Mehmet M. Yılmaz, T24’teki “Adamın Macar Yahudisi olması önemli mi?” yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarını eleştirdi.
Yılmaz’ın yazısında yer alan bölüm şu şekilde:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Gezi olaylarında teröristlerin finans kaynağı olan bir kişi şu an içeride” dedi.
“İçeride” dediği insan Osman Kavala. Hakkında daha iddianame bile yazılmamış ama Cumhurbaşkanı suçunu biliyor: Teröristlerin finans kaynağı.
Ve arkasından devam ediyor:
“Suçu olmayan, her hangi bir şeye karışmamış olanı niçin kalksın da bizim yargımız içeri atsın?”
Pardon ama sayın Cumhurbaşkanı, sizi de Türk yargısı içeri atmamış mıydı?
Demek ki Türk yargısı suçu olmayanları da “içeri atabiliyor” ve Osman Kavala Cumhuriyet tarihinin ilk örneği olmadığı gibi çok büyük olasılıkla son örneği de olmayacak.
Önce hepimiz, makamımız ne olursa olsun şunda anlaşalım: Masumiyet karinesi diye bir şey var. Bir mahkumiyet kararı kesinleşmeden kimseyi suçlu ilan etmeyelim.
Eğer Cumhurbaşkanı gibi etkin makamlarda olanlar böyle peşin suçlular yaratırlarsa, yargı da bundan etkilenir.
Durduk yerde “adil yargılamayı etkilemek suçu” işlemeyelim.
*
Bunu böylece belirttikten sonra Cumhurbaşkanı’nın aynı konuşmasında en az bunun kadar önemli gördüğüm bir başka konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Cumhurbaşkanı, suçlu olduğunu iddia ettiği Osman Kavala’nın arkasında George Soros’un olduğunu şu cümleyle ifade ediyor: “Arkasında Macar Yahudisi var.”
Soros, Amerikalı bir iş adamı. Parasını orada kazanmış. Eski Doğu Bloku ülkelerinde demokrasi ve açık toplum fikrinin yaygınlaşması için oluşturduğu fonlara servetinin önemli bölümünü aktarmış.
İdeolojik olarak farklı düşünebilirsiniz, nitekim ben de fikirlerinin çoğunu paylaşmıyorum.
Ama aklıma Soros’un “Macar Yahudisi” olduğu da hiç gelmiyor.
Çünkü eğer birisini böyle tanımlıyorsanız, bu tanımlama ile yapmak istediğiniz şey bir tür itibarsızlaştırma ya da aşağılama amacını taşır.
Hangisi ayıp? Macar olması mı, Yahudi olması mı? Yoksa ikisi birden mi?
Dünyadaki genel eğilime ve özel olarak da siyasal İslamcı bakışa göre değerlendirecek olursak, burada vurgu esasen Yahudi olmasına.
Bütün kötülüklerin müsebbibi, pis Yahudi!
Hani “yaratılanı, yaradandan ötürü” seviyorduk?
İnsanları dinlerine ya da etnik kökenlerine göre kategorize etmek, ırkçı / ayrımcı bir tutumdur.
Çağımızda kabul edilebilir bir davranış sayılmamalıdır.
Üstelik biz Müslümanlar, şu anda bunu en iyi anlayabilecek insanlar olmalıyız aslında.
Onun için bu tür şeylerden uzak durmak, önce Müslümanlara düşen bir görevdir.
Sonra bir yerlerde İslamofobi’den şikayet etmeye kalkarsak, bize kendi Yahudi düşmanlığımızı hatırlatırlar, mahcup oluruz.
***
Mehmet M. Yılmaz, T24’teki “Adamın Macar Yahudisi olması önemli mi?” yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarını eleştirdi.
Yılmaz’ın yazısında yer alan bölüm şu şekilde:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Gezi olaylarında teröristlerin finans kaynağı olan bir kişi şu an içeride” dedi.
“İçeride” dediği insan Osman Kavala. Hakkında daha iddianame bile yazılmamış ama Cumhurbaşkanı suçunu biliyor: Teröristlerin finans kaynağı.
Ve arkasından devam ediyor:
“Suçu olmayan, her hangi bir şeye karışmamış olanı niçin kalksın da bizim yargımız içeri atsın?”
Pardon ama sayın Cumhurbaşkanı, sizi de Türk yargısı içeri atmamış mıydı?
Demek ki Türk yargısı suçu olmayanları da “içeri atabiliyor” ve Osman Kavala Cumhuriyet tarihinin ilk örneği olmadığı gibi çok büyük olasılıkla son örneği de olmayacak.
Önce hepimiz, makamımız ne olursa olsun şunda anlaşalım: Masumiyet karinesi diye bir şey var. Bir mahkumiyet kararı kesinleşmeden kimseyi suçlu ilan etmeyelim.
Eğer Cumhurbaşkanı gibi etkin makamlarda olanlar böyle peşin suçlular yaratırlarsa, yargı da bundan etkilenir.
Durduk yerde “adil yargılamayı etkilemek suçu” işlemeyelim.
*
Bunu böylece belirttikten sonra Cumhurbaşkanı’nın aynı konuşmasında en az bunun kadar önemli gördüğüm bir başka konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Cumhurbaşkanı, suçlu olduğunu iddia ettiği Osman Kavala’nın arkasında George Soros’un olduğunu şu cümleyle ifade ediyor: “Arkasında Macar Yahudisi var.”
Soros, Amerikalı bir iş adamı. Parasını orada kazanmış. Eski Doğu Bloku ülkelerinde demokrasi ve açık toplum fikrinin yaygınlaşması için oluşturduğu fonlara servetinin önemli bölümünü aktarmış.
İdeolojik olarak farklı düşünebilirsiniz, nitekim ben de fikirlerinin çoğunu paylaşmıyorum.
Ama aklıma Soros’un “Macar Yahudisi” olduğu da hiç gelmiyor.
Çünkü eğer birisini böyle tanımlıyorsanız, bu tanımlama ile yapmak istediğiniz şey bir tür itibarsızlaştırma ya da aşağılama amacını taşır.
Hangisi ayıp? Macar olması mı, Yahudi olması mı? Yoksa ikisi birden mi?
Dünyadaki genel eğilime ve özel olarak da siyasal İslamcı bakışa göre değerlendirecek olursak, burada vurgu esasen Yahudi olmasına.
Bütün kötülüklerin müsebbibi, pis Yahudi!
Hani “yaratılanı, yaradandan ötürü” seviyorduk?
İnsanları dinlerine ya da etnik kökenlerine göre kategorize etmek, ırkçı / ayrımcı bir tutumdur.
Çağımızda kabul edilebilir bir davranış sayılmamalıdır.
Üstelik biz Müslümanlar, şu anda bunu en iyi anlayabilecek insanlar olmalıyız aslında.
Onun için bu tür şeylerden uzak durmak, önce Müslümanlara düşen bir görevdir.
Sonra bir yerlerde İslamofobi’den şikayet etmeye kalkarsak, bize kendi Yahudi düşmanlığımızı hatırlatırlar, mahcup oluruz.
***
Paylaş: