Dün akşamüstü, Kadir Has Üniversitesi’nde son derece romantik bir belgeseli ilk kez perdede seyredebilmek için hevesli bir grup insan bir araya geldik. Perdede, Prof. Dr. Asker Kartarı’nın araştırması ışığında hazırlanmış yönetmenliğini Ece Güneş Saadetyan’ın üstlendiği “İstanbul’da Karma Evlilikler: İki Kalp Üç Kitap” adlı belgesel vardı. Müslümanlar ile karma evlilik yapmış Ermeni, Rum ve Yahudilerin evlilik hikayelerinin anlatıldığı belgesel herşeyin ötesinde, çok insana dair bir konuyu; sevgiyi, aşkı anlatıyordu.
Belgesel gösteriminin öncesinde söz alan Prof. Dr. Asker Kartarı, bizlere belgeseli kısaca özetlerken bir yandan da aslında konuya toplumun farklı kesimlerinin ve daha da önemlisi katkı sağlayanların nasıl baktığını anlattı. Sözlerine üniversitesine, Kadir Has Üniversitesi’ne teşekkür ederek başlayan Asker Hoca, kurumun hem “azınlıkların” çokça tercih ettiği bir üniversite olma özelliğinden bahsetti hem de kulak arkası edilen, itibar görmeyen “azınlık” çalışmalarına her fırsatta destek olduğundan. Bu araştırma ve belgesel film de Kadir Has Üniversitesi tarafından yapılmıştı. Ülkenin önde gelen pek çok fon kurum ve kuruluşu konu ile ilgilenmezken; üniversitenin bu konuya bir bütçe ayırması, gerçekleşmesini sağlaması ve daha da önemlisi destek vermesi gerçekten de takdire şayandı. Belgeseli, kısaca biz seyircilere tanıttıktan sonra belgeselin yönetmeni Ece Güneş Saadetyan’ı da sahneye davet eden Asker Kartarı, hem tüm cemaatlerin dini önderlerine ve katkı sağlayanlarına teşekkür etti hem de belgesele yüreklerini ve hayatlarını açarak gerçekleşmesini sağlayan belgeselin ana kahramanlarına.
Ve sonra film başladı. Cami, sinagog ve kilise görüntüleri ile açılan belgesel, Hristiyanlık, Müslümanlık ve Yahudiliğin, karışık/karma evliliklere nasıl baktığını din önderlerinin açıklamaları ile başladı. Yönetmen kadrajını, Rum, Ermeni, Yahudi ve Müslümanlardan karışık evlilik yapmış çiftlere ve bireylere döndürdüğünde ise artık perdede aslında yalnızca bir sevgi ve uzlaşma hikayesi vardı. Belgeselde konuşan bir görüşmecinin de dediği gibi “sevmiş, doğru insanı bulduğuna inanmış”ların; ve bu yüzden önce ailelerini, sonra içinde yaşadıkları toplumu ve nüfus cüzdanlarının din hanelerinde ne yazıyorsa işte o dinin buyruklarını karşılarına almışların hikayesiydi belgesel. Yapılan son derece kapsamlı araştırmanın küçük bir kesitinin işlendiği belgeselde, aslında çiftlerin tanışmalarına ve asıl olarak da evlilik sürecinin gerçekleşmesi sırasında yaşananlara kısaca odaklanmaya çalışılmıştı. Kimileri sırf evleneceği kişinin kilisede evlenme hayalini gerçekleştirmek için vaftiz olmuş, kimileri ise karşı tarafın ailesini mutlu etmek için kelime-i şehadet getirmişti bir hoca karşısında. Sonuçta ne kutsal kitaplar, ne dinlerin ve din adamlarının kuralları ne de aileler duramamıştı sevginin önünde. Onlar bir yolunu bulmuş, işi kitabına uydurmuş, ailelerini kimi zaman ikna etmiş kimi zaman gerçeği söylememiş ama istediklerini yapmışlardı. Hiçbiri belki Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun değildi belki ama onlar da kendi hikayelerinin fedakar ve zorluklara direnmiş kahramanlarıydılar.
Karma evlilikler, söz konusu hangi inanış, hangi memleket, hangi aile olursa olsun derin ve sindirmesi zor bir konu belli ki. Sevdiğine, kurallar, kanunlar, gelenekler ve inanışlar yüzünden kavuşamamış onlarcasının hakkında yazılmış masallar, ağıtlar var. Oysa Ece Güneş Saadetyan’ın belgeseli, bugüne kadar sadece masallarını dinlediğimiz bu kahramanlara, mikrofonu uzatıp “Siz ne yaşadınız?” diye soran belki de ilk iş. Belgesel, dinsel, etnik ve siyasi farklılıklara bir de tarihten gelen yükler eklendiğinde bu karma evliliğin nasıl mümkün olabildiğini; hayallerini, gerçeklerini, zorluklarını ve sevgilerini anlattırmış insanlara. Herkese kendi toplumundan, dininden, kültüründen, memleketinden ve hatta köyünden evlenmenin doğru olduğunun öğretildiği bir toplumda, kuralları yıkan, aşk, sevgi uğruna herkesi ve herşeyi karşısına almayı göze alanların hikayelerinin küçük bir bölümünü izledik perdede. Hikayelerin ve araştırmanın tamamı ise 2018 yılının Bahar aylarında yayınlanacağı duyurulan kitap ile bizlerle buluşacak. Karışık evliliklerin tüm zorluklarını göğüslenecek kadar cesur ve aşık bu insanların öykülerini okumak için sabırsız benim gibi pek çokları var eminim. Bu sabırsızlık, bu övgü içinde benim, ailemin hikayesi olduğundan değil yanlış anlamayın. Bu övgü ve sabırsızlık üstüne hep sustuğumuz, kulak ardı ettiğimiz, kimi zaman dışladığımız, kimi zamansa kalıbına uydurmaya çalıştığımız ama aslında belki de hiç gerçekten anlamaya çalışmadığımız sevdalıları anlattığı için.
Aşkın, sevginin, özverinin ve cesaretin daha hoş ve kolay karşılanacağı bir dünya hayali ile izledim ben belgeseli. İzlemeyenler için, iki tarafında yasak ve yanlış olduğunu bildikleri ve daha yolun başında ne denli zorlanacaklarını bile bile cesaret ettikleri bir sevgi yolculuğuna, seyirci olabilmeleri için sonraki gösterimleri heyecanla beklemelerini tavsiye ederim. Bahar aylarında çıkması müjedelen kitap ile de eteğimizde dökmediğimiz meğer ne çok taş varmış onları okuyup hep birlikte öğreneğiz belli ki.
Dün akşamüstü, Kadir Has Üniversitesi’nde son derece romantik bir belgeseli ilk kez perdede seyredebilmek için hevesli bir grup insan bir araya geldik. Perdede, Prof. Dr. Asker Kartarı’nın araştırması ışığında hazırlanmış yönetmenliğini Ece Güneş Saadetyan’ın üstlendiği “İstanbul’da Karma Evlilikler: İki Kalp Üç Kitap” adlı belgesel vardı. Müslümanlar ile karma evlilik yapmış Ermeni, Rum ve Yahudilerin evlilik hikayelerinin anlatıldığı belgesel herşeyin ötesinde, çok insana dair bir konuyu; sevgiyi, aşkı anlatıyordu.
Belgesel gösteriminin öncesinde söz alan Prof. Dr. Asker Kartarı, bizlere belgeseli kısaca özetlerken bir yandan da aslında konuya toplumun farklı kesimlerinin ve daha da önemlisi katkı sağlayanların nasıl baktığını anlattı. Sözlerine üniversitesine, Kadir Has Üniversitesi’ne teşekkür ederek başlayan Asker Hoca, kurumun hem “azınlıkların” çokça tercih ettiği bir üniversite olma özelliğinden bahsetti hem de kulak arkası edilen, itibar görmeyen “azınlık” çalışmalarına her fırsatta destek olduğundan. Bu araştırma ve belgesel film de Kadir Has Üniversitesi tarafından yapılmıştı. Ülkenin önde gelen pek çok fon kurum ve kuruluşu konu ile ilgilenmezken; üniversitenin bu konuya bir bütçe ayırması, gerçekleşmesini sağlaması ve daha da önemlisi destek vermesi gerçekten de takdire şayandı. Belgeseli, kısaca biz seyircilere tanıttıktan sonra belgeselin yönetmeni Ece Güneş Saadetyan’ı da sahneye davet eden Asker Kartarı, hem tüm cemaatlerin dini önderlerine ve katkı sağlayanlarına teşekkür etti hem de belgesele yüreklerini ve hayatlarını açarak gerçekleşmesini sağlayan belgeselin ana kahramanlarına.
Ve sonra film başladı. Cami, sinagog ve kilise görüntüleri ile açılan belgesel, Hristiyanlık, Müslümanlık ve Yahudiliğin, karışık/karma evliliklere nasıl baktığını din önderlerinin açıklamaları ile başladı. Yönetmen kadrajını, Rum, Ermeni, Yahudi ve Müslümanlardan karışık evlilik yapmış çiftlere ve bireylere döndürdüğünde ise artık perdede aslında yalnızca bir sevgi ve uzlaşma hikayesi vardı. Belgeselde konuşan bir görüşmecinin de dediği gibi “sevmiş, doğru insanı bulduğuna inanmış”ların; ve bu yüzden önce ailelerini, sonra içinde yaşadıkları toplumu ve nüfus cüzdanlarının din hanelerinde ne yazıyorsa işte o dinin buyruklarını karşılarına almışların hikayesiydi belgesel. Yapılan son derece kapsamlı araştırmanın küçük bir kesitinin işlendiği belgeselde, aslında çiftlerin tanışmalarına ve asıl olarak da evlilik sürecinin gerçekleşmesi sırasında yaşananlara kısaca odaklanmaya çalışılmıştı. Kimileri sırf evleneceği kişinin kilisede evlenme hayalini gerçekleştirmek için vaftiz olmuş, kimileri ise karşı tarafın ailesini mutlu etmek için kelime-i şehadet getirmişti bir hoca karşısında. Sonuçta ne kutsal kitaplar, ne dinlerin ve din adamlarının kuralları ne de aileler duramamıştı sevginin önünde. Onlar bir yolunu bulmuş, işi kitabına uydurmuş, ailelerini kimi zaman ikna etmiş kimi zaman gerçeği söylememiş ama istediklerini yapmışlardı. Hiçbiri belki Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun değildi belki ama onlar da kendi hikayelerinin fedakar ve zorluklara direnmiş kahramanlarıydılar.
Karma evlilikler, söz konusu hangi inanış, hangi memleket, hangi aile olursa olsun derin ve sindirmesi zor bir konu belli ki. Sevdiğine, kurallar, kanunlar, gelenekler ve inanışlar yüzünden kavuşamamış onlarcasının hakkında yazılmış masallar, ağıtlar var. Oysa Ece Güneş Saadetyan’ın belgeseli, bugüne kadar sadece masallarını dinlediğimiz bu kahramanlara, mikrofonu uzatıp “Siz ne yaşadınız?” diye soran belki de ilk iş. Belgesel, dinsel, etnik ve siyasi farklılıklara bir de tarihten gelen yükler eklendiğinde bu karma evliliğin nasıl mümkün olabildiğini; hayallerini, gerçeklerini, zorluklarını ve sevgilerini anlattırmış insanlara. Herkese kendi toplumundan, dininden, kültüründen, memleketinden ve hatta köyünden evlenmenin doğru olduğunun öğretildiği bir toplumda, kuralları yıkan, aşk, sevgi uğruna herkesi ve herşeyi karşısına almayı göze alanların hikayelerinin küçük bir bölümünü izledik perdede. Hikayelerin ve araştırmanın tamamı ise 2018 yılının Bahar aylarında yayınlanacağı duyurulan kitap ile bizlerle buluşacak. Karışık evliliklerin tüm zorluklarını göğüslenecek kadar cesur ve aşık bu insanların öykülerini okumak için sabırsız benim gibi pek çokları var eminim. Bu sabırsızlık, bu övgü içinde benim, ailemin hikayesi olduğundan değil yanlış anlamayın. Bu övgü ve sabırsızlık üstüne hep sustuğumuz, kulak ardı ettiğimiz, kimi zaman dışladığımız, kimi zamansa kalıbına uydurmaya çalıştığımız ama aslında belki de hiç gerçekten anlamaya çalışmadığımız sevdalıları anlattığı için.
Aşkın, sevginin, özverinin ve cesaretin daha hoş ve kolay karşılanacağı bir dünya hayali ile izledim ben belgeseli. İzlemeyenler için, iki tarafında yasak ve yanlış olduğunu bildikleri ve daha yolun başında ne denli zorlanacaklarını bile bile cesaret ettikleri bir sevgi yolculuğuna, seyirci olabilmeleri için sonraki gösterimleri heyecanla beklemelerini tavsiye ederim. Bahar aylarında çıkması müjedelen kitap ile de eteğimizde dökmediğimiz meğer ne çok taş varmış onları okuyup hep birlikte öğreneğiz belli ki.
Paylaş: