Röportajlar

İran Kürdistanı’ndan Jermayi: Bizi hem Kürt hem de Yahudi olmaktan çıkarmak için didinen bir asimilasyon sistemi bu

İran Kürdistanı’nda (Rojhelat) büyüyen bir Yahudi olan Gordyaen Benyamin Jermayi ile bu bölgede ve İslam rejimi altında Yahudi olmayı konuştuk. 

Nesi Altaras: Öncelikle seni biraz tanıyalım. İran’da, Rojhelat Kürdistan’da Yahudi olma deneyimini senden dinleyelim.

Gordyaen Benyamin Jermayi: Ben sınırın öte tarafındanım, Urmiyeliyim. Kendimi Kürt olarak tanımlıyorum. Ben kendimi böyle görüyorum. Herkes böyle düşünmüyor, kendilerini farklı tanımlıyorlar. Ben kendimi böyle [Kürt olarak] tanımlamaktan memnunum. Birkaç yıl öncesine kadar bir kimlik krizi içindeydim – İranlı, Kürt, Yahudi olmak arasında sıkışmıştım.

Birçok kişi kim olduklarıyla ilgili tartışmalar içinde. Hatırlamamız gereken bağlam içinde yaşadığımız beyin yıkama sistemi. [İran’daki] bu sistem bizim akıl sağlığımıza şiddetli asimilasyon ile zarar verdi. Bizi hem Kürt hem de Yahudi olmaktan çıkarmak için didinen bir asimilasyon sistemi bu.  

Şimdi kendimi Kürt olarak tanımlıyorum ve bu kimlikte güvenli hissediyorum. Kuzenlerim ve Ermeni arkadaşlarım kendilerini Fars/Acem olarak görebilirler ve bunun sebebi içinde büyüdüğümüz sistem. Bu karmaşayı yaratan ırkçı, ayrımcı bir sistem.

Van ve Hakkari’ye bağlı kasabalarda ve köylerde, özellikle Başkale (Elbak), Çermik ve Yüksekova’da (Gawar/Gever) Yahudi toplumları yüzyıllarca yaşadı. Bu toplumlar genellikle sınırın İran tarafında, Urmiye çevresindeki kent ve kasabalarla iletişim halindeydi. Bu bölgede – Van Gölü ile Urmiye Gölü arasındaki alanda – en büyük Yahudi nüfus merkezlerinden biri Urmiye’ydi. Bu şehirde Yahudi yaşamı senin hayatında nasıldı? 

Urmiye’de 5 sinagog vardı ve tamamı yok edildi. Dördü önceki [Şah dönemindeki] rejimde yıkıldı. Urmiye Büyük Sinagogu 1907 yılında Doktor Mir Abdullah Hakim ve eşi Merel tarafından yaptırılmıştı. Bu sinagog da 30 yıldır kapalı. Ben hiç göremedim. Bugün sinagog bir yıkıntı halinde ve içindeki her şey çalındı.

İran’da devlet herkesin dinini biliyor ve dini kimliği kayıt altına alıyor. Dışarıda Müslüman olduğumuzu söylerdik, anne babam bize sorunsuz yaşamak için bunun gerekli olduğunu söyledi. Yani Müslüman olarak görünmek zorundaydık.

İçinde yaşadığımız sistem antisemit. Okulda öğretmenler Yahudilerin cadı olduklarını, Müslüman kanı içtiklerini söylerdi. Bugün bile bu tecrübeler eğitime olan yaklaşımımı şekillendiriyor, notlarımı etkiledi, vs.

Ama Urmiye çok-kültürlü bir yer: Sünni Müslümanlar, Ermeniler, Süryaniler ve birkaç Yahudi. Anlayacağın İran’da Fars olmayanların ve gayrimüslimlerin durumu baskı altında. Bu şartlar bence üçüncü sınıf vatandaşlığa eşdeğer.

Urmiye’de gayrimüslim toplumlardan bir sürü insan olmasına rağmen okulda bize zorla Kuran ezberletildi, Hz. Ali ve Hz. Muhammed sözleri ezberletildi. Okulda dua etmeye zorlandık. Bunları çocuklara yaptırıyorlardı. Okul bizi İmamzadelerin türbelerine götürürdü ve orada dua ettirirdi. Kürtlerin çoğunluğu Sünni ve Sünni Müslümanları da Şii hukuku ve geleneklerini öğrenmeye zorladılar. Ben zaten hiç dindar değilim, ama ailemin geri kalanına bakınca kendi dinlerini [Yahudiliği] öğrenmeye ve uygulamaya hiç olanakları olmadığını görüyorum.

Aynı zamanda bu asimilasyoncu sistem bize Kürt olmamazı baskıyla öğretti. 13 yaşına kadar Kürt Yahudi olmaktan nefret ederdim ve Farsçamı kuvvetlendirmek için durmadan çalışırdım. Amacım aksansız ve nereli olduğum anlaşılmayacak bir seviyede Farsça konuşmaktı. Bu hikaye bana özel bir durum değil tabii.

Urmiye’deki Kalimyan Sinagogu

Dil konusunu açman ilginç. Sınırın Türkiye tarafında, Van-Hakkari Yahudilerinin birinci dili Lişan Didan’dı (Kuzey Yahudi Neo-Aramicesi). Bu dil İran tarafında da konuşuluyordu tabii. Senin hayatın bu dil var mıydı? Etrafında Lişan veya başka bir Yahudi dili konuşanlar var mıydı?

Biz Lişana konuşmuyoruz ama dedemlerin geldiği köyün adı Didan. Bugün o köyde hiç Yahudi yok ama hala birkaç Süryani var.

Bu bölgede Yahudiler tarihsel olarak çok hareketliler. Bazı Yahudi gruplar göçebe veya yarı-göçebe yaşıyordu, ki tüm dünyada Yahudiler arasında nadir bir yaşam tarzı bu. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında başlayan şiddetle Yahudi nüfusunda ciddi bir kırılma oldu. Sonrasında Kürtlere her yönden saldırılar, İran-Irak Savaşı, İslam devrimi gibi dönemlerde bu alanda şiddet dalga dalga devam etti. Bu arka plan esnasında senin ailenin yolculuğu ne oldu?

Bu yakın tarihe dair dedem benim için zengin bir kaynak. Bölgede çok gezdi. Ondan öğrendiğime göre biz de yüz sene kadar önce sınırın Türkiye tarafından gelmişiz. Ailem Urmiye’ye savaştan kaçıp gelmiş. Dedemden dinlediğim ailemin Pishtqesre – Kürtçe’de kale demek – adlı bir köyden geldiği. Onun ailesi ilk Rajan diye bir köye ulaşmış ve oradan hep hareket halinde olmuşlar. Daha sonra adını zikrettiğim Urmiye yakınındaki Didan köyüne yerleşmişler.

Aynı dönemde Osmanlı’dan kaçan Süryaniler de Doğu Kürdistan’a, Senendej’e gelmişler. Urmiye’de büyük bir cemaat kurdular. Ben büyürken Urmiye’de komşuların ve okul arkadaşlarım arasında bu Keldani/Süryani toplumundan ve Ermeni toplumundan birçok kişi vardı.

Anlattığın Osmanlı-İran sınır bölgesinde yaşayan Lişana konuşan Yahudilerin 20. yüzyılın başındaki hikayesinin belirgin bir parçası. Van-Hakkari Yahudileri savaştan kaçıp zaten akraba ilişkilerinin olduğu Urmiye yöresine gidiyorlar. Ancak şiddet o yöne doğru yayıldıkça oradan Filistin’e veya Tiflis’e gidenler oluyor. Bu toplumun bir başka kısmı ise (belki de zorunlu göç ile) batıya, Adana’ya gidiyor. Bir başka kısım Müslüman Kürt ağaların liderliğinde savaş boyunca dağlarda saklanıyor veya güneye, Irak’a doğru gidiyor. Dedenlerden sonraki nesilde nasıl bir göç yolu var?

Annemin ailesinin yaşadığı köy İran-Irak savaşı sırasında bombalanıyor. Annem o sırada ilkokula başlıyordu. Aniden başka bir köye kaçmaları gerekti, ardında da bir mülteci kampına. Bu nedenle annem hiç okula gidemedi. Babamla evlendiğinde hiç okula gitmemişti. Okuma yazmayı evlendikten sonra, yetişkin okulunda öğrendi. 

Bugün Rojhelat’ta Yahudilerin yaşamı nasıl?

Çok az sayıda insan kaldı [Urmiye’de]. Belki Kırmanşah’ta veya Tahran’da daha fazla Kürt Yahudi vardır. Benim ailemin büyük kısmı İran’dan ayrıldı. Kürt Yahudileri genelde 1950’lerde ve ardından İslam devrimini takip eden dönemde ülkeyi terk etti. Dediğim gibi sinagog yok ve işleyen bir Yahudi cemaatinden bahsedemeyiz.