Yahudiler Engizisyon sırasında İspanya’dan kaçarken dillerini yanlarında götürdüler. Bugün, Ladino Sefarad Yahudi diasporasnın yolculuğunu gösteriyor, ama hayatta kalabilecek mi?
Kaynak: BBC, 18 Ekim 2018
Çeviren: Nesi Altaras
Cuma akşamı Şabat duası için Saraybosna’nın Aşkenaz Sinagog’una giderken arkadaşım Paula Goldman’la beraber eski Osmanlı mahallesi Başçarşıca’nın arnavut kaldırımı sokaklarında yürüyoruz. Yolda camiler, medreseler ve dükkanları geçiyoruz. 2000 yılıydı ve Bosna Hersek’in başkenti hala Balkan savaşının yaralarını taşıyorudu. Miljacka nehrinden geçerken yanımızdan bir NATO tankı geçti.
Soğan şeklinde dört kubbesi olan somon rengi taş binanın ikinci katına girerken vitraylara ışık vurdu ve David’in yıldızı duvara yansıdı. Cemaatin arasına oturduk ve Kantor David Kamhi Tora’nın olduğu tarafta ön sıraya oturdu. Sinagog dua sesleriyle doldu. “Adonay es mi pastor. No mankare de nada” (Tanrı çobanımdır, bir şey istemem.) lafını duyunca Paula’yla birbirimize baktık. Önce İspanyolca sandık. Duadan sonra kantorun eşi Blanka Kamhi’ye neden cemaatin İspanyolca dua ettiğini sordum.
“O İspanyolca değildi. Biz Ladino dua ediyorduk” dedi.
Birçok Bosna Yahudisi gibi Kamhi ve eşi 1492’de İspanya’dan kaçmak zorunda kalan Sefaradların torunları. Engizisyon sırasında Katolik olmayı reddeden Yahudiler öldürüldü, döndürüldü ya da ülkeyi terk etti. Osmanlı Sultanı 2. Bayezid kovulan Sefaradları Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan topraklarına yerleşmeye ve orada geleneklerini devam ettirmeye davet etti. Çoğu Osmanlı İmparatorluğuna taşındı, bazılarıysa Kuzey Afrika’ya, Hollanda’ya veya Amerika’ya gitti.
Yahudiler İspanya’dan kaçarken dillerini yanlarında götürdüler. Son 500 senedir bu dil ortaçağ İspanyolcasının şeklini korudu ve bu nedenle birçok Latin Amerika İspanyolcasına Avrupa İspanyolcasından daha yakın. Kamhi’ye göre “İspanya’yla veya İspanyolca’yla bir bağımız kalmamıştı, o yüzden özel bir dilimiz oluştu.”
Bugün dilin birçok ismi var: Ladino, Judeo-Espanyol, Judezmo, Spanyolit, Djidio (Bosna’da) ve Haketia (Kuzey Afrika’da). UNESCO’ya göre yok olma tehlikesindeki 6000 dilden biri.
İkinci Dünya Savaşından önce Saraybosna’nın Yahudi nüfusu 12,000 kadardı ve bir Ladino gazeteleri de vardı. Holokost’tan sonra sadece 2,500 Yahudi Saraybosna’ya geri döndü ve birçoğu kendini belli etmemek için Ladino’yu sadece evde konuşmaya başladı. Savaştan beri Saraybosna Yahudi cemaati o kadar küçüldü ki Sefarad Yahudileri Slav ülkeleri, Almanya ve Fransa’dan gelen Aşkenazlarla bir sinagog paylaşmak zorunda kaldı. Burada duları 2017 yılına kadar Kamhi yönlendirdi. Aşkenazlar Yidiş konuştuğu için karışan cemaat aralarında iletişim için Sırpça-Hırvatça kullanmak zorunda kaldı ve Ladino kullanımı iyice azaldı.
[…] Saraybosna’da sıkça Yahudi toplum merkezinde öğle yemeğine gidip kalan Ladino konuşanlarla sohbet ettim, tarihleri üzerine konuştum ve beraber rakija (erikli brendi) ve kahve içtim. İspanyolca konuştuğum halde dikkatli dinlemem gerekiyordu çünkü bazen fazer (yapmak) ve lavorar (çalışmak) gibi modern İspanyolca’dan daha çok İtalyanca veya Portekizce duyulan kelimeler oluyordu. “dj” gibi sesler duyuyordum: djente (insanlar) kelimesindeki gibi. Ya da roza’daki “z” veya pasharo’daki ş gibi modern Avrupa İspanyolcasında hiç olmayan seslerle karşılaşıyordum.
Kovulmadan önce Sefaradlar zaten dini konularda İbranice ve İspanya’nın Arap işgali sırasındaki etkiden gelen Arapça kelimeler kullanıyorlardı. Ladino ayrıca değişik bölgelerin İspanyolca lehçelerinden de etkilenmişti. Kamhi “Konuştuğumuz dil o dönem İspanya’daki birçok lehçenin harmanı” dedi.
İspanyol Yahudiler Balkanlara kaçtıktan sonra dil gezdikleri ve yerleştikleri yerlerin dillerinden ve seslerinden de etkilendi. İtalyanca ve Türkçe gibi dillerden kelimeler ödünç aldı. Bugün Ladino hala konuşanlar için derin bir kültürel bağlılık ve hayatta kalma becerisinin göstergesi.
İspanyol belgeseli El Ultimo Sefardi (Son Sefarad) filminde Yusuf Altıntaş, İstanbul’da bir Sefarad Yahudisi şöyle diyor “Nerede yaşadığın fark etmez, isterse Sofya, isterse Adriyatik, isterse İstanbul, anavatanın Judeo-İspanyol dilidir.”
Saraybosna’ya 2012 yılında Saved By Language (Dil Sayesinde Kurtulmak) filmini çekmek için Profesör Bryan Kirschen’le döndüm ve oradaki son dört Ladino konuşanla bir araya geldik: David Kamhi, Ester (Ema) Kaveson Debevec, Jakob Finci ve Moris Albahari. Konuştukça diller arası bir oyun oynuyor gibiydik: benim 21. Yüzyıl İspanyolcamdan onların 15. Yüzyıl İspanyolcasına ve Türkçe’den ve başka dillerden gelen kelimelerine atlıyorduk.
Bosnalı bir Holokost kurtulanı olan Albahari “Ladino İkinci Dünya Savaşında hayatımı kurtardı” dedi Saraybosna Sinagogunda otururken. 1941 yılında, 14 yaşındaki Albahari Ladino kullanarak İtalyan bir albayla iletişim kurdu ve onun yardımıyla Bosnalı Yahudileri Hırvatistan’daki Jasenovac toplama kampına götüren trenden kurtuldu. Ladino, İspanyolca gibi, İtalyanca’ya benzediği için konuşabildiler.
Albahari’nin hayatını Ladino savaşta ikinci bir kere daha kurtardı. Hispanik-Amerikalı bir pilotla Drvar, Bosna’da tanıştığında da Ladino konuştu ve bu sayede düşman olmadığını açıkladı. “Pilot ve silah arkadaşlarını Ribnik’te partizan merkezine götürdüm.”
Ladino İtalyan kontrolündeki Hırvat adalarına kurulan toplama kamplarındaki Sefaradlar için de çok yararlı olmuştu. Kamhi’nin annesi ve babası bu sayede İtalyan askerlerle konuşabilmiş, Kamhi okula gidebilmişti. “Bu yakınlıktan dolayı hemen İtalyanca öğrenebildim.”
Yasmin Levy, Sarah Aroeste ve Liliana Benveniste gibi Sefarad şarkıcılar dünyanın her yanında Ladino müzik yapıyor ama genç Sefaradlar dili öğrenmeye çok ilgi göstermiyorlar. İspanyol devleti Sefaradlara vatandaşlık verileceğini açıkladığında birçok genç Sefarad modern İspanyolca öğrenmeyi tercih etti.
“Yeni nesil Ladino konuşmaz, ancak modern İspanyolca.” dedi Albahari.
Şimdi 70 ve 80’lerinde olan Saraybosna’nın son Ladino konuşanları dilin bu şehirdeki hayatının onlarla biteceğinden şikâyet ediyor. Onlar için özel bir geçmiş ve kimlik temsil ediyor ve aile yakınlığını hatırlatıyor. “Ben bu dilde konuşmaya başladım. Bu dilde anneme bir şeyler söylerdim ki kimse anlamasın.” dedi Kamhi.
Bugün, Saraybosna’da Ladino duyulan tek yer kantor Igor Kozemjakin’in yönettiği sinagog ve bazen onlara katılıp İbranice veya Bosnaca yerine Ladino dua edenler.
Albahari “Bu dilin Saraybosna’da ve Sefarad dünyasındaki geleceğini bilemiyorum” dedi. “Ama bu dil bir hazinedir. Hafızadır. Hayattır. Bu nedenle korumak gerek” diyor.
Yahudiler Engizisyon sırasında İspanya’dan kaçarken dillerini yanlarında götürdüler. Bugün, Ladino Sefarad Yahudi diasporasnın yolculuğunu gösteriyor, ama hayatta kalabilecek mi?
Kaynak: BBC, 18 Ekim 2018
Çeviren: Nesi Altaras
Cuma akşamı Şabat duası için Saraybosna’nın Aşkenaz Sinagog’una giderken arkadaşım Paula Goldman’la beraber eski Osmanlı mahallesi Başçarşıca’nın arnavut kaldırımı sokaklarında yürüyoruz. Yolda camiler, medreseler ve dükkanları geçiyoruz. 2000 yılıydı ve Bosna Hersek’in başkenti hala Balkan savaşının yaralarını taşıyorudu. Miljacka nehrinden geçerken yanımızdan bir NATO tankı geçti.
Soğan şeklinde dört kubbesi olan somon rengi taş binanın ikinci katına girerken vitraylara ışık vurdu ve David’in yıldızı duvara yansıdı. Cemaatin arasına oturduk ve Kantor David Kamhi Tora’nın olduğu tarafta ön sıraya oturdu. Sinagog dua sesleriyle doldu. “Adonay es mi pastor. No mankare de nada” (Tanrı çobanımdır, bir şey istemem.) lafını duyunca Paula’yla birbirimize baktık. Önce İspanyolca sandık. Duadan sonra kantorun eşi Blanka Kamhi’ye neden cemaatin İspanyolca dua ettiğini sordum.
“O İspanyolca değildi. Biz Ladino dua ediyorduk” dedi.
Birçok Bosna Yahudisi gibi Kamhi ve eşi 1492’de İspanya’dan kaçmak zorunda kalan Sefaradların torunları. Engizisyon sırasında Katolik olmayı reddeden Yahudiler öldürüldü, döndürüldü ya da ülkeyi terk etti. Osmanlı Sultanı 2. Bayezid kovulan Sefaradları Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan topraklarına yerleşmeye ve orada geleneklerini devam ettirmeye davet etti. Çoğu Osmanlı İmparatorluğuna taşındı, bazılarıysa Kuzey Afrika’ya, Hollanda’ya veya Amerika’ya gitti.
Yahudiler İspanya’dan kaçarken dillerini yanlarında götürdüler. Son 500 senedir bu dil ortaçağ İspanyolcasının şeklini korudu ve bu nedenle birçok Latin Amerika İspanyolcasına Avrupa İspanyolcasından daha yakın. Kamhi’ye göre “İspanya’yla veya İspanyolca’yla bir bağımız kalmamıştı, o yüzden özel bir dilimiz oluştu.”
Bugün dilin birçok ismi var: Ladino, Judeo-Espanyol, Judezmo, Spanyolit, Djidio (Bosna’da) ve Haketia (Kuzey Afrika’da). UNESCO’ya göre yok olma tehlikesindeki 6000 dilden biri.
İkinci Dünya Savaşından önce Saraybosna’nın Yahudi nüfusu 12,000 kadardı ve bir Ladino gazeteleri de vardı. Holokost’tan sonra sadece 2,500 Yahudi Saraybosna’ya geri döndü ve birçoğu kendini belli etmemek için Ladino’yu sadece evde konuşmaya başladı. Savaştan beri Saraybosna Yahudi cemaati o kadar küçüldü ki Sefarad Yahudileri Slav ülkeleri, Almanya ve Fransa’dan gelen Aşkenazlarla bir sinagog paylaşmak zorunda kaldı. Burada duları 2017 yılına kadar Kamhi yönlendirdi. Aşkenazlar Yidiş konuştuğu için karışan cemaat aralarında iletişim için Sırpça-Hırvatça kullanmak zorunda kaldı ve Ladino kullanımı iyice azaldı.
[…] Saraybosna’da sıkça Yahudi toplum merkezinde öğle yemeğine gidip kalan Ladino konuşanlarla sohbet ettim, tarihleri üzerine konuştum ve beraber rakija (erikli brendi) ve kahve içtim. İspanyolca konuştuğum halde dikkatli dinlemem gerekiyordu çünkü bazen fazer (yapmak) ve lavorar (çalışmak) gibi modern İspanyolca’dan daha çok İtalyanca veya Portekizce duyulan kelimeler oluyordu. “dj” gibi sesler duyuyordum: djente (insanlar) kelimesindeki gibi. Ya da roza’daki “z” veya pasharo’daki ş gibi modern Avrupa İspanyolcasında hiç olmayan seslerle karşılaşıyordum.
Kovulmadan önce Sefaradlar zaten dini konularda İbranice ve İspanya’nın Arap işgali sırasındaki etkiden gelen Arapça kelimeler kullanıyorlardı. Ladino ayrıca değişik bölgelerin İspanyolca lehçelerinden de etkilenmişti. Kamhi “Konuştuğumuz dil o dönem İspanya’daki birçok lehçenin harmanı” dedi.
İspanyol Yahudiler Balkanlara kaçtıktan sonra dil gezdikleri ve yerleştikleri yerlerin dillerinden ve seslerinden de etkilendi. İtalyanca ve Türkçe gibi dillerden kelimeler ödünç aldı. Bugün Ladino hala konuşanlar için derin bir kültürel bağlılık ve hayatta kalma becerisinin göstergesi.
İspanyol belgeseli El Ultimo Sefardi (Son Sefarad) filminde Yusuf Altıntaş, İstanbul’da bir Sefarad Yahudisi şöyle diyor “Nerede yaşadığın fark etmez, isterse Sofya, isterse Adriyatik, isterse İstanbul, anavatanın Judeo-İspanyol dilidir.”
Saraybosna’ya 2012 yılında Saved By Language (Dil Sayesinde Kurtulmak) filmini çekmek için Profesör Bryan Kirschen’le döndüm ve oradaki son dört Ladino konuşanla bir araya geldik: David Kamhi, Ester (Ema) Kaveson Debevec, Jakob Finci ve Moris Albahari. Konuştukça diller arası bir oyun oynuyor gibiydik: benim 21. Yüzyıl İspanyolcamdan onların 15. Yüzyıl İspanyolcasına ve Türkçe’den ve başka dillerden gelen kelimelerine atlıyorduk.
Bosnalı bir Holokost kurtulanı olan Albahari “Ladino İkinci Dünya Savaşında hayatımı kurtardı” dedi Saraybosna Sinagogunda otururken. 1941 yılında, 14 yaşındaki Albahari Ladino kullanarak İtalyan bir albayla iletişim kurdu ve onun yardımıyla Bosnalı Yahudileri Hırvatistan’daki Jasenovac toplama kampına götüren trenden kurtuldu. Ladino, İspanyolca gibi, İtalyanca’ya benzediği için konuşabildiler.
Albahari’nin hayatını Ladino savaşta ikinci bir kere daha kurtardı. Hispanik-Amerikalı bir pilotla Drvar, Bosna’da tanıştığında da Ladino konuştu ve bu sayede düşman olmadığını açıkladı. “Pilot ve silah arkadaşlarını Ribnik’te partizan merkezine götürdüm.”
Ladino İtalyan kontrolündeki Hırvat adalarına kurulan toplama kamplarındaki Sefaradlar için de çok yararlı olmuştu. Kamhi’nin annesi ve babası bu sayede İtalyan askerlerle konuşabilmiş, Kamhi okula gidebilmişti. “Bu yakınlıktan dolayı hemen İtalyanca öğrenebildim.”
Yasmin Levy, Sarah Aroeste ve Liliana Benveniste gibi Sefarad şarkıcılar dünyanın her yanında Ladino müzik yapıyor ama genç Sefaradlar dili öğrenmeye çok ilgi göstermiyorlar. İspanyol devleti Sefaradlara vatandaşlık verileceğini açıkladığında birçok genç Sefarad modern İspanyolca öğrenmeyi tercih etti.
“Yeni nesil Ladino konuşmaz, ancak modern İspanyolca.” dedi Albahari.
Şimdi 70 ve 80’lerinde olan Saraybosna’nın son Ladino konuşanları dilin bu şehirdeki hayatının onlarla biteceğinden şikâyet ediyor. Onlar için özel bir geçmiş ve kimlik temsil ediyor ve aile yakınlığını hatırlatıyor. “Ben bu dilde konuşmaya başladım. Bu dilde anneme bir şeyler söylerdim ki kimse anlamasın.” dedi Kamhi.
Bugün, Saraybosna’da Ladino duyulan tek yer kantor Igor Kozemjakin’in yönettiği sinagog ve bazen onlara katılıp İbranice veya Bosnaca yerine Ladino dua edenler.
Albahari “Bu dilin Saraybosna’da ve Sefarad dünyasındaki geleceğini bilemiyorum” dedi. “Ama bu dil bir hazinedir. Hafızadır. Hayattır. Bu nedenle korumak gerek” diyor.
Paylaş: