20 yıl kadar önce yazar ve editor Stanley Mieses gitarist Yosi Piamenta’yı Mansoura Pastanesi’ne künefe almaya götürdü. Piamenta’nın isteği üzerine tepsinin kenarındaki daha yanık, çıtır parçalardan istedi. New York’ta yediği en iyi künefelerden biriydi.
Sonradan Queens mahallesine taşınan Mieses hala Gravesend, Brooklyn’deki bu Akdeniz dükkanına gitmeyi sürdürüyor. Genellikle hemen yakınında gittiği berberinden çıktığında uğruyor. Künefe seçerken arkadaşının tavsiyesini dinlemeye devam etse de genelde fazla alıyor.
“Birkaç gram almaya gelmiştim ama bir baktım bütün kenarları almışım” dedi 65 yaşındaki Mieses, cuma akşamüstü aldığı 20 santimlik şerbetli tatlıya bakarken.
“Şehirdeki en iyi tatlı burada” diyor ailesiyle New Jersey tatildeyken dükkana uğrayan 23 yaşındaki Jason Balassiano.
Neredeyse 60 yıldır uzak ve yakından Yahudiler – özellikle Mısırlı ve Suriyeli olanlar – ayrıca güzel fıstıklı tatlıdan anlayan goylar – Kings Çevreyolu üstündeki Mansoura Pastanesi’ne akın ediyorlar. Cam çerçeveleri çikolata kaplı portakallar ve mamül olarak adlandırılan hurmalı kurabiyelerle dolu pastanenin mutfağı kaşer kurallarına uyuyor ve özellikle Yahudi bayramlarında oldukça popüler hale geliyor.
68 yaşındaki bankacı Benjamin Douek yakın zamanda Scarsdale’dan karısı Bunny’le beraber graybeh almaya geldiler. Çocukluğundan beri dükkanı biliyor. “Ben Güney Karolina’da büyürken babam Mansoura’dan bahsederdi. Eski memleketten.” Bu lafıyla aslında pastanenin eskiden Kahire’de bulunan mekanından bahsediyor.
Orta tezgahta duran, pastanenin sahibi 63 yaşındaki Josaine Mansoura aile mesleğinin tarihini anlatırken bir yandan da şerbetten parlayan bir tepsi baklava dilimliyordu. Merhum kocası Alan’ın ailesi 18. ve 19. yüzyıllarda Halep’te Mansoura diye bir pastane işletiyordu. 1910’da Alan’ın dedesi Kahire’ye taşındı ve bir başka kafe-pastane Mansoura açtı. Bu pastanenin sık müşterilerinden biri de Mısır Kralı Faruk’tu.
1950’lerde Mısır’da Yahudi nefreti tırmanınca aile Paris’e kaçtı, oradan da 1961’de Brooklyn’e yerleşti. Burada tekrar Mansoura bayrağını diktiler. Burası çabucak Ocean Parkway etrafında gelişen Sefarad mahallesinin vazgeçilmez bir parçası oldu. Bugün, Mansoura ve oğulları Jack ve David ateşli mikser ve tepsiler arasında terlerken, lokum, basbusa ve portakallı helvalı kek keserken görüntülenebilirler.
“İnsanlar ne beğenecekse onu yapıyoruz. Hep zengin tatlar” dedi Mansoura.
Bu tatlar 14 sene önce İsrail’den Brooklyn’e ilk taşındığında, Aviv Mosovich’in aradığı, evden özlediği tatlardı.
“Doğru malzemeyi kullanıyor” diyor özel şef olan Mosovich ve dolaptan bir paket peynirli sambusek alıyor.
Dükkanın dünyanın her yerinden müşterisi var. Mansoura’yı telefonda İngilizce, İbranice, Fransızca veya Arapça karışımı konuşurken duyabilirsiniz. Aldığı sipariş Arjantin’de bir düğün için de olabilir, Minnesota’da bir tıp konferansı için de.
Ama çoğu müdavim için pastane bir sosyal ortam, “berbere gitmek gibi” diyor David Mansoura. Douek Mansoura’ya Venezuella’daki kuzeninin durumunu soruyor. Pastaneci müşterinin kuzenlerinin durumuna ondan daha hakim çünkü hala Güney Amerika’dan arayıp sipariş veriyorlar. Uzun zamandır müdavim olan Leona Bassan hindistan cevizli kurabiyeler alırken bir yandan yakınn zamanda annesini kaybettiğini haber veriyor.
“Aileni ziyaret etmek gibi. Hakkında her şeyi biliyorlar” diyor Panama’dan eski şehrine ziyarete gelen 60 yaşındaki Bassan.
Kaynak: New York Times, 6 Eylül 2018
Çeviri: Nesi Altaras
20 yıl kadar önce yazar ve editor Stanley Mieses gitarist Yosi Piamenta’yı Mansoura Pastanesi’ne künefe almaya götürdü. Piamenta’nın isteği üzerine tepsinin kenarındaki daha yanık, çıtır parçalardan istedi. New York’ta yediği en iyi künefelerden biriydi.
Sonradan Queens mahallesine taşınan Mieses hala Gravesend, Brooklyn’deki bu Akdeniz dükkanına gitmeyi sürdürüyor. Genellikle hemen yakınında gittiği berberinden çıktığında uğruyor. Künefe seçerken arkadaşının tavsiyesini dinlemeye devam etse de genelde fazla alıyor.
“Birkaç gram almaya gelmiştim ama bir baktım bütün kenarları almışım” dedi 65 yaşındaki Mieses, cuma akşamüstü aldığı 20 santimlik şerbetli tatlıya bakarken.
“Şehirdeki en iyi tatlı burada” diyor ailesiyle New Jersey tatildeyken dükkana uğrayan 23 yaşındaki Jason Balassiano.
Neredeyse 60 yıldır uzak ve yakından Yahudiler – özellikle Mısırlı ve Suriyeli olanlar – ayrıca güzel fıstıklı tatlıdan anlayan goylar – Kings Çevreyolu üstündeki Mansoura Pastanesi’ne akın ediyorlar. Cam çerçeveleri çikolata kaplı portakallar ve mamül olarak adlandırılan hurmalı kurabiyelerle dolu pastanenin mutfağı kaşer kurallarına uyuyor ve özellikle Yahudi bayramlarında oldukça popüler hale geliyor.
68 yaşındaki bankacı Benjamin Douek yakın zamanda Scarsdale’dan karısı Bunny’le beraber graybeh almaya geldiler. Çocukluğundan beri dükkanı biliyor. “Ben Güney Karolina’da büyürken babam Mansoura’dan bahsederdi. Eski memleketten.” Bu lafıyla aslında pastanenin eskiden Kahire’de bulunan mekanından bahsediyor.
Orta tezgahta duran, pastanenin sahibi 63 yaşındaki Josaine Mansoura aile mesleğinin tarihini anlatırken bir yandan da şerbetten parlayan bir tepsi baklava dilimliyordu. Merhum kocası Alan’ın ailesi 18. ve 19. yüzyıllarda Halep’te Mansoura diye bir pastane işletiyordu. 1910’da Alan’ın dedesi Kahire’ye taşındı ve bir başka kafe-pastane Mansoura açtı. Bu pastanenin sık müşterilerinden biri de Mısır Kralı Faruk’tu.
1950’lerde Mısır’da Yahudi nefreti tırmanınca aile Paris’e kaçtı, oradan da 1961’de Brooklyn’e yerleşti. Burada tekrar Mansoura bayrağını diktiler. Burası çabucak Ocean Parkway etrafında gelişen Sefarad mahallesinin vazgeçilmez bir parçası oldu. Bugün, Mansoura ve oğulları Jack ve David ateşli mikser ve tepsiler arasında terlerken, lokum, basbusa ve portakallı helvalı kek keserken görüntülenebilirler.
“İnsanlar ne beğenecekse onu yapıyoruz. Hep zengin tatlar” dedi Mansoura.
Bu tatlar 14 sene önce İsrail’den Brooklyn’e ilk taşındığında, Aviv Mosovich’in aradığı, evden özlediği tatlardı.
“Doğru malzemeyi kullanıyor” diyor özel şef olan Mosovich ve dolaptan bir paket peynirli sambusek alıyor.
Dükkanın dünyanın her yerinden müşterisi var. Mansoura’yı telefonda İngilizce, İbranice, Fransızca veya Arapça karışımı konuşurken duyabilirsiniz. Aldığı sipariş Arjantin’de bir düğün için de olabilir, Minnesota’da bir tıp konferansı için de.
Ama çoğu müdavim için pastane bir sosyal ortam, “berbere gitmek gibi” diyor David Mansoura. Douek Mansoura’ya Venezuella’daki kuzeninin durumunu soruyor. Pastaneci müşterinin kuzenlerinin durumuna ondan daha hakim çünkü hala Güney Amerika’dan arayıp sipariş veriyorlar. Uzun zamandır müdavim olan Leona Bassan hindistan cevizli kurabiyeler alırken bir yandan yakınn zamanda annesini kaybettiğini haber veriyor.
“Aileni ziyaret etmek gibi. Hakkında her şeyi biliyorlar” diyor Panama’dan eski şehrine ziyarete gelen 60 yaşındaki Bassan.
Paylaş: