Hem Ermeniler hem de Yahudiler planlı katliamların kurbanı oldular. İsrail hükümeti adaleti siyasi çıkarın önüne koymalı ve bu suçun adını kullanmalı.
Ermenistan başkenti Yerevan’a bakan Tsitsernakaberd Tepesi ile Yeruşalayim arasında birçok benzerlik görülüyor. Manzara İsrail’in Holokost’ta ölen 6 milyon Yahudi’yi hatırlamak ve onurlandırmak için yaptığı ana mekân olan Yad Vashem’deki manzaraya benziyor.
Yine bir tepe üstündeki Yad Vashem’de “Uluslararası Dürüstler Caddesi” boyunca dikilen ağaçlar Yahudileri kurtaran diğer milletlerden insanlara adanmış. Yerevan’da yabancı liderler ve ziyaretçiler de ölenlerin anısına törenlerde ağaç dikiyor.
Tsitsernakaberd Osmanlı İmparatorluğu’nun planlı kararıyla I. Dünya Savaşı sırasında tutuklanan, Suriye çöllerine ölmeye sürülen veya öldürülen 1,5 milyon Ermeni’nin merkezi anıtı.
44 metre boyundaki anıt yeniden doğuşu simgeliyor. 12 parça bugün Türkiye’de kalan tarihi Ermeni vatanındaki parçaları gösteriyor ve ölenlerin anısına sönmeyen bir alev ortada yanıyor.
Savaştan sonra kısa ömürlü Ermeni Cumhuriyeti sırasında Nemesis Operasyonu için suikastçılar gönüllü oldu. Amaç, soykırımdan sorumlu Türk bakan ve generalleri öldürüp kendi halkı için intikam almaktı. Suikate uğrayanlar arasında üç paşa vardı: savaş bakanı İsmail Enver, içişlerinden sorumlu Mehmed Talat ve deniz kuvvetleri ve Suriye valise Ahmed Cemal.
Bundan 20 sene sonra, II. Dünya Savaşı’nın ardından “İntikamcılar” adlı bir Yahudi grup Holokost’ta Yahudilerin ölümünden sorumlu Alman SS subaylarını öldürmek için planlar yaptı. Alman içme suyunu ve fırınları zehirlemeyi planladılar. (Düzinelerce Alman öldü ancak zehirleme planları başarısız oldu.)
Ortak soykırım deneyimine rağmen bugün İsrail ve Ermenistan dünyalar kadar uzak.
İsrail sürekli Ermeni halkına yapılanların soykırım olduğunu kabul etmeyi reddediyor. Bu kararın sebebi, kurbanlığı biricikleştirmek ve Holokost’u tek ve benzersiz bir tarihi olay olarak göstermek istemesi değil. Asıl sebep kötümser bir siyasi oyun.
Yıllarca, İsrail soykırımı tanırsa Türkiye’den gelecek öfkeden korktu. 1950’lerin sonundan itibaren Türkiye İsrail’in önemli bir stratejik partneri – ve Müslüman dünyadaki nadir arkadaşlarından biri olmuştu. İki ülke arasında kuvvetli istihbarat ve güvenlik bağlantıları vardı. Türkiye, İsrail malı silahlar için önemli ve kazançlı bir pazardı. İsrailli parlamento üyeleri, insan hakları aktivistleri ve tarihçiler ne zaman Ermeni Soykırımı’nın tanınmasını isteseler, hükumet bunu engelledi. İdeoloji veya siyasi yön fark etmeksizin art arda İsrail hükumetleri, Türkiye’nin kızgınlığı ve silah satışına etkisi yüzünden; ekonomik çıkarı, evrensel değerlerin önüne koydu. Soykırımı sadece bir “trajedi” olarak adlandırdılar.
Ancak son 10 senede Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki Türkiye ile İsrail’in ilişkileri kötüleşti. Silah satışları durdu ve ortak düşman Suriye’ye karşı istihbarat paylaşımı sona erdi. Bugünlerde Türkiye-İsrail siyasi ve askeri ilişkileri oldukça alçak bir noktada. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve oğlu Yair düzenli olarak Twitter’dan Erdoğan’la kavga ediyor ve birbirlerine tiran, katil gibi sözler savuruyor.
Ancak İsrail yine de Ermeni Soykırımı’nı tanımamakta ısrarcı. Bugünlerde yeni bir bahane var: Azerbaycan. 1991’le 1994 arasında topraklarının büyük bir bölümünü Ermenistan’a kaybeden Şii Müslüman çoğunluklu bu ülkenin askeri gücünü yenilemeye ihtiyacı vardı. Bunun için İsrail’e döndü. İsrail’de baş düşmanı İran’ın sınırında yükselen bir pazara askeri teknoloji satmayı kabul etti. Önce bu ilişki gizli tutuldu. İsrail askeri kontrolleri iç basında bu detayların yayınlanmasını engelledi.
Ancak yolsuzluğu, gücü kötüye kullanışı ve insan hakları ihlalleri yüzünden eleştirilen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev sırrı açıkladı. Aralık 2016’da Netanyahu’ya ev sahipliği yaparken bir basın toplantısında İsrail’den 5 milyar dolar değerinde silah aldığını söyledi. Azerbaycan, İsrail askeri malzemesi için bir pazar olarak neredeyse Türkiye’nin yerini aldı.
Silah anlaşmaları, insansız hava araçları, füze, radar, top, bot ve Aliyev’in rakiplerine ve Azeri aktivistlere karşı kullandığı istihbarat ekipmanı gibi şeyleri kapsıyor. Aliyev’in özel uçağı bir İsrail şirketi tarafından yenilendi ve bir de yeni uçak inşa edildi. Ayrıca başkent Bakü’de yeraltı kontrol ve kumanda merkezi kurulmasına da yardım edildi. Bazı İsrail askeri teknolojileri, özellikle insansız hava araçları ve toplar, iki düşman arasındaki atışmalarda Ermenistan askerlerine karşı kullanıldı. “İsrail için bu sadece ticaret, ama bizim için ölüm” dedi Foreign Policy’e konuşan Ermenistan Dışişleri bakanı Zohrab Mnatsakayan.
Buna karşılık Azerbaycan, İsrail’e petrol satıyor ve İsrail istihbarat kurumlarının kendi toprağından İran’a operasyonlar yapmasına izin veriyor. Beşinci defa başbakanlığa seçilen Netanyahu şimdi Ermeni Soykırımı’nı tanırsa İsrail’in Azeri pazarından ciro kaybetmesinden ve Erdoğan’la yakın arkadaş olan Aliyev’in ülkedeki İsrail istihbarat varlığını sonlandırmasından korkuyor.
İsrail’in bu hareketleri ahlak ve tarihin hicvidir. Hele ki soykırımın küllerinden doğmuş ve inşa edilmiş bir halktan gelmesi daha da utanç vericidir.
Holokost’un anısı sıklıkla ahlaki bir pusula olarak değil de siyasal emeller için kullanılıyor. Sovyetler ve komünizmin çöküşünden sonra birçok Baltık ve Orta Avrupa ülkesi yerel anti-komünistleri yücelten tarihi revizyonlarda bulundular ancak bunlar II. Dünya Savaşı’ndan Nazilerle ortak olup Yahudileri öldürenlerdi. Ancak İsrail hükumetleri buna sırt çevirip bu rejimlerle ticari anlaşmaları ve askeri ortaklığı tercih etti. Yad Vashem bile bir şey demedi.
Netanyahu’nun sağcı hükümeti şimdi bir adım öteye gidiyor. Sadece İsrail’in diplomatik ve ekonomik duruşu uğruna Netanyahu, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’ndeki sağcı popülist, antisemit milliyetçilerin desteklediği hükümetlerle ortak oluyor. Ne zaman Batı Avrupa demokrasilerinde antisemit bir olay olsa, başbakan öfkesini açıklıyor ve AB devletlerinden aksiyon bekliyor. Ama benzer olaylar Donald Trump’ın Amerika’sında veya ortak olduğu Viktor Orban’ın Macaristan’ı gibi Doğu Avrupa ülkelerinde olunca pek ses çıkarmıyor.
Polonya, İsrail’in bu çifte standardına bir başka örnek. Geçen sene Netanyahu Polonya yasalarında Holokost’a yardım eden Polonyalıları suçlayanları cezalandıran yasayı çabuk kabullendi. Ancak halkın karşıtlığı onu pozisyon değişikliğine itti. Bunun üzerine başlayan İsrail-Polonya diplomatik gerginliği hala sürüyor.
İsrail’in Ermenistan’la ilgili, ekonomik çıkarlarını korumak için, kaçamak sözler kullandığı günler bitmeli. Soykırım soykırımdır. İsrail’in insanlığa ve Holokost’ta ölen 6 milyon Yahudi’ye olan ahlaki görevi Ermeni Soykırımı’nı tanımaktır. Aynı Rwanda Soykırımı’nı tanıdığı gibi.
Kaynak: Foreign Policy, Yossi Melman
Çeviri: Nesi Altaras
Hem Ermeniler hem de Yahudiler planlı katliamların kurbanı oldular. İsrail hükümeti adaleti siyasi çıkarın önüne koymalı ve bu suçun adını kullanmalı.
Ermenistan başkenti Yerevan’a bakan Tsitsernakaberd Tepesi ile Yeruşalayim arasında birçok benzerlik görülüyor. Manzara İsrail’in Holokost’ta ölen 6 milyon Yahudi’yi hatırlamak ve onurlandırmak için yaptığı ana mekân olan Yad Vashem’deki manzaraya benziyor.
Yine bir tepe üstündeki Yad Vashem’de “Uluslararası Dürüstler Caddesi” boyunca dikilen ağaçlar Yahudileri kurtaran diğer milletlerden insanlara adanmış. Yerevan’da yabancı liderler ve ziyaretçiler de ölenlerin anısına törenlerde ağaç dikiyor.
Tsitsernakaberd Osmanlı İmparatorluğu’nun planlı kararıyla I. Dünya Savaşı sırasında tutuklanan, Suriye çöllerine ölmeye sürülen veya öldürülen 1,5 milyon Ermeni’nin merkezi anıtı.
44 metre boyundaki anıt yeniden doğuşu simgeliyor. 12 parça bugün Türkiye’de kalan tarihi Ermeni vatanındaki parçaları gösteriyor ve ölenlerin anısına sönmeyen bir alev ortada yanıyor.
Savaştan sonra kısa ömürlü Ermeni Cumhuriyeti sırasında Nemesis Operasyonu için suikastçılar gönüllü oldu. Amaç, soykırımdan sorumlu Türk bakan ve generalleri öldürüp kendi halkı için intikam almaktı. Suikate uğrayanlar arasında üç paşa vardı: savaş bakanı İsmail Enver, içişlerinden sorumlu Mehmed Talat ve deniz kuvvetleri ve Suriye valise Ahmed Cemal.
Bundan 20 sene sonra, II. Dünya Savaşı’nın ardından “İntikamcılar” adlı bir Yahudi grup Holokost’ta Yahudilerin ölümünden sorumlu Alman SS subaylarını öldürmek için planlar yaptı. Alman içme suyunu ve fırınları zehirlemeyi planladılar. (Düzinelerce Alman öldü ancak zehirleme planları başarısız oldu.)
Ortak soykırım deneyimine rağmen bugün İsrail ve Ermenistan dünyalar kadar uzak.
İsrail sürekli Ermeni halkına yapılanların soykırım olduğunu kabul etmeyi reddediyor. Bu kararın sebebi, kurbanlığı biricikleştirmek ve Holokost’u tek ve benzersiz bir tarihi olay olarak göstermek istemesi değil. Asıl sebep kötümser bir siyasi oyun.
Yıllarca, İsrail soykırımı tanırsa Türkiye’den gelecek öfkeden korktu. 1950’lerin sonundan itibaren Türkiye İsrail’in önemli bir stratejik partneri – ve Müslüman dünyadaki nadir arkadaşlarından biri olmuştu. İki ülke arasında kuvvetli istihbarat ve güvenlik bağlantıları vardı. Türkiye, İsrail malı silahlar için önemli ve kazançlı bir pazardı. İsrailli parlamento üyeleri, insan hakları aktivistleri ve tarihçiler ne zaman Ermeni Soykırımı’nın tanınmasını isteseler, hükumet bunu engelledi. İdeoloji veya siyasi yön fark etmeksizin art arda İsrail hükumetleri, Türkiye’nin kızgınlığı ve silah satışına etkisi yüzünden; ekonomik çıkarı, evrensel değerlerin önüne koydu. Soykırımı sadece bir “trajedi” olarak adlandırdılar.
Ancak son 10 senede Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki Türkiye ile İsrail’in ilişkileri kötüleşti. Silah satışları durdu ve ortak düşman Suriye’ye karşı istihbarat paylaşımı sona erdi. Bugünlerde Türkiye-İsrail siyasi ve askeri ilişkileri oldukça alçak bir noktada. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve oğlu Yair düzenli olarak Twitter’dan Erdoğan’la kavga ediyor ve birbirlerine tiran, katil gibi sözler savuruyor.
Ancak İsrail yine de Ermeni Soykırımı’nı tanımamakta ısrarcı. Bugünlerde yeni bir bahane var: Azerbaycan. 1991’le 1994 arasında topraklarının büyük bir bölümünü Ermenistan’a kaybeden Şii Müslüman çoğunluklu bu ülkenin askeri gücünü yenilemeye ihtiyacı vardı. Bunun için İsrail’e döndü. İsrail’de baş düşmanı İran’ın sınırında yükselen bir pazara askeri teknoloji satmayı kabul etti. Önce bu ilişki gizli tutuldu. İsrail askeri kontrolleri iç basında bu detayların yayınlanmasını engelledi.
Ancak yolsuzluğu, gücü kötüye kullanışı ve insan hakları ihlalleri yüzünden eleştirilen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev sırrı açıkladı. Aralık 2016’da Netanyahu’ya ev sahipliği yaparken bir basın toplantısında İsrail’den 5 milyar dolar değerinde silah aldığını söyledi. Azerbaycan, İsrail askeri malzemesi için bir pazar olarak neredeyse Türkiye’nin yerini aldı.
Silah anlaşmaları, insansız hava araçları, füze, radar, top, bot ve Aliyev’in rakiplerine ve Azeri aktivistlere karşı kullandığı istihbarat ekipmanı gibi şeyleri kapsıyor. Aliyev’in özel uçağı bir İsrail şirketi tarafından yenilendi ve bir de yeni uçak inşa edildi. Ayrıca başkent Bakü’de yeraltı kontrol ve kumanda merkezi kurulmasına da yardım edildi. Bazı İsrail askeri teknolojileri, özellikle insansız hava araçları ve toplar, iki düşman arasındaki atışmalarda Ermenistan askerlerine karşı kullanıldı. “İsrail için bu sadece ticaret, ama bizim için ölüm” dedi Foreign Policy’e konuşan Ermenistan Dışişleri bakanı Zohrab Mnatsakayan.
Buna karşılık Azerbaycan, İsrail’e petrol satıyor ve İsrail istihbarat kurumlarının kendi toprağından İran’a operasyonlar yapmasına izin veriyor. Beşinci defa başbakanlığa seçilen Netanyahu şimdi Ermeni Soykırımı’nı tanırsa İsrail’in Azeri pazarından ciro kaybetmesinden ve Erdoğan’la yakın arkadaş olan Aliyev’in ülkedeki İsrail istihbarat varlığını sonlandırmasından korkuyor.
İsrail’in bu hareketleri ahlak ve tarihin hicvidir. Hele ki soykırımın küllerinden doğmuş ve inşa edilmiş bir halktan gelmesi daha da utanç vericidir.
Holokost’un anısı sıklıkla ahlaki bir pusula olarak değil de siyasal emeller için kullanılıyor. Sovyetler ve komünizmin çöküşünden sonra birçok Baltık ve Orta Avrupa ülkesi yerel anti-komünistleri yücelten tarihi revizyonlarda bulundular ancak bunlar II. Dünya Savaşı’ndan Nazilerle ortak olup Yahudileri öldürenlerdi. Ancak İsrail hükumetleri buna sırt çevirip bu rejimlerle ticari anlaşmaları ve askeri ortaklığı tercih etti. Yad Vashem bile bir şey demedi.
Netanyahu’nun sağcı hükümeti şimdi bir adım öteye gidiyor. Sadece İsrail’in diplomatik ve ekonomik duruşu uğruna Netanyahu, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’ndeki sağcı popülist, antisemit milliyetçilerin desteklediği hükümetlerle ortak oluyor. Ne zaman Batı Avrupa demokrasilerinde antisemit bir olay olsa, başbakan öfkesini açıklıyor ve AB devletlerinden aksiyon bekliyor. Ama benzer olaylar Donald Trump’ın Amerika’sında veya ortak olduğu Viktor Orban’ın Macaristan’ı gibi Doğu Avrupa ülkelerinde olunca pek ses çıkarmıyor.
Polonya, İsrail’in bu çifte standardına bir başka örnek. Geçen sene Netanyahu Polonya yasalarında Holokost’a yardım eden Polonyalıları suçlayanları cezalandıran yasayı çabuk kabullendi. Ancak halkın karşıtlığı onu pozisyon değişikliğine itti. Bunun üzerine başlayan İsrail-Polonya diplomatik gerginliği hala sürüyor.
İsrail’in Ermenistan’la ilgili, ekonomik çıkarlarını korumak için, kaçamak sözler kullandığı günler bitmeli. Soykırım soykırımdır. İsrail’in insanlığa ve Holokost’ta ölen 6 milyon Yahudi’ye olan ahlaki görevi Ermeni Soykırımı’nı tanımaktır. Aynı Rwanda Soykırımı’nı tanıdığı gibi.
Paylaş: