27 Mart günü Aydın’dan bir habere göre Alevi mezarlarına saldırılmış, taşlar kırılmış. Aynı gün Mardin’in Çilesiz Mahallesi’ndeki (Mezre Mihoka) 300 yıllık Hesen Beg Ezidi mezarlığına benzer bir saldırı yapıldı. Ülkenin iki ucunda farklı grupların mezarlarına olan saldırılarda taşlar ve semboller kırıldı ve tahrip edildi.
Yahudi mezarlıklarına yapılan benzer saldırıları daha önce Avlaremoz’da çok gündeme getirdik. ABD’nin Nebraska eyaletinde, Danimarka’da, Yunanistan’ın farklı şehirlerinde, Fransa’da, Türkiye’de Antakya’da, olanlar birkaç örnek.
Bunların dışında 6-7 İstanbul Pogromu sırasında özellikle Rum mezarlarına yapılan saldırılar, kemiklerin saçılması, kafataslarıyla top oynanması gibi rezil örnekler de var. Soykırım sonrası Anadolu’nun her köşesinde Ermeni mezarlıkları düz edilip üstüne binalar yapıldı. Mezarlıklar toptan ortadan kaldırıldı. Aynı mantığı Çin devletinin Uygur mezarlarını ortadan kaldırışında da görüyoruz. Neden mezar saldırıları bu kadar yaygın?
Bu mantığın temelini 2018’de bir yazısında Ohannes Kılıçdağı anlatmıştır: “mezarlıklar, o grubun aidiyetinin göstergesidir […] Ermenileri Anadolu’dan temizlemekle ‘yetinilmemiş’, mezarları da hedef alınmış, çoğu yerde dümdüz edilmiştir.“
Kılıçdağı devam ediyor: “Düşünebiliyor musunuz; bir şehirde veya kasabada bir tane bile Ermeni kalmamış ama binlerce Ermeni’nin yattığı bir mezarlık sapasağlam duruyor, çok tuhaf olmaz mıydı? Gelecek kuşaklara ne diyecektiniz?“
Mezarlara olan saldırılar birkaç amacı birden başarmaya çalışıyor. Birincisi ve belki en doğrudan olanı saldırının hedefindeki yerel Alevileri, Yahudileri veya Uygurları korkutmak, terörize etmek, mümkünse o mekanı terk etmeye sevk etmek. İkincisi ise ‘ötekileri’ mekanın fiziksel hafızasından silmek. Mezarlıklar Pierre Nora’nın lieux de memoire (hafıza alanı) dediği ürünlerden biridir. Bir hafıza unsurunu somutlaştırarak ve mekansallaştırarak onu unutulmaz, reddedilmez, kaçınılmaz yapabilirsiniz. Anıtların ve heykellerin arkasındaki akıl budur. Bu nedenle Anadolu’nun her köşesine özenle bir Atatürk heykeli dikilmiştir. Böylece Atatürk’ün hatırası unutulmaz ve kaçınılmaz hale gelmiştir.
Anadolu’nun hiç Ermeni bırakılmayan yerlerindeki mezarlıklar, dünyanın dört bir yanındaki Yahudi mezarlıkları ve saldırıyı uğrayan bu Alevi mezarlar da aynı işlevi görmektedir. Grubun varlığını unutulmaz kılar ve somutlaştırır. Bunlara yapılan saldırılar da bu hafızaya saldırılardır. Aktif bir unutmanın ve reddetmenin fiziksel dışavurumlarıdır. Mezar saldırısı ile denen ‘Sizi burada istemiyoruz, hiçbir zaman istemedik, ve zaten siz aslında hiç burada olmadınız!‘ Böylece hem şimdiden hem de geçmişten silme çabası var. Nora’nın lieux de memoire fikrinin etkili olmasının temel sebebi de bu sonuncusudur: fiziksellik yanında kalıcılığı, en azından uzun süren bir varlığı getirir. Bütün ötekileri kovalayan bu silici nefrete karşı var oluşun hafıza alanları korunmalı.
[…] https://www.avlaremoz.com/2020/03/28/aydinda-alevi-mezarina-ve-mardinde-ezidi-mezarina-saldiri-neden… […]