Haberler

Antakya’nın Son Yahudisi

Yazarın haftalık köşesi, geçtiğimiz haftalarda meydana gelen, diaspora Yahudi tarihindeki dramatik bir anı anlatıyor.

Kaynak: Israel National News, Sivan Rahav-Meir, Çeviri: Tuğba Yavuz

Bu fotoğrafa bakın. Antakya’nın son Yahudisi tefilin takıyor. Kadim bir Yahudi topluluğunun varlığı geçtiğimiz hafta son buldu ve Gilad Nir, bunu anlatmak için oradaydı. Suriye sınırındaki Antakya kentindeki Yahudi cemaatinin liderleri Şaul ve Fortuna Cenudioğlu’nun evine ilk gelen Nir oldu.

Nir bana “Harabeye dönmüş bir şehre geldim.” dedi. “Şaul’un kardeşi Ezra ile oğlu Mordehay’ı evin yanında çaresiz ve gözyaşları içinde dururken gördüm. Ezra hayatta kaldığına inanamıyordu. Sabah 4.15’te deprem olduğunda, o ve eşi evlerinden hiçbir şey alamadan kaçmayı başardılar. Her şey enkazın altına gömülmüştü ve onlar hayatta kaldılar. Yahudi halkı adına onlar için elimizden gelen her şeyi yapacağımıza dair onlara söz verdim.”

Nir, diğer yerel sakinlerle birlikte eline bir çapa aldı ve kazmaya başladı. “Fakat yerel Türk halkı hiçbir yaşam belirtisi görmedi, bu yüzden yollarına devam ettiler. Onları defnedebilmek için, Yahudi motivasyonuna ihtiyacımız vardı.”

Ardından Meksikalı Yahudi Acil Kurtarma Birimi CADENA’nın genç üyeleri, Harel sigorta şirketi ve ZAKA Arama Kurtarma’nın temsilcileri ve tabii ki İç Cephe Komutanlığı askerleri geldi. Arama 36 saat sonra sona erdi.

Nir şöyle hatırlıyor: “Çok fazla kararlılık ve aynı zamanda çokça şans gerekiyor: Benim “siyata de-shmaya” dediğim şey, yani ilahi yardım. Ne de olsa, 300 arama çukuru kazabiliriz ve hiçbir şey bulamayabiliriz. Tahminimiz, yatakta olduklarıydı ve Tuna Cenudioğlu’nun naaşı burada bulundu. Eşi ise koridordaydı. Bulunduktan sonra, ölüler için dualar okuduk. Çok dokunaklı, tüyler ürperticiydi. Akrabaları, ‘Yahudiler buralara kadar bizim için geldi’ dediler.”

Şaul ve Fortuna Cenudioğlu, defnedilmek üzere İstanbul’a götürüldü ve onlarla birlikte tarihin bir parçası da toprağa verildi. Nir şöyle devam ediyor: “Kızları İsrail’de, oğulları İstanbul’da yaşıyor. Şaul’un kardeşi Ezra, tören bittiğinde bize şöyle dedi: ‘İşte bu kadar. Antakya’daki son Yahudi benim ve gidiyorum. Topluluk son buldu. Kimse buraya geri dönmeyecek. MÖ 300’den bugüne kadar buradaydık ama şimdi bitti.’ Sonra Ezra sokakta tefilin taktı ve ‘Burada en son tefilin takan benim.’ dedi. O anın önemini hepimiz biliyorduk.”

Antakya, Talmud’da antik adı Antioch ile, Haham Akiva da dahil olmak üzere Yahudi bilgeler tarafından ziyaret edilmiş bir şehir olarak anılır. Talmud’un birçok bölümünde, büyük ve önemli bir şehri tasvir etmek için “Antioch/Antakya gibi” ifadesi bile kullanılır.

Antik dünyanın önemli bir şehri olan Antakya, İskenderiye ve Roma gibi diğer ünlü şehirlerin yanında sıralanmıştır. Şehrin Yahudi cemaati Roma, Bizans ve Haçlı dönemlerinde işgaller, savaşlar ve kuşatmalara direnerek burada yaşamıştır. Kıdemli sakinler, Suriye yakınlarındaki Halep kentindeki büyük Yahudi cemaatine yaptıkları ziyaretleri hatırlıyor.

Antakya bugüne değin önde gelen Yahudi sembolleriyle doludur ve Davut Yıldızı burada sıklıkla görülebilir. Yirminci yüzyılın başlarında şehir hâlâ Suriye, Irak ve İran’dan Yahudilerin göç ettiği canlı bir topluluğa sahipti. Birçoğu on yıllar içinde İsrail’e yerleşirken diğerleri İstanbul’a gitti. Son yıllara kadar şehirde en genci bir süredir emekli olan sadece 14 Yahudi kalmıştı.

Minyan’ları olmadığında bile (Ortodoks Yahudi dua ayinleri için gerekli olan on kişilik çoğunluk), dualar için tarihi değeri olan Tevrat parşömenlerinin bulunduğu eski sinagoga gelmeye devam ettiler. Depremden kurtulan Tevrat parşömen tomarları tahliye edildi. Yirmi üç yüz yıllık dua sona erdi. Gilad bana “Üzücü ama aynı zamanda tarihin yönü de bu.” dedi. “Bir diaspora topluluğunun yok edildiğini kendi gözlerimle gördüm.”

Fotoğraf: Ezra Cenudioğlu depremin ardından Antakya’da tefilin ile. Fotoğraf: Gilad Nir