Kaynak: JewishinSeattle.org
Çeviren: Nesi Altaras
Anlatacak bir hikayemiz var! Ağustos 1919’da, babam Jack Azose yanında iki don ve annesinin kira için biriktirdiği birkaç lirayla İstanbul’daki evinden kaçtı. Abisi Nissim yıllar önce Seattle’a taşınmıştı ve 18 yaşındaki Jack de onu takip etmek istiyordu.
Pasaportu ve kimliği olmadan İstanbul iskelesinde bir tekneye kaçak olarak atlamaya çalıştı. Okulda Fransızca öğrenmişti ve Fransız askerlerini ve bazı sivilleri Marsilya’ya taşıyan bir Rus gemisi buldu. Gemiye yaklaştı, güverteye doğru çıkıp asker selamı verdi: “Ça va?” (Fransızca ‘naber?’) diyip gemiye biniverdi.
Bindikten sonra bir Fransız üniforması ödünç aldı ve Paris’e tren biletine yetecek kadar para topladı. Gemi Marsilya’ya vardığında tekrar sivil kıyafetlerini giydi ve bir ipten sarkarak karaya çıktı. Şansa Yahudi mahallesinde bulunan bir Sefarad’ın restoranında iş buldu.
Amerika’ya gitmek için gereken parayı toplamanın yıllar süreceğini çabucak anladı. Abisi Nissim’e borç istemek için mektup yazdı, İngilizce öğreneceğine, çalışıp borcunu geri ödeyeceğine söz verdi. Nissim kabul etti.
Peki şimdi? Ülkede kaçaktı, kimliği ya da pasaportu yoktu, ve Seattle gitmek için bir çeşit belgeye ihtiyacı vardı. Polise teslim olmaya karar verdi ve Fransız yetkililer onu hapise atmak yerine, onu sınır dışı etmeye karar verdiler. Böylece geçici yabancı pasaportu ve Beyaz Yıldız Hattı’nın Adriatik adlı gemisinde bir bilet elde etti.
20 Şubat’ta iki Fransız detektif Jack’ı iskeleye götürdü ve gemi geceyarısı yanaşırken kendi kendine şöyle dedi: “Hayal etmiyorum gerçekten Amerika’ya gidiyorum.” Bu fikir bile onu heyecanlandırdı.
Kaynak: JewishinSeattle.org
Çeviren: Nesi Altaras
Anlatacak bir hikayemiz var! Ağustos 1919’da, babam Jack Azose yanında iki don ve annesinin kira için biriktirdiği birkaç lirayla İstanbul’daki evinden kaçtı. Abisi Nissim yıllar önce Seattle’a taşınmıştı ve 18 yaşındaki Jack de onu takip etmek istiyordu.
Pasaportu ve kimliği olmadan İstanbul iskelesinde bir tekneye kaçak olarak atlamaya çalıştı. Okulda Fransızca öğrenmişti ve Fransız askerlerini ve bazı sivilleri Marsilya’ya taşıyan bir Rus gemisi buldu. Gemiye yaklaştı, güverteye doğru çıkıp asker selamı verdi: “Ça va?” (Fransızca ‘naber?’) diyip gemiye biniverdi.
Bindikten sonra bir Fransız üniforması ödünç aldı ve Paris’e tren biletine yetecek kadar para topladı. Gemi Marsilya’ya vardığında tekrar sivil kıyafetlerini giydi ve bir ipten sarkarak karaya çıktı. Şansa Yahudi mahallesinde bulunan bir Sefarad’ın restoranında iş buldu.
Amerika’ya gitmek için gereken parayı toplamanın yıllar süreceğini çabucak anladı. Abisi Nissim’e borç istemek için mektup yazdı, İngilizce öğreneceğine, çalışıp borcunu geri ödeyeceğine söz verdi. Nissim kabul etti.
Peki şimdi? Ülkede kaçaktı, kimliği ya da pasaportu yoktu, ve Seattle gitmek için bir çeşit belgeye ihtiyacı vardı. Polise teslim olmaya karar verdi ve Fransız yetkililer onu hapise atmak yerine, onu sınır dışı etmeye karar verdiler. Böylece geçici yabancı pasaportu ve Beyaz Yıldız Hattı’nın Adriatik adlı gemisinde bir bilet elde etti.
20 Şubat’ta iki Fransız detektif Jack’ı iskeleye götürdü ve gemi geceyarısı yanaşırken kendi kendine şöyle dedi: “Hayal etmiyorum gerçekten Amerika’ya gidiyorum.” Bu fikir bile onu heyecanlandırdı.
Paylaş: