Yaklaşık üç sene önce pandemi ile başlayan ev karantinaları ve sinema, tiyatro gibi aktivitelere gelen engeller nihayet kısa bir süre önce sona erdi ve bizler de yavaş yavaş sosyal yaşantılarımıza geri döndük.
Geçtiğimiz cumartesi gecesi Göztepe Kültür Derneği’nin hazırladığı Galata 42 adlı oyununu izlemeye gittik. Derneğin tiyatro gönüllüleri her zamanki heyecanları ve amatör ruhları ile gayet profesyonel bir oyun çıkarmayı başarmışlar.
Galata 42, 1942 yılında çıkarılan ve pratikte neredeyse sadece gayrimüslimlere uygulanan Varlık Vergisi‘ni ele alıyor. Varlık Vergisi, orantısız, keyfi ve adaletsiz vergilerin tahakkuk ettirerek ve bu vergi borçlarının 15 gün gibi kısa bir süre içerisinde ödemelerini talep ederek özellikle Yahudi toplumunun servetinin erimesine sebebiyet vermişti.
Bugün bile konuşmaktan pek çok kimsenin sakındığı tarihimizdeki bu acı olayı, Galata 42 ekibi gayet sürükleyici, anlaşılır, yer yer yüksek müzikalitesi ile eğlenceli, yine çocuk ve genç oyuncuların yüksek enerjisi ile insanı umutlandıran ama çokça da düşündüren ve gözyaşlarına boğan, müthiş bir performans ile sahneledi.
Varlık Vergisini ödeyemeyenlerin Aşkale’ye gönderilmeleri, gönderilenlerin bir kısmının orada öldüğü, Aşkale’den dönenlerin ise artık bambaşka birer insana dönüştüklerini çocukların ağzından işitmek de seyircileri oldukça etkiledi.
Oyunda aynı zamanda 1934 yılındaki Trakya Olayları’na da değinildi. Trakya bölgesindeki Yahudilere ait dükkan ve evlerin yağmalanması, kadınların tecavüze uğraması ve bunların sonucunda 15.000 Yahudi’nin bulundukları şehirleri apar topar terk edişleri de çok trajik bir şekilde anlatıldı. Bu olayların sonucu kaybedilenin sadece servet değil, insanların yaşama sevinci olduğu gözler önüne serildi.
Aslen tarihimizdeki bu iki acı olay anlatılırken, satır aralarındaki repliklerde Yahudilerin nasıl kimliklerini saklamak için zaman zaman isimlerini farklı söylediklerine, Müslüman halkın büyük bir kısmının da takdir ettikleri kişilerin Yahudi olduklarını veya severek gittikleri mekanların Yahudilere ait olduklarını öğrenince nasıl da antisemitleştiklerine tanık olduk.
Finalde oyunun yazarı Aksel Bonfil yaptığı kısacık konuşmada bu konuları gelecek nesillere aktarabilmek için konuşmak gerektiğini, hatta çok daha yüksek sesle konuşmak gerektiğini vurguladı.
Ben de GKD oyuncu ve yöneticilerini, böylesine hassas bir konuya değindikleri ve bu kadar güzel bir performansla sergiledikleri için yürekten tebrik ediyorum.
Son söz: Kayadez bitti, Avlaremoz!!!
Yaklaşık üç sene önce pandemi ile başlayan ev karantinaları ve sinema, tiyatro gibi aktivitelere gelen engeller nihayet kısa bir süre önce sona erdi ve bizler de yavaş yavaş sosyal yaşantılarımıza geri döndük.
Geçtiğimiz cumartesi gecesi Göztepe Kültür Derneği’nin hazırladığı Galata 42 adlı oyununu izlemeye gittik. Derneğin tiyatro gönüllüleri her zamanki heyecanları ve amatör ruhları ile gayet profesyonel bir oyun çıkarmayı başarmışlar.
Galata 42, 1942 yılında çıkarılan ve pratikte neredeyse sadece gayrimüslimlere uygulanan Varlık Vergisi‘ni ele alıyor. Varlık Vergisi, orantısız, keyfi ve adaletsiz vergilerin tahakkuk ettirerek ve bu vergi borçlarının 15 gün gibi kısa bir süre içerisinde ödemelerini talep ederek özellikle Yahudi toplumunun servetinin erimesine sebebiyet vermişti.
Bugün bile konuşmaktan pek çok kimsenin sakındığı tarihimizdeki bu acı olayı, Galata 42 ekibi gayet sürükleyici, anlaşılır, yer yer yüksek müzikalitesi ile eğlenceli, yine çocuk ve genç oyuncuların yüksek enerjisi ile insanı umutlandıran ama çokça da düşündüren ve gözyaşlarına boğan, müthiş bir performans ile sahneledi.
Varlık Vergisini ödeyemeyenlerin Aşkale’ye gönderilmeleri, gönderilenlerin bir kısmının orada öldüğü, Aşkale’den dönenlerin ise artık bambaşka birer insana dönüştüklerini çocukların ağzından işitmek de seyircileri oldukça etkiledi.
Oyunda aynı zamanda 1934 yılındaki Trakya Olayları’na da değinildi. Trakya bölgesindeki Yahudilere ait dükkan ve evlerin yağmalanması, kadınların tecavüze uğraması ve bunların sonucunda 15.000 Yahudi’nin bulundukları şehirleri apar topar terk edişleri de çok trajik bir şekilde anlatıldı. Bu olayların sonucu kaybedilenin sadece servet değil, insanların yaşama sevinci olduğu gözler önüne serildi.
Aslen tarihimizdeki bu iki acı olay anlatılırken, satır aralarındaki repliklerde Yahudilerin nasıl kimliklerini saklamak için zaman zaman isimlerini farklı söylediklerine, Müslüman halkın büyük bir kısmının da takdir ettikleri kişilerin Yahudi olduklarını veya severek gittikleri mekanların Yahudilere ait olduklarını öğrenince nasıl da antisemitleştiklerine tanık olduk.
Finalde oyunun yazarı Aksel Bonfil yaptığı kısacık konuşmada bu konuları gelecek nesillere aktarabilmek için konuşmak gerektiğini, hatta çok daha yüksek sesle konuşmak gerektiğini vurguladı.
Ben de GKD oyuncu ve yöneticilerini, böylesine hassas bir konuya değindikleri ve bu kadar güzel bir performansla sergiledikleri için yürekten tebrik ediyorum.
Son söz: Kayadez bitti, Avlaremoz!!!
Paylaş: