Gazeteci İasonas Nevris’in Selanikli Yahudi Antolojist Leon Nar ile röportajı
Sefarad şarkıları hakkındaki iki kitap Leon Nar ile röportaj yapmama bahane oldu. Koleksiyoncu Alberto Nas’ın derlediği Nikos Ordulidis’in önsözünü yazdığı üç dilli tekrar basım olan “Hatırlıyorum” ve Stavros Kseharkos ile rahmetli Yorgos İannos’un giriş cümlelerine yer veren “Şarkılarımız” kitapları. İanos yayınlarından çıkmış her iki kitap da 20. yüzyılda zulüm görmüş Selanik Yahudilerinin zengin müzik mirasını yaşadıkları sürgünlerin tesirini es geçmeden bizlere tanıtıyor. Leon Nar- Alberto Nar’ın oğlu- 1974 yılında Selanik’te doğmuştur. Aristoteles Ünüversitesi’nde Klasik Filoloji okumuş ve 2007 yılında Modern Yunan dili bölümünden doktora derecesini almıştır.
Leon Bey bugün Selanik’te hala Sefarad şarkılarının/kültürünün esintisini görüyor musunuz?
Selanik Yahudilerinin anadili olan Judeo-Espanyol sadece basit bir iletişim aracı değil, Sefarad kültürünün özünü, kolektif ruhunu, tarihini ifade biçimidir. Selanik’te Ladino’ya dair materyal toplayanlar ve bu konularda yapılan yayınlar çoğalmakta. Üstelik çeşitli kurumlar Ladino dil kursları da açıyor. Bu gelişmeler gençlerin ilgisini çekiyor ve Selanik’in Judeo-Espanyol kültürü ile yeniden tanımlanmasında rol oynuyor. 80’lerin ortasında başlayan ilk kez bütünsel bir yaklaşımla ele alınan bu çabalar durmamalı. Sefarad kültürünün kolektif hafızasını görünür kılarak, yaşayan ve benzersizliğini fark ettiren bir dil olarak Ladino’nun varlık göstermesi sağlanmalı. Sefarad müziğini ise sanatsal, tarihi ve folklorik değerinin yanı sıra Selanik Yahudi toplumunun Nazi işgaliyle birlikte korkunç bir şekilde imha edilmesinin ve şehrin mozağinin bozulmasının sonuçları ile değerlendirmek zorunluluktur.
Başka ülkelerde yine sizin gibi Sefarad şarkılarını derleyenlerle bağlantılar kuruyor musunuz?
Evet. Sefarad müziğiyle ilgili gelişmeleri oldukça ilgiyle takip ediyorum.
“Hatırlıyorum” antolojisindeki şarkı sözlerinin rebetikolara benzediğini fark ettim, bu şarkıları yazan ve söyleyen sanatçılardan bahseder misiniz?
Özellikle Sefarad kültürü ve rebetiko arasındaki ilişki için şunu söyleyebiliriz; şarkılarda sıradan insanların bulunması, toplumsal bilinç ve ortaklık vardır. Selanikliler her zaman rebetikoya aşinaydı. Bir mülteci kenti olmasıyla, limanıyla, daimi fakirliğiyle şehir sakinlerinin keyfini de sefaletini de çok iyi biliyordu Selanik. Tüm bunlar değerli kılıyordu şehri ve hala da öyle. 1934’ten itibaren en meşhur rebetler Selanikten geçmeye başlamıştı. 2 yıl sonra 1936’da şehir tamamen rebetikonun merkezi haline geldi, kentin güvenlikten sorumlu komiseri Nikolaos Moushountis’in de etkisiyle. Bütün bu iç içelik sayesinde belki de rebetiko Sefarad müzik geleneği tarafından hızlı bir şekilde içselleştirildi. Selanikte iki savaş arası dönemde ünlü rebetikoların Ladino versiyonları yapılıyordu:
Panayotis Tundas’ın “Prenses istiyorum” şarkısı “Decidi de me Kazar” yani “Evlenmeye Karar Verdim” olmuştu. Roza Eskenazi’nin “Benim Tatlı Kanaryam” şarkısını Joe Elias “Kanaraki” Jak Mages ise “Ven Kanario” olarak söylüyordu. Markos Vamvakaris’in “Nişanlandım Küçük Yaşta ” şarkısını “Los ocho dias de hupa” Düğünden Sonraki Sekiz Gün ismiyle dinleyebilirdiniz. Yine Vamvakaris’in “Faliro’da Yıkandığında” şarkısı Ladino’da “A los banjikos de la mar” yani “Denizden Banyo” olmuştur. “Giydiğin Yelek” isimli şarkının da Ladino versiyonlarını 1932 ve sonrasında bulabilirsiniz. Aynı şey “Mısırlou” ve “Nerede bulayım sana benzeyen kadını” şarkıları için de geçerlidir. Bir de “Sarışın Yahudi Kız” şarkısını da ekleyelim. “Nos seas capritsioza” (Tuhaf olma) ismiyle karşımıza çıkıyor ama bir farkla burada Yunan versiyonundakinin aksine aşık olunan güzel sarışın değil esmerdir.
Peki Selanik müziği ilhamını nereden alır? Orijinaller midir?
Ortodoks Hıristiyanların Yahudilerle birarada yaşaması halk bestecilerine ilham vermiştir ve bu nedenle Yunan halk şarkılarında Yahudi kahramanlara rastlayabilirsiniz. Örneğin “Bohoris”.
Bohor İbranicede ilk evlat, büyük oğul demektir. Hem Yunan hem Sefarad müziğinde geçen yüzyılın geleneksel melodilerinin eşliğinde liman kabadayılarının dolandırmaya çalıştığı temiz kalpli Yahudi Bohoris’in hikayesini dinleyebiliriz. Ayrıca derinden sarsan bazı tanıklıklar da var şöyle ki Auschwitz’de Selanikli Yahudilerin -Sefarad ilahileri ve dönemin içli Yunan ezgileri dışında – yaşadıkları trajediyi uyarladıkları Tsopanakos gibi şarkılar da mevcuttur.
“Yahudi bir kız idim
Sarı yıldız giydim
Bastırdı çanlar bizi
Ve götürüldük Polonya’ya.”
Vasilis Tsitsanis’in “Selanik’in Araları” şarkısı da şöyle bir versiyona dönüşür:
“Benim tatlı Selanik’im
Yüce vatanım
Ah ne zaman gelecek
Birlikte yaşayalım?”
Bunların yanı sıra, pek çok Ladino şarkı yazılmıştır hem gündelik hayatı konu edinen hem de Selanik’in kent tarihine izler bırakmış sarsıcı olayları anlatan. Örneğin; La kantiga del fuego yani “Yangının Şarkısı” Selanik yangınlarını anlatır. Özellikle 1917 yangınında şehrin Yahudi cemaati çok ağır bir bedel ödemiş, cemaatin üçte biri evsiz kalmıştır. Ve hocam Ksenofondas Kokolis’e göre “Çok Renkli Selanik” şarkısı Primavera en Salonico adıyla Splendid Palas otelinin altındaki kahvenin sahibi Avraam Mazlum’a ithaf edilen bir başyapıttır.
Babanız kaset kullanarak otantik şarkıların kaydını almış, o döneme ait bir diskografi var mı elinizde?
Ses kasetleri Yahudi müziği ve şarkılarıyla doldurulmuş. Çoğu ise geleneksel Sefarad müziğinin geniş ve çeşitli örnekleriyle dolu. Birkaç tane dini müzik örneği de mevcut. Babam hem amatör hem de ticari kayıtlar yapmıştı. Tüm kayıtlar çok değerli tabii ki, Holokost deneyimlerini içeren kayıtlar da. Ticari kayıtlar genellikle çoğu tanınmış Sefarad şarkılarının çeşitli sanatçılar tarafından icrasıdır.
Araştırmacıların ulaşabilmesi için kayıtlara ev sahipliği yapan kurum, dernek gibi yerler mevcut mudur?
Alberto Nar’ın ölümünden 6 yıl sonra yani 2011’in Aralık ayında ailemiz bu değerli kayıtları Selanik Tarih ve Edebiyat Arşivine bağışladı. Ayrıca online olarak da araştırmacıların ziyaretine açıktır.
Leon Nar
Babanızınhatırası dışında sizi bu iki kitabı tekrar yayımlamaya iten sebep neydi?
Babam Alberto Nar’ın vefatından 17 yıl sonra tekrar basımlarını yaptığımız bu kitaplar sayesinde babamın ruhunun bizimle olduğunu hissediyorum, duygusal bir yanı var anlayacağınız. Bunun dışında babam 90’larda hayatta kalmayı başarabilmiş yaşlılar ve Holokost kurtulanlarının seslerini kayıt altına alarak düzinelerce şarkıyı kurtarmış oldu. Bunu yapmasaydı o şarkılar sonsuza kadar kaybolmuş olacaktı. Arkadaşlarının ailelerinde amatör şarkıcılar vardı ve o değerli sesleri de kayıt altına aldı. Beş asır öncesinde Kastilya’da konuşulan bir dil olan Ladino’nun Yunanca, Türkçe, İtalyanca sözcüklerle zenginleşen bir dil olması her şarkıyı önemli bir belge haline getiriyor. Bu nadir belgelerden oluşan bir seçki Holokost kurtulanları tarafından yorumlanarak “Hatırlıyorum” kitabında yer aldı. Ve kitap 3 dilli bir şekilde Yunanca, İngilizce ve Ladino olarak basıldı. Şarkıların sözlerinin çok dilli basılması okunabilirlik açısından da önemli. Müzikolog Nikos Ordulidis’in kıymetli önsözü gibi etmenlerle kitap Yunanistan’da ve yurtdışında oldukça ilgiyle karşılandı.
Kaynak: Oanagnostis Yunancadan Çeviren: Melike Karaosmanoğlu
Gazeteci İasonas Nevris’in Selanikli Yahudi Antolojist Leon Nar ile röportajı
Sefarad şarkıları hakkındaki iki kitap Leon Nar ile röportaj yapmama bahane oldu. Koleksiyoncu Alberto Nas’ın derlediği Nikos Ordulidis’in önsözünü yazdığı üç dilli tekrar basım olan “Hatırlıyorum” ve Stavros Kseharkos ile rahmetli Yorgos İannos’un giriş cümlelerine yer veren “Şarkılarımız” kitapları. İanos yayınlarından çıkmış her iki kitap da 20. yüzyılda zulüm görmüş Selanik Yahudilerinin zengin müzik mirasını yaşadıkları sürgünlerin tesirini es geçmeden bizlere tanıtıyor. Leon Nar- Alberto Nar’ın oğlu- 1974 yılında Selanik’te doğmuştur. Aristoteles Ünüversitesi’nde Klasik Filoloji okumuş ve 2007 yılında Modern Yunan dili bölümünden doktora derecesini almıştır.
Leon Bey bugün Selanik’te hala Sefarad şarkılarının/kültürünün esintisini görüyor musunuz?
Selanik Yahudilerinin anadili olan Judeo-Espanyol sadece basit bir iletişim aracı değil, Sefarad kültürünün özünü, kolektif ruhunu, tarihini ifade biçimidir. Selanik’te Ladino’ya dair materyal toplayanlar ve bu konularda yapılan yayınlar çoğalmakta. Üstelik çeşitli kurumlar Ladino dil kursları da açıyor. Bu gelişmeler gençlerin ilgisini çekiyor ve Selanik’in Judeo-Espanyol kültürü ile yeniden tanımlanmasında rol oynuyor. 80’lerin ortasında başlayan ilk kez bütünsel bir yaklaşımla ele alınan bu çabalar durmamalı. Sefarad kültürünün kolektif hafızasını görünür kılarak, yaşayan ve benzersizliğini fark ettiren bir dil olarak Ladino’nun varlık göstermesi sağlanmalı. Sefarad müziğini ise sanatsal, tarihi ve folklorik değerinin yanı sıra Selanik Yahudi toplumunun Nazi işgaliyle birlikte korkunç bir şekilde imha edilmesinin ve şehrin mozağinin bozulmasının sonuçları ile değerlendirmek zorunluluktur.
Başka ülkelerde yine sizin gibi Sefarad şarkılarını derleyenlerle bağlantılar kuruyor musunuz?
Evet. Sefarad müziğiyle ilgili gelişmeleri oldukça ilgiyle takip ediyorum.
“Hatırlıyorum” antolojisindeki şarkı sözlerinin rebetikolara benzediğini fark ettim, bu şarkıları yazan ve söyleyen sanatçılardan bahseder misiniz?
Özellikle Sefarad kültürü ve rebetiko arasındaki ilişki için şunu söyleyebiliriz; şarkılarda sıradan insanların bulunması, toplumsal bilinç ve ortaklık vardır. Selanikliler her zaman rebetikoya aşinaydı. Bir mülteci kenti olmasıyla, limanıyla, daimi fakirliğiyle şehir sakinlerinin keyfini de sefaletini de çok iyi biliyordu Selanik. Tüm bunlar değerli kılıyordu şehri ve hala da öyle. 1934’ten itibaren en meşhur rebetler Selanikten geçmeye başlamıştı. 2 yıl sonra 1936’da şehir tamamen rebetikonun merkezi haline geldi, kentin güvenlikten sorumlu komiseri Nikolaos Moushountis’in de etkisiyle. Bütün bu iç içelik sayesinde belki de rebetiko Sefarad müzik geleneği tarafından hızlı bir şekilde içselleştirildi. Selanikte iki savaş arası dönemde ünlü rebetikoların Ladino versiyonları yapılıyordu:
Panayotis Tundas’ın “Prenses istiyorum” şarkısı “Decidi de me Kazar” yani “Evlenmeye Karar Verdim” olmuştu. Roza Eskenazi’nin “Benim Tatlı Kanaryam” şarkısını Joe Elias “Kanaraki” Jak Mages ise “Ven Kanario” olarak söylüyordu. Markos Vamvakaris’in “Nişanlandım Küçük Yaşta ” şarkısını “Los ocho dias de hupa” Düğünden Sonraki Sekiz Gün ismiyle dinleyebilirdiniz. Yine Vamvakaris’in “Faliro’da Yıkandığında” şarkısı Ladino’da “A los banjikos de la mar” yani “Denizden Banyo” olmuştur. “Giydiğin Yelek” isimli şarkının da Ladino versiyonlarını 1932 ve sonrasında bulabilirsiniz. Aynı şey “Mısırlou” ve “Nerede bulayım sana benzeyen kadını” şarkıları için de geçerlidir. Bir de “Sarışın Yahudi Kız” şarkısını da ekleyelim. “Nos seas capritsioza” (Tuhaf olma) ismiyle karşımıza çıkıyor ama bir farkla burada Yunan versiyonundakinin aksine aşık olunan güzel sarışın değil esmerdir.
Peki Selanik müziği ilhamını nereden alır? Orijinaller midir?
Ortodoks Hıristiyanların Yahudilerle birarada yaşaması halk bestecilerine ilham vermiştir ve bu nedenle Yunan halk şarkılarında Yahudi kahramanlara rastlayabilirsiniz. Örneğin “Bohoris”.
Bohor İbranicede ilk evlat, büyük oğul demektir. Hem Yunan hem Sefarad müziğinde geçen yüzyılın geleneksel melodilerinin eşliğinde liman kabadayılarının dolandırmaya çalıştığı temiz kalpli Yahudi Bohoris’in hikayesini dinleyebiliriz. Ayrıca derinden sarsan bazı tanıklıklar da var şöyle ki Auschwitz’de Selanikli Yahudilerin -Sefarad ilahileri ve dönemin içli Yunan ezgileri dışında – yaşadıkları trajediyi uyarladıkları Tsopanakos gibi şarkılar da mevcuttur.
“Yahudi bir kız idim
Sarı yıldız giydim
Bastırdı çanlar bizi
Ve götürüldük Polonya’ya.”
Vasilis Tsitsanis’in “Selanik’in Araları” şarkısı da şöyle bir versiyona dönüşür:
“Benim tatlı Selanik’im
Yüce vatanım
Ah ne zaman gelecek
Birlikte yaşayalım?”
Bunların yanı sıra, pek çok Ladino şarkı yazılmıştır hem gündelik hayatı konu edinen hem de Selanik’in kent tarihine izler bırakmış sarsıcı olayları anlatan. Örneğin; La kantiga del fuego yani “Yangının Şarkısı” Selanik yangınlarını anlatır. Özellikle 1917 yangınında şehrin Yahudi cemaati çok ağır bir bedel ödemiş, cemaatin üçte biri evsiz kalmıştır. Ve hocam Ksenofondas Kokolis’e göre “Çok Renkli Selanik” şarkısı Primavera en Salonico adıyla Splendid Palas otelinin altındaki kahvenin sahibi Avraam Mazlum’a ithaf edilen bir başyapıttır.
Babanız kaset kullanarak otantik şarkıların kaydını almış, o döneme ait bir diskografi var mı elinizde?
Ses kasetleri Yahudi müziği ve şarkılarıyla doldurulmuş. Çoğu ise geleneksel Sefarad müziğinin geniş ve çeşitli örnekleriyle dolu. Birkaç tane dini müzik örneği de mevcut. Babam hem amatör hem de ticari kayıtlar yapmıştı. Tüm kayıtlar çok değerli tabii ki, Holokost deneyimlerini içeren kayıtlar da. Ticari kayıtlar genellikle çoğu tanınmış Sefarad şarkılarının çeşitli sanatçılar tarafından icrasıdır.
Araştırmacıların ulaşabilmesi için kayıtlara ev sahipliği yapan kurum, dernek gibi yerler mevcut mudur?
Alberto Nar’ın ölümünden 6 yıl sonra yani 2011’in Aralık ayında ailemiz bu değerli kayıtları Selanik Tarih ve Edebiyat Arşivine bağışladı. Ayrıca online olarak da araştırmacıların ziyaretine açıktır.
Babanızın hatırası dışında sizi bu iki kitabı tekrar yayımlamaya iten sebep neydi?
Babam Alberto Nar’ın vefatından 17 yıl sonra tekrar basımlarını yaptığımız bu kitaplar sayesinde babamın ruhunun bizimle olduğunu hissediyorum, duygusal bir yanı var anlayacağınız. Bunun dışında babam 90’larda hayatta kalmayı başarabilmiş yaşlılar ve Holokost kurtulanlarının seslerini kayıt altına alarak düzinelerce şarkıyı kurtarmış oldu. Bunu yapmasaydı o şarkılar sonsuza kadar kaybolmuş olacaktı. Arkadaşlarının ailelerinde amatör şarkıcılar vardı ve o değerli sesleri de kayıt altına aldı. Beş asır öncesinde Kastilya’da konuşulan bir dil olan Ladino’nun Yunanca, Türkçe, İtalyanca sözcüklerle zenginleşen bir dil olması her şarkıyı önemli bir belge haline getiriyor. Bu nadir belgelerden oluşan bir seçki Holokost kurtulanları tarafından yorumlanarak “Hatırlıyorum” kitabında yer aldı. Ve kitap 3 dilli bir şekilde Yunanca, İngilizce ve Ladino olarak basıldı. Şarkıların sözlerinin çok dilli basılması okunabilirlik açısından da önemli. Müzikolog Nikos Ordulidis’in kıymetli önsözü gibi etmenlerle kitap Yunanistan’da ve yurtdışında oldukça ilgiyle karşılandı.
Paylaş: