Kaynak: Gerçek Gündem, Melike Çapan
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından ağır hasar alan ve yıkım kararı verilerek tescilli yapı olmadığı belirtilen Aziz Georgios Kilisesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı tepkilerin ardından harekete geçti. Bakanlık 659 yıllık kilise için tescil sürecini başlattı.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından 45 bini aşkın insan hayatını kaybetti.
Deprem, canlarımızı alırken geçmişimizi de yerle yeksan etti. Birçok tarihi yapı 7.6 ve 7.7 büyüklüğündeki depremle yıkıldı. O yapılardan biri de Hatay Altınözü ilçesinde Sarılar köyündeki Aziz Georgios Kilisesi oldu.
Kilise ilk depremlerde ciddi hasar aldı. Kilisenin kulesi tehlike arz ettiğinden Sarılar Vakfı tarafından kontrollü olarak yıkıldı. 659 yıllık kilise için hasar tespit çalışmalarına ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri geldi. Bakanlık yetkilileri kilise için yıkım kararı verdi, tescilli yapı olmadığı belirtildi.
Bugün tescilli olmadığı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetkisine giren ve yıkım kararı verilen kilisenin 2 yıl önce restorasyonun yapıldığı ortaya çıktı.
KÜLTÜR BAKANLIĞI GENEL MÜDÜR YARDIMCISI KİLİSENİN YERİNİ BİLMİYOR
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, yıkım kararının ardından tepkisini dile getirmesiyle sosyal medyadan kilisenin yıkılmamasına ilişkin tepkiler gelmeye başladı.
Polat, tarihi eserin yıkım kararının hemen kaldırılması gerektiğini söyleyerek “659 yıllık Hatay Aziz Georgios Kilisesi’ni tarihi eser statüsüne almayarak yıkım kararını kim vermişse acilen dursun. Bugüne kadar tescillenmemesi incelenmeli Daha 2 senelik restorasyona rağmen hasar alması yanlış restorasyondan Cinayet olur! yapı acilen tescillenmeli” demişti.
Bunun üzerine Polat’a yanıt Kültür ve Turizm Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı Birol İnceciksöz’den geldi. İnceciksöz, “Bahsettiğiniz yapı zaten tescilli, Bakanlığımızın ilgili tüm birimleri şu an sahada tespit çalışmaları gerçekleştiriyor. Milletçe birlik ve beraberlik içinde olduğumuz bu günlerde kamuoyunu yanlış yönlendiren paylaşımlarda bulunmanın kültürümüzde yeri olmadığını belirtmek isterim” diye yazdı.
Ancak İnceciksöz’ün bahsettiği yapının Aziz Nikola Kilisesi olduğu ortaya çıktı. Polat, “Keşke bilgisini verdiğiniz kilisenin hangi kilise olduğuna, bizim bahsettiğimizle bir alakası olmadığına baksaydınız. Altınözü Aziz Georgios Kilisesi diye İskenderun Aziz Nikola Kilisesi’nin bilgisini veriyorsunuz. Tescil fişini de göndereyim. Aralarında 79 km var” diye yanıt verdi.
KİLİSE İÇİN TESCİL ÇALIŞMALARI BAŞLADI
Gerçek Gündem’in edindiği bilgilere göre tepkilerin ardından Kültür Bakanlığı, soluğu tarihi kilisede aldı. Bugün incelemelerin yapıldığı kilisede bakanlık yetkililerinin kiliseyi tescilleme çalışmalarını başlattığı öğrenildi.
AZİZ GEORGİOS KİLİSESİ’NİN TARİHİ
Tarihçi Emre Can Dağlıoğlu, Türkiye’nin gündemindeki kilisenin tarihini Gerçek Gündem’e anlattı.
Dağlıoğlu, Sarılar’daki Aziz Georgios Kilisesi’nde bulunan en eski eşyanın bir tepsi olduğunu ve bu tepsinin kiliseye dair en eski kaydın yer aldığını söyledi. Tepsinin 1364 yılında kiliseye hediye edildiğini ifade eden Dağlıoğlu, “Kilisenin uzun tarihine dair bildiğimiz bir diğer bilgi ise 19’uncu yüzyılda 1872’deki depremden sonra bir restorasyon geçirmiş. Kilisenin kirişinde de 1881 tarihi vardır.” dedi.
KIBRIS MESELESİ’NİN ANTAKYALI ORTODOKSLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Hatay’ın 1939’da Türkiye’ye katılmasıyla Hristiyan nüfusun bir kısmının göç ettiğini ancak yine de Hatay’ın ciddi bir Hristiyan nüfusa sahip olduğunu anlatıyor:
“Hatay’ın biraz farklı bir hikayesi var. Ulus-devlet inşasında esasen tüm hızıyla sürdüğü dönemi kaçırmış bir şehir. 1939 sonraki süreçte ise görece daha sakin geçiriyor bu süreci. Ta ki 1950’lilerdeki Kıbrıs meselesinin yükselişine kadar. 1942’de hemen Varlık Vergisi ile tanışıyor toplum. 1955’i İstanbul ve İzmir’e nazaran hafif atlattığını söyleyebiliriz. 55’te İskenderun’daki kilisede dinamit patlıyor sadece. Onun dışında bir şiddet vakası yok. Ancak Kıbrıs meselesi ile ilgili bir tansiyon yükseldiğinde Antakya civarındaki Hristiyanların ciddi bir gerilim yaşadığını da anlatır zaten.”
Bu dönemlerde “Rum” kelimesinin sakıncalı hale gelmesinin Antakya’da da etkilerinin görüldüğünü söyleyen Dağlıoğlu Antakya Ortodoks cemaatinin kendilerini korumak için Antakya Türk Ortodoks cemaati olarak adlandırmaya başladıklarını söylüyor:
“Kendilerini korumak için Rum isminden uzaklaşmaya çalışıyorlar. Arapça konuştukları için Arap Ortodoks diyebilirlerdi kendilerine belki ama Suriye ile yaşanan sınır gerginliklerinden dolayı bu da pek mümkün değildi. Kendilerini en azından kamusal alanda Türk Ortodoks diye isimlendirmeye başladıkları örnekler var. Kilise kapısında her zaman Rum Ortodoks yazar ama bir beyanat verecekleri zaman ya da siyaseten kendilerini baskı altında hissettiklerinde imzayı Türk Ortodoks olarak atıyorlar. Antakya’nın dini lideri Huri Butros da bu örneği görebiliriz ya da İskenderunlular Kıbrıs ilgili bir protestoya Türk Ortodoksları diye bir pankartla katılıyorlar. Şaşırtıcı değil, aynı çabayı 1964’te Arnavut Rum Ortodokslarda da görüyoruz. Onlar da o tarih itibariyle bağımsız bir kilise olmak istediklerine dair bildiri yayınlıyorlar.”
KİLİSE NEDEN TESCİLLENMEDİ?
Dağlıoğlu, tarihi yapının tescillenmemesini ise şöyle değerlendirdi:
“Antakya bölgesinde tarihi eser tescili süreci 70’lerin sonunda başlıyor. Yine çok eski bir kilise olan İskenderun Kilisesi’nin tescil tarihi 1987. Dolayısıyla 1974’te başlayan ’36 Beyannamesi sürecinde Sarılar’ın gelen haberin ‘Rum Ortodoks vakıflarının tüm mallarına el koyuyorlar’ şeklinde olduğunu düşünüyorum. Köy içerisinde bu şekilde konuşuluyor. Bu dönemde kilisenin mülkünün kişiler üzerine yapmaya başlıyor, kilise vakfına değil. Kilise 2010’larda yeniden vakfın mülkiyetine dönüştü. Büyük ihtimalle bu tescil sürecini endişelerinden dolayı gerçekleştirmediler 90’lı yıllar boyunca. Bu sakınma halinin, kilisenin elden gideceği endişesinin bir sonucu. 2019’a geldiğinde vakıf restorasyon için Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne başvuruyor ve tescilli olmadığının farkına varıyorlar.”
Restorasyon sürecinden sonra vakıf, tescil için hazırlığa başlıyor. Ancak azınlık vakıfları seçimi araya giriyor bu kez. Seçimin bitmesini bekleyen toplum tescil hazırlıklarını yaparken bu kez deprem oldu. Aziz Georgios Kilisesi, depremden aldığı hasarla yıkıma mahkûm edildi. Tarihi kilisenin tescillenmesi içinse sosyal medyada tepki gösterilmesi gerekti.
Kaynak: Gerçek Gündem, Melike Çapan
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından ağır hasar alan ve yıkım kararı verilerek tescilli yapı olmadığı belirtilen Aziz Georgios Kilisesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı tepkilerin ardından harekete geçti. Bakanlık 659 yıllık kilise için tescil sürecini başlattı.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından 45 bini aşkın insan hayatını kaybetti.
Deprem, canlarımızı alırken geçmişimizi de yerle yeksan etti. Birçok tarihi yapı 7.6 ve 7.7 büyüklüğündeki depremle yıkıldı. O yapılardan biri de Hatay Altınözü ilçesinde Sarılar köyündeki Aziz Georgios Kilisesi oldu.
Kilise ilk depremlerde ciddi hasar aldı. Kilisenin kulesi tehlike arz ettiğinden Sarılar Vakfı tarafından kontrollü olarak yıkıldı. 659 yıllık kilise için hasar tespit çalışmalarına ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri geldi. Bakanlık yetkilileri kilise için yıkım kararı verdi, tescilli yapı olmadığı belirtildi.
Bugün tescilli olmadığı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetkisine giren ve yıkım kararı verilen kilisenin 2 yıl önce restorasyonun yapıldığı ortaya çıktı.
KÜLTÜR BAKANLIĞI GENEL MÜDÜR YARDIMCISI KİLİSENİN YERİNİ BİLMİYOR
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, yıkım kararının ardından tepkisini dile getirmesiyle sosyal medyadan kilisenin yıkılmamasına ilişkin tepkiler gelmeye başladı.
Polat, tarihi eserin yıkım kararının hemen kaldırılması gerektiğini söyleyerek “659 yıllık Hatay Aziz Georgios Kilisesi’ni tarihi eser statüsüne almayarak yıkım kararını kim vermişse acilen dursun. Bugüne kadar tescillenmemesi incelenmeli Daha 2 senelik restorasyona rağmen hasar alması yanlış restorasyondan Cinayet olur! yapı acilen tescillenmeli” demişti.
Bunun üzerine Polat’a yanıt Kültür ve Turizm Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı Birol İnceciksöz’den geldi. İnceciksöz, “Bahsettiğiniz yapı zaten tescilli, Bakanlığımızın ilgili tüm birimleri şu an sahada tespit çalışmaları gerçekleştiriyor. Milletçe birlik ve beraberlik içinde olduğumuz bu günlerde kamuoyunu yanlış yönlendiren paylaşımlarda bulunmanın kültürümüzde yeri olmadığını belirtmek isterim” diye yazdı.
Ancak İnceciksöz’ün bahsettiği yapının Aziz Nikola Kilisesi olduğu ortaya çıktı. Polat, “Keşke bilgisini verdiğiniz kilisenin hangi kilise olduğuna, bizim bahsettiğimizle bir alakası olmadığına baksaydınız. Altınözü Aziz Georgios Kilisesi diye İskenderun Aziz Nikola Kilisesi’nin bilgisini veriyorsunuz. Tescil fişini de göndereyim. Aralarında 79 km var” diye yanıt verdi.
KİLİSE İÇİN TESCİL ÇALIŞMALARI BAŞLADI
Gerçek Gündem’in edindiği bilgilere göre tepkilerin ardından Kültür Bakanlığı, soluğu tarihi kilisede aldı. Bugün incelemelerin yapıldığı kilisede bakanlık yetkililerinin kiliseyi tescilleme çalışmalarını başlattığı öğrenildi.
AZİZ GEORGİOS KİLİSESİ’NİN TARİHİ
Tarihçi Emre Can Dağlıoğlu, Türkiye’nin gündemindeki kilisenin tarihini Gerçek Gündem’e anlattı.
Dağlıoğlu, Sarılar’daki Aziz Georgios Kilisesi’nde bulunan en eski eşyanın bir tepsi olduğunu ve bu tepsinin kiliseye dair en eski kaydın yer aldığını söyledi. Tepsinin 1364 yılında kiliseye hediye edildiğini ifade eden Dağlıoğlu, “Kilisenin uzun tarihine dair bildiğimiz bir diğer bilgi ise 19’uncu yüzyılda 1872’deki depremden sonra bir restorasyon geçirmiş. Kilisenin kirişinde de 1881 tarihi vardır.” dedi.
KIBRIS MESELESİ’NİN ANTAKYALI ORTODOKSLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Hatay’ın 1939’da Türkiye’ye katılmasıyla Hristiyan nüfusun bir kısmının göç ettiğini ancak yine de Hatay’ın ciddi bir Hristiyan nüfusa sahip olduğunu anlatıyor:
“Hatay’ın biraz farklı bir hikayesi var. Ulus-devlet inşasında esasen tüm hızıyla sürdüğü dönemi kaçırmış bir şehir. 1939 sonraki süreçte ise görece daha sakin geçiriyor bu süreci. Ta ki 1950’lilerdeki Kıbrıs meselesinin yükselişine kadar. 1942’de hemen Varlık Vergisi ile tanışıyor toplum. 1955’i İstanbul ve İzmir’e nazaran hafif atlattığını söyleyebiliriz. 55’te İskenderun’daki kilisede dinamit patlıyor sadece. Onun dışında bir şiddet vakası yok. Ancak Kıbrıs meselesi ile ilgili bir tansiyon yükseldiğinde Antakya civarındaki Hristiyanların ciddi bir gerilim yaşadığını da anlatır zaten.”
Bu dönemlerde “Rum” kelimesinin sakıncalı hale gelmesinin Antakya’da da etkilerinin görüldüğünü söyleyen Dağlıoğlu Antakya Ortodoks cemaatinin kendilerini korumak için Antakya Türk Ortodoks cemaati olarak adlandırmaya başladıklarını söylüyor:
“Kendilerini korumak için Rum isminden uzaklaşmaya çalışıyorlar. Arapça konuştukları için Arap Ortodoks diyebilirlerdi kendilerine belki ama Suriye ile yaşanan sınır gerginliklerinden dolayı bu da pek mümkün değildi. Kendilerini en azından kamusal alanda Türk Ortodoks diye isimlendirmeye başladıkları örnekler var. Kilise kapısında her zaman Rum Ortodoks yazar ama bir beyanat verecekleri zaman ya da siyaseten kendilerini baskı altında hissettiklerinde imzayı Türk Ortodoks olarak atıyorlar. Antakya’nın dini lideri Huri Butros da bu örneği görebiliriz ya da İskenderunlular Kıbrıs ilgili bir protestoya Türk Ortodoksları diye bir pankartla katılıyorlar. Şaşırtıcı değil, aynı çabayı 1964’te Arnavut Rum Ortodokslarda da görüyoruz. Onlar da o tarih itibariyle bağımsız bir kilise olmak istediklerine dair bildiri yayınlıyorlar.”
KİLİSE NEDEN TESCİLLENMEDİ?
Dağlıoğlu, tarihi yapının tescillenmemesini ise şöyle değerlendirdi:
“Antakya bölgesinde tarihi eser tescili süreci 70’lerin sonunda başlıyor. Yine çok eski bir kilise olan İskenderun Kilisesi’nin tescil tarihi 1987. Dolayısıyla 1974’te başlayan ’36 Beyannamesi sürecinde Sarılar’ın gelen haberin ‘Rum Ortodoks vakıflarının tüm mallarına el koyuyorlar’ şeklinde olduğunu düşünüyorum. Köy içerisinde bu şekilde konuşuluyor. Bu dönemde kilisenin mülkünün kişiler üzerine yapmaya başlıyor, kilise vakfına değil. Kilise 2010’larda yeniden vakfın mülkiyetine dönüştü. Büyük ihtimalle bu tescil sürecini endişelerinden dolayı gerçekleştirmediler 90’lı yıllar boyunca. Bu sakınma halinin, kilisenin elden gideceği endişesinin bir sonucu. 2019’a geldiğinde vakıf restorasyon için Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne başvuruyor ve tescilli olmadığının farkına varıyorlar.”
Restorasyon sürecinden sonra vakıf, tescil için hazırlığa başlıyor. Ancak azınlık vakıfları seçimi araya giriyor bu kez. Seçimin bitmesini bekleyen toplum tescil hazırlıklarını yaparken bu kez deprem oldu. Aziz Georgios Kilisesi, depremden aldığı hasarla yıkıma mahkûm edildi. Tarihi kilisenin tescillenmesi içinse sosyal medyada tepki gösterilmesi gerekti.
Paylaş: