Nadir Nadi: Zavallı Avusturyalıların Yahudilerden Neler Çektiğini İyi Biliyordum – Serdar Korucu

Nadir Nadi, Viyana seyahatindeki izlenimlerine dostu Fritz ile sohbetini aktararak devam eder. Bu yazısında Nadi, Nazizm’in antisemit kararlarını destekleyecektir.

Cumhuriyet Gazetesi’nden Nadir Nadi, Hitler’in ilhak ettiği Avusturya’yı gezerken yanında bir dostu da vardır: Fritz. Onunla yaptığı konuşmasındaki ilk cümleleri hem karşısındaki hem de okur için şaşırtıcıdır:

“Artık fazla ileri gidiyorsunuz, dedim. Yahudilere yaptıklarınız insanlık namına ayıb olmuyor mu? Hadi resmi vazifelerden uzaklaştırmanızı kabul edelim; kahvelere, lokantalara girmekten menedilmeleri nedir? Evli kadınları, geceleyin yataklarından kaldırıp kışlaları süpürtmek ne oluyor? Genç kızlara Prater’de saatlerce jimnastik yaptırmanız bir nevi sadisma değil mi? Yazık, yazık; bunlar ağırbaşlı insanlara yakışmaz doğrusu!”

Nadi, bu tepkisinin gerçek olmadığını hemen altını çizer, “Dostum Fritz’le tatlı tatlı konuşurken, onu kızdırıp söylemek için yalancıktan isyan ettim” diye. Çünkü Nadir Nadi kendi ifadesine göre “senelerden beri zavallı Avusturyalıların Yahudilerden neler çektiğini iyi bilir”. Bu nedenle “bazı taşkınlıklar da mazur görülmelidir.

“Burada iki yüz bin halis Yahudi var. Bir o kadar da yarım Yahudileri ve dönmeleri yani sonradan hristiyan olanları hesaplayınız; iki milyon nüfusta yüzde yirmi eder. Bütün Fransada dört yüz binden fazla Yahudi bulunmadığını düşünürseniz yüzde yirmi nisbeti Avusturya aleyhine korkuncdur.”

Avusturya içindeki Yahudi nüfusunun oranı Nadi’ye göre sadece “korkunç” da değildir. Tam da Nazi ideolojisindeki gibi Yahudileri “sülük gibi” diye niteler.

“Bu dört yüz bin insan, harsına, kültürüne, milli benliğine tatmile yabancı olarak halkın sırtına bir sülük gibi yapıştı; ekalliyet olduğu halde memlekette iktısadi bir tahakküm kurdu. Ticaret onların elindeydi. Bu sayede hars ve kültür sahasına da sokuldular. En çok iş gören avukatlar, en fazla şöhret yapan doktorlar Yahudilerden çıkmağa başlamıştı. İlmi kitablardan tutunuz da gündelik gazetelere kadar matbuat Yahudileşmişti. Beynelmilelcilik nazariyerile gençliği zehirliyorlar, cemiyetin benliğini çürütmeğe çalışıyorlardı.”

Nadir Nadi’ye göre Naziler bir “felaketi” önlemiştir. Bu nedenle “İşte bu felaketi önliyen bir topluluk biraz coşar da kendinden geçerse artık o mazur görülür” der. “Hem coşup da ne yapıyorlar? Adamları zindanlara mı atıyorlar? Kurşuna mı diziyorlar?” diye de ekler.

“Genc kızlara Prater’de mecburi jimnastik yaptırmak, ortalık süpürtmek, Yahudilerin her yere girip çıkmalarına mâni olmak öyle vahşet, cinayet denecek bir taşkınlık sayılmaz herhalde.”

Dostuna mübalağalı bir şekilde çıkıştığını söyleyen Nadir Nadi’ye Fritz ise bir haber fısıldar. Bunun ne olduğunu bu yazısında açıklamaz ama sözü Viyana’da Osmanlı döneminde bölgeye yerleşen Yahudilere getirir:

“Vaktile Balkanlı komşularımız tam istiklallerini henüz kazanamadıkları bir devirde, Rumelinin büyük bir kısmı bizde iken Viyanada binlerce Türk Yahudisi varmış. Bunlar orada içtimai bir teşekkül kurmak istemişler ve zamanın Padişahı olan Abdülmecide müracaat ederek Avusturya İmparatoru Franz Joseph nezdinde iltimasta bulunmasını istemişler. Abdülmecid de Franz Joseph’e bir mektub yazarak Türk Yahudilerinin aralarında içtimai bir cemiyet kurmalarına müsaade etmesini rica etmiş. İmparatorun müsaadesi üzerine Viyanada “Türk-Musevi cemiyeti” namı altında on bin mukayyed azalı bir Yahudi teşekkülü kurulmuş.

Gel zaman git zaman, Osmanlı devleti seneden seneye küçülerek itibarını kaybettikçe Yahudiler de takım takım daha münasib tabiiyetlere geçmeğe başlamışlar. Fakat “Türk-Musevi cemiyeti” yaşamakta berdevam. Cumhuriyet hükümetinin ilk elçisi Viyanaya gittiği zaman, binlerce azası bulunan cemiyette Türk tebaası olarak ancak yüz küsur kişi varmış.”

9 Kasım 1938’de “Kristal Gece” sırasında yıkılan sinagoglar arasında “Türkischer Tempel” yani “Türk İbadethanesi” olarak bilinen Viyana’daki mabet de vardır.

Nadir Nadi, 1931’de kendisi Viyana’da okurken elçiliğin bu cemiyete “Türk” kelimesini alem diye kullanmaya hakları olamayacağını” işittiğini söyler. Ancak elçilik bir süre sonra takibattan vazgeçer. Ancak artık gün değişmiştir. Avusturya ortadan kalkmıştır ve Almanya ile birleşmeden yeni bir süreç doğmuştur. Nadir Nadi burada mesajını “tesirli” vermeye çalışır. Onlara “dokunulmasını” isteyerek…

“Şimdi, Avusturyanın Almanya ile birleşmesinden sonra burada bütün Yahudi teşekkülleri faaliyetten menedilmiş bulunuyor. Yalnız, binlerce azasının ancak yüz kadarı tabiiyetimizde bulunan “Türk-Musevi cemiyeti” dağıtılamamıştır. Bunlar kanunun bilmem hangi maddelerinden istifade ederek:
– Biz Türküz, bize dokunamazsınız!
Diyorlarmış.
Ve hakikaten kimse onlara dokunamıyormuş.
Yazımı burada kesersem belki daha iyi tesir eder”

Birinci Bölüm: Nadir Nadi’nin Kaleminden: Hitler’in “şirin” ve “samimi” Avusturyası
İkinci Bölüm: Nadir Nadi: Yahudiye Hiç Benzemem, Pek Muntazam Bir Burnum Var
Üçüncü Bölüm: Nadir Nadi: Yahudilerden Alışveriş Yapmaya Kalkacak Olan Mahvolmuş Demek
Dördüncü Bölüm: Nadir Nadi: Zavallı Avusturyalıların Yahudilerden Neler Çektiğini İyi Biliyordum
Beşinci Bölüm: “Yahudileri Yemeyeceğimizi Pekala Bilirler”
Altıncı Bölüm: “Yahudilere İntihab Hakkı Vermiyormuşuz, Tabii Vermeyiz”