Almanlar, 11 Temmuz 1942’de Selanik’te yaşayan 18–45 yaş arasındaki tüm Yahudi erkeklerin zorunlu iş gücü olarak verilecek görevleri yerine getirmek üzere Özgürlük Meydanı’nda bildirimde bulunmalarını zorunlu kıldı.
Kaynak: USHMM
9.000 Yahudi erkek bildirimde bulundu. Yaklaşık 2.000’i Alman ordusundaki zorunlu iş gücü projelerine atandı. Geri kalanlar, Selanik ve Atina’daki Yahudi cemaatlerinin, serbest bırakılmaları için Alman işgal güçleri makamlarına yüklü bir fidye ödemesine kadar alıkonuldu. Ödeme kapsamında, Selanik’teki Yahudi mezarlığı şehrin mülkiyetine devredildi. Şehir yönetimi burayı dağıtarak, mezar taşlarını bu alan üzerinde kurduğu üniversitenin inşaatında kullandı.
Almanların işgal ettiği bölgelerde, Naziler Yahudi işçileri zalimce muamele etmek üzere seçiyordu. Yahudi işçiler aynı zamanda aşağılayıcı muamelelere de tabi bırakılıyor, SS görevlileri dindar Yahudileri sakallarının kesilmesine boyun eğmeye zorluyordu. İşgal altındaki Polonya’da Yahudilere ait zorunlu çalışma kampları gibi, gettolar da Yahudi iş gücünden yararlanmada üs olarak kullanılıyordu. Örneğin, Lodz gettosunda Naziler 96 fabrika açtılar. Çalışabilmek insanın hayatını kurtarabiliyordu. Ancak bu, çoğu zaman sadece geçici bir süre için oluyordu. Nazilerce verimsiz olarak nitelendirilen Yahudiler, genellikle ilk vurulan ya da sürülenler oluyordu. Yahudi iş gücü, hatta zorunlu iş gücü kolayca gözden çıkarılabiliyordu. Yahudilerin yok edilmesi Nazilerin tek önceliği hâline gelmişti.
Naziler “devlet düşmanlarından” elde ettikleri zorunlu iş gücünü, ekonomik kazanım için kullanıyordu. Almanya savaş ekonomisindeki iş gücü eksikliği, özellikle 1942–1943 yıllarında Almanya’nın Stalingrad savaşında yenilmesinin ardından kritik bir hâl aldı. Bu da Alman sanayilerinde zorunlu iş gücü olarak çalıştırılan mahkûm sayısının artmasına yol açtı. Özellikle 1943 ve 1944’te, sanayi tesislerinin içinde ya da yakınında yüzlerce kamp kuruldu.
Polonya’daki Auschwitz ve Orta Almanya’daki Buchenwald gibi kamplar, geniş zorunlu çalışma kampları ağlarının idarî merkezleri hâline geldi. SS’in sahip olduğu kuruluşların yanında (örneğin, Alman Cephane Fabrikası), Messerschmidt, Junkers, Siemens ve I. G. Farben gibi özel Alman firmaları da savaşta üretimini artırmak için zorunlu iş gücüne giderek daha fazla bel bağladı. Bu kamplardan en kötü üne sahip olanı 3. Auschwitz ya da Monowitz kampıydı. Bu kamp I. G. Farben’in sahip olduğu sentetik kauçuk fabrikasına zorunlu iş gücü sağlıyordu. Tüm toplama kamplarındaki mahkûmlar tam anlamıyla ölene kadar çalıştırılıyordu. ,
Almanlar, 11 Temmuz 1942’de Selanik’te yaşayan 18–45 yaş arasındaki tüm Yahudi erkeklerin zorunlu iş gücü olarak verilecek görevleri yerine getirmek üzere Özgürlük Meydanı’nda bildirimde bulunmalarını zorunlu kıldı.
Kaynak: USHMM
9.000 Yahudi erkek bildirimde bulundu. Yaklaşık 2.000’i Alman ordusundaki zorunlu iş gücü projelerine atandı. Geri kalanlar, Selanik ve Atina’daki Yahudi cemaatlerinin, serbest bırakılmaları için Alman işgal güçleri makamlarına yüklü bir fidye ödemesine kadar alıkonuldu. Ödeme kapsamında, Selanik’teki Yahudi mezarlığı şehrin mülkiyetine devredildi. Şehir yönetimi burayı dağıtarak, mezar taşlarını bu alan üzerinde kurduğu üniversitenin inşaatında kullandı.
Almanların işgal ettiği bölgelerde, Naziler Yahudi işçileri zalimce muamele etmek üzere seçiyordu. Yahudi işçiler aynı zamanda aşağılayıcı muamelelere de tabi bırakılıyor, SS görevlileri dindar Yahudileri sakallarının kesilmesine boyun eğmeye zorluyordu. İşgal altındaki Polonya’da Yahudilere ait zorunlu çalışma kampları gibi, gettolar da Yahudi iş gücünden yararlanmada üs olarak kullanılıyordu. Örneğin, Lodz gettosunda Naziler 96 fabrika açtılar. Çalışabilmek insanın hayatını kurtarabiliyordu. Ancak bu, çoğu zaman sadece geçici bir süre için oluyordu. Nazilerce verimsiz olarak nitelendirilen Yahudiler, genellikle ilk vurulan ya da sürülenler oluyordu. Yahudi iş gücü, hatta zorunlu iş gücü kolayca gözden çıkarılabiliyordu. Yahudilerin yok edilmesi Nazilerin tek önceliği hâline gelmişti.
Naziler “devlet düşmanlarından” elde ettikleri zorunlu iş gücünü, ekonomik kazanım için kullanıyordu. Almanya savaş ekonomisindeki iş gücü eksikliği, özellikle 1942–1943 yıllarında Almanya’nın Stalingrad savaşında yenilmesinin ardından kritik bir hâl aldı. Bu da Alman sanayilerinde zorunlu iş gücü olarak çalıştırılan mahkûm sayısının artmasına yol açtı. Özellikle 1943 ve 1944’te, sanayi tesislerinin içinde ya da yakınında yüzlerce kamp kuruldu.
Polonya’daki Auschwitz ve Orta Almanya’daki Buchenwald gibi kamplar, geniş zorunlu çalışma kampları ağlarının idarî merkezleri hâline geldi. SS’in sahip olduğu kuruluşların yanında (örneğin, Alman Cephane Fabrikası), Messerschmidt, Junkers, Siemens ve I. G. Farben gibi özel Alman firmaları da savaşta üretimini artırmak için zorunlu iş gücüne giderek daha fazla bel bağladı. Bu kamplardan en kötü üne sahip olanı 3. Auschwitz ya da Monowitz kampıydı. Bu kamp I. G. Farben’in sahip olduğu sentetik kauçuk fabrikasına zorunlu iş gücü sağlıyordu. Tüm toplama kamplarındaki mahkûmlar tam anlamıyla ölene kadar çalıştırılıyordu. ,
Paylaş: