Bir kitap çocuk gözünden anlatıldığında çocuk kitabı mı olur? Veya içerisinde birkaç çizim olunca? Bazı hikayelere çocuk gözünden bakmak yetişkinlerin sayısal, analitik, neden-sonuç ilişkisine bağlı, anafikir arayan beyninden kurtulup hikayenin daha duygusal, renkleri, kokuları, tatları ön plana alan yetişkinlerin önemsemeyeceği ama aslında önemli olan şeyleri kavramamıza yardımcı olur. Bunu yazar ustalıkla yaptığı zaman o kısa kitaplar çocuk kitabı olmaktan çıkar. Çocukların da anlayabileceği şekilde yazılırlar ancak yetişkinler okudukları her yaşta, her sefer kitapta yeni bir şeyler keşfederler.
Eminim bir çoğunuzun aklından Küçük Prens geçiyordur bu açıklamalarımı okuduktan sonra, veya Martı Jonathan Livingstone. Artık klasik olarak adlandırılabilecek kitaplar bunlar. Bunlara benzer klasik olmaya aday bir yeni kitap ise Türkçe olarak Mayıs ayında piyasaya çıktı. Max’in Balıkları. Çocuk kitabı mı? Bence kesinlikle değil.
İzlediğiniz Holokost filmlerinden en çok hangileri hakkınızda? Hayat Güzeldir mi, Çizgili Pijamalı Çocuk mu? Belki de hepimiz bir zamanlar çocuk olduğumuz için başrollerinde çocukların bulunduğu filmlerden daha çok etkilenmişizdir. Kendimizi onların yerine daha rahat koyabilmiş, deneyimlerini paylaşmışızdır.
Evet, doğru tahmin ediyorsunuz. Max’in Balıkları Holokost’u bir çocuğun gözünden anlatıyor. Max, göğsüne taktığı sarı yıldızı şerifmişçesine taşıyacak kadar genç, toplama kampına gittiğinde aklı evinde bıraktığı balığında kalacak kadar şefkatli, uzun zaman sonra hala Yahudi olup olmadığını sorgulayacak kadar saf ve Holokost’tan kurtulacak kadar şanslı bir çocuk.
Sophie Adriansen’in kaleme aldığı ve Ferhat Taştemel’in Türkçeye kazandırdığı bu harika kitap henüz birkaç hafta önce Yeni İnsan Yayınları tarafından piyasaya sürüldü. Sonunda yer alan kronolojik bilgileriyle Holokost hakkında hiç fikri olmayan okuyuculara ve çocuklara yol gösteren kitap sayısız ödül kazanmış ve Fransız okul müfredatının bir parçası. Holokost eğitimi için bir başucu kitabı olarak sayılabilir. Şiddetle okumanızı ve çevrenizdekilere okutmanızı tavsiye ederim.
Basın Bülteninden
Savaşlar en büyük yıkımı çocuklar üzerinde bırakır. Onlar dünyaya masumca bakarlar, çevrelerinden şiddet ve zorbalık beklemezler. Bu nedenle her türlü kötülük onlara yabancıdır. Savaşlarsa belki de acı ve şiddetin en yaygınlaşmış halidir. Çocukluk dönemleri savaş yıllarına denk gelenler, bir ömür unutamayacakları anıları hafızalarında taşırlar.
Max’in Balıkları, İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudi bir çocuk olan Max’in karşılaştığı zorlukları anlatıyor. Savaş tüm hızıyla sürerken Max’in yapmak istedikleri çok basit; arkadaşlarıyla oyun oynamak, 8. yaş gününü kutlamak ve ailesiyle birlikte vakit geçirmek. Ne yazık ki savaş, bir çocuğun en saf arzularını gerçekleştirmesine bile izin vermiyor. Günbegün ilerleyen savaşın izleri, Max’in gözünden son derece sade bir biçimde okura aktarılıyor.
Yazar Sophie Adriansen hakkında:
1982’de Orléans, Fransa’da doğdu. 2010 yılından beri hem yetişkinler hem çocuklar için yazıyor. 2013’te ilk romanının serbest sinema senaryosunu kaleme aldı. Çocuk edebiyatında 100 binin üzerinde satış rakamına ulaşarak büyük başarı kazanan yazar, yetişkin edebiyatı alanında kadınların özgürlüğü temasına odaklanıyor. Okullarda atölyelere ve yazım derslerine katılıyor. 8 yıl boyunca yazmaya devam ettiği Sophielit adlı bloguyla 2011 yılında ELLE Ödülü’nü kazandı.
Çevirmen Ferhat Taştemel hakkında:
2012’de Ankara Üniversitesi DTCF Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Lisans eğitiminin bir dönemini Fransa’nın Saint-Etienne kentinde yer alan Jean Monnet Üniversitesi’nde geçirdi. Yüksek lisans eğitimini Ankara Üniversitesi DTCF Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamladı. Doktora eğitimine ise aynı bölümde devam etmektedir. Birçok farklı kurum ve kuruluşun sözlü ve yazılı çeviri projelerinde yer aldı. Halen yalnızca Fransızcadan değil, aynı zamanda İngilizceden de çeviriler yapmaya devam etmektedir.
[…] buradan […]