Paris’te Holokost’tan sağ olarak kurtulan Yahudi bir kadının öldürülmesi Avrupa’da şok etkisi yarattı. Michel Friedman, antisemitizmin bu kadar yaygınlaştığı bir dönemde kimsenin buna şaşırmaması gerektiği görüşünde.
Hep birlikte mücadele etmek istediğimiz ilk günleri ne kadar geride bıraktığımızı kimse fark ediyor mu? Avrupa’da Yahudi düşmanlığının, Avrupa’da antisemitizmin ortasındayız!
Bunun çok sayıda örnekleri var: Paris’te, Holokost’tan sağ kurtulan bir kadın, Yahudi inancına sahip olduğu için hunharca öldürüldü. İngiltere’de, İşçi Partisi antisemitizm skandalları ile çalkalanmasına rağmen, partinin lideri buna karşı hiçbir şey yapmıyor. Macaristan’da, Başbakan Orban Yahudi kökenli George Soros’un sözde komploları konusunda atıp tutuyor. Polonya, Holokost sonrasında da, günümüzde de umutsuzca kendisini Yahudi düşmanlığı konusunda masum gibi göstermeye çalışıyor. Avusturya’da, hükümette yer alan aşırı sağcılar istedikleri gibi düzeni bozarken, Başbakan Kurz iktidar hesapları ile onlara itibar kazandırıyor. Yahudi düşmanlığı yeniden meşrulaşmış ve seçimlerle yasallaşmış gibi görünüyor.
Artık yeter!
Ve Almanya. Burada onyıllardan beri Yahudi okulları, yuvaları ve merkezlerinin yeni ve eski Nazilerden korunması gerekiyor. Almanya için Alternatif (AfD) partisinden siyasetçiler Yahudi Soykırımı Anıtı’nı utanç anıtı olarak tanımlıyor ve anma kültürünü yeniden yazmak istiyorlar. Ve ırkçı ve antisemitist söylemlerini duymazdan gelmenin mümkün olmadığı bu aşırı sağcı parti AfD, ilk kez Alman meclisine seçildi.
Her hafta sonu, futbol sahalarında rakip takımlara Yahudi diye hakaret ediliyor ve neredeyse kimse buna tepki göstermiyor. Yahudi fıkraları anlatılıyor, hiç komik olmamalarına rağmen bunlara gülünüyor. Ve yine kimse tepki göstermiyor. Yahudilere ait mezarlıklar düzenli olarak tahrip ediliyor. Internette nefret, aşağılama ve kışkırtıcılık kol geziyor.
Artık yeter!
Onyıllardan beri dijital dünyanın yanı sıra gerçek dünyada da hiç çekinmeden insanlara küstahça nefret duyanlarla karşılaşılıyor. Bu ve şu en azından bir kere dile getirilmeli diyenlerin ağzından sadece nefret, sözlü şiddet, Yahudi düşmanlığı ve ırkçılık çıkıyor. Hiçbir şekilde haklı çıkartılamaz, “protestocu seçmenler” olarak da adlandırılsalar da, onlara hiçbir şekilde anlayış gösterilemez.
Yapısal, günlük antisemitizm artık bir alışkanlık haline geldi. Ve en kötüsü de artık hiçbir şey bizi kaygılandırmıyor. Kayıtsız kalıyoruz. Günümüzde medyadaki haberlerin yarattığı heyecana çok fazla alıştık. Ama olmayacak işlere artık tepki göstermediğimiz için, boğuluyoruz. Faillerin suç ortağı oluyoruz.
Artık yeter!
Avrupa’daki aşırı sağcıların yanı sıra aşırı solcularda da bulunan Yahudi nefretine, son yıllarda İslam dünyasının radikal kesiminden gelen antisemitizmin eklendiği de doğru. Bu nefret İsrail’e yönelik olsa da, bunun şiddeti ve sertliği nerede yaşarlarsa yaşasınlar bütün Yahudileri etkiliyor. Yıllardır bu konuda uyarılar yapılıyor. Bunun mağdurları yıllardır okullarda yaşananları ve sorumluların gösterdiği zayıf tepkiyi dile getiriyorlar.
Almanya’da yıllardır Müslümanlar arasındaki küçük ama giderek büyüyen kesimin açıkça saldırgan tutumu ile karşılaşılıyor. Alman devletinin her şeyi gören gözü, yıllardan beri bu gençleri Suudi Arabistan veya Türkiye’den gelen saldırgan ve demokrasi düşmanı imamlara bırakıp, bu gençler radikalleştiğinde de yalandan şaşırmış gibi yaptı.
Mültecilerin bir kısmı da Yahudi düşmanı. Halkını baskı altında tutan, İsrailliler ve Yahudilerden nefret edilmesi gereken Arap diktatörlüklerinden geliyorlar. Bu durumu açıklıyor ama özür olamaz.
Artık yeter!
Almanya’nın seçkin kesiminden de hep dayanışma mesajları gelir, ancak bir şey değişmez. Veya “Hoşgörüsüzlüğe hoşgörü yok” gibi sloganlar ise sadece içlerini rahatlatır.
Yuvalarda veya okullarda personel sayısı artırılmaz. Yerel siyasetçiler, bölgelerinin kötü bir imaja sahip olmaması için aşırı sağcıların yarattığı tehlikeyi zararsız gibi göstermeye çalışırlar. Bu böyle olmasaydı Saksonya’daki Freital kentinde aşırı sağcı terör hâkim olamazdı. Polis, savcılar ve anayasayı koruma teşkilatları sadece NSU vakasında değil, Saksonya’da Batı’nın İslaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar (Pegida) hareketinin düzenlediği gösteriler karşısında ve daha bir çok olayda başarısız kalıyorlar.
Artık yeter!
Burada söz konusu olan sadece Yahudilerle dayanışma değil, burada bu ülkeyi özgür kılan herşey için mücadele söz konusu. Artık harekete geçilmesi için daha ne olması gerekiyor? Yaşanan değişimleri Pazartesiden Cumartesiye kadar kıllarını kıpırdatmadan izlemelerine rağmen utançtan hâlâ susmayan vaizler, “bir daha asla” veya “işin başında önlem almalı” gibi sözler içeren daha kaç Pazar vaazı verecek?
Failler demokrasiyi, çoğulculuğu, özgürlüğü, bağımsızlığı ve aydınlanmayı hiçe sayıyorlar. Biz bu değerlerimize yeterince sahip çıkıyor muyuz? Bu değerleri aklımız ve kalbimizle yeterince savunuyor muyuz? Veya nefret duyanların sesi diğerleri sessiz kaldığı için mi daha çok çıkıyor?
Bunları bir Yahudi olduğum için değil, bir insan olduğum için yazıyorum. Bu metni okuyan sizin gibi bir insan. Kaygı duyuyorum. Sizin için de.
Paris’te Holokost’tan sağ olarak kurtulan Yahudi bir kadının öldürülmesi Avrupa’da şok etkisi yarattı. Michel Friedman, antisemitizmin bu kadar yaygınlaştığı bir dönemde kimsenin buna şaşırmaması gerektiği görüşünde.
Kaynak: DW / Michel Friedman
Hep birlikte mücadele etmek istediğimiz ilk günleri ne kadar geride bıraktığımızı kimse fark ediyor mu? Avrupa’da Yahudi düşmanlığının, Avrupa’da antisemitizmin ortasındayız!
Bunun çok sayıda örnekleri var: Paris’te, Holokost’tan sağ kurtulan bir kadın, Yahudi inancına sahip olduğu için hunharca öldürüldü. İngiltere’de, İşçi Partisi antisemitizm skandalları ile çalkalanmasına rağmen, partinin lideri buna karşı hiçbir şey yapmıyor. Macaristan’da, Başbakan Orban Yahudi kökenli George Soros’un sözde komploları konusunda atıp tutuyor. Polonya, Holokost sonrasında da, günümüzde de umutsuzca kendisini Yahudi düşmanlığı konusunda masum gibi göstermeye çalışıyor. Avusturya’da, hükümette yer alan aşırı sağcılar istedikleri gibi düzeni bozarken, Başbakan Kurz iktidar hesapları ile onlara itibar kazandırıyor. Yahudi düşmanlığı yeniden meşrulaşmış ve seçimlerle yasallaşmış gibi görünüyor.
Artık yeter!
Ve Almanya. Burada onyıllardan beri Yahudi okulları, yuvaları ve merkezlerinin yeni ve eski Nazilerden korunması gerekiyor. Almanya için Alternatif (AfD) partisinden siyasetçiler Yahudi Soykırımı Anıtı’nı utanç anıtı olarak tanımlıyor ve anma kültürünü yeniden yazmak istiyorlar. Ve ırkçı ve antisemitist söylemlerini duymazdan gelmenin mümkün olmadığı bu aşırı sağcı parti AfD, ilk kez Alman meclisine seçildi.
Her hafta sonu, futbol sahalarında rakip takımlara Yahudi diye hakaret ediliyor ve neredeyse kimse buna tepki göstermiyor. Yahudi fıkraları anlatılıyor, hiç komik olmamalarına rağmen bunlara gülünüyor. Ve yine kimse tepki göstermiyor. Yahudilere ait mezarlıklar düzenli olarak tahrip ediliyor. Internette nefret, aşağılama ve kışkırtıcılık kol geziyor.
Artık yeter!
Onyıllardan beri dijital dünyanın yanı sıra gerçek dünyada da hiç çekinmeden insanlara küstahça nefret duyanlarla karşılaşılıyor. Bu ve şu en azından bir kere dile getirilmeli diyenlerin ağzından sadece nefret, sözlü şiddet, Yahudi düşmanlığı ve ırkçılık çıkıyor. Hiçbir şekilde haklı çıkartılamaz, “protestocu seçmenler” olarak da adlandırılsalar da, onlara hiçbir şekilde anlayış gösterilemez.
Yapısal, günlük antisemitizm artık bir alışkanlık haline geldi. Ve en kötüsü de artık hiçbir şey bizi kaygılandırmıyor. Kayıtsız kalıyoruz. Günümüzde medyadaki haberlerin yarattığı heyecana çok fazla alıştık. Ama olmayacak işlere artık tepki göstermediğimiz için, boğuluyoruz. Faillerin suç ortağı oluyoruz.
Artık yeter!
Avrupa’daki aşırı sağcıların yanı sıra aşırı solcularda da bulunan Yahudi nefretine, son yıllarda İslam dünyasının radikal kesiminden gelen antisemitizmin eklendiği de doğru. Bu nefret İsrail’e yönelik olsa da, bunun şiddeti ve sertliği nerede yaşarlarsa yaşasınlar bütün Yahudileri etkiliyor. Yıllardır bu konuda uyarılar yapılıyor. Bunun mağdurları yıllardır okullarda yaşananları ve sorumluların gösterdiği zayıf tepkiyi dile getiriyorlar.
Almanya’da yıllardır Müslümanlar arasındaki küçük ama giderek büyüyen kesimin açıkça saldırgan tutumu ile karşılaşılıyor. Alman devletinin her şeyi gören gözü, yıllardan beri bu gençleri Suudi Arabistan veya Türkiye’den gelen saldırgan ve demokrasi düşmanı imamlara bırakıp, bu gençler radikalleştiğinde de yalandan şaşırmış gibi yaptı.
Mültecilerin bir kısmı da Yahudi düşmanı. Halkını baskı altında tutan, İsrailliler ve Yahudilerden nefret edilmesi gereken Arap diktatörlüklerinden geliyorlar. Bu durumu açıklıyor ama özür olamaz.
Artık yeter!
Almanya’nın seçkin kesiminden de hep dayanışma mesajları gelir, ancak bir şey değişmez. Veya “Hoşgörüsüzlüğe hoşgörü yok” gibi sloganlar ise sadece içlerini rahatlatır.
Yuvalarda veya okullarda personel sayısı artırılmaz. Yerel siyasetçiler, bölgelerinin kötü bir imaja sahip olmaması için aşırı sağcıların yarattığı tehlikeyi zararsız gibi göstermeye çalışırlar. Bu böyle olmasaydı Saksonya’daki Freital kentinde aşırı sağcı terör hâkim olamazdı. Polis, savcılar ve anayasayı koruma teşkilatları sadece NSU vakasında değil, Saksonya’da Batı’nın İslaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar (Pegida) hareketinin düzenlediği gösteriler karşısında ve daha bir çok olayda başarısız kalıyorlar.
Artık yeter!
Burada söz konusu olan sadece Yahudilerle dayanışma değil, burada bu ülkeyi özgür kılan herşey için mücadele söz konusu. Artık harekete geçilmesi için daha ne olması gerekiyor? Yaşanan değişimleri Pazartesiden Cumartesiye kadar kıllarını kıpırdatmadan izlemelerine rağmen utançtan hâlâ susmayan vaizler, “bir daha asla” veya “işin başında önlem almalı” gibi sözler içeren daha kaç Pazar vaazı verecek?
Failler demokrasiyi, çoğulculuğu, özgürlüğü, bağımsızlığı ve aydınlanmayı hiçe sayıyorlar. Biz bu değerlerimize yeterince sahip çıkıyor muyuz? Bu değerleri aklımız ve kalbimizle yeterince savunuyor muyuz? Veya nefret duyanların sesi diğerleri sessiz kaldığı için mi daha çok çıkıyor?
Bunları bir Yahudi olduğum için değil, bir insan olduğum için yazıyorum. Bu metni okuyan sizin gibi bir insan. Kaygı duyuyorum. Sizin için de.
Artık yeter!
Paylaş: