Arşiv Göze Çarpanlar

Tökezleme Taşları: Holokost’un anısına farklı bir bakış

Bir Alman sanatçı şu ana kadar 70 bin Stolpersteine yerleştirdi ve bu anıtlar Holokost’a olan en büyük merkezsiz hatırlama yöntemi. Ancak bu yöntemi beğenmeyenler var.

Kaynak: The Guardian, Eliza Apperly

Çeviri: Nesi Altaras

Geçtiğimiz bir kış akşamüstü Berlin’de Duisburger sokağında oturan birkaç düzine kişi Holokost’ta ölen eski komşularını anmak için buluştu. Burada 2010’dan beri kocasıyla yaşayan Volker Spitzenberger için yerel insanların Nazi katliamındaki ölümleri korkunç bir hatırlatmaydı – belki de organizatörün verdiği en kan donduran örnek Manfred Hirsch idi: 18 numaradan 4 yaşında götürülen bir çocuk.

“O bizim evimiz,” dedi Spitzenberger ve derin bir nefes aldı.

Anıtlar Berlin’de her yerde. Şehirde Holokost kurbanları anısına 20’den fazla anıt var – en ünlüsü Peter Eisenman’ın 19 bin metre karelik kocaman Öldürülen Avrupa Yahudileri Anıtı.

Ancak Hirsch için olan anıt daha farklıydı. Sadece 10 santimetre kare ve onu görmemek çok kolay. Küçük bronz bir taş arnavut kaldırımlara yerleştiriliyor.

Stolpersteine yani tökezleme taşları olarak bilinen bu taşlardan Avrupa ve Rusya’daki 1200’den fazla kentte 70 bin tane var. Her biri kurbanların son serbestçe yaşadığı evin önünde.

Taşlar kentli hatıranın yeni bir vizyonunu gösteriyor. Eğer Eisenman’ın Berlin’in kalbindeki büyük anıtı Holokost’un genişliğini ve siyasi suçunu gösteriyorsa, bu taşlar şahsi trajedileri anlatıyor.

Taşların üstündeki yazı “Burada Yaşadı:” diye başlıyor ve ölen kişinin adını, doğum tarihini ve başına geleni söylüyor: kamp, intihar, tehcir, veya çoğu durumda sınır dışı ve cinayet.

Duisburger Strasse’de Spitzenberger’den birkaç ev altta oturan çevirmen ve yazar Marion Papi’ye göre “Bunu kocaman ve karmaşık anıtlardan daha vurucu buluyorum. Onlar daha isimsiz ve büyütülmüş duruyor. Stolpersteine daha canlı ve kişisel.

Fikir ilk olarak Alman sanatçı Gunter Demnig tarafından 1992’de Köln’de ortaya atıldı ve aslında Holokost’un Roma ve Sinti kurbanlarını anmak içindi. Berlin’in ilk taşları bundan 4 yıl sonra yerleştirdi.

Şu ana kadar 70 bin taşı, her birinin yazısı ve yerleşimi şahsen takip ederek yaptı. Bu proje için yılın 300 günü hareket halinde.

“Bir kişi adı unutulduğu zaman o kişi unutulmuştur” diyor sıkça, Talmud’dan altıntı yaparak.

Bugün Stolpersteine 20 farklı dilde ve 24 ülkede bulunuyor. 2017’de ilk kez Avrupa dışında, Buenos Aires’deki Pestalozzi okulunda da taşlar konuldu. Amaç bu okula kaçan Alman Yahudi çocukları anmaktı.

Birçok başka anıtın aksine Stolpersteine Holokost’un tüm kurbanlarını anıyor: Yahudiler, Sinti, Roma, engelli, karşıt, Afro-Alman ve asosyal. 70 bininci taş Frankfurt’un dışındaki Hadamar psikiyatri hastanesinde öldürülen zihinsel engelli Alman adam Willy Zimmerer için konuldu.

Genişliği ve uluslararası boyutuna rağmen Stolpersteine bir yerel proje. Yerel gruplar – genellikle bir sokakta oturan insanlar veya okul çocukları bir araya gelip yerel kurbanları ve biyografilerini araştırıyor, sonra her taş için 120 Euro topluyorlar.

Duisburger Strasse’de Norbert ve Astrid Wollschäger apartmanlarındaki herkesi katılmaya davet etti. Komşuların yarısı katıldı.

“İkili olarak arşivlere gittik. İnsanı çok şaşırtıyor,” diyor Wollschäger. Naziler detaylı kayıtlar bıraktı ve “Son kalan gümüş kaşıklara kadar her şey kayıt altına alınmış.”

Duygusal olarak yorucu olsa da Wollschägerlar bunun sonunda komşularıyla yakınlaştı. “Düzenli olarak buluştuk ve projedeki ilerlemeyi konuştuk. Apartmanımız bir grup oldu.”

Devam etmeden önce kurbanların akrabalarını arayıp izin istediler ve onları yerleştirmeye davet ettiler. Emekli okul müdürü 67 yaşındaki Dietmar Schewe tören için İsrail’den 25 konuk karşıladı. “Apartmanlar hala çoğu eski özelliğini koruyor ve gelenler gerçekten anneannelerinin kapı kulplarını görebilirler. Akrabalarının yaşadıkları ortamı görmek önemli bir deneyim.”

Herkes Stolpersteine projesini beğenmiyor. Holokost’tan Hristiyan bir ailenin yanında saklanarak kurtulan Münih ve Bavarya Yahudi toplumları başkanı Charlotte Knobloch projeye karşı çıkıyor. Knobloch bu taşların ayak altına konulmasını kabul edilemez buluyor.

“Bence anıtları kurbanların insanlığını ve saygınlığını koruması gerekiyor,” dedi Knobloch. “Benim için yerdeki bir metale takılmak bunu sağlamıyor.”

Tartışmalı bir kararla Münih belediye meclisi 2004 yılında Stolpersteine projesini yasakladı. Karar 2015’te 100 binden fazla kişinin imzasını taşıyan bir kampanyaya rağmen onandı. Geçtiğimiz yaz Münih alternatif bir hatıra projesi yaptı ve kurbanların evlerinin önüne konan çelik kolonlara biyografik bilgiler ve fotoğraflar yerleştirdi.

Taşları yapan 69 yaşındaki zanaatkar Michael Friedrichs-Friedländer eleştiriyi yersiz buluyor. “Bundan daha bir anma düşünemiyorum. Taşları okumak için kurbanın önünde eğilmek gerekiyor.” Friedrichs-Friedländer 2005’ten beri her taşı tek tek yazıyor. O zamandan beri proje büyüdüğü için Demnig hepsini kendisi yapamıyordu.

Berlin’in kuzeydoğusundaki garajında Friedrichs-Friedländer her taşı eliyle kazıyor ve harf harf çekiç ve metal damgalarla çalışıyor. Çoğunlukla yalnız ve sessizce çalışıyor. Haftada altı gün yani en az elli saat. Toplam 63 binden fazla taşa yazı yadı.  

Birçok mekanizasyon önerileri gelse de Friedrichs-Friedländer elle çalışmakta ısrar ediyor. “Kurbanlara saygı için elle yapılmalı. Holokost çok sistematikti. İcat ettikleri katliam metodları neredeyse otomatikti. Buna benzer bir şey yapmak istemiyoruz.”

Bu iş yürek yakıcı olabiliyor. Hamburg’da bir Yahudi yetim yurdunun önüne 34 taş koyulduğu zaman gibi.  Ama Friedrichs-Friedländer devam etmek istiyor çünkü ahlaki ve siyasal bir zorunluluk hissediyor. Bu his özellikle Almanya ve Avrupa genelde aşırı sağın yükselişiyle artıyor.  “Sorumluluk hissediyorum. Tarihi bilip bugüne baktığımızda paralelleri görmemek mümkün değil.”

1 comment on “Tökezleme Taşları: Holokost’un anısına farklı bir bakış

  1. […] Dortmunder Strasse 9 numarada Edmon Adout’un adını taşıyan bir tökezleme taşı (stolperstein) var. Adout hakkında bilinen hemen hemen her şey tazminat dosyalarından geliyor. 1899’da, […]

Comments are closed.