20. yüzyılın en güçlü fotoğraflarından biri olarak bilinen ve şüphesiz Holokost’un en etkili karelerinden birinde, bir kadın ve küçük bir kız, Amerikan birliklerinin kurtardığı bir trenden yukarı doğru koşuyor.
Kaynak: Agos
ABD’li tarih hocası Matthew Rozell, “Magdeburg yakınlarında bir tren: Bir öğretmenin Holokost yolculuğu ve 70 yıl sonra soykırımdan kurtulanlarla kurtarıcıların buluşması” adlı kitabında, “Holokost ve tren kelimeleri beraber araştırıldığında, çıkan en yaygın sonuç ölüm kamplarına nakledilen insanlar –ancak bu inanılmaz fotoğraf tam tersini göstermekte” diye yazıyor.
Rozell’in çalışması üzerine bu fotoğrafın hikâyesini İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesinin Ekim sayısında kaleme alan Ofer Aderet’in mektup kutusuna bu yazıdan sonraysa bir kadının mesajı ulaşmış. Kadın, makalenin yazarına fotoğraftaki küçük kızı tanıdığını ve şimdi 77 yaşında olduğunu yazmış.
Üç tren
1945’te Nisan’ın başında, Bergen-Belsen’in kurtuluşundan birkaç gün önce, Almanya’nın kuzey doğusundaki toplama kampından üç tren çıktı. Her tren, Prag’ın kuzeyindeki Theresienstadt’a yollanan iki bin beş yüz Yahudi tutsağı taşıdı.
Trenlerden biri Macaristan, Hollanda, Polonya, Yunanistan ve Slovakya’dan Yahudiler taşıyordu. Tutukluların çoğu, Bergen-Belsen’in ‘özel kampı’nda barınacak kadar şanslıydı çünkü bu kişiler Almanlar tarafından Müttefiklerle gelecekte esir değişimi için seçilmişlerdi.
Birkaç gün sonra tren aniden durdu ve Almanlar kaçtı. Mucizevi bir şekilde, ABD askerleri gelip iki bin beş yüz yolcuyu serbest bırakarak tıbbi yardım alabilecekleri bir yere nakletti. Sonunda bazıları Birleşik Krallık Filistin Mandası’na ve geri kalanı da dünyanın dört bir yanına dağıldı.
Mükemmel bir tarih bilincine sahip bir ABD askeri, bir fotoğraf makinesi çıkarttı. Aderet yazısını yayınladıktan sonra Avrupa’da yaşayan Yahudi bir kadından (N.) bir e-posta almış. Kendisi, fotoğraftaki kadının torunu olduğunu yazmış – fotoğrafta 35 yaşında olan Macaristan’daki bir kasaba olan Mako’dan Yahudi bir kadın. Elini tutan kızı da o zamanlar beş yaşında.
1980’lerde hayatını kaybeden bu kadın ve kızı Holokost’tan sonra kurtarılan yolcuların bazıları gibi İsrail’e göç etmemiş, Macaristan’a dönmüş. N. büyükanne ve annesinin yaşamış olduğu travmalar yüzünden hayatları boyunca psikolojik sorunlarla karşılaştıklarını söylüyor.
Gazeteci Aderet, “Şimdi 77 yaşında olan fotoğraftaki kızla tanışmayı istesem de kendisi tanınmamayı tercih etti” diye yazıyor.
Trenin tutsaklarından biri olan Mordechai Weisskopf, o sırada 14 yaşındaydı. Geçen Ekim’de Aderet’in hikâyesi için, şimdi vefat etmiş olan ve Rehovot’ta emekli bir doktor olan Weisskopf kendisine hatırladıklarından bahsetmiş. Weisskopf, “Amerikalı askerleri gördük ve bir tanesi gözleri yaşlı Yidiş dilinde ‘Ben de Yahudi’yim’ diye bağırdı. Açıklaması zor bir sevinç patlaması vardı” demiş.
Treni kurtaran ABD askerleri, Dokuzuncu Ordu’nun 30. Piyade Bölüğü’ndeki 743 Tank Taburu’ndandı.
Kurtuluşun belgesi
Trendeki tutukluları ilk gören askerlerden biri, sonradan tarih öğretmeni Rozell’i de hikâyeye bağlayan emekli Yüzbaşı Carrol Walsh’dı. Walsh, Rozell’e, San Diego Üniversitesi’nde İngilizce edebiyatı öğretmeye gitmiş olan George Gross’la nasıl iletişime geçeceğini de söyledi. Rozell Gross’tan kurtuluşu belgeleyen fotoğraflar aldı. Bunlardan biri; kadın ve küçük kızı resmiydi.
Oysa sonunda, bu fotoğrafın Magdeburg kentini ele geçirmek için yola çıkan tank taburu komutan yardımcısı Clarence Benjamin tarafından çekildiği ortaya çıktı.
Rozell’in de söylediği gibi, tarihi bir mucizeydi çünkü “Askerler bölgeye ulaştıklarında yanlarında Kodak kameraları vardı”.
20. yüzyılın en güçlü fotoğraflarından biri olarak bilinen ve şüphesiz Holokost’un en etkili karelerinden birinde, bir kadın ve küçük bir kız, Amerikan birliklerinin kurtardığı bir trenden yukarı doğru koşuyor.
Kaynak: Agos
ABD’li tarih hocası Matthew Rozell, “Magdeburg yakınlarında bir tren: Bir öğretmenin Holokost yolculuğu ve 70 yıl sonra soykırımdan kurtulanlarla kurtarıcıların buluşması” adlı kitabında, “Holokost ve tren kelimeleri beraber araştırıldığında, çıkan en yaygın sonuç ölüm kamplarına nakledilen insanlar –ancak bu inanılmaz fotoğraf tam tersini göstermekte” diye yazıyor.
Rozell’in çalışması üzerine bu fotoğrafın hikâyesini İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesinin Ekim sayısında kaleme alan Ofer Aderet’in mektup kutusuna bu yazıdan sonraysa bir kadının mesajı ulaşmış. Kadın, makalenin yazarına fotoğraftaki küçük kızı tanıdığını ve şimdi 77 yaşında olduğunu yazmış.
Üç tren
1945’te Nisan’ın başında, Bergen-Belsen’in kurtuluşundan birkaç gün önce, Almanya’nın kuzey doğusundaki toplama kampından üç tren çıktı. Her tren, Prag’ın kuzeyindeki Theresienstadt’a yollanan iki bin beş yüz Yahudi tutsağı taşıdı.
Trenlerden biri Macaristan, Hollanda, Polonya, Yunanistan ve Slovakya’dan Yahudiler taşıyordu. Tutukluların çoğu, Bergen-Belsen’in ‘özel kampı’nda barınacak kadar şanslıydı çünkü bu kişiler Almanlar tarafından Müttefiklerle gelecekte esir değişimi için seçilmişlerdi.
Birkaç gün sonra tren aniden durdu ve Almanlar kaçtı. Mucizevi bir şekilde, ABD askerleri gelip iki bin beş yüz yolcuyu serbest bırakarak tıbbi yardım alabilecekleri bir yere nakletti. Sonunda bazıları Birleşik Krallık Filistin Mandası’na ve geri kalanı da dünyanın dört bir yanına dağıldı.
Mükemmel bir tarih bilincine sahip bir ABD askeri, bir fotoğraf makinesi çıkarttı. Aderet yazısını yayınladıktan sonra Avrupa’da yaşayan Yahudi bir kadından (N.) bir e-posta almış. Kendisi, fotoğraftaki kadının torunu olduğunu yazmış – fotoğrafta 35 yaşında olan Macaristan’daki bir kasaba olan Mako’dan Yahudi bir kadın. Elini tutan kızı da o zamanlar beş yaşında.
1980’lerde hayatını kaybeden bu kadın ve kızı Holokost’tan sonra kurtarılan yolcuların bazıları gibi İsrail’e göç etmemiş, Macaristan’a dönmüş. N. büyükanne ve annesinin yaşamış olduğu travmalar yüzünden hayatları boyunca psikolojik sorunlarla karşılaştıklarını söylüyor.
Gazeteci Aderet, “Şimdi 77 yaşında olan fotoğraftaki kızla tanışmayı istesem de kendisi tanınmamayı tercih etti” diye yazıyor.
Trenin tutsaklarından biri olan Mordechai Weisskopf, o sırada 14 yaşındaydı. Geçen Ekim’de Aderet’in hikâyesi için, şimdi vefat etmiş olan ve Rehovot’ta emekli bir doktor olan Weisskopf kendisine hatırladıklarından bahsetmiş. Weisskopf, “Amerikalı askerleri gördük ve bir tanesi gözleri yaşlı Yidiş dilinde ‘Ben de Yahudi’yim’ diye bağırdı. Açıklaması zor bir sevinç patlaması vardı” demiş.
Treni kurtaran ABD askerleri, Dokuzuncu Ordu’nun 30. Piyade Bölüğü’ndeki 743 Tank Taburu’ndandı.
Kurtuluşun belgesi
Trendeki tutukluları ilk gören askerlerden biri, sonradan tarih öğretmeni Rozell’i de hikâyeye bağlayan emekli Yüzbaşı Carrol Walsh’dı. Walsh, Rozell’e, San Diego Üniversitesi’nde İngilizce edebiyatı öğretmeye gitmiş olan George Gross’la nasıl iletişime geçeceğini de söyledi. Rozell Gross’tan kurtuluşu belgeleyen fotoğraflar aldı. Bunlardan biri; kadın ve küçük kızı resmiydi.
Oysa sonunda, bu fotoğrafın Magdeburg kentini ele geçirmek için yola çıkan tank taburu komutan yardımcısı Clarence Benjamin tarafından çekildiği ortaya çıktı.
Rozell’in de söylediği gibi, tarihi bir mucizeydi çünkü “Askerler bölgeye ulaştıklarında yanlarında Kodak kameraları vardı”.
Paylaş: