Göze Çarpanlar Holokost

Post-Komünist Devletler Holokost Hafızasını Nasıl Gasp Etti

Birçok Doğu Avrupa ülkesi İkinci Dünya Savaşı sırasında topraklarında işlenen suçlarla ilgili dürüst bir diyalog başlatmaya çekiniyorlar. Bunun yerine Holokost hafızasını komünizmi karalamak için ele geçirdiler.

Yazan: Jelena Subotic 18 Kasım 2019 Kaynak: Balkan Insights Çeviren: Nesi Altaras

1942 baharındaki birkaç kısa ayda Sırbistan Yahudilerinin yarısı – çalışma yaşındaki Yahudi erkeklerin neredeyse tamamı 1941’de vurulduğu için çoğunlukla kadın, çocuk ve yaşlılar – Belgrad Sirk Alanı’nda, Sava nehrinin öte yanında, şehir merkezinin hemen karşısında, Sajmiste’deki Semlin Nazi ölüm kampına gidip gelen, normal bir araç olarak gizlenen mobil gaz kamyonetinde öldürüldü. Haziran 1942’de Sırbistan’daki Alman Güvenlik Polisi başı Emanuel Schafer üstlerine “Serbien ist Judenfrei” (“Surbistan Yahudilerden temizlenmiştir” raporunu verdi. Böylece Belgrad ‘Judenfrei’ (‘Yahudisiz’) terimini taşıyan ilk Avrupa şehri ve Sırbistan bu ismi taşıyan ikinci Nazi işgali altındaki alan oldu (İlki Estonya’ydı). Kalan Yahudiler ya kırsal alanlarda saklanıyor ya da Partizan direnişe katılmışlardı.

Semlin kampı Holokost tarih yazımı için ayrıca önemli çünkü Avrupalı Yahudilerin katlindeki tırmanışı gösteriyor. Mobil gaz kamyonetinin sistematik kullanımı Nazi katil taktiklerindeki özelleşme ve rutinleşmeyi ortaya koyuyor. Bu metodolojik atılım yakında tüm Doğu Avrupa ölüm kamplarında ortaya çıktı. Burası ayrıca Sırbistan’daki Holokost topolojisinin merkezi.

Ancak bugün Semlin kampının yeri grotesk bir hafızasızlık (non-memory) mekânı. Kamptan kalan binalar çöp, büyüyen çimen ve sokak hayvanları tarafından ele geçirilmiş.

Binalar çöküyor, bazıları küçük işlemetlere dönüşmüş – biri araba tamircisi, biri bakkal, biri depo, biri terk edilmiş, depresif bir çocuk parkı ve biri hükümetteki partinin ofisi. Yakındaki yeni ve parlak Usce AVM ağaç tepelerinden parlıyor. Semlin kampının hikayesi ve Sırbistan’daki Holokost’un tarihi, Sırbistan’daki toplumsal hafızanın tamamen dışında.

Buna rağmen Holokost imgeleri her yerde. 2014 yılında Sırbistan Tarih Müzesi ‘Bir Halk Adına – Sırbistan’da Siyasi Baskı 1944-1953’ adlı, çok gündeme gelen bir sergi açtı. Burada hem yeni ortaya çıkan tarihi belgeler hem de komünist suçlar için deliller gösterilecekti. Bu suçlar suikast, kaçırılma ve tutuklanmalardan kolektivizasyon, siyasi davalar ve baskıya kadar uzanıyordu.

Sergide aslında gösterilen ise tamamen rastgele ve bağlamdan yoksun fotoğraflardı. Fotoğraflarda ‘komünizmin kurbanları’ olarak gösterilen kişilerin masumken bazıları aslında faşistlerle çalışan ortaklar, ihanet hükümeti üyeleri, sağcı milisler ve Mihver destekçisi Chetnik yanlılarıydı.

Ama en şok edici görüntü Buchenwald kampında Elie Wiesel’in de içinde olduğu Buchenwald kampındaki tutukluların fotoğrafı. Amerikan askeri Harry Miller fotoğrafı kampın kurtuluşu sırasında 1945 Nisan’da çekmiş. Belgrad sergisinde bu ünlü resim Adriyatik adası Goli Otok’taki komünist dönem siyasi tutukluların hapsedildiği kampla ilgili bölüme konulmuş. Bu resimler “Goli Otok tutuklularının yaşam şartlarını” gösteriyormuş.

Bu yanlış temsil ortaya çıktıktan sonra bile Buchenwald fotoğrafı Mayıs 2014’teki ziyaretim sırasında sergide kaldı. Bir süre sonra Holokost tarihçilerinin eleştirileri üzerine resmin altına “Dachau kampında tutuklu ranzaları” diyen bir kâğıt parçası bantlandı.Bu resmin Dachau değil Buchenwald’dan olduğuna olan umursamazlık Sırbistan’da Holokost’a olan genel ilgisizliğin belirgin bir örneği.

İkinci Dünya Savaşı geçmişiyle ciddi sorunları olan ve kendi Ustaşa faşist rejiminin mirasıyla yüzleşemeyen Hırvatistan’da Holokost hafızasının en önemli ve tartışmalı alanı Jasenovac. Jasenovac kampında 85 bin Sırp, Yahudi ve Roman anlatılamayacak korkunç şekillerde öldürüldü. Hırvatistan’da son yıllarda ortaya çıkan yeni anlatıma göre ise Jasenovac’ın ‘abartıldığı’ ve yüksek ölüm sayısının Yugoslac komünist ve Sırp milliyetçileri tarafından arttırıldı.

Jasenovac toplama kampında ölenler için Hırvatistan’da yapılan bir anma, Nisan 2016. Fotoğraf: EPA/ANTONIO BAT.

Bu anlatım Jasenovac’ın faşist bir kamp değil, komünistler tarafından ‘Hırvat yurtseverlerin toplu katlinin’ mekânı olarak savaşın sonunda kullanıldığı iddiasına da dönüştü. Anlatımın bu hali ‘komünist’ kampın gerçeklerini arayan yeni bir araştırma ‘enstitüsü’ dahil birçok revizyonist tarihçi tarafından üretilmeye ve tekrarlanmaya başladı.

Bu revizyonizm o kadar ana akım ve devlet destekli hale geldi ki 2018’de Hırvatistan Başkanı Kolinda Grabar Kitarovic 1941 ve 1945 arasında ve “ve sonrasında” kampın gerçeklerinin araştırılması için uluslararası bir komistyon kurulmasını istedi. ‘Sonrasında’ lafıyla Jasenovac’ın savaştan sonra komünist kampı olduğu iddiası gücün zirvesine bile ulaşmış oldu.

Faşist suçları silmek ve burayı komünizmin hayali suçları için kullanmak üzere Hırvatistan devleti 2011’de Stara Gradiska kampına (Jasenovac kamplar kompleksinin bir parçası) ‘Stara Gradiska hapishanesinde yok olan siyasi tutukluların ve komünist rejimin kurbanlarının anısına’ diye bir plaket astı.

Burada hapishane kelimesinin kamp yerine kullanılmış olması önemli çünkü anmayı savaş öncesi ve sonrası döneme, alanın normal bir ceza hapishane olarak kullanıldığı zamanlara çekiyor. Bu şekilde İkinci Dünya Savaşı sırasında 12 bin Sırp, Yahudi, Roman ve diğer Bağımsız Hırvat Devleti düşmanlarının yok edildiği Ustaşa ölüm kampından uzaklaştırıyor. Bu kampta öldürülenler büyük oranda kadın ve çocuklardı.

2007’de asılan bir başka plak 1991-1995 arasında Sırpların yönettiği aynı alandaki bir kamptaki Hırvat tutukluları anıyor. 1996’da asılan üçüncü plaksa ‘Yugoslav kralı ve komünistleri’ tarafından hapsedilen ‘Hırvat yurtseverleri’ anıyor.

Benim babamın çocukken tutulduğu bu kampın İkinci Dünya Savaşı sırasında büyük bir toplama kampı olduğuna dair hiçbir belirti yok.

Holokost mekanlarının bu şekilde komünizmi gayrimeşru göstermek için kullanılması kesinlikle post-Yugoslav ülkelere has bir icat değil.

Bu ‘tarihi karalama projesi’ Doğu Avrupa’nın her yerinde var ve kendi sorunlarından ve yakın zamanlardaki savaşlarda ve katliamlarda olan sorumluluktan kaçmak için kullanılıyor. Bu karalama sorumlulukları örten bir ‘hafıza filtresi’ haline geldi. Böylece şu anın siyasi ortamına uymayan Nazi suçları ve özellikle Nazilerin komünistlere olan saldırıları kapatılıyor.

Bu tür Holokost hafızası, yeni kitabım ‘Sarı Yıldız, Kırmızı Yıldız: Komünizm’den sonra Holokost Anması’nda anlattığım gibi hafızanın araçsallaştırılması (memory appropriation) fenomeninin parçası. Bu süreçte Holokost başka bir acıyı, komünizm altındaki durumu veya farklı grupların etnik çekişmelerini hatırlamak için kullanılıyor. Bölgenin her tarafında devletler anıtlar ve müzelerle milli olarak Holokost anısını araçsallaştırıyor ve yeni 20. Yüzyıl geçmişi anlayışının görsel kanıtı olarak kullanıyor. Bu şekilde yeni ulusal mitlerine de destek buluyorlar.

Post-Komünist Doğu Avrupa’da Holokost ile ilgili derin, dürüst ve bütünlüklü tartışmalar ve hatırlamaya bir direnç var çünkü Yahudi mağduriyetinin bölgenin çoğunluk etnik gruplarının mağduriyetinin üstüne konulmasına artan bir kin var.

Doğu’nun neredeyse hiç Yahudi kalmayan topraklarında post-komünist milli kimlikler önce komünist pan-milli kimliğin (burada etnik grup değil sosyalizme bağlılık birincildi) reddinin ve ardından etnik çoğunlukçu ve bundan dolayı homojen bir tercihin üzerine kurulduğunu görüyoruz. Burada azınlık anlatılarına yer bırakılmıyor.

Yahudi ıstırabına odaklanmaya olan direncin bir diğer sebebi de Holokost’a olan geniş ve derin yerel yardım ve yataklığı gizlemek, Yahudilerin yok oluşundan elde edilen materyal ve siyasal kazançları saklamak. Yahudi dükkanlar, evler ve emlak yıllarca yağmalandı ve komünist el koyuşlarla genel ekonomiye dahil edildi. Arada sadece zor ve az sayıda tazminat çabası oldu.

Yani Holokost’u olduğu gibi, gerçekten anmak günümüz toplumunu cevap vermek istemediği sorularla yüzleştiriyor.

Bu nedenle Belgrad Panayır Alanı’ndaki büyük karanlık gri kamyonet kapılarını son kez kapattıktan 75 yıl sonra Holokost hatırası durulmamış, çekişmeli ve araçsallaşmış olarak devam ediyor.

Subotic’in kitabının kapağı

Georgia Eyalet Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Profesörü olan Jelena Subotic’in Doğu Avrupa’da Holokost hafızası üzerine yazdığı kitabı Sarı Yıldız, Kırmızı Yıldız: Komünizmin Ardından Holokost Hatırası (Yellow Star, Red Star: Holocaust Remembrance After Communism) bu ay yayınlandı.

1 comment on “Post-Komünist Devletler Holokost Hafızasını Nasıl Gasp Etti

  1. […] yüzde olarak en çok Yahudi öldürülen ikinci ülke olduğunu öğrendiğimde veya geçen sene Subotic’ten Belgrad’daki gezen gaz kamyonetini okuduğumda da aynı […]

Comments are closed.