Arşiv Göze Çarpanlar Haberler

Yüzyılı Aşkın Gelenek; Kohen ve ‘Hamursuz Fırını’

Yüzyıllık fırın geleneği ‘Hamursuz Fırını’, Çanakkale’nin ilk sahipleri Musevi’lerin kalan son temsilcilerinden biri olan Sabetay Kohen’in fırın ustalığı ile devam ediyor.

Kaynak: Çanakkale Olay

Çanakkale’de yalnızca üç Musevi kalırken, kendini bir Çanakkale aşığı olarak ifade eden Kohen, ‘Hamursuz fırını’nın ilk kurucusu Yako ustadan kalan ve 100 yıldan fazla zamandır devam eden fırın geleneğini sürdürüyor. Kohen, Musevi’lerin Çanakkale’yi terk ettikleri üç büyük göçü, hamursuz fırınını, Çanakkale’de yaşayan son üç Musevi’yi ve Fevzipaşa mahallesi ile özdeşleşmiş tarihini Çanakkale TROİA’ya anlattı.

“Çanakkale tarihi” denilince savaşların yan sıra Museviler ve yaşamlarına dair hala kaybolmayan izleri görmezden gelemeyiz… Binlerce Musevi’den bugün, yalnızca üç kişi Çanakkale’de yaşıyor. 1900’lerde başlayan ve 1900’lerin sonlarına değin süren üç büyük göç sonunda Çanakkale’nin Musevileri, kenti terk etmiş olsa da mimarı yapıları, kazandırdıkları zanaatları ve farklı kültürleri bugün hala Çanakkale’de dokusunu koruyor. O geleneklerden biri olan ‘Hamursuz Fırını’ da bugün hamursuz çıkartmasa da yüz yılı aşkındır Musevi’lerin Çanakkale’de kalan son temsilcilerinden Sabetay Kohen’in ustalığında fırın geleneğini sürdürüyor. 1800’lü yılların sonunda Musevi’lerin dini bayramı ‘Hamursuz Bayramı’nda Hamursuz çıkartmak için Fevzipaşa Mahallesi’nde kurulan ‘Hamursuz Fırını’nın tarihini, Çanakkale’de yaşayan Yahudileri ve kültürlerini, yaşadıkları büyük göçlerini Sabetay Kohen, dergimiz Troia’ya anlattı. Fırının, ilk sahiplerinden Yako ustadan 1940’lı yıllarda babası tarafından alındığını belirten Kohen, 6 yaşından beri fırında çalıştığını söylüyor. Kohen tarihi Hamursuz Fırınını; “Bu fırın 1800’lü yılların sonunda hamursuz fırını olarak yapıldı. ‘Hamursuz’, Musevilerin Nisan aylarında ‘Hamursuz Bayramlarında’ çıkarttıkları bir üründür. Tuz ve undan yapılır. Son olarak İstanbul’da yapılıyordu ancak, şu anda İstanbul’da da yapılmıyor. Dışarıdan ithal eliyor. İsrail’den geliyor. Babamdan önce burayı Yako usta çalıştırıyor. Yako Usta burayı bırakarak İzmir’e gidiyor. İzmir’de şu anda bulunan Boyoz ustaları bile onun yanında yetişmişti. Alsancak’ta Dostlar Fırını vardır. Fırının sahibi dahi Yako ustanın çıraklarındandır. Babam 1949 yılında burasını alıyor. Burada Nisan ayında normal üretim olmuyor. Yalnızca hamursuz çıkartılıyor. 1970’lerin başında Musevi cemaati kalmayınca sürekli poğaça üretiliyor. Babamdan sonrada ben devraldım. 1973’ten beri de tek başıma buradayım. Tabi benden sonra devam eder mi bilemiyorum? Burası Musevi Cemaati’nin Meyko Haim Vakfı’nın yeri. Anahtarları Vakfa teslim edeceğiz. Bizim burayı devretme gibi bir şansımız yok. Biz burada kiracıyız” şeklinde anlattı.

