Holokost’u anmamız garip bir şekilde seneye yayılıyor. Bu durumu bir taraftan normal karşılamak gerek: öldürülen milyonlarca insanın isimlerini okumak bile senelerimizi alacakken, anmanın bir günden fazla sürmesi bizi rahatsız etmemeli. Soykırım, tüm dünyanın kalbinde, ruhunda bir yara olarak kalmalı ki, benzerleri günümüzde ve gelecekte yaşanmasın.
Soykırım öğretilmeli, anlatılmalı. Gençler için sayılardan fazlasını ifade etmeli. Bu tarz bir eğitim hem okulda olmalı, hem de sokakta. Bugün gelişmiş ülkelerde Holokost okullarda okutulup öğretilmektedir. Birkaç sene önce ise, Türkiye’de de müfredata girdiği bilgisi aramızda heyecanla yayılsa da, böylesine bir eğitimi verenler ancak birkaç elit okul ile sınırlı kaldı. Holokost, bir çok Avrupa ülkesinde sokaklarda da anılmaya devam ediyor. Şehir merkezlerine yerleştirilen Hokost anıtlarıyla, ölen kişiler anılıyor ve devletler geçmişleri ile yüzleşiyor; kimi özür diliyor.
Holokost, İsrael’de ve Yahudiler arasında Yom HaShoah dediğimiz tarihte anılmaktadır. İbrani takvimine saptanan anma tarihi, seneden seneye değişse de, genellikle Nisan ayının sonunda gerçekleşmektedir. Bu tarih, Varşova Gettosu’nun ayaklanması olarak da bilinmektedir. Varşova Gettosu ayaklanması, Mordehai Anilevich’in (Mordehai: Bir Holokost Direnişçisinin Hikayesi) önderliğinde gettoda yaşayan Yahudilerin Treblinka ölüm kampına yollanmalarını engellemek için başlatılan ve yaklaşık üç haftalık bir direnişten sonra bastırılan bir ayaklanmadır. Bu ayaklanma Holokost boyunca yaşanmış belki de tek umut ışığı olmasından ötürü anma günü olarak belirlenmiştir.
Bir diğer anma günü ise Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen 27 Ocak’tır. 27 Ocak, içerisinde her türlü tutsağı bulundurması sebebiyle bir çok kişi tarafından en çok bilinen kamp olan Auschwitz’in kurtulma günüdür. Bu sene, Auschwitz’in kurtuluşunun 72. senesini anacağız…
Anma gününe yaklaşırken, şimdiye kadar gezmiş olduğum Holokost anıtlarını parça parça Avlaremoz okuyucuları ile paylaşmak istiyoruz.
Memorial to the Murdered Jews of Europe ismi ile bilinen bu yapı, Berlin’in merkezi olarak adlandırılabileceğimiz Brandenburg Kapısı’nın hemen arkasında yer almaktadır. Mimar Peter Eisenman ve mühendis Buro Happold tarafından tasarlanmış yapı, 2711 adet farklı boyut ve yüksekliklerde blok yüzeylerden oluşmaktadır. Yukarıdan bakıldığında inişli çıkışlı yüzeylerden oluşan ve içerisinde yürürken kimi zaman klostrofobi getirebilen bu yapı, ziyaretçilerine insanlık dışı bir hissiyat vermek için tasarlanmıştır. Ziyaretçilerin kimi, burayı mezarlığa benzetse de, kimi ziyaretçiler anıt üzerinde kaykay yapmakta ve fotoğraf çekmektedir.
Anıt her ne kadar her gün 10.000 civarı ziyaretçiye ev sahipliği yapsa da, bu anıtın Holokost’a adı dışında herhangi bir referans yapmıyor olması oldukça dikkat çekmektedir. Anıt üzerinde ölen kişilerin anısına yazılmış herhangi bir yazı, resim, sembol, çizim bulunmadığı gibi; Hitler Almanya’sı ve Nazizim’e de herhangi bir gönderme yapmamaktadır. Holokost hakkında bilgisiz kişilerce yapıldığı için epey eleştirilen bu anıtın bir diğer sansasyonel hikayesi ise anıtın grafiti ile tahrip edilmesini engellemek için kullanılan Zyklon B hakkındadır.
Zyklon B, ölüm kamplarında, bir çok tutsağın ölüme gönderildiği odalardaki duşlarda, su yerine akan ve solunumla çok kısa bir süre içerisinde odadaki herkesin ölmesine sebep olan bir gazdır. Berlin Holokost anıtının yapımında, Degussa adlı şirketin ürettiği Protectosil maddesi Zyklon B’den elde edilmekte olduğu gibi aynı zamanda şirketin Nazi kökenli olduğu da duyulmuştur. Tüm bu sansasyonel haberler ışığında anıtın yapımı bir süreliğine durmuş, ancak tamamlanmış kısmın yıkılıp baştan yapılması çok maliyetli olacağından anıtın yıkılmamasına ve günümüzdeki halini almasına karar verilmiştir.
Anıt bir çok Yahudi tarafından bu sebeple sevilmemektedir. Anıtın bu kadar duygusuz ve anlamsız olması sebebi ile, belki de içerisinde eğlenceli fotoğraf çeken bir çok kişiyi de affedebiliriz.. Gezdiğim neredeyse başka hiç bir anıtta benzer bir saygısızlık ile karşılaşmadığımı da ayrıca belirtmek isterim.
*Anıtın hemen yanında, yer altında, Yad Vashem müzesinden alınmış üç milyon Yahudi kurbanın isminin yazılı olduğu bir bölüm bulunmaktadır.
Holokost’u anmamız garip bir şekilde seneye yayılıyor. Bu durumu bir taraftan normal karşılamak gerek: öldürülen milyonlarca insanın isimlerini okumak bile senelerimizi alacakken, anmanın bir günden fazla sürmesi bizi rahatsız etmemeli. Soykırım, tüm dünyanın kalbinde, ruhunda bir yara olarak kalmalı ki, benzerleri günümüzde ve gelecekte yaşanmasın.
Soykırım öğretilmeli, anlatılmalı. Gençler için sayılardan fazlasını ifade etmeli. Bu tarz bir eğitim hem okulda olmalı, hem de sokakta. Bugün gelişmiş ülkelerde Holokost okullarda okutulup öğretilmektedir. Birkaç sene önce ise, Türkiye’de de müfredata girdiği bilgisi aramızda heyecanla yayılsa da, böylesine bir eğitimi verenler ancak birkaç elit okul ile sınırlı kaldı. Holokost, bir çok Avrupa ülkesinde sokaklarda da anılmaya devam ediyor. Şehir merkezlerine yerleştirilen Hokost anıtlarıyla, ölen kişiler anılıyor ve devletler geçmişleri ile yüzleşiyor; kimi özür diliyor.
Holokost, İsrael’de ve Yahudiler arasında Yom HaShoah dediğimiz tarihte anılmaktadır. İbrani takvimine saptanan anma tarihi, seneden seneye değişse de, genellikle Nisan ayının sonunda gerçekleşmektedir. Bu tarih, Varşova Gettosu’nun ayaklanması olarak da bilinmektedir. Varşova Gettosu ayaklanması, Mordehai Anilevich’in (Mordehai: Bir Holokost Direnişçisinin Hikayesi) önderliğinde gettoda yaşayan Yahudilerin Treblinka ölüm kampına yollanmalarını engellemek için başlatılan ve yaklaşık üç haftalık bir direnişten sonra bastırılan bir ayaklanmadır. Bu ayaklanma Holokost boyunca yaşanmış belki de tek umut ışığı olmasından ötürü anma günü olarak belirlenmiştir.
Bir diğer anma günü ise Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen 27 Ocak’tır. 27 Ocak, içerisinde her türlü tutsağı bulundurması sebebiyle bir çok kişi tarafından en çok bilinen kamp olan Auschwitz’in kurtulma günüdür. Bu sene, Auschwitz’in kurtuluşunun 72. senesini anacağız…
Anma gününe yaklaşırken, şimdiye kadar gezmiş olduğum Holokost anıtlarını parça parça Avlaremoz okuyucuları ile paylaşmak istiyoruz.
Bugün, ‘Yolocaust’ (Yolocaust: Holokost’u Unutanları Fotoğraflama Sanatı) adlı çalışma sebebi ile adından sıkça bahsedilen Berlin’de bulunan Holokost anıtına yer veriyoruz.
Memorial to the Murdered Jews of Europe ismi ile bilinen bu yapı, Berlin’in merkezi olarak adlandırılabileceğimiz Brandenburg Kapısı’nın hemen arkasında yer almaktadır. Mimar Peter Eisenman ve mühendis Buro Happold tarafından tasarlanmış yapı, 2711 adet farklı boyut ve yüksekliklerde blok yüzeylerden oluşmaktadır. Yukarıdan bakıldığında inişli çıkışlı yüzeylerden oluşan ve içerisinde yürürken kimi zaman klostrofobi getirebilen bu yapı, ziyaretçilerine insanlık dışı bir hissiyat vermek için tasarlanmıştır. Ziyaretçilerin kimi, burayı mezarlığa benzetse de, kimi ziyaretçiler anıt üzerinde kaykay yapmakta ve fotoğraf çekmektedir.
Anıt her ne kadar her gün 10.000 civarı ziyaretçiye ev sahipliği yapsa da, bu anıtın Holokost’a adı dışında herhangi bir referans yapmıyor olması oldukça dikkat çekmektedir. Anıt üzerinde ölen kişilerin anısına yazılmış herhangi bir yazı, resim, sembol, çizim bulunmadığı gibi; Hitler Almanya’sı ve Nazizim’e de herhangi bir gönderme yapmamaktadır. Holokost hakkında bilgisiz kişilerce yapıldığı için epey eleştirilen bu anıtın bir diğer sansasyonel hikayesi ise anıtın grafiti ile tahrip edilmesini engellemek için kullanılan Zyklon B hakkındadır.
Zyklon B, ölüm kamplarında, bir çok tutsağın ölüme gönderildiği odalardaki duşlarda, su yerine akan ve solunumla çok kısa bir süre içerisinde odadaki herkesin ölmesine sebep olan bir gazdır. Berlin Holokost anıtının yapımında, Degussa adlı şirketin ürettiği Protectosil maddesi Zyklon B’den elde edilmekte olduğu gibi aynı zamanda şirketin Nazi kökenli olduğu da duyulmuştur. Tüm bu sansasyonel haberler ışığında anıtın yapımı bir süreliğine durmuş, ancak tamamlanmış kısmın yıkılıp baştan yapılması çok maliyetli olacağından anıtın yıkılmamasına ve günümüzdeki halini almasına karar verilmiştir.
Anıt bir çok Yahudi tarafından bu sebeple sevilmemektedir. Anıtın bu kadar duygusuz ve anlamsız olması sebebi ile, belki de içerisinde eğlenceli fotoğraf çeken bir çok kişiyi de affedebiliriz.. Gezdiğim neredeyse başka hiç bir anıtta benzer bir saygısızlık ile karşılaşmadığımı da ayrıca belirtmek isterim.
*Anıtın hemen yanında, yer altında, Yad Vashem müzesinden alınmış üç milyon Yahudi kurbanın isminin yazılı olduğu bir bölüm bulunmaktadır.
Paylaş: