Bu yazıda cehalet ve Yahudi karşıtlığı ilişkisini Kadir Mısıroğlu’nun Ziya Gökalp yorumu üzerinden basitçe örnekleyeceğim. Bunu yaparken Theodor Adorno’nun yarı-bilmek (semi-erudition) kavramını kullanacağım. Öncelikle, Adorno ile başlayarak yarı-bilmeyi açılayayım. Adorno’ya göre yarı-bilmek kişinin elde ettiği bilgiyi bir inanç sistemi üzerinden değerlendirip yanlış sonuca ulaşmasıdır. Örneğin, astroloji yani burç yorumları, astronominin bilimsel olarak kanıtlanmış bilgilerini ele alıp bunları bilimsel olmayan bir inanç silsilesiyle ilişkilendirdiği için yarı-bilgidir. Bir başka deyişle, yarı-bilmek bilmediğini bilmemektir, yani cehalettir. Adorno bunu şöyle ifade eder: ‘Yarı bilen astroloji veya ırkçılık gibi bilim dışı inanç sistemlerini halka üstünlük taslamak ve saygı uyandırmak için kullanır. Çünkü bu bilim-dışı bilgi ona “aydın” sıfatını verir.’
Kadir Mısıroğlu’nun yarı-bilgisini Ziya Gökalp üzerine söylediklerinden anlamak mümkün: ‘Ziya Gökalp’i Türkçüler adam zanneder, Ziya Gökalp’in Türkiye’ye naklettiği sosyoloji, dini bütün metafizik hakikatleri ile âdeme mahkûm eden bir sistemdir. Durkheim sosyolojisidir. Durkheim bir Yahudi’dir. Bir Yahudi’nin sistemini Ziya Gökalp Türkiye’ye adapte etmiştir. Ziya Gökalp Kürt’tür, Türkçülük yapar. Kürtçülük yapan Bedirhanzade’ler Arap’tır. Abbasi hanedanlığındandır. Bu işler, biraz karışıktır. Bazı insanlar, bazı maksatla, bazı davaları güderler. İman adamı olmak başka şeydir, siyaseten bazı davaları gütmek başka şeydir.’
Buradaki cehaleti, yani yarı-bilgiyi, görmek Ziya Gökalp üzerine yaptığım akademik araştırmalar sayesinde bana nasip oldu (https://goo.gl/eZfNQH ; https://goo.gl/QcNz9W). Mısıroğlu her yarı-bilen gibi bir takım bilgiyi bir inançla birleştirerek yanlış sonuca varıyor. Zira, sadece Gökalp üzerine söylediği ilk iki cümle doğrudur. Gökalp, Emile Durkheim sosyolojisini takip ederek toplumun din sayesinde var olabildiğini ortaya koymuştur. Ayrıca, Gökalp’in üzerinde Durkheim etkisi çok büyüktür, çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk liseler icin Sosyoloji kitabını yazma görevi verilen, ama vefatından ötürü sadece giriş bölümünü bitiren Gökalp şunu belirtir: bu kitaptaki teori alıntıdır, çünkü Durkheim’indir, ama calışmanın araştırma alanı yenidir, çünkü Türkiye’dir.
Mısıroğlu bu bilgiyi kendi Yahudi nefreti ile birleştirip yarı-bilen haline gelmektedir, çünkü ona göre Durkheim Yahudi’dir, Gökalp Kürt’tür ve bu yüzden de Gökalp zararlıdır. Öncelikle, Durkheim Yahudi kökene sahip olsa da hayatı boyunca laik bir şekilde yaşadı ve kökeniyle ilgili herhangi bir çalışma yapmadi. Zaten, bunu Mısıroğlu’nun kendi cümlesi de onaylamakta, çünkü Durkheim dini topluma mahkum eden bir teori yarattı. Eğer çok dindar bir Yahudi olsaydı, bunu ortaya koyamazdı. İlaveten, Ziya Gökalp Türk ile Kürt’ü ayırmanın mümkün olmadığını iddia etti. Gökalp’e göre Türkler ve Kürtler yuzyıllarca beraber yaşayarak ortak bir kültür kurmuşlardır. Dolayısıyla, Gökalp’e göre ‘Kürt’ü sevmeyen Türk, Türk değildir; Türk’ü sevmeyen Kürt de, Kürt olamaz.’ (https://goo.gl/QcNz9W) Gökalp şunu da ekleyerek Mısıroğlu’nun cehaletini ortaya koymaktadır: ‘Ben Türk’üm, ama etnik olarak atalarım Kürt veya Arap olsa dahi, ben kendimi Türk sayarım, çünkü ben Türk olmayı bu kültürün içinde büyüyerek öğrendim.’ (https://goo.gl/QcNz9W)
Özetle, Ziya Gökalp, Durkheim sosyolojisinden faydalanarak neden Türklerle Kürtlerin bu kadar yüzyıl beraber yaşadıklarını açıklamıştır. Bunu yaparken ortak kültür kurduklarının altını çizmiştir. Mısıroğlu gibi insanlar aldıkları yarı-bilgiyi ırkçı fikirleriyle harmanlayarak hayali sonuçlara erişiyorlar. Bunun tehlikesi şu: Ziya Gökalp veya Durkheim’i bilmeyen insanlara kendini münevver gibi gösterip okurları ırkçılığa teşne hale getiriyor.
Bu yazıyı Gökalp ve Durkheim üzerine akademik olarak çalışmış olduğum ve bu yalanı açıkça gördüğüm için paylaşmak istedim, çünkü Nazi örneğinde görüldüğü üzere ırkçılık makbul hale geldiğinde geri dönüşü olmaz. Türkiye’de yasayan bütün halkların kardeşliğini ırkçılık tehlikeye atar ve gercek bölücülük budur. Gökalp 100 yıl öncesinden bunu görüp Mısıroğlu gibilerin iftirasına dayanıklı metinler yazmıştır. Mısıroğlu’nu 10 yıl sonra umarım kimse hatırlamayacaktır, çünkü hatırlaması bu ülkede ırkçı ve bölücü nifak tohumunun yeşerdiğini gösterir.
[1] Türkay Nefes, Brasenose College, University of Oxford.
[2] Bu yazıda yararlandığım akademik makalelere şu linklerden ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz: https://goo.gl/eZfNQH ; https://goo.gl/QcNz9W
Avlaremoz’un resmi bir görüşü yoktur. Yayımlanan yazılar, yazı sahibinin kendi görüşleridir. Çok sesli bir platform olma amacı taşıyan Avlaremoz’da, nefret söylemi içermedikçe, farklı düşünceler kendisine yer bulmaktadır.
[…] http://www.avlaremoz.com/2018/12/28/yahudi-karsitligi-cehaletten-nasil-beslenir-kadir-misirlioglunun… […]