Röportajlar

Seksolog Rayka Kumru: Kariyer Olarak Tabu Yıkmak

Belki okulda, belki işinizde, belki de sosyal medyada adını duydunuz: Rayka Kumru cinsellik ile iletişim kurmakta ve tabuları yıkmakta Türkiye’de önde gelen bir isim. Kendisiyle bugüne nasıl geldiğini, hangi soruları çok duyduğunu ve işinin nasıl değiştiğini konuştuk.

Önce şuradan başlayalım: seksolog ne demek? Ne tür konulara odaklı, kimlerle çalışıyorsun? Bu mesleğe nasıl geldin?

Seksoloğun ne iş yaptığı biraz hangi alandan geldiğiyle alakalı. Ben sosyoloji ve eleştirel cinsel bilimler okuduğum için benim yaptığım tıbbi veya psikolojik seksoloji değil. Bu uzmanlıkta olanlar da var Türkiye’de. Ben sosyal seksoloji konusunda çalışıyorum, eğitim ve iletişim üzerine odaklanıyorum. Bildiğim kadarıyla başka sosyal seksolog yok.

Eğitim ve danışmanlığı birleştiren bir iş yarattım kendim için. Aslında hiç böyle bir niyetim yoktu, böyle bir alanda çalışabileceğimin farkında değildim. Politika okumak için üniversiteye başvurdum, üstüne insan hakları hukukuna odaklanacağım diye düşündüm. Avukat olmak istiyordum.

Üniversiteye gittiğimde ilk dönem politika derslerini aldım. Boşluğum var diye de sosyoloji aldım ve sosyolojiye âşık oldum. Özellikle toplumsal cinsiyet ve çeşitlilik gibi modüllerin ilgimi çektiğini fark ettim. Hayatımda birçok ilgiyi burada görüyorum zaten. Lisede okuduğum kitaplardan fen dersinde hangi konuları merak etmeme kadar.

Eleştirel Cinsellik Çalışmaları adlı bir ders aldım, aklıma tohumun ekilmesi orada oldu. Keşfedilmeye açık bir dünya, hem benim hem etrafımdaki insanlar için, ve bir meslek olabilir diye düşündüm. Sonra bulabildiğim bütün cinsellikle ilgili dersleri aldım – sosyolojiden, psikolojiden, aile çalışmalarından. Sonra çok stratejik bir şekilde Seksoloji okumaya karar verdim. Şimdi soran herkese bu yolu tavsiye etmem. Türkiye’de unvana çok önem verildiği için özellikle ‘nesin sen?’ denince direkt bir cevap lazım olduğunu düşündüm, o nedenle spesifik olarak Seksoloji bölümünde okumak için Avustralya’ya gittim.

Türkiye’de bu işi yapmaya başladığından beri neler değişti?

Alanda deneyim kazanmamla beraber değişti. Eğitimci olmak, insanlarla bir arada olabilmek her zaman istediğim bir şeydi, iyi olduğum bir konuydu bence. Dolayısıyla cinsellik eğitmeni olup okullarda çalışmak istiyordum.

Cinsellik eğitmeni olup okullarda çalışmak istiyordum.

Türkiye’ye dönünce özel bir okul bir şekilde beni buldu. Bir kriz çıkmış – aslında kriz olmayan bir kriz. Bizim ebeveynlere eğitim vermemiz gerekiyor dediler. Ben de gittim. Biraz arz-talep beni yönlendirdi. Eğitmenlikle başladım ama bir noktadan sonra sadece sahada eğitim beni tatmin etmemeye başladı ve bu meselelerin çözülebileceği tek yöntemin bu olmadığını düşünmeye başladım. Medya boyutu, gençler, uzmanlar boyutu var.

Mezun olduğum lise, Koç Lisesi, danışmanlık istedi ve 2 yıl onlarla çalıştım. Orada şunu fark ettim: verdiğim eğitimin de yaptığım işin de kapsamlı olmasını istiyorum. Genelde gittiğim kurumlarda mesela bir saatlik eğitim istiyorlar. Aslında eğitim materyali bıraksan altmış saat de yapılır. Bu süreklilik eksikliği beni sıkmaya başladı. O arada üniversitede çalışmaya başladım, Yıldız Teknik’te ders verdim cinsel sağlık eğitimi üzerine. Bu kariyerimin belki de en tatmin edici taraflarından biriydi. Derken sosyal medyada aktif olmaya başladım, Seks-Pozitif Ebeveynlik ve tabukamu gibi kendi projelerimi hayata geçirmeye başladım.

İşimi ve yaptıklarımı daha iyi anlatabilmek ve pazarlayabilmek için Bilgi’de Pazarlama İletişim yüksek lisansı yaptım. Tekrar öğrenme alanında bulunmak beni çok besledi. Oradan aklıma şu geldi: Bir sürü marka var ve bu markalar benim uzman olduğum konularda iletişim yapmaya çalışıyor ama çoğu zorlanıyor. Bundan sonra daha kurum temelli çalışmaya başladım, kurumsal danışmanlık yapmaya başladım. Daha yakın zamanda da iş birlikleriyle markalara içerik danışmanlığını iç içe yürüttüğüm bir noktaya geldim.

Olabildiğince kapsamlı projelerin parçası olarak içerik üretmeye çalışıyorum. Son 3-4 yılda ciddi bir eğilme var bu alana doğru. Hem gündem sebebiyle hem de markaların daha kapsamlı olma isteğinden. Mesela Pride veya Kadınlar günü için proje üretme için destek lazım oluyor. Bunlar ilk başladığımda çok kapalı bahsedilen konulardı, üzerine düşünülmeyen. Tabi hala bir post atıp bitirenler de var ama kapsamlı olarak projelendiren kurumlar artıyor.

‘[Bazen] 80lerden kalmış bilgi ve metotların hiç değiştirilmediğini, aynen kullanıldığını görüyorum’

Bu değişim noktasında, mesela en çok karşılaştığın sorular ne oldu eğitim verirken? Bu sorular zamanla değişti mi? İnsanlar ne konuda bilgilenmek istiyor?

Direkt aklıma gelen vajinal orgazm- klitoral orgazm meselesi. İkincisi de cinsel yönelim ile ilgili kafa karışıkları.

İlk konuda 80lerden kalmış bilgi ve metotların hiç değiştirilmediğini, aynen kullanıldığını görüyorum. Bu ezberlerin bozulmamasında patriyarkanın etkisi de belirgin. Bu yanlış bilgilerden en çok zarar görenler de kadınlar oluyor. Hiçbir bilgi olmasa yine işim daha kolay olur ama bilgi kirliliği var. Bu vajinal-klitoral ikililiği Freud’a dayanıyor. Olgun-olgunlaşmamış, işe yarar-yaramaz kadın ayrımı için kullanılmış. Aslında vajinal orgazm diye bir şey var mı diye bir şey çok tartışılır. Yani vajinal birleşme sırasında olan orgazm da klitorisin uyarılması sonucunda gerçekleşiyor olabilir. Bu ikililiğin hala merak konusu olmasının sebebi vajinal orgazmın hetero erkeklerin işine gelen bir şey olması. Vajinası olan kişinin hazzını hetero erkeklerin zevkine göre ölçüyor. Ama aslında vajinası olanların büyük çoğunluğunun vajinal birleşmeyle orgazm olmadığını görüyoruz. Bu bir bozukluk değil. Belli orgazm biçimleri ideal olarak paketlendiğinde, onu elde edemeyenlere sözde terapiler, ürünler, takviye besinler pazarlanabiliyor.  Bunu yapanlar var. Patriyarkal sisteme olan bağı da burada.

‘Hep söylüyorum: Saçma soru diye bir şey yoktur.

Cinsel yönelim konusundaki karmaşanın toplumsal oluşumların en büyük ve yetkinlerinden en küçük olanından yayıldığını görebiliyoruz. Bu yayılma bazen sadece hatalı bilginin değil, nefretin yayılması olarak da karşımıza çıkıyor. Zaten hatalı bilgi nefreti de besleyebiliyor. Cinsel yönetimin nereden geldiği, nasıl oluştuğu, yetiştirilmenin üzerindeki etkisi gibi. Yine burada da ezber bilgilerin gerçek gibi sunulması, ülke olarak bilimden uzak olmamız, Türkiye’de güncel araştırmaların olmaması olduğunda da işe gelmedikçe kamusal alanda referans gösterilmemesi gibi sorunlar ateşi daha da çok körüklüyor.

Türkiye’de dijital alanda cinsellik daha çok konuşulur hale geldi. Benim 2016’dan beri aktif bir Instagram hesabım var. Bu alanda gün geçtikçe daha çok oluşum görüyoruz. Eskiden beri olanlardan da daha çok haberdar oluyoruz. Bu konuda yazan, çizen, konuşan, içerik üreten yüzlerce binlerce kişi ve mecra var. Genel doku değişiyor. İlk başladığım döneme kıyasla sorular da daha kompleks hale geldi, daha çok sağlıklı tartışma alanı görüyorum. Daha eleştirel, kendi bakışını sorgulayan, beni de ‘bunu hiç düşünmemiştim’ dedirten sorular da geliyor. Bu tabi tatmin edici, hep aynı sorularla karşılaşmamak.

‘Türkiye’de dijital alanda cinsellik daha çok konuşulur hale geldi.

Ama bir yandan da şu var: tabukamu.com‘da en çok okunan yazı hala vajinal zarla ilgili. Bu da bekaret gibi bazı konularda ne kadar çabalarsan çabala her zaman kırılması güç tabular olduğunu gösteriyor.

Ama tabi ki hep söylüyorum: Saçma soru diye bir şey yoktur.

Tabukamu.com’dan bir görsel

Hangi tabular yıkılıyor, hangilerinin hala sağlam olduğunu düşünüyorsun? Tekrar ziyaret ettiğinde neler fark ediyorsun?

Çocuk ve gençler tabu yıkımına çok çabuk cevap veriyorlar. Yetişkinler kadar katılaşmış değiller. Bir kurumda her yaş grubunu üç kez ziyaret ettim. İlk seferki vücut dilleri, nelere güldükleriyle üçüncü seansta kendilerini sunuş biçimleri, soru sorma biçimleri çok farklıydı.

Bana desen ki 62 saat doldur ben onu da doldururum, o kadar malzeme var. Ama daha az zamanda yapılacak da çok şey var. En önemli şey bir güven ilişkisi olması ve soru sorulabilecek bir adresin olması.

Cinsellik alanında eğitmen olmanın diğer alanlardan farklı birçok dinamiği var. Hem anlatıp hem kendi önyargılarını sorgulayıp hem de bilgi ve beceriyi aktarmaya çalışıyorsun. Gençlere kıyasla mesela öğretmenlerle sürekli çalıştığım oldu, çok daha uzun sürüyor. İnatlaşmasalar, önyargılı olmasalar da oturmuş bazı kalıpların yetişkinlerde varolması çok daha yüksek olasılık.

‘Herkes bilecek kaygısı olabiliyor iç içe geçmiş hayatlar olduğundan’

Yahudi toplumunda herhangi bir kurumda eğitim verdin mi? Benzer veya farklı bir şey gözüne çarptı mı?

Cemaatte gönüllü çalışan gruplara konuşmacı olarak gittim. Çoğunlukla kadın grupları ve ebeveynlerle çalıştım.

Gelen sorularda bir fark görmedim ama şöyle kaygılar oluyor. Çocuklar aynı arkadaş gruplarıyla yazın da okulda da sporda da beraber. Bu nedenle çekingen olabiliyor, soru sorarsam herkes bilecek kaygısı olabiliyor iç içe geçmiş hayatlar olduğundan. Yoksa herhangi bir okulda veliler birbirileriyle o kadar ortak alan ve bazen de kişisel tarih paylaşmıyor.

‘Bizim cemaatte bir şeylerden muaf olma inancı var maalesef: kadına yönelik şiddet, flört şiddeti, çeşitlilik’

Bunun dışında seninle podcast’te konuştuğumuz bizde bu olmazcılık çok fazla var. Hem gençken deneyimlediğim hem duyduğum şeyleri yaşça büyük insanlarla paylaşınca ciddi şok etkisi yaratabiliyor. Bizim cemaatte bazen bir şeylerden muaf olma inancı var maalesef: kadına yönelik şiddet, flört şiddeti, çeşitlilik gibi. Öyle şeylerin bizde olmayacağı hep eğitim, kültür veya yetiştiriliş gibi faktörlere bağlı olarak savunuluyor. Özellikle çocuk ve gençler için böyle bariyerler var Yahudi toplumunda. Bu bir sıkıntı çünkü var bunlar – kadına şiddet de var, çocuk istismarı da var. Ama ‘bizde olmaz’cılık, çoğu kişinin yakın temasta oluşu bu konuların ele alınmasını çok daha zorlaştırıyor. Olumsuz veya ‘istenmeyen’ konulara gelindiğinde kendini toplum gündeminden ayırma refleksi var.