7 Ekim ve Sonrasına Dair: Türkiyeli Yahudiler Anlatıyor Röportajlar

Yael anlatıyor: ‘Sadece rehineler ve İsrail için değil, Gazze halkı ve insanlık namına üzüldüğüm ve endişe ettiğim bir süreç’ 

Görüşmecilerimizden Yael Avrupa’da yaşayan 20’li yaşlarında, beyaz yakalı bir işi olan bir kadın. 7 Ekim ve sonrasını adalet ve insan hakları perspektifinde değerlendirmeye gayret eden Yael, etrafındakilerin yaşanan olayları yorumlanma biçiminden muzdarip. 7 Ekim saldırısında yaşananları küçümseyen yakınlarından şikayetçi olduğu kadar, şu an İsrail’in orantısız güç kullandığını göremeyenlerden yakınıyor. 

Avrupa’daki savaş karşıtı protestoların varlığı Yael’i rahatsız etmiyor, ancak Türkiye’de antisemitizmin bir tehdit oluşturduğunu düşünüyor, bunu antisemitizm ve antisiyonizm arasındaki farkın anlaşılmamasına bağlıyor. Antisemitzimin güvenlik hissini etkilediğini belirtirken, her antisiyonist düşüncenin antisemitizm olarak yorumlanmaması gerektiğini vurguluyor.  

Yael ile konuşmamızı Şubat ayında yapmıştık, ancak kendisi devam eden savaştan dolayı ropörtaja bazı eklemeler yaptı. Sözü Yael’e bırakıyoruz.  

Eran: 7 Ekim’den nasıl haberdar oldun? Gelişmeleri nasıl takip ettin? Nasıl etkilendin nasıl hissettin, seni nasıl düşündürdü? 

Yael: 7 Ekim’de uyandığımda güne Twitterla başladım. Bir anda çok fazla [Hamas saldırısı] hakkında haber gördüm. Önce çok ne olduğunu anlamadım. Bir saldırı olduğunu anladım ama ne boyutta olduğunu idrak edemedim. Okumaya başladıkça, haberleri ve videoları gördükçe büyük bir durum olduğunu anladım, insanların rehin alındığını gördüm.  

Gün ortasına doğru ben daha da büyük bir saldırı olacağını düşünüyordum. Bu saldırının diğerlerinden farkı teröristlerin ülke içine sızmış olmasıydı ve ülke içinde harekata devam ediyor olmalarıydı. O açıdan yaşananlar çok korkunç gelmişti. Evdeydim o gün. Twitter üzerinden gelişmeleri takip ettim.  

Kötü hissettiğim bir gündü genel olarak. O boyutta bir çatışma olunca bunun devamının bu günlere geleceği az çok belliydi. İnsanlık adına korktum. 

E: Etrafında kim vardı peki? 

Y: Annemleydik, yeni bir ülkeye taşınma dönemindeydim. Annemle evi toparlıyorduk. Gelişmeleri takip edip durumun çok kötü olduğunu fark ettiğimiz bir gündü. İnsanların tepkilerini sosyal medya üzerinden görmeye başladık. Bir de 7 Ekim günü işin şöyle bir boyutu vardı: İsrail’de arkadaşlar, akrabalar ne durumda, sığnaktan dışarı çıkabiliyorlar mı?  

Daha panik ve korku hakimdi o gün, analizler yapmadım. Sanırım ertesi gün de seninle görüştük ve ilk defa konu hakkında seninle uzun uzun konuştuk. 

E: O gün yakınların hakkında endişelisin. İletişim kurabiliyor muydun onlarla? 

Y: Evet kuruyorduk. Benim birinci dereceden yakınım yoktu. Sevgilimin arkadaşları vardı. Arkadaşımın arkadaşları vardı. Kuzenimle annem ve anneannem üzerinden haberdar oluyordum. 

E: Geniş toplumdan kimse sana ulaşıp hal hatır sordu mu? Bunu arkadaşların olarak düşünebilirsin, işteki arkadaşların olarak düşünebilirsin. Senin özelinde bu ilginç çünkü yeni bir şehre taşınıyorsun ve taşınmanın da getirdiği etrafındaki insanlarla daha yakın ilişki kuramama durumu var.  

Y: Eski işimi bırakmıştım, yeni işime başlamamıştım. Dolayısıyla işteki kimseyle iletişimim yoktu ama genel hayatımda da ben kendimi Yahudi kimliğimle tanıtan veya bu kimliğim üzerinden İsrail ile bağ kuran biri olmadığım için kimsenin böyle bir olayda bana ulaşmak aklına gelmemiştir. Arkadaş olarak tek tük “sizin akrabalar var mıydı,” “her şey yolunda mı” diye soran arkadaşlarım oldu ama nasıl hissediyorsun diye soru almadım.  

‘Bazı Yahudi arkadaşlarıma, özellikle sosyal medyada çok yazıp çiziyorsa, böyle konular üstüne “niye şimdi konuşmuyorsun” gibi tepkiler geliyor.’ 

E: Hem etrafındaki ve toplumdaki başka Yahudiler açısından, hem de geniş toplum üstünden genel olarak İsrail, Hamas, savaş konusunda senden herhangi bir görüş bildirme veya soru cevaplama konusunda bir beklenti oldu mu? Konuya hakim olduğuna dair bir algıyla yaklaşıldığını düşünüyor musun?  

Y: Yok böyle bir deneyimim gerçekten hiç olmadı. Ben genel olarak ne sosyal medyada ne de başka bir alanda fikirlerimi paylaşan bir insan olmadığım için benden böyle bir beklenti olduğunu düşünmüyorum. Bazı Yahudi arkadaşlarıma, özellikle sosyal medyada çok yazıp çiziyorsa, böyle konular üstüne “niye şimdi konuşmuyorsun” gibi tepkiler geliyor. Ben öyle olmadığım için bana öyle bir tepki gelmedi. 

Bu konuda yazıp çizen, Yahudi olmayan arkadaşlarım da var. Açıkçası onlar da bana mesaj atıp bu konuda ne düşünüyorsun gibi bir şey demedi. Ben genelde ayak üstü, o gün kimle buluştuysam endişe, korku, üzüntümü paylaştım. Bu sadece rehineler ve İsrail üstünden bir endişe değil, genel olarak Gazze halkı ve insanlık namına üzüldüğüm ve endişe ettiğim bir süreç oldu. 

Halen de öyle ve artarak devam ediyor. Dürüst olmak gerekirse, sanırım içgüdüsel olarak kendi psikolojimi korumak için bu gündemi takip etmeyi bir dönem azaltmıştım. Yakın zamanda bu konuda kendime öz eleştiri yapmama sebep olan bir paylaşım gördüm. Gerekçesi kendimizi korumak olsa da olanlardan uzaklaşmak, kendimizi soyutlamak yapabileceğimiz en büyük kötülük aslında. Bu yüzden halen artarak devam eden insan hakları ihlallerine kafamızı çevirmemeliyiz ve bu olanlar üzerinde düşünmeye, konuşmaya ve eleştirmeye devam etmeliyiz.  

E: Daha toplumsal olarak biraz ilginin azaldığını düşünüyorum. Daha uzun süreli bir çatışma olduğunda insanlar daha az ilgileniyor. 

Y: Aynen biraz daha rutine binmiş oluyor, insanlar okuduğu haberlere alışıyor ve çatışma dikkat çekmiyor herhalde. Ancak dediğim gibi ben bunu fark ettiğimden beri kendimi tekrar olanları takip etmeye ittim. Bence bu önemli. 

‘Yahudi toplumunda olayın sürekli şekilde büyüyüp orantısız bir noktaya vardığını görmeyen veya görüp de gördüğünü kabul etmeyen insanlar beni hayal kırıklığına uğrattı.’ 

E: Yaşanan olaylar ilişkilerini nasıl etkiliyor? Bunu şöyle açabiliriz, hem aile, hem geniş toplum, hem de arkadaşların açısından düşünebilirsin. Hem de pasif bir kullanıcı olsan da sosyal medya seni nasıl etkiledi bunun hakkında konuşabilirsin. 

Y: Bence bu soru önemli, her iki taraftan da bahsetmek istiyorum. Beni genel olarak çevremdeki insanların verdikleri tepkiler hayal kırıklığına uğrattı. 

Öncelikle 7 Ekim günü olaylar çok sıcakken, karşı saldırı başlamamışken verilen ilk tepkinin “bunun olacağı belliydi” gibi, “oh olsun” tarzında tepkiler olmaması gerekiyordu. Ki saldırının sorumlusunu tartışmıyorum, tek sorumlunun Hamas olduğunu düşünmüyorum. Bu tepkileri yakın çevremden gördüm, bu beni ilk etapta hayal kırıklığına uğrattı.  

Ancak uzayan süreçte ve özellikle de bugün gelinen noktada, Yahudi toplumunda olayın sürekli şekilde büyüyüp orantısız bir noktaya vardığını görmeyen veya görüp de gördüğünü kabul etmeyen insanlar beni hayal kırıklığına uğratıyor. Sadece kendine benzeyen, kendi dinine mensup insanların yaşadığı bir ülke bunları yapıyor olduğu için ortada olan hak ihlallerini, insanlığa aykırı şeyleri görmemeyi direten insanlar var. Bunu da çok gördüm. 

İsterdim ki herkes olanı biteni söylemeye korkmadan veya yanlışları fark ederek bu süreci ele alsın … Olaya objektif yaklaşıp bütüncül yorumlayanların sayısının az olduğunu düşünüyorum. 

Sosyal medya konusunda da, ben bu yorumları sosyal medyada gördüğüm tepkiler üzerinden yapıyorum. Birebirde ben kendi ailemle bu konuyu konuştuğum zaman genelde aynı çizgide olduğumuz için çok fikir ayrılığı görmedim. Hatta süreç uzadıkça fikirlerimiz yakınlaşıyor. 

Arkadaşlarım belki benimle konuşmaktan bilerek kaçındılar. Yakın zamanda şöyle bir şey oldu, yurtdışında bir seyahatteyken bir Filistin protestosuna denk geldik bir iş arkadaşımla. Ben de “galiba grup kalabalıklaşıyor” gibi bir yorum yaptım, o gün ICJ kararı açıklanıyordu. Arkadaşımın tepkisi  “ben bu konuda yorum yapmayayım” oldu. Ben arkadaşıma bu konuda konuşmak istemiyorum gibi bir hissiyat verdiğimi düşünmüyorum, bunun benim etnik kimliğimle kaynaklı bir çekince olarak yorumluyorum, bu bana aşırı saçma geldi.  

E: Arkadaşın sana fikrini beyan etmekten çekindiği zaman senin tepkin nasıl oldu? Bu konuyu onunla daha derinlemesine konuştun mu yoksa sen de bu tartışmaya onunla girmek istemedin mi? 

Y: Bu konuda her zaman konuşabileceğimizi, bu konuda görüşlerimin belli olduğunu söyledim, ama bu konuda yorum yapmaya tekrardan çekindiğini söyleyince o noktada uzatmadım. Olayı değişik buldum, bu bahsettiğim insanla bu konuda üzerinde daha önce konuştuk, benim de konuşulmayacak biri olduğunu düşünmüyorum. Hiç bir zaman da etnik kimliğim üzerinden fikirlerimi şekillendirmedim. 

E: 7 Ekimden sonra yaşanan olaylar, hem şu an yaşadığın ülke hem de geçmişte yaşamış olduğun ülkeler açısından aidiyet hissiyetini nasıl etkiledi? Kendini olduğun yerde güvende hissediyor musun? 

Y: Protestolar aidiyetimi etkilemiyor. Protestolar bence çok normal, katılan çok arkadaşım da var. Zaten bir protestonun olması beni tehlikede hisettirmiyor. O konuda farklı bir hissiyata kapılmadım. 

Türkiye açısından bakarsak, Türkiye’de İsrail konusunda ne zaman olay olsa kendi güvenliğimden endişe ediyorum çünkü Türkiye’de anti siyonizm ve anti semitizm konusunda çok net bir ayrım yok, ikisi bir paket olarak yer alıyor. Türkiye hiçbir zaman kimliğimi rahatça ifade ettiğim bir ülke olmadı. Bu olaylardan sonra hiç olmadı.  

E: Bunun temelinde de belki Türkiye’ye kıyasla batıda antisemitizm ve anti siyonizm arasındaki farkın anlaşılması yatıyor. 

Y: Bence yüzde yüz bununla ilgili. Türkiye’de yaşayan toplumun ayrım konusunda çok net davranmadığını düşünüyorum. Bu ilk defa da olmuyor, ben Mavi Marmara sonrasında da Türkiye’de çok endişeli bir süreç geçirmiştim. Şu an Türkiye’de yaşamıyorum ama yaşıyor olsam yine bende endişeye sebep verirdi. 

‘Antisemitizmin çok arttığını düşünmüyorum, siyonizime başkaldıran insanların sayısında bir artış olduğunu düşünüyorum’ 

E: Dünyada antisemitizmin artması seni nasıl etkiliyor? Dünyada antisemitizmin arttığını düşünüyor musun diye bir ek de yapabilirim.  

Y: Olabilir ama anlık tepki olarak yorumluyorum. Antisemitizmin çok arttığını düşünmüyorum, siyonizime başkaldıran insanların sayısında bir artış olduğunu düşünüyorum, İsrail’in var olup olmamasını sorgulayan insanların sayısında da bir artış olduğunu düşünüyorum. Yahudilere doğrudan bir olumsuz his artışı var mı, emin değilim. Beni etkileyen bir durum olmadı onu söyleyebilirim. Bazı ülkelerde muhakkak olmuştur, Türkiye bu ülkelerden biri bence. Antisiyonizm ve antisemitizm arasındaki farkın daha iyi anlaşıldığı ülkelerde, antisemitizm artışı olduğunu düşünmüyorum. Kaldi ki bu tür ülkelerde gerçekleşen anti siyonist protestolarda da bir çok yahudi yer alıyor.  

E: Türkiye’de şahit olduğumuz olaylar arasında, işte bir sahafın kapısında “Yahudiler giremez” yazıyordu, yine acayip bir şekilde Or-Ahayim hastanesinin önünde bir eylem yapıldı. Türkiye’de bu gördüğün bu manzaralar seni nasıl etkiledi? 

Y: Malesef artık çok şaşırmıyorum, o yüzden alışılmış şeylerdi ama kötü tabii. Bu İsrail ve Filistin’in ilk sıcak çatışması değil, biz büyürken de geçerliydi, Türkiye’de zaman zaman büyük tepkiler oluyor ve bu tepkiler olduğu sırada hep antisemitik söylemlerde artış oluyordu. O sırada da biz insanlara anlatmaya çalışıyorduk Yahudilik ve İsrail aynı şey değil diye. Anlamıyorlar.  

Bence “Yahudiler giremez” posterinden çok, Yahudilerin yaşadığı semtleri söyleyen kullanıcılar daha korkunç. Türkiye’nin geçmişi de belli. 

E: Bir Twitter kullanıcısı olarak son zamanlarda çok fazla komplo teorilerinin görünürlüğünün arttığını fark etmişsindir heralde, en son Epstein ve tünel vs. alakasız bir olayın kan davasına çekilmesi durumu vardı. Bu komplo teorilerinin daha çok tartışılıyor olması seni etkiliyor mu? Bu komplo teorileri hakkında sana hiç bir soru yöneltildi mi?  

Y: Çok şükür ki benim çevremdeki insanlar bunları ciddiye alıp yorum yapan insanlardan oluşmuyor… Türkiye’de komplo teorileri sevilen bir olay, Yahudiler düşman olarak komulandıralabilecek bir grup Türkiye’deki toplum için, o yüzden ciddiye almıyorum. Kendi çevremde alan da görmedim. 7 Ekim sonrası bunlar yapılıyor mu dersen bence özel bir artış olmadı, her zaman yapılıyordu.  

Atatürk’ü sevmeyenler, Atatürk’ün Yahudi asıllı olduğunu iddia eder, Erdoğan’ı sevmeyenler Erdoğan’ın Yahudi asıllı olduğunu iddia eder. Olumsuz bir şey varsa, ona hep Yahudi etiketi yapıştırılır Türkiye’de bu hep olan şeyler.  

Ama bunlar bence şu anda üzerinde en çok durulması gereken konular değil. Tabii ki antisemitizme kayıtsız kalınmamalı ve özellikle Türkiye gibi ülkelerde duyulan endişeyi de anlıyorum. Ancak her siyonist eleştiri de buraya çekilmemeli. Maalesef şu an çok büyük bir insani krizle karşıyayız. Düşündüğümüz, konuştuğumuz şey rehineler ve Gazze halkı olmalı. 

E: Son eklemek istediğin bir şey var mı? 

Y: Genel olarak insanlık namına kötü bir süreç yaşıyoruz, bunun özü bu. Bence buna bağlı kalmak, buna yoğunlaşmak gerekiyor. Olayı yaşayan insanların kimliğine takılmamak gerekiyor. Bu trajediden insanlığın nasıl çıkacağını düşünmemiz gerekiyor. Umarım daha güzel günler görürüz. 

7 Ekim ve Sonrasına Dair: Türkiyeli Yahudiler Anlatıyor” röportaj dizisinin diğer içeriklerine buradan ulaşabilirsiniz.

Avlaremoz’un resmi bir görüşü yoktur. Yayımlanan röportajlar, kişinin kendi görüşleridir. Çok sesli bir platform olma amacı taşıyan Avlaremoz’da, nefret söylemi içermedikçe, farklı düşünceler kendisine yer bulmaktadır.