“66 yıldır buradayım”
Çanakkale’nin dokusu bozulmayan mahallelerinden bir tek Fevzipaşa’nın ve Büyük Hamam Sokağı’nın kaldığını belirten Kohen, 66 yıldır orada olduğunu belirterek; “Çanakkale’nin değişmeyen bölgelerinden bir tanesi bizim mahallemiz. Burada eskiden okul vardı. Şu anda Milli Eğitim oldu. Bir tek o değişti. Yani Çanakkale’nin tek dokusu bozulmayan yeri burası. Büyük Hamam Sokak. Ben doğduğum günden beri buradayım. 66 yaşındayım. 60 senedir de fırındayım” dedi.

“Üç büyük göç yaşandı ancak ben Çanakkale sevdalısıyım”
Çanakkale’de kendi ile beraber yalnızca üç Musevi’nin kaldığını belirten Kohen, Musevi’lerin günümüze kadar üç büyük göç yaşadığını anlatıyor. En büyük göçün 1949 yılında İsrail’in kuruluşu ile olduğunu dile getiren Kohen bu göçleri ise; “Şu anda Musevi cemaatinden Çanakkale’de üç kişi kaldık. Bir Salomon Halyo var. Bir ben varım, birde eski ayakkabıcı Yaşar binin hanımı Beka abla var. Bu kadarız. 1900’lü yılların başında 300 aile yaşıyordu. Sinagog’dan başlayarak otoparkın oraya kadar Musevi mahallesiydi. 1967 yılından sonra ekonomik durumlardan, ailelerin gelişmesi için özellikle yaşanan evlilik sorunu gibi sorunlardan kaynaklı büyük bir göç oldu. Asıl göç ise 1949 yılında İsrail’in kuruluşu ile oluyor. 1900’lü yıllarda Arjantin’e ve Amerika’ya gidiyorlar. Benim halam ve amcamda göç eden bu ilk grubun içerisinde. Halam Arjantin’e, amcamda Amerika’ya gidiyor. Bu birinci Dünya Savaşından önce oluyor. Birde 1940 yılından sonra İsrail’in kurulması ile beraber İsrail’e göç oluyor. Son olarak 1967’de bir olay oluyor ancak diğer göçler kadar etkilemiyor. O yıl ufak mahalle sorunu oluyor. İnsanlar tedirgin oluyor. Yine o olaydan sonra maddi durumları iyi olanlar İstanbul’a gidiyorlar. Maddi durumu zayıf olanlar ise ülkeyi terk edip İsrail’e gidiyorlar. Bir biz kalıyoruz. Bizimde gidecek bir yerimiz ya da maddi durumumuz olmamasından kaynaklı bir yere gitmedik. Tabi bir yandan da Çanakkale aşığı, sevdalısı olduğum için gitmeyi düşünmedim, düşünmem de. Ben Çanakkale sevdalısıyım. Çanakkale’yi çok severim. Kimseyle sorunum olmaz. Olmadı da olmaz da. İşinde gücünde bir insanım” şeklinde anlattı.

“Yahudilik ırk, Musevilik ise dindir”
Birinci Dünya Savaşında fırına ve Büyük Hamam’a top düşmesi sebebi ile hasar gördüğünü belirten Kohen, aynı zamanda Yahudilik ile Musevilik arasındaki farkı anlattı. Kohen, son olarak; “Birinci Dünya Savaşında buraya top düşmüş. Bundan 20 yıl önce bir Amerikalı buraya gelmişti. Annesi 1900’lü yıllarda buradan göç etmiş. Annesi, ‘fırın duruyor mu git bak’ demiş. Buralar hasar görmüş. Büyük Hamam’a da düşmüş. Bu civara o zaman baya bir top düşmüş ve buralara hasar görmüş. Musevilik bir dindir. Yahudilik ise ırktır. Yahudiler Musevi dinine inanırlar. Mesela Türk kavimlerinden de Museviler vardır. Türklerin bir kavmi Musevi’dir. Azerbaycan’da Irak’ta Musevi Türkler vardır. Şu anda İsrail’e bir kısmı göç etti. Ben mesela İsrail’e gittim, Türkçe konuşuyorlar. Ancak Museviler. Rusya’dan gelmişler artık İsrail’de yaşıyorlar. 3 milyon kişi İsrail’e göç etti. Azerbaycan’dan Özbekistan’dan, İran’dan göçler oldu. Dediğim gibi Türklerin bir kavimi Musevi’dir” dedi.

(Bu röportaj Troia Dergisi`nin Şubat sayısında yayınlanmıştır)
(Eren Aşnaz)