Kaynak: Kelebek, Yücel Sönmez
Mezarlıklar her ne kadar ölüm, acı ve keder barındırsalar da, bazıları geçmişi, hikâyesi, mimarisi ve doğasıyla binlerce gezgini kendine çekiyor. Londra’daki Highgate, Paris’teki Cimetière du Père-Lachaise Mezarlığı gibi… Dünyanın en çarpıcı ve en çok ziyaret edilen mezarlıklarının yer aldığı Avrupa Önemli Mezarlıklar Birliği’nin (“ASCE” Association of Significant Cemeteries in Europe) Türkiye’den de bir üyesi oldu. Şişli Rum Ortodoks Mezarlığı…
Şehrin göbeğinde, kalabalık, karmaşa ve gürültünün ortasında bir sessizlik. İçeri girer girmez ilk şaşkınlığı dışarıda kalan gürültünün bir anda kesilmesi yaratıyor. Birkaç adım sonra karşınıza çıkacak olan heykeller, anıtlar ve kilise sıradan, herhangi bir yerde olmadığını hissettiriyor insana. Mezarlıktaki görevli de şaşkınlığımızı görmüş olacak ki şöyle diyor: “Buraya sadece mezarları ziyaret etmeye gelmiyor insanlar. Burada geziyor, sohbet ediyorlar, vakit geçiriyorlar…”
“Mezarlığa gezmeye mi gelinir” diye düşünerek adımlarımı yavaş yavaş atıyorum mezarların arasındaki yolda. Gariptir, neredeyse her mezar başında durdurup izletiyor kendini. Üzerimizdeki duygu bir mezara bakmaktan çok bir sanat eserine bakmaya denk. Mezarlığın Tasos Adası’ndan getirilen mermer ustaları tarafından onarılmasından, Avrupa Önemli Mezarlıklar Birliği’ne kabul edilmesine kadar her aşamada yoğun bir emek harcayan isim Nicos Michailidis…
İki bavul bir ana
Michailidis eski bir İstanbullu. Çocukluğu Heybeliada’da geçmiş. Onunla, doğum yerinde buluşuyoruz. 6-7 Eylül olaylarıyla birlikte İstanbul’u annesiyle birlikte terk etmek zorunda kalmış. “Giderken 8 yaşındaydım. Annemle birlikte iki bavulla gittik Atina’ya. Bavulumuzun biri Atina’da çalındı. Yunanistan’da annemle birlikte bir bavulla yeni bir hayata başladım” diye anlatıyor İstanbul’dan gitmek zorunda kaldıkları o günleri. Ama yine de İstanbul denilince gözleri ışık saçıyor. Dünyanın en güzel şehrinin İstanbul olduğunu söylüyor. Büyük bir heyecanla anlatıyor Şişli Rum Ortodoks Mezarlığı’nın Avrupa Önemli Mezarlıklar Ağı’na girmesini ve turizme açılacak olmasını.
Kolera salgınıyla temeller atıldı
Nicos Michailidis’in mezarlıkla ilişkisi burasının yakınlarının da yatmasından kaynaklanıyor. İşe mezarlığın Avrupa’da binlerce turisti çeken mezarlıklardan eksiğinin olmamasını fark etmekle başlamış: “Size göre buranın Avrupa’nın diğer mezarlıklarından farkı nedir” sorusuna verdiği yanıt kısa ve net: “İstanbul.” Şöyle açıklıyor: “Avrupa’nın herhangi bir ülkesinin en gözde şehrinin göbeğinde Müslümanlara ait bir mezarlık göremezsiniz. Muhtemelen göremeyeceksiniz de. Buranın tüm ağdaki mezarlıklardan en büyük farkı İstanbul gibi Müslüman bir kentin göbeğinde yer alıyor olması.”
İşin tarihi boyutunu anlatıyor bir yandan… Tanzimat döneminde Beyoğlu bölgesinde nüfusun artması ve 1885’te İstanbul’da baş gösteren kolera salgınından ölenlerin sayısının çokluğu nedeniyle atılmış mezarlığın temelleri. Bölgede ‘Mnimatakia’ (Küçük Mezarlık) adıyla bilinen Tepebaşı ve Şişhane Kuledibi mezarlıkları ile Taksim bölgesindeki ‘Megala Mnimata’ (Büyük Mezarlık) adıyla bilinen Ayazpaşa, Gümüşsuyu ve Fındıklı mezarlıklarının şehir merkezinden uzaklaştırılması kararlaştırılmış.
Büyük Rum Mezarlığı 19. yüzyılın ortalarına kadar günümüzde Taksim Meydanı’nın kapladığı alanın az ilerisinde, Ayia Triada Ortodoks Kilisesi ile Zapyon Kız Lisesi’nin bulunduğu bölgedeymiş. Ayrıca o dönemde Kurtuluş bölgesinde de Rum mezarlığı varmış. 1865 yılında Rum Mezarlığı Taksim’deki konumundan Şişli’ye; 52 dönümlük bugünkü alana nakledilmiş.
En ünlü heykeltıraşların elinden…
Mezarlığın Şişli’ye nakledilmesinin Rum cemaatinin özellikle de Beyoğlu Rumlarının ekonomik açıdan en verimli olduğu döneme denk geldiğine dikkat çekiyor Nicos Michailidis. Şişli Rum Mezarlığı kısa sürede Avrupa’nın en görkemli mezarlıkları arasına girmiş. 19. yüzyılla 20. yüzyılın ortalarına kadar İstanbul’da yaşamış Rumların ulaştığı doruk noktasının kanıtlarından birini olan mezarlık, bu nedenle gerçek bir açık müze gibi.
“Mezarlığa bir tarih parkı da diyebiliriz. Burada Rum Nüfusunun aristokratları ve aydınlarının muhteşem heykellerle süslü kabirleri bulunuyor. Heykel sanatının seçkin örnekleri, dönemin ünlü heykeltıraşlarının ellerinden çıkmış. Bunların en önemlileri arasında, eserleri Louvre Müzesi’ni de süsleyen Antonin Mercié, Yiorgos Bonanos, Mihalis Tobros, Luigi Giona, Lazaros Sohos gibi Tinos Adası’ndan gelen heykeltıraşlar, Tekirdağ Meydanı’ndaki Atatürk heykelinden başka Türkiye’nin birçok bölgesinde eser veren Liriti kardeşler, mimar Periklis Fotiadis ve Panagiotidis gibi isimler var.”
Ancak mezarlık ve içindeki anıtlar 6-7 Eylül olaylarından nasibini almış. Kilise ateşe verilerek, sanat eseri mezar taşları harap hale getirilmiş, ölülerin kemiklerinin saklandığı bina yerle bir edilmiş. Zamanın aşımına da maruz kalan mezarlıktaki eserler, İstanbul Rumlarının sayısının gitgide azalmasının doğurduğu ekonomik şartlar nedeniyle de bakımsız kalmış ve bir biri ardına çökmeye başlamış.
Eski görkemine kavuşuyor
2009 Kasım’ında Patrik Bartholomeos ve Beyoğlu Rum Ortodoks Kilise ve Mektepleri Vakfı, Şişli Mezarlığı’nın restorasyonuna karar vermiş. Kurumun kendi gelirleri sayesinde mezarlığın ilk 40 mermer anıtının bakımı ve restorasyonu ile işe başlanmış. Mermer işleme ustaları ve antik sanat eserlerinin restorasyonunda uzmanlaşmış teknisyenler sayesinde, yalnız aşındırıcı hava şartları ve zamanın etkisinden değil, insan eli tarafından da hasara uğramış birçok eser kurtarılmış. Uzun ve yorucu çalışmalardan sonra 2014’te mermer anıtların restorasyonu tamamlanmış. Bu, yeni dönemin de başlangıcı olmuş. Şimdilerde ise mezarlık ziyaretler için gün sayıyor.
10 bin altın liraya kuruldu
Mezarlığın kuruluş maliyetini dönemin soylu Bizans ailelerinden ve sayılı zenginlerden Stefanovik-Skilitsis Ailesi 10 bin altın liranın üzerinde bir miktar bağış yaparak karşılamış. Mezarlık 21 Mayıs 1889’da büyük bir törenle açılmış.
II. Abdülhamid’in fermanıyla yapılan kilise
Mezarlığın bulunduğu bölge bir zamanlar şehrin epey dışındaymış. Patrikhane’nin izni ve Padişah II. Abdülhamid’in fermanıyla eklektik tarzdaki haç planlı ve kubbeli Şişli Mezarlığı Kilisesi’nin inşa edilmesiyle başlamış mezarlığın faal hale gelmesi. Dimitrios, İoannis ve Pavlos Stefanovik-Skilitsis kardeşler tarafından anne ve babaları Eleni ile Zannis’in anısına yaptıkları bağış sayesinde inşa edilen kilise, Metamorfosis tu Sotiros’a (Mesih’in Metamorfoz Mucizesi) ithaf edilmiş. Kilisenin yapımını ise İstanbul’un en seçkin mimarlarından Fransız kökenli Alexandre Vallaury üstlenmiş. Vallaury’nin eserleri arasında İstanbul Arkeoloji Müzesi, Pera Palas, Karaköy Osmanlı Bankası, Büyükada Rum Yetimhanesi, Haydarpaşa’daki Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Akademisi ve Boğaz’ı süsleyen birçok köşk ve yalı yer alıyor.
Bu memlekete ordu kadar hizmet etmiştir
Mezarlıkta, hikáyesi birbirinden ilginç birçok ünlü yatıyor. 19. yüzyılda İstanbul’da isim yapmış Zarifi Banker kardeşler, anıt heykellerle ölümsüzleştirilmiş. Rum cemaatine faydası olmuş Yorgo ve Nikola Zarifi kardeşlerin anıt mezarı da tarihi eser niteliğinde. Son Padişah Vahdeddin’in özel doktorlarından Yorgo Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli görevler almış Zuro, Aristiris ve Spataris paşaların mezarları da burada bulunuyor. Girişinde ziyaretçileri karşılayan Türk Ortodoks Patriği Baba Eftim’in mezarlarda ise Atatürk’ün imzası şu sözlerle yer alıyor: “Baba Eftim bu memlekete bir ordu kadar hizmet etmiştir.”
Yüzde 80’i Rum
Şişli Ortodoks Mezarlığı 52 dönüm. Burada 36 bin tane yüzey mezar bulunuyor. Bilinen ölü sayısı 85 bin 65. Haftada ortalama üç-dört cenaze yapılıyor. Buradaki 120 yıllık tarihi kilisede, ölünün milliyetine bağlı olarak cenaze töreni Rumca, Rusça, Lehçe, Bulgarca yapılabiliyor. Mezarlıkta yatanların yüzde 80’i Rum, yüzde 10’u Rus, kalanlarsa Bulgar, Yugoslav ve Romen… Mezarlık, Beyoğlu Ortodoks cemaatine ve Fener Patrikhanesi’ne bağlı.
Kaynak: Kelebek, Yücel Sönmez
Mezarlıklar her ne kadar ölüm, acı ve keder barındırsalar da, bazıları geçmişi, hikâyesi, mimarisi ve doğasıyla binlerce gezgini kendine çekiyor. Londra’daki Highgate, Paris’teki Cimetière du Père-Lachaise Mezarlığı gibi… Dünyanın en çarpıcı ve en çok ziyaret edilen mezarlıklarının yer aldığı Avrupa Önemli Mezarlıklar Birliği’nin (“ASCE” Association of Significant Cemeteries in Europe) Türkiye’den de bir üyesi oldu. Şişli Rum Ortodoks Mezarlığı…
Şehrin göbeğinde, kalabalık, karmaşa ve gürültünün ortasında bir sessizlik. İçeri girer girmez ilk şaşkınlığı dışarıda kalan gürültünün bir anda kesilmesi yaratıyor. Birkaç adım sonra karşınıza çıkacak olan heykeller, anıtlar ve kilise sıradan, herhangi bir yerde olmadığını hissettiriyor insana. Mezarlıktaki görevli de şaşkınlığımızı görmüş olacak ki şöyle diyor: “Buraya sadece mezarları ziyaret etmeye gelmiyor insanlar. Burada geziyor, sohbet ediyorlar, vakit geçiriyorlar…”
“Mezarlığa gezmeye mi gelinir” diye düşünerek adımlarımı yavaş yavaş atıyorum mezarların arasındaki yolda. Gariptir, neredeyse her mezar başında durdurup izletiyor kendini. Üzerimizdeki duygu bir mezara bakmaktan çok bir sanat eserine bakmaya denk. Mezarlığın Tasos Adası’ndan getirilen mermer ustaları tarafından onarılmasından, Avrupa Önemli Mezarlıklar Birliği’ne kabul edilmesine kadar her aşamada yoğun bir emek harcayan isim Nicos Michailidis…
İki bavul bir ana
Michailidis eski bir İstanbullu. Çocukluğu Heybeliada’da geçmiş. Onunla, doğum yerinde buluşuyoruz. 6-7 Eylül olaylarıyla birlikte İstanbul’u annesiyle birlikte terk etmek zorunda kalmış. “Giderken 8 yaşındaydım. Annemle birlikte iki bavulla gittik Atina’ya. Bavulumuzun biri Atina’da çalındı. Yunanistan’da annemle birlikte bir bavulla yeni bir hayata başladım” diye anlatıyor İstanbul’dan gitmek zorunda kaldıkları o günleri. Ama yine de İstanbul denilince gözleri ışık saçıyor. Dünyanın en güzel şehrinin İstanbul olduğunu söylüyor. Büyük bir heyecanla anlatıyor Şişli Rum Ortodoks Mezarlığı’nın Avrupa Önemli Mezarlıklar Ağı’na girmesini ve turizme açılacak olmasını.
Kolera salgınıyla temeller atıldı
Nicos Michailidis’in mezarlıkla ilişkisi burasının yakınlarının da yatmasından kaynaklanıyor. İşe mezarlığın Avrupa’da binlerce turisti çeken mezarlıklardan eksiğinin olmamasını fark etmekle başlamış: “Size göre buranın Avrupa’nın diğer mezarlıklarından farkı nedir” sorusuna verdiği yanıt kısa ve net: “İstanbul.” Şöyle açıklıyor: “Avrupa’nın herhangi bir ülkesinin en gözde şehrinin göbeğinde Müslümanlara ait bir mezarlık göremezsiniz. Muhtemelen göremeyeceksiniz de. Buranın tüm ağdaki mezarlıklardan en büyük farkı İstanbul gibi Müslüman bir kentin göbeğinde yer alıyor olması.”
İşin tarihi boyutunu anlatıyor bir yandan… Tanzimat döneminde Beyoğlu bölgesinde nüfusun artması ve 1885’te İstanbul’da baş gösteren kolera salgınından ölenlerin sayısının çokluğu nedeniyle atılmış mezarlığın temelleri. Bölgede ‘Mnimatakia’ (Küçük Mezarlık) adıyla bilinen Tepebaşı ve Şişhane Kuledibi mezarlıkları ile Taksim bölgesindeki ‘Megala Mnimata’ (Büyük Mezarlık) adıyla bilinen Ayazpaşa, Gümüşsuyu ve Fındıklı mezarlıklarının şehir merkezinden uzaklaştırılması kararlaştırılmış.
Büyük Rum Mezarlığı 19. yüzyılın ortalarına kadar günümüzde Taksim Meydanı’nın kapladığı alanın az ilerisinde, Ayia Triada Ortodoks Kilisesi ile Zapyon Kız Lisesi’nin bulunduğu bölgedeymiş. Ayrıca o dönemde Kurtuluş bölgesinde de Rum mezarlığı varmış. 1865 yılında Rum Mezarlığı Taksim’deki konumundan Şişli’ye; 52 dönümlük bugünkü alana nakledilmiş.
En ünlü heykeltıraşların elinden…
Mezarlığın Şişli’ye nakledilmesinin Rum cemaatinin özellikle de Beyoğlu Rumlarının ekonomik açıdan en verimli olduğu döneme denk geldiğine dikkat çekiyor Nicos Michailidis. Şişli Rum Mezarlığı kısa sürede Avrupa’nın en görkemli mezarlıkları arasına girmiş. 19. yüzyılla 20. yüzyılın ortalarına kadar İstanbul’da yaşamış Rumların ulaştığı doruk noktasının kanıtlarından birini olan mezarlık, bu nedenle gerçek bir açık müze gibi.
“Mezarlığa bir tarih parkı da diyebiliriz. Burada Rum Nüfusunun aristokratları ve aydınlarının muhteşem heykellerle süslü kabirleri bulunuyor. Heykel sanatının seçkin örnekleri, dönemin ünlü heykeltıraşlarının ellerinden çıkmış. Bunların en önemlileri arasında, eserleri Louvre Müzesi’ni de süsleyen Antonin Mercié, Yiorgos Bonanos, Mihalis Tobros, Luigi Giona, Lazaros Sohos gibi Tinos Adası’ndan gelen heykeltıraşlar, Tekirdağ Meydanı’ndaki Atatürk heykelinden başka Türkiye’nin birçok bölgesinde eser veren Liriti kardeşler, mimar Periklis Fotiadis ve Panagiotidis gibi isimler var.”
Ancak mezarlık ve içindeki anıtlar 6-7 Eylül olaylarından nasibini almış. Kilise ateşe verilerek, sanat eseri mezar taşları harap hale getirilmiş, ölülerin kemiklerinin saklandığı bina yerle bir edilmiş. Zamanın aşımına da maruz kalan mezarlıktaki eserler, İstanbul Rumlarının sayısının gitgide azalmasının doğurduğu ekonomik şartlar nedeniyle de bakımsız kalmış ve bir biri ardına çökmeye başlamış.
Eski görkemine kavuşuyor
2009 Kasım’ında Patrik Bartholomeos ve Beyoğlu Rum Ortodoks Kilise ve Mektepleri Vakfı, Şişli Mezarlığı’nın restorasyonuna karar vermiş. Kurumun kendi gelirleri sayesinde mezarlığın ilk 40 mermer anıtının bakımı ve restorasyonu ile işe başlanmış. Mermer işleme ustaları ve antik sanat eserlerinin restorasyonunda uzmanlaşmış teknisyenler sayesinde, yalnız aşındırıcı hava şartları ve zamanın etkisinden değil, insan eli tarafından da hasara uğramış birçok eser kurtarılmış. Uzun ve yorucu çalışmalardan sonra 2014’te mermer anıtların restorasyonu tamamlanmış. Bu, yeni dönemin de başlangıcı olmuş. Şimdilerde ise mezarlık ziyaretler için gün sayıyor.
10 bin altın liraya kuruldu
Mezarlığın kuruluş maliyetini dönemin soylu Bizans ailelerinden ve sayılı zenginlerden Stefanovik-Skilitsis Ailesi 10 bin altın liranın üzerinde bir miktar bağış yaparak karşılamış. Mezarlık 21 Mayıs 1889’da büyük bir törenle açılmış.
II. Abdülhamid’in fermanıyla yapılan kilise
Mezarlığın bulunduğu bölge bir zamanlar şehrin epey dışındaymış. Patrikhane’nin izni ve Padişah II. Abdülhamid’in fermanıyla eklektik tarzdaki haç planlı ve kubbeli Şişli Mezarlığı Kilisesi’nin inşa edilmesiyle başlamış mezarlığın faal hale gelmesi. Dimitrios, İoannis ve Pavlos Stefanovik-Skilitsis kardeşler tarafından anne ve babaları Eleni ile Zannis’in anısına yaptıkları bağış sayesinde inşa edilen kilise, Metamorfosis tu Sotiros’a (Mesih’in Metamorfoz Mucizesi) ithaf edilmiş. Kilisenin yapımını ise İstanbul’un en seçkin mimarlarından Fransız kökenli Alexandre Vallaury üstlenmiş. Vallaury’nin eserleri arasında İstanbul Arkeoloji Müzesi, Pera Palas, Karaköy Osmanlı Bankası, Büyükada Rum Yetimhanesi, Haydarpaşa’daki Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Akademisi ve Boğaz’ı süsleyen birçok köşk ve yalı yer alıyor.
Bu memlekete ordu kadar hizmet etmiştir
Mezarlıkta, hikáyesi birbirinden ilginç birçok ünlü yatıyor. 19. yüzyılda İstanbul’da isim yapmış Zarifi Banker kardeşler, anıt heykellerle ölümsüzleştirilmiş. Rum cemaatine faydası olmuş Yorgo ve Nikola Zarifi kardeşlerin anıt mezarı da tarihi eser niteliğinde. Son Padişah Vahdeddin’in özel doktorlarından Yorgo Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli görevler almış Zuro, Aristiris ve Spataris paşaların mezarları da burada bulunuyor. Girişinde ziyaretçileri karşılayan Türk Ortodoks Patriği Baba Eftim’in mezarlarda ise Atatürk’ün imzası şu sözlerle yer alıyor: “Baba Eftim bu memlekete bir ordu kadar hizmet etmiştir.”
Yüzde 80’i Rum
Şişli Ortodoks Mezarlığı 52 dönüm. Burada 36 bin tane yüzey mezar bulunuyor. Bilinen ölü sayısı 85 bin 65. Haftada ortalama üç-dört cenaze yapılıyor. Buradaki 120 yıllık tarihi kilisede, ölünün milliyetine bağlı olarak cenaze töreni Rumca, Rusça, Lehçe, Bulgarca yapılabiliyor. Mezarlıkta yatanların yüzde 80’i Rum, yüzde 10’u Rus, kalanlarsa Bulgar, Yugoslav ve Romen… Mezarlık, Beyoğlu Ortodoks cemaatine ve Fener Patrikhanesi’ne bağlı.
Paylaş: