Arşiv Makaleler

Ladino’nun Kayıp Kardeşi – Selin Toledo

“Portekiz ve Alman Sinagoglarından bir Manzara” (Abraham Rademaker, 1772)

Türkiye Yahudi toplumunda çoğu kişi Ladino — ya da diğer bir adıyla Judeo-Espanyol’u, az çok tanır ve bu dili konuşamasa da ona bir kulak aşinalığı vardır. 1492’ye kadar İspanya’da yaşamış olan Yahudilerin hayat verdiği bu dil, 500 yılı aşkın süre sonra yok olma tehlikesi altında olsa da hala konuşuluyor. Ladino, başta İsrail olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye ve Yunanistan gibi birçok ülkede varlığını sürdürüyor. 2015 yılından itibaren İspanya’nın Sefarad kökenli Yahudilere vatandaşlık hakkı tanıması kuşkusuz Yahudi çevrelerinde İspanyolca’ya olan merakı belirli ölçüde canlandırdı. Portekiz ise komşusu İspanya’dan iki yıl önce Sefarad kökenli kişilere vatandaşlık hakkı tanımıştı. İspanya’nın aksine, Portekiz devleti başvurularda dil bilme koşulu aramıyor. Sahi, Judeo-Espanyol gibi Judeo-Portugez diye bir dil de yok muydu? Madem, farklı zamanlarda da olsa, hem Portekiz hem İspanya Yahudileri İber Yarımadası’nı terk etmek zorunda kalmıştı; Portekiz’den göçenler elbette ki Portekizce konuşuyorlardı, değil mi? Öyleyse nerede bu dil, büyüklerimizden neden onu da duymuyoruz?

Portekiz Yahudilerinin kaderi İspanya’dakilerden biraz farklıydı. İspanya’daki Yahudiler 1300’lerden beri süre gelen şiddet ve baskılar sonucu büyük rakamlarda din değiştiriyor, bunlardan marranos diye adlandırılan bazıları gizlice eski dinlerinin ritüellerini yerine getirmeye devam ediyorlardı. 1478 yılında başlayan İspanyol Engizisyonu büyük ölçüde, aralarında bu gizli Yahudilerin de olduğu Yeni Hristiyanları yargılamayı hedefliyordu. Bu süreç sırasında ve 1492 yılında çıkan Elhamra Kararnamesi sonucunda, tüm Yahudilerin İspanya’yı terk etmesinin zorunlu hale gelmesi sonrasında Portekiz İspanya’dan göç aldı. Fakat Portekiz de sadece yaklaşık beş yıl sonra Yahudiler için barınılmaz bir yer haline gelecekti. 1496’da dönemin Portekiz kralı I. Manuel, Hristiyanlığa geçmeyen Yahudilerin ülkeyi terk etmesini öngören yasayı sürdü; fakat ertesi sene tüm Yahudilerin din değiştirmesi zorunlu kılındı ve ülkeden çıkışları yasaklandı. 1506’da Lizbon Katliamı geldi, 1536 ise Portekiz Engizisyonu’nun başlangıcı oldu. Zorunlu Hristiyanlığa geçişin ardından gelişen bu olayların hedefinde yine Yeni Hristiyanlar vardı. Dinlerini değiştirseler bile şüpheleri üzerlerinden atamayan Yahudilerin birçoğu ülkeyi terk etmenin yolunu aradı. Bunların büyük bir kısmı Osmanlı topraklarına, Amsterdam başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerine; ayrıca Brezilya ve Antiller gibi daha uzak memleketlere göç etti.

Bu Portekizli Yahudi göçmenlerin bazıları, ama özellikle de Protestan Hollanda’da 1600’lerin başından itibaren daha hoşgörülü bir ortam bulanlar, gittikleri yerlerde yeniden Yahudi kimlikleriyle yaşamaya başladılar. Keza ünlü filozof Baruch Spinoza, Amsterdam’daki Portekiz diasporasına mensup bir aileden geliyordu. Bu cemaatte İbranice dini dil, Hollandaca ise ticaret ve Hristiyan Hollandalı vatandaşlarla iletişim diliydi. Ancak anadilleri, zamanın Portekizcesine çok yakın olan Judeo-Portugez’di. Tabii ki Portekiz Yahudilerinin önemli bir kısmı Judeo-Espanyol’u da aynı derecede kullanıyordu. Ne de olsa hem diasporada hem de anavatanlarında İspanya Yahudileriyle iç içe yaşamışlardı ve kendilerinin birçoğu zaten İspanyol kökenliydi.

Judeo-Portugez hem İbrani, hem de (15. yüzyıl sonrasında) Latin harfleriyle yazıldı. Judeo-Espanyol ve İbranice’den de kelimeler içeren bu dil, aynı zamanda Portekiz’de kullanılan Portekizceden farklı olarak, daha fazla arkaik kelime içeriyordu. Bazı kelimler ise İspanyolca bir kökten gelse de, İbranice eklerle türemiş: Mesela manim (Türkçe: eller) kelimesi İspanyolca mano kökünden geliyor, ancak çoğulu İspanyolcadaki gibi manos olmamış; İbranicedeki maskülen çoğul eki –im ile türemiş. İbranice’den gelen kelimelerin çoğunluğunu ise din ile ilgili olanlar oluşturuyor: jesiba (yeşiva), queila (kehila), misvá (mitsva) gibi. Son olarak, modern Portekizce’de değişime uğrayan ya da tamamen başka bir sözcükle yer değiştiren bazı Arapça kelimeler de Judeo-Portugez’de mevcut.

Judeo-Portuguez’in bilinen en eski yazılı örneği 1262’ye dayanan, elyazması aydınlatma sanatı üzerine bir inceleme yazısı: ‘‘O livro de como se fazem as cores’’. Diasporada da bu sadece bir konuşma dili değil, aynı zamanda yazı dili olarak kullanılmayı sürdürdü. Her ne kadar dini yazılarda İbranice’den İspanyolca’ya çeviri tercih edildiyse de; Amsterdam’daki gibi büyük Portekiz cemaatlerinden felsefe, şiir ve edebiyat alanlarında Judeo-Portugez dilinde eserler çıkmıştır. Judeo-Portugez ayrıca bu cemaatlerde ticari alışverişler, resmi törenler ve mezar taşları gibi çeşitli yerlerde kullanılıyordu.

İlk soruyu cevapladığımıza göre, ikincisine gelelim: Evet, Judeo-Portugez diye bir dil var; peki ya neden aile sofralarında Ladino gibi onu da duymadık, duymuyoruz?

Bunun kısaca cevabı, bu dilin artık var olmaması: Judeo-Portugez ölü bir dil. Tahminlere göre 19. yüzyılın başlarına kadar varlığını sürdürdü, ancak 1800’lerin ortalarına doğru, daha çok belirli sinagoglardaki belirli törenlerde kullanılmaya; evlerde ise sadece Şabat akşamları konuşulmaya başladı. Zamanında sömürgelere yerleşen Hollandalılarla birlikte giden Sefaradların oralardaki halklarla etkileşimi nedeniyle, günümüzde Surinam’da konuşulan Sranan ve Saramaccan ile; Curaçao, Aruba ve Bonaire’de konuşulan Papiamentu gibi kreol dillerinde hala Judeo-Portugez’in izlerinin bulunduğu söylenmektedir.

Türkiye’de muhakkak ki birçok Yahudi’nin köklerinde Portekiz izleri var ve her ne kadar hiç duymamış olsak da, nesiller öncesinde akrabalarımızın ağızlarından bu dilde kelimelerin çıktığını düşünmek ilginç bir his. Hele ki Aydınlanma’nın önünü açan düşünceleri Aydınlanma’dan tam bir yüzyıl önce ortaya süren Baruch Spinoza’nın (Portekizce adıyla Benedito de Espinosa) ilk konuştuğu ve düşündüğü dilin Judeo-Portugez olduğunu hatırlamak daha da şaşırtıcı. Aforoz edilmesinden sonra Latince öğrenip, ünlü eseri Etika’yı bu dilde yazmasına karşın, çığır açan düşüncelerinin kafasında ilk olarak şekillendiği dil de büyük ihtimalle Judeo-Portugez’di.

Kaynakça: