Kaynak: Washington Üniversitesi, Stroum Yahudi Araştırmaları Merkezi
Çeviri: Nesi Altaras
Geçen Aralık ayında Şabat bittikten sonra Yeruşalayim’in ünlü pazarı Machene Yehuda yakınlarında yürürken haftanın başını müzikle kutlayan, içki içen bir grup gördüm. İlgimi çeken arka planda çalan canlı Arapça şarkıydı. Çalan, İsrail’in en dinlenen pop şarkısı Habib Galbi’ydi. Habib Galbi A-WA adlı üç Yemenli İsrailli kız kardeşin kurduğu gruba ait. Yakın zamanda Arapça şarkılar ana akım İsrail radyolarında, klüplerde ve kalabalık ortamlarda yer bulmaya başladılar. Ancak durum hep böyle değildi. İsrail nüfusunun yarısı Mizrahi (Arap, Kürdistan ve İran Yahudileri) olduğu halde şimdiye kadar Arapça şarkılar çok üretilmemişti.
Irak Yahudilerinin Hikayesi
1950lerden itibaren İsrail’e gelen tüm göçmenler sadece İbranice konuşmaya teşvik edildi çünkü okulda, işte ve hayatın her alanında kullanılacak, yeni ülkenin dili buydu. Bunun üstüne, Ortadoğu’ya kökenli olan ve Arapça konuşan dünyaya bağları olan Mizrahiler İsrail toplumunun değişik yönlerinde ötekileştirme ve ezilmeyle karşılaştı.
Şikago Üniversite’sinde Ortadoğu Çalışmaları Profesöru olan Orit Bashkin yeni kitabı “İmkansız Göç: İsrail’de Irak Yahudileri”nde İsrail’in ilk yıllarındaki bu ötekileştirmeyle, Irak Yahudisi olimin (göçmenlerin) devlet yönetimindeki geçiş kamplarıyla olan sorunlarını anlatıyor.
Kitap boyunca Bashkin’in iki hedefi var: hem Irak Yahudilerinin göçmen olarak çektikleri zorluklara dikkat çekiyor, hem de yeni vatandaşlar olarak getirdikleri kuvvetli sosyal ve politik organizasyondan bahsediyor.
Irak’ın 1932’de İngiltere’den bağımsızlığından sonra çoğu kozmopolit ve şehirli olan Irak Yahudi cemaati, ağırlıkla Bağdat, bazıları Basra ve Musul’da olmak üzere 90,000 kişi kadardı. Bashkin’e göre 20. Yüzyılda Yahudi cemaati Irak’taki hayata son derece entegreydi ve sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yapıya katkı sağlıyordu. Bu entegrasyonun sebebi olarak Irak’ın gelişmiş özel ve devlet eğitim sistemini gösteriyor.
Ancak faşizm ve Nazizm in 1930lardaki yükselişi bölgede Yahudi nefreti için altyapı hazırladı. […] Farhud adlı Bağat’taki pogromda 180 kişi öldü ve 1000 kişi yaralandı. Bashkin’a göre Farhud bu cemaatin tarihindeki dip noktaydı.
Bashkin ayrıca İsrail’in 1948’de kuruluşunun Irak’taki Yahudiler için birçok seviyede hayatı zorlaştırdığını söylüyor. Irak’taki sağcı basın Irak Yahudilerini “hain Siyonistler” olarak anlatıyor. Polis siyasi olarak aktif Yahudileri Siyonist olma şüphesiyle tutukluyor. Bashkin’a göre Yahudiler Irak’ta rahattı ve orayı terk etmek istemiyorlardı. Ancak 1940larda İsrail Irak Yahudilerinin geleceğini Irak devletiyle masaya yatırdı. Ortadoğu’da başka bir Holokost’tan korkuyordu. Bashkin’in istatistiklerine göre 1950 ve 1952 arasında 123,000 Iraklı Yahudi İsrail’e göç etti ve arkalarında ülkelerine binlerce senelik kültürel ve toplumsal bir geçmiş bıraktılar.
Mizrahim?
Bashkin’a göre 1940ların sonunda Arap dünyasındaki Yahudiler 750,000 kişiydi. Irak, Suriye, Yemen, diğer ülkeler ve Mısır’dan toplu göç ve kovulmalar sonucu bu sayısı yıllarca azaldı ve bugün 3.000’e yaklaştı. Ortadoğu’nun Arapça konuşan ülkelerinde var olan yerel Yahudi kimliği yok oldu.
Arap dünyasından toplu göçten sonra İsrail Mizrahi kelimesini bu toplumları anlatmak için icat etti. Yahudi tarihi uzmanları Mizrahi kelimesine çok takılıyor ve bu kimliğin arkasında duran değişik geçmişleri ve farklı Yahudilik anlayışlarını göremiyor.
Washington DC’deki Sefarad cemaatinin hahamı olan Rabbi Haim Ovadia ailesinin köklerini Fas, Tunus, Suriye, İsrail, Irak, İtalya ve Amerika’da görüyor. Mizrahi kelimesi onun ve cemaatinin çok katmanlı kimliğini temsil edemiyor. “Benim teolojik görüşlerim genellikle Sefarad, etnik kimliğim, dilim yemeğim, ritüellerim ise genellikle Bağdatlı veya Babilli.”
Mirasını Geri Almak
İsrail’in bugünkü müzik dünyasında bazı Bağdatlı Yahudiler Müslüman Arap dünyasıyla paylaştıkları binlerce yıllık tarih ve geçmişleriyle bağlantı kuruyor. Ünlü İsrailli şarkıcı Dudu Tassa Bağdatlı Yahudilerin çocuğu. Dedesi Daoud Al-Kuwaiti bir dönem Irak kralına şarkı söyleyen bir grubun parçasıydı. Daoud ve kardeşi Saleh Al-Kuwaiti Irak müziğinin en önemli modern bestecilerindendiler ve 1950lerde İsrail’e taşındıkları halde müzikleri Arap dünyasında dinlemeye devam etti ve ediyor.
Bunu anmak için Dudu Tassa “Dudu Tassa ve Kuwaiti’ler” adıyla kendi grubunu kurdu. Fas-Tunus Yahudisi olan İsrailli oyuncu Ninet Tayeb bu grupla beraber İsrail’de Arapça konserler verdi. Bu sanatçılar sadece atalarının geçmişlerine sahip çıkmıyor. Ayrıca milyonlarca İsrailli ve Ortadoğu Yahudisinin köklerini uyandırıyor.
İsrail devleri de yakın zamanda Ortadoğu ülkeleriyle yok olan diaspora bağlarını canlandırmakla ilgileniyor. 2016’da Eğitim Bakanı Naftali Bennett Ortadoğu kökenli Yahudi şair Erez Biton’u “Biton Komitesi”ni yönetmeye adadı. Komitenin amacı, İsrail’in milli kültürünün bir parçası olan Sefarad ve Mizrahi tarihlerinin nasıl öğretilmesi gerektiğiyle ilgili tavsiyeler vermek.
Bölgesel Bağların Canlanması Mümkün mü?
Holokost’tan sonra Almanya, Macaristan ve Polonya kendilerini arındırmak için Yahudilerle olan karanlık geçmişleriyle yüzleştiler ve tazminat ödediler. Bugün Berlin İsrailliler için bir merkez ve bir Yahudi rönesansı yaşıyor. Ortadoğu Yahudileri soykırım yaşamadılar ancak zorunlu göç ettirildiler. Soru şu: Arap ülkeleri Yahudilerle olan bu karanlık geçmişle yüzleşecek mi? Ortadoğu devletleri tarihi bellek için gereken Yahudi cemaati mekanlarını koruyacak mı? Kahire, Bağdat ve Beyrut hiç kovulan kardeşlerini geri alacak mı?
Kaynak: Washington Üniversitesi, Stroum Yahudi Araştırmaları Merkezi
Çeviri: Nesi Altaras
Geçen Aralık ayında Şabat bittikten sonra Yeruşalayim’in ünlü pazarı Machene Yehuda yakınlarında yürürken haftanın başını müzikle kutlayan, içki içen bir grup gördüm. İlgimi çeken arka planda çalan canlı Arapça şarkıydı. Çalan, İsrail’in en dinlenen pop şarkısı Habib Galbi’ydi. Habib Galbi A-WA adlı üç Yemenli İsrailli kız kardeşin kurduğu gruba ait. Yakın zamanda Arapça şarkılar ana akım İsrail radyolarında, klüplerde ve kalabalık ortamlarda yer bulmaya başladılar. Ancak durum hep böyle değildi. İsrail nüfusunun yarısı Mizrahi (Arap, Kürdistan ve İran Yahudileri) olduğu halde şimdiye kadar Arapça şarkılar çok üretilmemişti.
Irak Yahudilerinin Hikayesi
1950lerden itibaren İsrail’e gelen tüm göçmenler sadece İbranice konuşmaya teşvik edildi çünkü okulda, işte ve hayatın her alanında kullanılacak, yeni ülkenin dili buydu. Bunun üstüne, Ortadoğu’ya kökenli olan ve Arapça konuşan dünyaya bağları olan Mizrahiler İsrail toplumunun değişik yönlerinde ötekileştirme ve ezilmeyle karşılaştı.
Şikago Üniversite’sinde Ortadoğu Çalışmaları Profesöru olan Orit Bashkin yeni kitabı “İmkansız Göç: İsrail’de Irak Yahudileri”nde İsrail’in ilk yıllarındaki bu ötekileştirmeyle, Irak Yahudisi olimin (göçmenlerin) devlet yönetimindeki geçiş kamplarıyla olan sorunlarını anlatıyor.
Kitap boyunca Bashkin’in iki hedefi var: hem Irak Yahudilerinin göçmen olarak çektikleri zorluklara dikkat çekiyor, hem de yeni vatandaşlar olarak getirdikleri kuvvetli sosyal ve politik organizasyondan bahsediyor.
Irak’ın 1932’de İngiltere’den bağımsızlığından sonra çoğu kozmopolit ve şehirli olan Irak Yahudi cemaati, ağırlıkla Bağdat, bazıları Basra ve Musul’da olmak üzere 90,000 kişi kadardı. Bashkin’e göre 20. Yüzyılda Yahudi cemaati Irak’taki hayata son derece entegreydi ve sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yapıya katkı sağlıyordu. Bu entegrasyonun sebebi olarak Irak’ın gelişmiş özel ve devlet eğitim sistemini gösteriyor.
Ancak faşizm ve Nazizm in 1930lardaki yükselişi bölgede Yahudi nefreti için altyapı hazırladı. […] Farhud adlı Bağat’taki pogromda 180 kişi öldü ve 1000 kişi yaralandı. Bashkin’a göre Farhud bu cemaatin tarihindeki dip noktaydı.
Bashkin ayrıca İsrail’in 1948’de kuruluşunun Irak’taki Yahudiler için birçok seviyede hayatı zorlaştırdığını söylüyor. Irak’taki sağcı basın Irak Yahudilerini “hain Siyonistler” olarak anlatıyor. Polis siyasi olarak aktif Yahudileri Siyonist olma şüphesiyle tutukluyor. Bashkin’a göre Yahudiler Irak’ta rahattı ve orayı terk etmek istemiyorlardı. Ancak 1940larda İsrail Irak Yahudilerinin geleceğini Irak devletiyle masaya yatırdı. Ortadoğu’da başka bir Holokost’tan korkuyordu. Bashkin’in istatistiklerine göre 1950 ve 1952 arasında 123,000 Iraklı Yahudi İsrail’e göç etti ve arkalarında ülkelerine binlerce senelik kültürel ve toplumsal bir geçmiş bıraktılar.
Mizrahim?
Bashkin’a göre 1940ların sonunda Arap dünyasındaki Yahudiler 750,000 kişiydi. Irak, Suriye, Yemen, diğer ülkeler ve Mısır’dan toplu göç ve kovulmalar sonucu bu sayısı yıllarca azaldı ve bugün 3.000’e yaklaştı. Ortadoğu’nun Arapça konuşan ülkelerinde var olan yerel Yahudi kimliği yok oldu.
Arap dünyasından toplu göçten sonra İsrail Mizrahi kelimesini bu toplumları anlatmak için icat etti. Yahudi tarihi uzmanları Mizrahi kelimesine çok takılıyor ve bu kimliğin arkasında duran değişik geçmişleri ve farklı Yahudilik anlayışlarını göremiyor.
Washington DC’deki Sefarad cemaatinin hahamı olan Rabbi Haim Ovadia ailesinin köklerini Fas, Tunus, Suriye, İsrail, Irak, İtalya ve Amerika’da görüyor. Mizrahi kelimesi onun ve cemaatinin çok katmanlı kimliğini temsil edemiyor. “Benim teolojik görüşlerim genellikle Sefarad, etnik kimliğim, dilim yemeğim, ritüellerim ise genellikle Bağdatlı veya Babilli.”
Mirasını Geri Almak
İsrail’in bugünkü müzik dünyasında bazı Bağdatlı Yahudiler Müslüman Arap dünyasıyla paylaştıkları binlerce yıllık tarih ve geçmişleriyle bağlantı kuruyor. Ünlü İsrailli şarkıcı Dudu Tassa Bağdatlı Yahudilerin çocuğu. Dedesi Daoud Al-Kuwaiti bir dönem Irak kralına şarkı söyleyen bir grubun parçasıydı. Daoud ve kardeşi Saleh Al-Kuwaiti Irak müziğinin en önemli modern bestecilerindendiler ve 1950lerde İsrail’e taşındıkları halde müzikleri Arap dünyasında dinlemeye devam etti ve ediyor.
Bunu anmak için Dudu Tassa “Dudu Tassa ve Kuwaiti’ler” adıyla kendi grubunu kurdu. Fas-Tunus Yahudisi olan İsrailli oyuncu Ninet Tayeb bu grupla beraber İsrail’de Arapça konserler verdi. Bu sanatçılar sadece atalarının geçmişlerine sahip çıkmıyor. Ayrıca milyonlarca İsrailli ve Ortadoğu Yahudisinin köklerini uyandırıyor.
İsrail devleri de yakın zamanda Ortadoğu ülkeleriyle yok olan diaspora bağlarını canlandırmakla ilgileniyor. 2016’da Eğitim Bakanı Naftali Bennett Ortadoğu kökenli Yahudi şair Erez Biton’u “Biton Komitesi”ni yönetmeye adadı. Komitenin amacı, İsrail’in milli kültürünün bir parçası olan Sefarad ve Mizrahi tarihlerinin nasıl öğretilmesi gerektiğiyle ilgili tavsiyeler vermek.
Bölgesel Bağların Canlanması Mümkün mü?
Holokost’tan sonra Almanya, Macaristan ve Polonya kendilerini arındırmak için Yahudilerle olan karanlık geçmişleriyle yüzleştiler ve tazminat ödediler. Bugün Berlin İsrailliler için bir merkez ve bir Yahudi rönesansı yaşıyor. Ortadoğu Yahudileri soykırım yaşamadılar ancak zorunlu göç ettirildiler. Soru şu: Arap ülkeleri Yahudilerle olan bu karanlık geçmişle yüzleşecek mi? Ortadoğu devletleri tarihi bellek için gereken Yahudi cemaati mekanlarını koruyacak mı? Kahire, Bağdat ve Beyrut hiç kovulan kardeşlerini geri alacak mı?
Paylaş: