Shtetl (Ghetto Life) güzel bir trompet ile başlıyor, altında yaylılar ve trompetin ağlamaklı Klezmer melodilerini destekleyerek, sorduğu sorulara cevap veriyor ve Klezmer müziğinin olmazsa olmazı üflemeli sazlar aynı melodiler üzerine fikrini söylemeye başlarken, perküsyonlarında altyapıyı desteklemesi ile, hüzünlü, ama ritmik bir Klezmer müziğinin başlayacağını düşünmeye başlıyor insan. Derken müziğin içine giren Alman siyasetçilerin söylevlerinden parçalar ve tekrarlar ile o dönemde yaşanan kargaşa psikolojisi sağa sola koşuşturmaya başlıyor. Melodiler zaman zaman Klezmer konseptinde devam etse de işler yavaş yavaş karışmaya başlıyor.
Dinlemesi pek de kolay olmayan, yer yer gürültülü, avant-garde ile Klezmer arasında gidip gelen, ele aldığı konu itibari ile de rahatsız edici, yaşananları enstrüman ve kullanılan efekler ile anlatan, gözlerinizi kapadığınızda üzerinize camlar yağdıran bir albüm.
Evet albümün ismi: Kristallnacht (1993) Kristal gecesi, 9 Kasım 1938 gecesi Almanya’da Naziler tarafından, Yahudilere ait ev, iş yeri ve sinagoglara yapılmış kanlı ve ölümcül saldırıların yaşandığı gecenin adıdır. Kristallnacht, bir John Zorn albümü ve her John Zorn albümü gibi kendine özel ve yaratıcı.
Bu albüm üzerine bir yazı yazma fikri, geçtiğimiz günlerde -Avlaremoz sosyal medya hesabına Salih Özgur Öyüş isimli takipçinin yapmış olduğu bir yorum üzerine doğdu. Eli Haligua’nın yazı fikrini benim ile paylaşması ve İrem Stephanie Godl’ün de tercümeleri, bana müzisyenleri ve albümü tanıtabilmek için bir vesile olurken, bir yandan da albümü tekrar dinleyebilmeme vesile oldu.
Albüm, yaklaşık 12 dakika olan 2. eserin kırılan camlar üzerine müzisyenlerin enstrümanları ile eşlik etmesi ve yer yer İbranice söz ve konuşmalar ile harmanlanması ile devam ediyor. Kullanılan farklı teknikler ile ruhani bir hava yakalayan şarkının bize gönderdiği mesaj çok açık ”Never Again!”
Tuşlu çalgılarda, 13 yaşında piyano eğitimi ile müzik dünyasına adım atan, ailesi Yugoslavya göçmeni olan Anthony Coleman var. Coleman, Yahudi kültürünün kendine kattığı birikim ile, birçok farklı projeye imza atmış bir müzisyen. Kendisinin John Zorn ile 1982’de Archery albümü ile başlayan ve yaklaşık 19 albüm devam eden bir yolculuğu bulunurken, Ron Anderson, Dave Douglas, Wadada Leo Smith gibi isimlerle de birçok albüm ve film müziği çalışması yaparak, müzikseverlerin arşivlerine girmiştir.
Albümün 3. eseri “Gahelet (Embers)” bir anda bizi daha sakin ama gergin olan melodiler ile karşılıyor. Altyapılarda farklı enstrümanlar duyarken öne çıkan keman ile dikkatimizi farklı noktalara çekiyor ve yer yer ilahi bir hava katarak bir köz gibi için için yanıyor.
Frank London, New York doğumlu bir Trompet sanatçısı. Çalışmalarını genelde Klezmer ve mistik Yahudi müzikleri üzerine icra etmekte. Çok farklı gruplar ile çalışan Frank’in tiyatrolar ve filmler için müzik çalışmaları da bulunmakta.
Ve 4. eser ile bir anda tekrar ritmik bir esere girer gibi oluyoruz. Fakat ekip bizi tekrar şaşırtıyor ve Kemanın önderliğinde yaklaşık 3 dakikalık bir kayboluş başlıyor. Sanırım eser isminin hakkını veriyor: Tikkun (Rectification)
Albümü dinlerken hem tanıdık Klezmer melodilerini hem de insana, “Ne dinliyorum ben? Neler çalıyor bu adamlar?” sorularını sorduğunuz vakit duyduğunuz keman seslerinin icracısı Mark Feldman. Kendisi 1955 Chicago doğumlu bir Aşkenaz Yahudisi. Hem Klezmer müziğinde hem de Avant-garde tarzında tanınmış bir müzisyen. Kendi liderliğinin yanı sıra, John Abercrombie, Uri Caine, Dave Douglas gibi birçok müzisyenin albüm ve konserlerinde çalışmayı tercih ettiği bir müzisyen. John Zorn ile beraber 20’den fazla farklı çalışmaları bulunuyor.
5. eserde ”Tzfia (Looking Ahead)’‘ Kemanın etkileri devam ederken bu sefer üflemeliler eseri farklı yerlere çekmeye başlıyor. Eser ortalarına kadar sakin sayılabilecek bir tatta giderken, bir anda sizi bir sürpriz karşılıyor.
Albüm boyunca yaşananların karanlık havasını bize kontrabası ile aktaran Mark Dresser karşımıza çıkmakta. 1952 California doğumlu müzisyen ve kompozitör, birçok müzik projesine liderlik yapmış, çok farklı projelere imza atmıştır. Kariyerinde Marlilyn Crispell, Nels Courtney Cline, Hank Roberts gibi müzisyenlerle kayıtlar yaparken, bazı sürrealist film çalışmalarına Mark Dresser Trio adı altında çalışmalarda bulunmuştur.
Ve geldik 1956 doğumlu David Krakauer‘e, 1956 doğumlu müzisyen, Klezmer, avant-garde ve klasik müzik çalışmaları ile bilinen bir enstrümantalisttir. 1. ve 5. eserler boyunca farklı klarnet türleri ile bizi hem etnik öğeler hem de fütüristik melodiler ile doyuran David, Antony Coleman, John Zorn ve Kronos Quartet gibi farklı müzisyen ve gruplar ile çalışmalarda bulunmuş 10’dan fazla solo albüme de imza atmıştır.
6. eser başladığında albümde yayın hatası var ya da ses sistemimde bir sorun var diye alıcınızın ayarları ile oynamayın; çünkü karşınızda “Barzel (Iron Fist)” var. Gerçekten de bir demir yumruk gibi 2 dakika gibi kısa bir sürede tüm hissiyatınızı değiştirecek ve irkilmenize yardımcı olabilecek bir eser.
Albüme gitarları ile eşlik eden, beklenenin dışında sound’ları ile oturduğunuz koltuğa rahatsızlık veren 1954 doğumlu Marc Ribot. Jazz’dan Latin müziğine uzanan geniş müzikalitesi ile bize bu albümde farklı bir deneyim sunan Marc, Tom Waits, Elton John gibi efsaneleşmiş müzisyenlerin albümlerinde gitarist olarak yer almış 20’nin üzerinde albüm calışmasında bulunmuş ve farklı filmlerin müzik kayıtlarında da yer almıştır. Bu albümde dinleyicilere sunduğu gitar karakteri ise gerçekten sürpriz.
7. ve son eser “Gariin (Nucleus – The New Settlement)” 1953 doğumlu perküsyonist William Winant‘aait bir perküsyon ve davul solo ile başlıyor. Doğaçlama ve etnik jazz müziklerinin aranılan perküsyonistlerinden biri olan William tüm albüm boyunca kullandığı farklı perküsyonlar ile çok boyutlu bir deneyim yaşatan bir müzisyen.
William’ın solosu kontrabas ile süslenirken, Marc Ribot yine olaya dahil olup, dinleyicisinin emniyet kemerini bağlatarak, sınırları zorlamayı sanki kendine bir borç biliyor.
Ve gelelim ekibi toplayan, kompozisyonlara imzasını atan piyano, flüt, farklı saksafon türleri ve daha birçok enstrümana hakim multi-enstrümantalit John Zorn‘a. Kendini ne tek bir müzik enstrümanına bağlamış ne de tek bir müzik türü üzerine yoğunlaşmış bir müzik adamı. Farkli jazz tuürlerinden, etnik müziklere oralardan elektronik altyapılara kadar geniş bir müzikal yelpazesi olan John, yüzlerce albüme imza atmış, kendini birçok müzisyen ile çalışarak geliştirmiş, ufuk çizgisi olmayan cesur bir şahsiyet.
Kristallnacht albümünün John Zorn üzerindeki etkisi ise bambaşka. Bu albüm ile beraber, köklerinden gelen Yahudi mirasını bir müzikal yolculuğun içine çevirir, var olan müzik yeteneği ve bilgisini Yahudi müzikleri ile harmanlamaya başlar ve Masada adı altında 10 albümlük bir yolculuğa çıkmasına yol gösterici olur. Albüm, konu aldığı başlık gibi dinleyiciler için zor, karanlık ve sert bir albüm olarak nitelendirilebilir.
Çok kısa olarak belirtmek isterim ki, bir yayın organı için yazdığım bu ilk albüm/müzik yazısında John Zorn gibi başarısı ve yaratıcılığı çok başka yerlerde olan bir müzisyeni ve ekibini sizlere elimden geldiğince anlatmaya ve tanıtmaya çalıştım. Umarım, okuyucular için kısa, bilgilendirici ve eğlenceli bir yazı olabilmiştir. Yazının içerisinde kusurlar var ise tüm okuyuculardan af dilerim.
Shtetl (Ghetto Life) güzel bir trompet ile başlıyor, altında yaylılar ve trompetin ağlamaklı Klezmer melodilerini destekleyerek, sorduğu sorulara cevap veriyor ve Klezmer müziğinin olmazsa olmazı üflemeli sazlar aynı melodiler üzerine fikrini söylemeye başlarken, perküsyonlarında altyapıyı desteklemesi ile, hüzünlü, ama ritmik bir Klezmer müziğinin başlayacağını düşünmeye başlıyor insan. Derken müziğin içine giren Alman siyasetçilerin söylevlerinden parçalar ve tekrarlar ile o dönemde yaşanan kargaşa psikolojisi sağa sola koşuşturmaya başlıyor. Melodiler zaman zaman Klezmer konseptinde devam etse de işler yavaş yavaş karışmaya başlıyor.
Dinlemesi pek de kolay olmayan, yer yer gürültülü, avant-garde ile Klezmer arasında gidip gelen, ele aldığı konu itibari ile de rahatsız edici, yaşananları enstrüman ve kullanılan efekler ile anlatan, gözlerinizi kapadığınızda üzerinize camlar yağdıran bir albüm.
Evet albümün ismi: Kristallnacht (1993) Kristal gecesi, 9 Kasım 1938 gecesi Almanya’da Naziler tarafından, Yahudilere ait ev, iş yeri ve sinagoglara yapılmış kanlı ve ölümcül saldırıların yaşandığı gecenin adıdır. Kristallnacht, bir John Zorn albümü ve her John Zorn albümü gibi kendine özel ve yaratıcı.
Bu albüm üzerine bir yazı yazma fikri, geçtiğimiz günlerde -Avlaremoz sosyal medya hesabına Salih Özgur Öyüş isimli takipçinin yapmış olduğu bir yorum üzerine doğdu. Eli Haligua’nın yazı fikrini benim ile paylaşması ve İrem Stephanie Godl’ün de tercümeleri, bana müzisyenleri ve albümü tanıtabilmek için bir vesile olurken, bir yandan da albümü tekrar dinleyebilmeme vesile oldu.
Albüm, yaklaşık 12 dakika olan 2. eserin kırılan camlar üzerine müzisyenlerin enstrümanları ile eşlik etmesi ve yer yer İbranice söz ve konuşmalar ile harmanlanması ile devam ediyor. Kullanılan farklı teknikler ile ruhani bir hava yakalayan şarkının bize gönderdiği mesaj çok açık ”Never Again!”
Tuşlu çalgılarda, 13 yaşında piyano eğitimi ile müzik dünyasına adım atan, ailesi Yugoslavya göçmeni olan Anthony Coleman var. Coleman, Yahudi kültürünün kendine kattığı birikim ile, birçok farklı projeye imza atmış bir müzisyen. Kendisinin John Zorn ile 1982’de Archery albümü ile başlayan ve yaklaşık 19 albüm devam eden bir yolculuğu bulunurken, Ron Anderson, Dave Douglas, Wadada Leo Smith gibi isimlerle de birçok albüm ve film müziği çalışması yaparak, müzikseverlerin arşivlerine girmiştir.
Albümün 3. eseri “Gahelet (Embers)” bir anda bizi daha sakin ama gergin olan melodiler ile karşılıyor. Altyapılarda farklı enstrümanlar duyarken öne çıkan keman ile dikkatimizi farklı noktalara çekiyor ve yer yer ilahi bir hava katarak bir köz gibi için için yanıyor.
Frank London, New York doğumlu bir Trompet sanatçısı. Çalışmalarını genelde Klezmer ve mistik Yahudi müzikleri üzerine icra etmekte. Çok farklı gruplar ile çalışan Frank’in tiyatrolar ve filmler için müzik çalışmaları da bulunmakta.
Ve 4. eser ile bir anda tekrar ritmik bir esere girer gibi oluyoruz. Fakat ekip bizi tekrar şaşırtıyor ve Kemanın önderliğinde yaklaşık 3 dakikalık bir kayboluş başlıyor. Sanırım eser isminin hakkını veriyor: Tikkun (Rectification)
Albümü dinlerken hem tanıdık Klezmer melodilerini hem de insana, “Ne dinliyorum ben? Neler çalıyor bu adamlar?” sorularını sorduğunuz vakit duyduğunuz keman seslerinin icracısı Mark Feldman. Kendisi 1955 Chicago doğumlu bir Aşkenaz Yahudisi. Hem Klezmer müziğinde hem de Avant-garde tarzında tanınmış bir müzisyen. Kendi liderliğinin yanı sıra, John Abercrombie, Uri Caine, Dave Douglas gibi birçok müzisyenin albüm ve konserlerinde çalışmayı tercih ettiği bir müzisyen. John Zorn ile beraber 20’den fazla farklı çalışmaları bulunuyor.
5. eserde ”Tzfia (Looking Ahead)’‘ Kemanın etkileri devam ederken bu sefer üflemeliler eseri farklı yerlere çekmeye başlıyor. Eser ortalarına kadar sakin sayılabilecek bir tatta giderken, bir anda sizi bir sürpriz karşılıyor.
Albüm boyunca yaşananların karanlık havasını bize kontrabası ile aktaran Mark Dresser karşımıza çıkmakta. 1952 California doğumlu müzisyen ve kompozitör, birçok müzik projesine liderlik yapmış, çok farklı projelere imza atmıştır. Kariyerinde Marlilyn Crispell, Nels Courtney Cline, Hank Roberts gibi müzisyenlerle kayıtlar yaparken, bazı sürrealist film çalışmalarına Mark Dresser Trio adı altında çalışmalarda bulunmuştur.
Ve geldik 1956 doğumlu David Krakauer‘e, 1956 doğumlu müzisyen, Klezmer, avant-garde ve klasik müzik çalışmaları ile bilinen bir enstrümantalisttir. 1. ve 5. eserler boyunca farklı klarnet türleri ile bizi hem etnik öğeler hem de fütüristik melodiler ile doyuran David, Antony Coleman, John Zorn ve Kronos Quartet gibi farklı müzisyen ve gruplar ile çalışmalarda bulunmuş 10’dan fazla solo albüme de imza atmıştır.
6. eser başladığında albümde yayın hatası var ya da ses sistemimde bir sorun var diye alıcınızın ayarları ile oynamayın; çünkü karşınızda “Barzel (Iron Fist)” var. Gerçekten de bir demir yumruk gibi 2 dakika gibi kısa bir sürede tüm hissiyatınızı değiştirecek ve irkilmenize yardımcı olabilecek bir eser.
Albüme gitarları ile eşlik eden, beklenenin dışında sound’ları ile oturduğunuz koltuğa rahatsızlık veren 1954 doğumlu Marc Ribot. Jazz’dan Latin müziğine uzanan geniş müzikalitesi ile bize bu albümde farklı bir deneyim sunan Marc, Tom Waits, Elton John gibi efsaneleşmiş müzisyenlerin albümlerinde gitarist olarak yer almış 20’nin üzerinde albüm calışmasında bulunmuş ve farklı filmlerin müzik kayıtlarında da yer almıştır. Bu albümde dinleyicilere sunduğu gitar karakteri ise gerçekten sürpriz.
7. ve son eser “Gariin (Nucleus – The New Settlement)” 1953 doğumlu perküsyonist William Winant‘aait bir perküsyon ve davul solo ile başlıyor. Doğaçlama ve etnik jazz müziklerinin aranılan perküsyonistlerinden biri olan William tüm albüm boyunca kullandığı farklı perküsyonlar ile çok boyutlu bir deneyim yaşatan bir müzisyen.
William’ın solosu kontrabas ile süslenirken, Marc Ribot yine olaya dahil olup, dinleyicisinin emniyet kemerini bağlatarak, sınırları zorlamayı sanki kendine bir borç biliyor.
Ve gelelim ekibi toplayan, kompozisyonlara imzasını atan piyano, flüt, farklı saksafon türleri ve daha birçok enstrümana hakim multi-enstrümantalit John Zorn‘a. Kendini ne tek bir müzik enstrümanına bağlamış ne de tek bir müzik türü üzerine yoğunlaşmış bir müzik adamı. Farkli jazz tuürlerinden, etnik müziklere oralardan elektronik altyapılara kadar geniş bir müzikal yelpazesi olan John, yüzlerce albüme imza atmış, kendini birçok müzisyen ile çalışarak geliştirmiş, ufuk çizgisi olmayan cesur bir şahsiyet.
Kristallnacht albümünün John Zorn üzerindeki etkisi ise bambaşka. Bu albüm ile beraber, köklerinden gelen Yahudi mirasını bir müzikal yolculuğun içine çevirir, var olan müzik yeteneği ve bilgisini Yahudi müzikleri ile harmanlamaya başlar ve Masada adı altında 10 albümlük bir yolculuğa çıkmasına yol gösterici olur. Albüm, konu aldığı başlık gibi dinleyiciler için zor, karanlık ve sert bir albüm olarak nitelendirilebilir.
Çok kısa olarak belirtmek isterim ki, bir yayın organı için yazdığım bu ilk albüm/müzik yazısında John Zorn gibi başarısı ve yaratıcılığı çok başka yerlerde olan bir müzisyeni ve ekibini sizlere elimden geldiğince anlatmaya ve tanıtmaya çalıştım. Umarım, okuyucular için kısa, bilgilendirici ve eğlenceli bir yazı olabilmiştir. Yazının içerisinde kusurlar var ise tüm okuyuculardan af dilerim.
Barış ve sevgi ile kalmanız dileğiyle…
Paylaş: