Arşiv Göze Çarpanlar

HDP’li Paylan: Askerde bir arkadaşım Ermeni olduğumu öğrendiğinde düşüp bayılmıştı

Kaynak: T24, Hülya Karabağlı

“Hâlâ o top Ali’den Ahmet’e gidiyor, ya bir kere de Agop’a gelsin, ne olacak?”

HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, üç kuşaktır başarılamayan toplumsal uzlaşma konusuna girmemesi ve tekçilik içerdiği gerekçesiyle, Mili Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı 2023 Eğitim Vizyon belgesini eleştirdi. Paylan, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a, ana dil temelli çok dilli eğitimin gerekliliğini, 1 9 Ocak 2007 tarihinde Genel Yayın Yönetmeni olduğu Agos gazetesi  binası önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden Hrant Dink’in kurduğu bir hayalini anlatarak açıkladı. Paylan, “Hrant Dink’in hayalinde olduğu gibi Ali’nin bir kez de topu Agop’a atması lazım. Ali’nin topu bir kere de Berfin’e atması lazım Sayın Bakan. Hâlâ o top Ali’den Ahmet’e gidiyor. Ya bir kere de Agop’a gelsin, ne olacak? Hrank Dink’in hayalini gerçekleştirelim ders kitaplarında. Eksiklik mi yaparız” dedi. avlaremoz

Eğitim hayatında bir Ermeni olarak yaşadıklarından kesitler aktaran Paylan, devlet ortaokulunda “Ermeniler bizi arkamızdan hançerlemiştir” diyerek sınıftaki arkadaşlarının kafasını kendine doğru çevirmesine neden olan İnkılap tarihî öğretmenini anlattı. Askerlikten kalan bir anısını da Paylan komisyona, şöyle aktardı:  “Ben askerde bir arkadaşım benim Ermeni olduğumu öğrendiğinde düşüp bayılmıştı çünkü ona Ermeni’yi başka türlü anlatmışlar. “Abi senin kuyruğun vardır herhâlde.” diye bana söyledi. Çünkü “Sen iyi bir insansın, nasıl Ermeni olabilirsin ya?” diye söyledi çünkü o hayatında Ermeni görmemiş yani Mardinli bir arkadaşımızdı.”

HDP Diyarbakır Milletvekili Paylan, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) ile üniversitelerin 2019 yılı bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşma şöyle:

“Çok popüler bakansınız”

Sayın Bakan, öncelikle görevinizde başarılar diliyorum. Sunumunuzu dikkatle dinledim. Bu Eğitim Vizyonu Programı’nızı da dikkatle dinlemiştim. Uzun yıllar azınlık okullarında eğitim yöneticiliği yapmış bir vekil arkadaşınız olarak çok önemli bulduğumu söylemem gerekiyor vizyon belgenizi. Gerçekten uzun yıllar sonra bir eğitimci bakanın olması, bu anlamda bu vizyona da o ruhu yansıtmış diye düşünüyorum.

Bu arada çok popüler bir bakansınız. Yani ben çok konuşan bakan olarak sizi görmüyorum ama yeni şeyler söylediğiniz için daha çok medyaya yansıdığınız olarak değerlendiriyorum. Duymayı özlediğimiz şeyleri söylüyorsunuz ama ben size bu Vizyon belgesinin eksiklerini söyleyeceğim Sayın Bakan. Tabii ki muhalefet göreviniz çerçevesinde önemli bir belge.

Pek çok bölümün altına imza atarım ama ciddi eksikleri var. Bunun da siyasetteki mevcut konjonktürden kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü toplum yeniden maalesef ciddi bir polarizasyon yaşıyor, ciddi bir kutuplaşma, kamplaşma var. Eminim ki size şöyle eleştiriler geliyordur: Kimisi bu belgeyi yeterince milliyetçi bulmuyordur, millî, manevi duygulardan yoksun buluyordur; kimi yeterince Kemalist bulmuyordur; kimi yeterince İslamcı bulmuyordur, dindar bulmuyordur. Sayın Bakan, ben de bu belgeyi yeterince demokrat bulmuyorum çünkü bunun da mevcut konjonktürden, mevcut kamplaşmadan kutuplaşmadan kaynaklandığını düşünüyorum.

Üç kuşaktır, dört kuşaktır başaramadığımız toplumsal barış konusuna maalesef girmemişsiniz, girememişsiniz, belki cesaret edememişsiniz bu kamplaşmadan dolayı. Genelde evrensel anlamda işte belli değerler, İngilizceyi şöyle öğreteceğiz, efendim şunu şöyle anlatacağız, bunu böyle edeceğiz diye bakışlar var ama ekmek kadar, su kadar, İngilizce kadar ihtiyacımız olan şey toplumsal barış, bu kutuplaşmayı, kamplaşmayı gidermek. Ama bu ortamda diyeceksiniz ki ben buna nasıl gireyim arkadaş. Bu çölde bir vaha olarak görüyoruz sizi ama çölde maalesef kamplaşma, kutuplaşma var. Keşke bu konuda daha cesaretli olabilseydiniz. Bu konuda çok ciddi bir demokrasi açığı görüyorum Vizyon belgenizde çünkü bakın, çok Osmanlı bakiyesiyiz, çok dilliyiz, çok kültürlüyüz, çok inançlıyız ama bakıyorsunuz tek, tek, tek diye sayılıyor ve tekçilik anlaşılıyor buradan, tekçilik öne koyuluyor, milliyetçilik, radikallik, pek çok yerde hem bölgemizde hem ülkemizde bunlar yükseliyor. Bunların panzehri olmalı bence yeni dönemin Vizyon belgesi. Panzehri nedir bakın, tabii ki öncelikle bu iklimi, siyasi iklimi gidermek tek sizin boynunuzun borcu değil elbette, hepimizin boynunun borcu, bütün siyasetçilerin. Ama bu üç kuşağı kaybettiysek dördüncü kuşağı kazanmalıyız. Yani birbirine daha saygılı, birbirini anlayan, birbirini bilen, tarihî gerçekliği bilen anlayışlarla bakmamız lazım. Ama bakın, ben mesela sizin belgenizde bir kelime duydum. “Soydaşlarımız” dediniz.

“Aman ha, Kürtçe eğitim olursa, aman ha Arapça eğitim olursa sorun olur, ülke bölünür dendi”

Şimdi, ben Ermeni’yim. Kürtler var içimizde, Araplar var, başka kimlikler, Türkler var, her kimlikten vatandaşımız var. Ben Hristiyan’ım, biri Alevi, biri Müslüman, yani çok kimlikli, çok kültürlü bir ülkeyiz ve bizim vatandaşlarımız var. “Soydaşlarımız” dediğiniz anda ben açıkça söyleyeyim, bir ülkenin soydaşları olmaz. Benim düşüncem. “Soydaşlarımız” dediniz, tabii Türklere hizmet veriyorsunuz ama güney sınırımıza bakalım, Kürtler var, Süryaniler var, Türkmenler var, Araplar var. Siz ne dediniz: “Arapça ve Türkçeyi bilen öğretmenlere ihtiyacımız var.” Çok doğru çünkü memlekette 3,5 milyon Suriyeli var. Artı 3-4 milyon, belki 5 milyon da Arap vatandaşımız var. Elbette bu vatandaşlarımızın ana dili temelinde çok dilli eğitim alması lazım, hem ana dillerini bilmesi lazım hem ulusal dili hem evrensel dili bilmesi lazım.

Ama bunun için ana dili temelli çok dilli eğitim vizyonu lazım Sayın Bakan. Hep bu bir öcü olarak gösterildi Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca. “Aman ha, Kürtçe eğitim olursa, aman ha Arapça eğitim olursa sorun olur, ülke bölünür.” dendi. Tam tersine Sayın Bakan. Bakın, ben bir azınlık okulunda okudum, hayatıma orada başladım. Hayatıma Ermeniceyle başladım ben. Sınıfımda yalnızca Ermenice vardı anaokulunda. 1’inci, 2’nci sınıfta hayatıma Türkçe de girdi. Bakın, Türkçeyi konuşabiliyorum değil mi? Fena değil hani Türkçem. Konuşabiliyorum değil mi sayın arkadaşlar?

Yani Ermeniceyle başlamak Türkçe öğrenmemi engellemedi, tam tersine iki dille yürümek dillerle benim barışmamı sağladı. Bir baktım sonra İngilizce girdi hayatıma. İngilizcem de en az Türkçem kadar şu anda iyi Sayın Bakan. Çok daha kolay İngilizce öğrendim. Niye biliyor musunuz? Dillerle barışık çünkü beynim. Bir yanda iki dilli yaşamak, sonra hoş geldin dedik üçüncü dile. İngilizceyi de doğasında öğrendim. Sonra İspanyolcayı öğrendim. Onu da çok kolay öğrendim Sayın Bakan çünkü dil öcü değildir. Bir çocuk hayata Kürtçe, Arapça, Türkçe, Süryanice başlayabilir ama hayatına sonra diğer diller girer.

“İki dil filminde olduğu gibi büyük travmalar yaşanıyor”

Bakın, “Okulöncesi eğitimi zorunlu kılacağız.” diyorsunuz, çok kıymetli, çok önemli ama bari orada çok dilli olarak başlasın Sayın Bakan. Bir çocuk evinde annesinden yalnızca o dili bilerek gelebiliyor o okula ve “İki dil bir bavul” filminde olduğu gibi büyük travmalar yaşıyor. O filmi eminim izlemişsinizdir. Bu çerçevede bakmamız gerekir. Demokrasi açığı var bu belgede.

“Arkadaş, Ermeniler bizi arkamızdan hançerlemiştir.” Hayda, bütün kafalar bana döndü.

Sayın Bakan, vizyon belgenizde maalesef tekçilik var, bunun söyledim. Bakın, Hrant Dink’in bir hayali vardı, hep şu cümleyi söylerdi. Ya, okullarda biz de… Ben Ermeni okulunda başladım eğitime, sonra ortaokulda devlet okuluna gittim. Bir baktım orada bir tarih anlayışı anlatılıyor. İnkılap tarihî öğretmeni geldi, benim varlığımdan da habersiz, dersi bir açtı, dedi ki: “Arkadaş, Ermeniler bizi arkamızdan hançerlemiştir.” Hayda, bütün kafalar bana döndü. Bakıyor “Garo bizi neremizden hançerlemiş?” diye. Ondan sonra başka bir İnkılap tarihi dersinde “Araplar bizi arkamızdan hançerlemiştir.” Yine Arap bir arkadaşımız vardı sınıfta, kafalar ona döndü. Yani böyle bir tarih anlayışıyla baktığımız zaman yani birbirimizi birleştiren, bir arada yaşama kültürünü tanıştıran anlayıştan ziyade yalan olun, eksik olan, çarpıtılmış tarih anlayışını çocuklarımıza anlatırsak çocuklarımız birbirine başka türlü bakar.

“Abi senin kuyruğun vardır herhâlde”

Ben askerde bir arkadaşım benim Ermeni olduğumu öğrendiğinde düşüp bayılmıştı çünkü ona Ermeni’yi başka türlü anlatmışlar. “Abi senin kuyruğun vardır herhâlde.” diye bana söyledi. Çünkü “Sen iyi bir insansın, nasıl Ermeni olabilirsin ya?” diye söyledi çünkü o hayatında Ermeni görmemiş yani Mardinli bir arkadaşımızdı.

Çünkü ona başka türlü anlatılmış Ermeni. “Hain, öteki, şu, bu.” filan diye anlatılmış. Oysa bizi birleştiren değerlerin bu vizyon belgesine yansıması lazım, bir arada yaşama kültürünün buraya yansıması lazım. Hrant Dink’in hayalinde olduğu gibi Ali’nin bir kez de topu Agop’a atması lazım. Ali’nin topu bir kere de Berfin’e atması lazım Sayın Bakan. Hâlâ o top Ali’den Ahmet’e gidiyor. Ya bir kere de Agop’a gelsin, ne olacak? Hrank Dink’in hayalini gerçekleştirelim ders kitaplarında. Eksiklik mi yaparız?”