltmişse, bazı konularda büyük başarılara ulaşmışsa, işte tam o zaman karşı taraflar, ‘Bu insanlar dünyayı kontrol ediyorlar, nasıl olabilir böyle bir şey?’ demeye başlamışlar. Sanki kıskanıyorlar. Kültürüne sahip çıkan, tarihini bilen, dilini konuşmaya devam edebilen o dili üzerinden edebiyat yapmaya başayabilen bir toplumdan söz ediyorum… 

Ben her sene Holokost’u Anma Gününde Dünyanın farklı bir yerine gidiyorum ve her seferinde yanımda bir arkadaşımı götürmeye gayret ediyorum. Fakat bu gezilere hiçbir zaman hiç kimse katılmak istemiyor. Sonra gidip öğrendiklerimi paylaştığımda insanlar bu şehirlere gittiklerini ancak bu bilgileri hiç bilmediklerini, görmediklerini söylüyorlar. Tabii görmezler çünkü aramadılar, o izleri bulmaya çalışmadılar! Ben gidip kendime özel rehberler tutup geziyorum bu şehirleri. Tamamen kişisel bir şey bu. O kadar koptuk ki bunun ihtiyacını hissediyorum. Mesela İspanya’da büyük üniversitelerde 10. yüzyıldan kalma kitapları araştırmaya gittim. Hiçbir şey kalmamış tabii o zamandan. Yahudi kitapları yakılmış. Etnik temizlik dediğimiz şeyin tanımlarından birinin bu olduğunu sanıyorum. Yani en azından kişisel olarak böyle hissediyorum. Kitaplar, hikayeler doğruyu ve yanlışı ayırmamıza yardımcı olan şeylerdir. Bizim doğruyla yanlışı ayırmayı öğreten kitaplarımızın çoğu yakıldı. Ve şu anda yakılmaya devam ediliyor. Sosyal medya da bir hikaye. Şu anda oradan yakıyorlar. Yapay zeka sosyal medyadan da öğreniyor ve şu anda en çok sosyal medyadaki veriler geleceğin hikayeleri olacak. Yani önümüzde bizi bekleyen böyle korkunç bir şey de var. 

Biz her dönem gelişiyor ve yükseliyoruz ancak bu hızlandığında, daha da çok başardığımız anda başlıyor bu saldırılar ve karşı taraf o zaman çoğunlukla başarıya ulaşıyor. Bir denge… Mesela İsrail’in resmen kurulmuş olması… Şu anda İsrail’in kuruluşunun sonuçlarını gördüğümüze inanıyorum. Sonuçta modern İsrail’in kuruluşu benim kişisel bakış açımla aydınlanmanın parçası. 

İsrail, Holokost’a cevaben kuruldu. Her zaman Auschwitz’den, İkinci Dünya Savaşı’ndan bahsederler bize… En güçlü anlatım şekli budur. Ama benim Yahudi halkına tavsiyem İkinci Dünya Savaşı öncesindeki 5-6 seneyi araştırmaları. Çünkü İkinci Dünya Savaşı bir semptom problemi. Daha öncesini araştırdığınızda görüyorsunuz ki Yahudi halkımız özellikle Aşkenazlar’ın modern çağda en büyük aydınlanmayı yaşadığı döneme tekabül ediyor bu zaman dilimi. İşte tam o zamanlar Yahudilere karşıt bazı şeyler yapılmaya başlandı. Sefaradlar için ise çok daha önceye uzanıyor. İspanya’da yaşadıkları dönem de onların en aydınlanmaya başladıkları dönem. O dönemde de engizisyonla karşılaştılar.

7 Ekim ve Sonrasına Dair: Türkiyeli Yahudiler Anlatıyor” röportaj dizisinin diğer içeriklerine buradan ulaşabilirsiniz.

Avlaremoz’un resmi bir görüşü yoktur. Yayımlanan röportajlar, kişinin kendi görüşleridir. Çok sesli bir platform olma amacı taşıyan Avlaremoz’da, nefret söylemi içermedikçe, farklı düşünceler kendisine yer bulmaktadır.