Cevap Olmayan Bir Cevap ve “Uzun ve Pahalı Kitaplar” – Rıfat Bali

Değerli Avlaremoz editörleri ve okurları,

21 Kasım tarihinde yayınlanan yazımla ilgili hem platformunuzda (Nesi Altaras), hem de Türkiyeliler Birliği platformunda (Yakup Barokas) yazıma karşılık, şimdilik kaydıyla, iki cevap yayınlandı. Cevap veren veya ileride verecek olan herkese şimdiden teşekkürler. Üç kuruşluk değere sahip olsalar bile görüşlerimde ısrarcıyım. Yazımın gayelerinden biri de genç, yaşlı fark etmeksizin üzerine, en hafif deyimiyle, atalet çökmüş olan bu toplumun en azından bir kısmını birazcık canlandırmaktı. Galiba da bunu çok ama çok azıcık başardım!

Bundan sonra Nesi’nin yazısında Şalom gazetesi konusu ile ilgisi olmayan ancak cevap hakkı doğuran iki hususa açıklık getirmek istiyorum. O da Nesi’nin “kendisinin (Rıfat Bali) kitaplarını, ne kadar uzun ve pahalı olsalar da okudum” cümlesi. Bu cümle hem bir araştırmacı, hem de LİBRA’nın kurucu ortağı ve profesyonel yöneticisi olarak bir açıklamayı gerektiriyor.

1- “Uzunluk”. Evet kitaplarım “uzun”. Bunu pek çok kere duydum. Özellikle İstanbullu Musevilerden. Konularında ilk kere yazılan ve/veya yazılmış konulara yeni ve bambaşka bir bakış ve değerlendirme getiren çalışmalar “uzun” olurlar. Başka türlüsü mümkün değil. Zira ortaya attığınız tezinizi ispatlamak için uzun uzun yazmanız lazım. Bütün akademik evsaflı kitaplar “uzun” ve “sıkıcı”dırlar. Sabrı olmayan kişilere naçizane tavsiyem okumamalarıdır! Veyahut internette, wikipedia’da, “kes-yapıştır” yöntemiyle intihali meslek edinen köşe yazarlarında ve sözüm ona “araştırmacılar”da 400-500 sayfalık kitaplarımda yazdıklarımı sahiplenen ve bir, bilemedin birkaç sayfa içinde özetleyip yazan onlarca yazı var, onları okusunlar.

2- “Pahalılık”. Herhalde LİBRA’dan yayınlanan kitaplarımdan bahsediliyor. Evet LİBRA’nın yayınları emsal kitaplara göre çok daha pahalılar. Sebepleri şurada izah edilmiştir: 

http://www.librakitap.com.tr/content/view/463/226/

Neden böylesi pahalı bir baskı yöntemini seçtiğimizin sebebi (a) Türkiye’deki kitapçılık piyasasının ticari koşullarından ve (b) kitaplarımızın genellikle son derece sınırlı bir okur kitlesini ilgilendirmesinden ileri gelmektedir. Hem kendi kitaplarım, hem de LİBRA’nın bütün yayınları ile ilgilenebilecek hedef kitle, anglosaksonların tabiriyle, “on a need to know basis” sıfatıyla tanımlanabilen kitledir. Yani bu kitaplar toplumun genelini ilgilendirmiyor sadece doğrudan ilgili kişileri ve/veya kurumları ilgilendiriyor. 

Bir başka husus da şu.

Türkiye’de akademik evsaflı bir kitabın ortalama etiket fiyatı TL 30.-dur. Yani $ 8.-. Ancak ne ABD’de, ne de Batı âleminde akademik evsaflı bir kitap 8 dolara satılmaz. Satılır ise o kitabın muhtevasından şüphe duyulur! LİBRA’nın bir ticari politikası var. Türkiye’de kitapçılık piyasasının geneline aykırı düşen bir politikadır, Nesi’nin tabiriyle “elitist” (aynen benim gibi :)) bir politikadır ama doğru bir politikadır. Biz 40-60 TL arasındaki etiket fiyatlı kitabımızı 10.- liraya da satışa sunsak satış rakamlarımız (istisnalar hariç) marjinal bir şekilde artacaktır. Bu nedenle bu yolun doğru olduuna inanıyoruz.