Geçtiğimiz 15 Mart günü, Cumhuriyet tarihinin karanlık sayfalarından Varlık Vergisi’nin yürürlükten kaldırılışının 77. yıldönümüydü. Bu vesileyle Avlaremoz Konuşmaları kapsamında, 27 Ocak Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü‘nde gerçekleştirilen ilk çevrimiçi panelin ardından ikinci toplantı Nesi Altaras’ın moderatörlüğünde araştırmacı yazar Ayşe Hür ve gazeteci yazar Ohannes Kılıçdağı’nın değerli katılımlarıyla gerçekleşti.
Tarihsel Arka Plan
İlk konuğumuz Ayşe Hür konuşmasına Varlık Vergisi’nin tarihsel arka planını ele alarak başladı. Hür, İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde Türkiye siyaseti ve basınındaki artan Nazi sempatizanlığının altını çizdi. Nazi Almanyası’yla Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ticari ilişkilere de dikkat çekti. Konuşmada dönemin Türkiye basınında açık antisemitizm içeren sayısız haberden bazı örnekleri dinledik. “Aşırı kar hırsı” ve “karaborsacılık” gibi antisemit temaların, Yahudileri şeytanlaştırmak için basında nasıl araçsallaştırıldığını öğrendik.
Şükrü Saraçoğlu hükümetinin meclise sunduğu Varlık Vergisi yasa tasarısı, 11 Kasım 1942’de kabul edildi. Vergi, savaş şartları dolayısıyla varlıklı kesimlerden bir kereye mahsus alınacak bir vergi olarak sunulmuştu. Öte yandan, asıl amacın piyasayı azınlık unsurlardan temizlemek, Türkleştirmek-Müslümanlaştırmak olduğunu Hür, dönemin şahsiyetlerinden alıntılarla gösterdi. Türkiye basının yasayı meşrulaştırma propagandasını da aktardı.
18 Kasım 1942’de yayınlanan listelerde açıklanan mükelleflerin ezici çoğunluğu İstanbullu gayrimüslimlerden oluşuyordu. Yine bunların ekseriyeti bu ağır vergiyi ödeyemeyecek durumda olanlardı. Hür, 20 Ocak 1943’e kadar ödenmesi öngörülen verginin gayrimüslimlerde paniğe yol açtığını vurguladı. Vergiyi ödeyemeyeceği kesinleşenlerin 23 Ocak’tan itibaren trenlerle Aşkale Çalışma Kampı’na gönderildiğini anlattı. İstanbul’da gayrimüslimlerden gasp edilen mallarla bir vurguncu sınıfı türerken Aşkale’de 21 ila 25 Türkiye vatandaşı öldü.
Varlık Vergisi uygulamasının sonuysa çeşitli nedenlerden gerçekleşti. Gazeteci Feridun Kandemir’in aktardığı Aşkale izlenimlerinin halktaki etkisi, yurtdışından çeşitli baskılar ve Nazilerin Doğu Cephesi’nde aldıkları yenilgiler sonucu geri çekilmelerinin yarattığı atmosfer, 15 Mart 1944’te mecliste alınan kararda etkiliydi. Ayşe Hür konuşmasını bitirirken gayrimüslim toplumlarında bir tabu haline gelmiş bu konunun konuşulmayışı ve gasp edilen mülklerle zenginleşen devlet kurumlarının da günümüzde tarihleriyle yüzleşmekten kaçınmalarının altını çizdi.
Varlık Vergisi’yle Yüzleştik Mi?
İkinci konuğumuz Ohannes Kılıçdağı, Varlık Vergisi’nin tarih yazımındaki yerini ve günümüzle ilişkisini izleyicilere aktardı. Kılıçdağı, konuşmasına başlarken Türkiye’de Ermeni Soykırımı, 20 Kur’a Askerleri, Varlık Vergisi, Maraş Katliamı gibi felaketler hakkında kurumların sahip olması gereken belge ve dokümanlara ulaşılamadığına, arşiv kapılarının araştırmacılara kapalı olduğuna dikkat çekti. Tarihle yüzleşmekte bilgi ve kaynakların önemini vurgulayan Kılıçdağı, durumun siyasi otoritenin bir tercihi olduğunu belirtti.
Kılıçdağı konuşmasında, günümüz Türkiye’sinin durumunun tarihsel sürecin bir sonucu olarak ortaya çıktığını anlattı. Varlık Vergisi’nin de bu zincirde önemli bir halka olduğunun altını çizdi. Demokrasinin, toplumsal barış ve güvenin, hukukun üstünlüğünün günümüzdeki eksikliğinin Cumhuriyet’te yerleşememiş normlar sonucu olduğunu aktardı. Bu normların en önemlilerinin de vatandaşlar arası eşitlik ve devlet-vatandaş ilişkisindeki sınır olduğunu vurguladı. Kılıçdağı, bugün Türkiye’de mevcut “yasal hukuksuzluk” halinin Varlık Vergisi gibi tarihsel gerçekliklerle toplumsal hafıza ve normlara işlendiğini ve zihniyetin değişmediğini anlattı. Varlık Vergisi’ni devletin açık ve asli organlarının hayata geçirdiği, bir kısım vatandaşların da açıktan katıldığı “yasal” bir yağma olarak niteledi.
Kılıçdağı bir diğer hayati nokta olan yüzleşme ve mağdurlara maddi manevi tazminat konularına da değindi. Kamu otoritesi tarafından tatmin edici bir adımın hala atılmamış olduğunu belirtti. Bu gerçeğin bir sonucu olarak aynı zihniyetin gelecek kuşaklara verilen mesajlarla devam ettirildiğini anlattı. Toplumun büyük çoğunluğunda Varlık Vergisi hakkında en ufak bilgiye sahip olunmadığı, bilenler arasında da uygulamayı meşru görenlerin çoğunlukta olduğu Kılıçdağı’nın konuşmasında geçen diğer mühim maddelerdi. Kılıçdağı bitirirken, Varlık Vergisi’ni konuşmanın dünü değil bugünü, dedelerimizi değil çocuklarımızı konuşmak olduğunun altını çizdi.
Avlaremoz Konuşmaları altında gerçekleşen panel soru-cevap bölümüyle son buldu. Kaçıranlar için yayın kaydını Avlaremoz’un Facebook sitesinden izlemek mümkün: https://www.facebook.com/watch/live/?v=905642966920275&ref=search
Geçtiğimiz 15 Mart günü, Cumhuriyet tarihinin karanlık sayfalarından Varlık Vergisi’nin yürürlükten kaldırılışının 77. yıldönümüydü. Bu vesileyle Avlaremoz Konuşmaları kapsamında, 27 Ocak Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü‘nde gerçekleştirilen ilk çevrimiçi panelin ardından ikinci toplantı Nesi Altaras’ın moderatörlüğünde araştırmacı yazar Ayşe Hür ve gazeteci yazar Ohannes Kılıçdağı’nın değerli katılımlarıyla gerçekleşti.
Tarihsel Arka Plan
İlk konuğumuz Ayşe Hür konuşmasına Varlık Vergisi’nin tarihsel arka planını ele alarak başladı. Hür, İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde Türkiye siyaseti ve basınındaki artan Nazi sempatizanlığının altını çizdi. Nazi Almanyası’yla Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ticari ilişkilere de dikkat çekti. Konuşmada dönemin Türkiye basınında açık antisemitizm içeren sayısız haberden bazı örnekleri dinledik. “Aşırı kar hırsı” ve “karaborsacılık” gibi antisemit temaların, Yahudileri şeytanlaştırmak için basında nasıl araçsallaştırıldığını öğrendik.
Şükrü Saraçoğlu hükümetinin meclise sunduğu Varlık Vergisi yasa tasarısı, 11 Kasım 1942’de kabul edildi. Vergi, savaş şartları dolayısıyla varlıklı kesimlerden bir kereye mahsus alınacak bir vergi olarak sunulmuştu. Öte yandan, asıl amacın piyasayı azınlık unsurlardan temizlemek, Türkleştirmek-Müslümanlaştırmak olduğunu Hür, dönemin şahsiyetlerinden alıntılarla gösterdi. Türkiye basının yasayı meşrulaştırma propagandasını da aktardı.
18 Kasım 1942’de yayınlanan listelerde açıklanan mükelleflerin ezici çoğunluğu İstanbullu gayrimüslimlerden oluşuyordu. Yine bunların ekseriyeti bu ağır vergiyi ödeyemeyecek durumda olanlardı. Hür, 20 Ocak 1943’e kadar ödenmesi öngörülen verginin gayrimüslimlerde paniğe yol açtığını vurguladı. Vergiyi ödeyemeyeceği kesinleşenlerin 23 Ocak’tan itibaren trenlerle Aşkale Çalışma Kampı’na gönderildiğini anlattı. İstanbul’da gayrimüslimlerden gasp edilen mallarla bir vurguncu sınıfı türerken Aşkale’de 21 ila 25 Türkiye vatandaşı öldü.
Varlık Vergisi uygulamasının sonuysa çeşitli nedenlerden gerçekleşti. Gazeteci Feridun Kandemir’in aktardığı Aşkale izlenimlerinin halktaki etkisi, yurtdışından çeşitli baskılar ve Nazilerin Doğu Cephesi’nde aldıkları yenilgiler sonucu geri çekilmelerinin yarattığı atmosfer, 15 Mart 1944’te mecliste alınan kararda etkiliydi. Ayşe Hür konuşmasını bitirirken gayrimüslim toplumlarında bir tabu haline gelmiş bu konunun konuşulmayışı ve gasp edilen mülklerle zenginleşen devlet kurumlarının da günümüzde tarihleriyle yüzleşmekten kaçınmalarının altını çizdi.
Varlık Vergisi’yle Yüzleştik Mi?
İkinci konuğumuz Ohannes Kılıçdağı, Varlık Vergisi’nin tarih yazımındaki yerini ve günümüzle ilişkisini izleyicilere aktardı. Kılıçdağı, konuşmasına başlarken Türkiye’de Ermeni Soykırımı, 20 Kur’a Askerleri, Varlık Vergisi, Maraş Katliamı gibi felaketler hakkında kurumların sahip olması gereken belge ve dokümanlara ulaşılamadığına, arşiv kapılarının araştırmacılara kapalı olduğuna dikkat çekti. Tarihle yüzleşmekte bilgi ve kaynakların önemini vurgulayan Kılıçdağı, durumun siyasi otoritenin bir tercihi olduğunu belirtti.
Kılıçdağı konuşmasında, günümüz Türkiye’sinin durumunun tarihsel sürecin bir sonucu olarak ortaya çıktığını anlattı. Varlık Vergisi’nin de bu zincirde önemli bir halka olduğunun altını çizdi. Demokrasinin, toplumsal barış ve güvenin, hukukun üstünlüğünün günümüzdeki eksikliğinin Cumhuriyet’te yerleşememiş normlar sonucu olduğunu aktardı. Bu normların en önemlilerinin de vatandaşlar arası eşitlik ve devlet-vatandaş ilişkisindeki sınır olduğunu vurguladı. Kılıçdağı, bugün Türkiye’de mevcut “yasal hukuksuzluk” halinin Varlık Vergisi gibi tarihsel gerçekliklerle toplumsal hafıza ve normlara işlendiğini ve zihniyetin değişmediğini anlattı. Varlık Vergisi’ni devletin açık ve asli organlarının hayata geçirdiği, bir kısım vatandaşların da açıktan katıldığı “yasal” bir yağma olarak niteledi.
Kılıçdağı bir diğer hayati nokta olan yüzleşme ve mağdurlara maddi manevi tazminat konularına da değindi. Kamu otoritesi tarafından tatmin edici bir adımın hala atılmamış olduğunu belirtti. Bu gerçeğin bir sonucu olarak aynı zihniyetin gelecek kuşaklara verilen mesajlarla devam ettirildiğini anlattı. Toplumun büyük çoğunluğunda Varlık Vergisi hakkında en ufak bilgiye sahip olunmadığı, bilenler arasında da uygulamayı meşru görenlerin çoğunlukta olduğu Kılıçdağı’nın konuşmasında geçen diğer mühim maddelerdi. Kılıçdağı bitirirken, Varlık Vergisi’ni konuşmanın dünü değil bugünü, dedelerimizi değil çocuklarımızı konuşmak olduğunun altını çizdi.
Avlaremoz Konuşmaları altında gerçekleşen panel soru-cevap bölümüyle son buldu. Kaçıranlar için yayın kaydını Avlaremoz’un Facebook sitesinden izlemek mümkün: https://www.facebook.com/watch/live/?v=905642966920275&ref=search
Paylaş: