Elias Canetti Bulgaristan’ın Rusçuk kentinde, Sefarad bir ailede doğmuş, Ladino konuşarak büyümüştü. Baba tarafı Edirneli olan Canetti, genç yaşta ailesiyle birlikte Viyana’ya yerleşmiş ve Almanca’da ustalaşmıştı. Ona Nobel Edebiyat ödülünü kazandıran eserleri de Almanca’da vermişti.
Bu eserlerden Ölüm Can Düşmanım (orijinali: Das Buch gegen den Tod) Ahmet Arpad’ın çevirisiyle Sel Yayıncılık’tan çıktı.
Kitabın Tanıtım Metni
Nobel Ödüllü Elias Canetti’nin yaşadığı ağır bir ruhsal sarsıntı neticesinde doğan Ölüm Can Düşmanım, dünyayı değiştirmeyi amaçlayan güçlü bir istenç, bir yaşam projesidir.
Canilerde, diktatörlerde, efsanelerde, dünya tarihine damga vurmuş kesitlerde, edebiyat ve filozofların görüş alışverişlerinde, kişisel deneyimlerde, anılarda, kalbi halihazırda atmayı sürdürenlerde ve yaşamın absürtlüğünde anlam bulan ölümün anatomisini çıkaran Canetti, ölüme dair insani bir korkunun aksine meşum bir nefretten beslenir ve ona karşı, canlıları bu dünyadan koparan yegâne katilmişçesine Don Kişotvari bir savaş verir. İsyanı ise elbette Tanrı’yadır.
Canetti’nin II. Dünya Savaşı’nın çetin ve amansız günlerinde başladığı, 50 yılı aşkın bir süre boyunca da hakkında yazmaktan geri durmadığı bu kışkırtıcı “anti-ölüm abidesi”, terk-i diyar eylemişlere bir saygı duruşu, nefes alıp vermeyi sürdüren bizler içinse direnç kaynağı niteliği taşıyor…
Kitaptan bir okuma parçasına buradan ulaşabilirsiniz.
Elias Canetti Bulgaristan’ın Rusçuk kentinde, Sefarad bir ailede doğmuş, Ladino konuşarak büyümüştü. Baba tarafı Edirneli olan Canetti, genç yaşta ailesiyle birlikte Viyana’ya yerleşmiş ve Almanca’da ustalaşmıştı. Ona Nobel Edebiyat ödülünü kazandıran eserleri de Almanca’da vermişti.
Bu eserlerden Ölüm Can Düşmanım (orijinali: Das Buch gegen den Tod) Ahmet Arpad’ın çevirisiyle Sel Yayıncılık’tan çıktı.
Kitabın Tanıtım Metni
Nobel Ödüllü Elias Canetti’nin yaşadığı ağır bir ruhsal sarsıntı neticesinde doğan Ölüm Can Düşmanım, dünyayı değiştirmeyi amaçlayan güçlü bir istenç, bir yaşam projesidir.
Canilerde, diktatörlerde, efsanelerde, dünya tarihine damga vurmuş kesitlerde, edebiyat ve filozofların görüş alışverişlerinde, kişisel deneyimlerde, anılarda, kalbi halihazırda atmayı sürdürenlerde ve yaşamın absürtlüğünde anlam bulan ölümün anatomisini çıkaran Canetti, ölüme dair insani bir korkunun aksine meşum bir nefretten beslenir ve ona karşı, canlıları bu dünyadan koparan yegâne katilmişçesine Don Kişotvari bir savaş verir. İsyanı ise elbette Tanrı’yadır.
Canetti’nin II. Dünya Savaşı’nın çetin ve amansız günlerinde başladığı, 50 yılı aşkın bir süre boyunca da hakkında yazmaktan geri durmadığı bu kışkırtıcı “anti-ölüm abidesi”, terk-i diyar eylemişlere bir saygı duruşu, nefes alıp vermeyi sürdüren bizler içinse direnç kaynağı niteliği taşıyor…
Kitaptan bir okuma parçasına buradan ulaşabilirsiniz.
Paylaş: