Arşiv Geçmiş Zaman Hikayeleri

Mozaiğin Kayıp Parçası: Trakya Yahudileri (11/15)

Kaynak: Şalom Gazetesi, 29 Ekim 2003, Sayı: 2810, Sayfa: 8, 9

YÜKSEK LİSANS TEZİ: ÇANAKKALE YAHUDİLERİ – Shelly Grayf, Cem Karako

Araştırma görevlisi Mustafa Kulu, Çanakkale Yahudilerini kendine yüksek lisans tezi konusu olarak seçmiş. Bu iş için İspanyolca ve İbranice de öğrenen Kulu, ileride de doktora ve doçentlik tezlerini benzer konularda seçmeyi ve Türkiye Yahudileri konusunda uzmanlaşmayı planlıyor. Kulu’yla Çanakkale’yi gezerken devamlı sohbet ettik. Ondan öğrenebildiklerimizin sadece bazıları…

Sayın Mustafa Kulu, Çanakkale Yahudileri için ne söyleyebilirsiniz?

Çanakkale’nin kültürel gelişiminde Yahudilerin çok önemli rolü vardır. Hayim Aci adında Çanakkaleli bir Yahudi Çanakkale’deki tiyatronun öncülerindendir; evinde localardan oluşan bir tiyatro oluşturmuş mesela.

Aynalı Çarşı’nınsa adı Halyo Çarşısı’dır. Çünkü bu çarşıyı Abdülhamit döneminde Halyo yaptırdı. Biz bu çarşının türküsünü ve kapısını biliyoruz. Ama gerçekten böyle bir çarşı var mıydı ve söylendiği kadar önemli midir tam olarak saptayamıyoruz. Ama şunu belirtmek lazım; Çanakkale her zaman askeriyenin yönetiminin elinde olmuştur. Buranın ekonomik hayatında askeriye çok önemli yer tutar. Mesela hala eskilerin taşıdığı ayna ve tarak vardır, eskiden cepte ayna ve tarak taşınırmış, çünkü o zamanlar ayna her yerde yokmuş. İşte askerler aynayı ayandan alırlardı. Çanakkale’de de askerler de aynalarını bu çarşıdan alırlar. O yüzden de Aynalı Çarşı denmiş.

Yahudi yaşamı nasıldı?

Buranın jeopolitik konumu Çanakkale’nin etnik ve dinsel yapılanması belirler. 17-18-19. yüzyıllar boyunca konumundan dolayı burada hep dış ülkelerin konsoloslukları olmuş. Bunlar buradaki yapılanmada önemli unsur, zaten Yahudiler de, dış ilişkilerde çok iyiler, çünkü İspanyolca konuşuyorlar. Ayrıca İspanyolca 17 ve 18. yüzyıllarda çok etkin bir dil. Genelde tercümanlık yapıyorlar. Bunun dışında kalanlar ticaretle ilgileniyor. Fakat çok değişik işlerde çalıştıklarını da görüyoruz; simitçilik, terzilik, bakkallık gibi.

Osmanlı Devleti tarafından 17. yüzyılda çıkan kararnameler var. Karşısı (Çanakkale’nin) Gelibolu, Keşan, İstanbul hariç oradaki tüm sinagoglar ve Yahudi cemaatleri Edirne’ye bağlandı. Edirne ve İstanbul çok iyi incelenmişler ama diğer yerler çok yüzeysel incelenmiş.

İspanya’dan göçler sırasında Yahudilerin Gelibolu üzerinden çeşitli bölgelere dağılmalarında Çanakkale önemli bir bölge olmuş. Ayrıca buradaki bir diğer olay da Sabetay Sevi’dir. İstanbul’a giderken Çanakkale’den geçer ve tekrar gelirken Kumkale’de hapsedilir. Orada saray hayatı yaşıyor. Bu yüzden Sabetay Sevi’nin hareketinin gelişmesinde Çanakkale önemli bir noktada, çünkü jeopolitik yapısı açısından bu bölge dünyaya açılmada çok önemli bir yer. Bu yüzden Çanakkale, Sabetay Sevi’nin üssü diyebiliriz.

Araştırmalarım sırasında çokça Yahudi ismine rastladım. İsimler bu zamankiyle aynı. Yalnız bi dönemden sonra isimlerde Fransız etkisi görülmeye başlıyor. Çanakkale’de “sœur”ler mektebi var, Fransız okulu ve kilisesi var. Yani Yahudilerin bir kısmının çocuklarını büyük ihtimalle bu okullarda okuttuklarını düşünüyoruz. Bu yüzden Fransızcaya böyle bir yaklaşma olduğunu düşünüyoruz.

Okuduğumuz kadarıyla 1940larda burada olaylar olmuş. Tabii biz yaşamadığımız için bilmiyoruz. 1940’lardaki olaylarla ilgili insanlar konuşmaktan korkuyorlar. Veri bulmak istiyorum ama veri bulamıyorum bu yüzden.

Bir şunu belirtmek lazım; cumhuriyet dönemindeyse nüfusu hane olarak bini geçen altı yer var Türkiye’de; İstanbul, Edirne, Bursa, Aydın ve Çanakkale. Hepsi 4000’den fazla nüfusluydu.

Teziniz hakkında bilgi verir misiniz biraz?

Olayı 19. yüzyıl boyutunda ele aldım, çünkü hem kaynağı daha çok hem de günümüzü daha çok ilgilendiriyor. O dönemlerle ilgili çok kaynak var Osmanlı arşivinde. Ayrıca ben İspanyolcayı ve İbraniceyi çok iyi bilmediğim için yararlanabildiğim tek kaynak Osmanlı arşivleri ki onlarda da çok fazla bilgi var. İki ay İsrail’de bulundum. 2000 senesinde Golan tepelerinde bir kibbutza gittim ve biraz İbranice öğrendim. Şu anda da Judeo Espanyolcayı öğreniyorum. Buraya bir İspanyol tarih hocası geldi, ona gittik bize İspanyolca öğretsin diye. Ama Yahudi İspanyolcası farklı tabii. Bence Türkiye’de Yahudi çalışmalarının üniversite bazında başlatılması lazım.

EZİNE’NİN KAYIP YAHUDİLERİ

Son durağımız Ezine… Truva’dan 25 km uzaklıktaki bu şirin kasabada bir zamanlar Yahudilerin yaşadığı biliniyor, ama nasıl, ne zaman ve niye göç ettikleri meçhul. Biz de bu sorulara cevap bulmak ve sinagogla Yahudi mahallesinin durumunu görmek için uğradık Ezine’ye… İşte bulduklarımız…

Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın hüznü, Truva’nın kokusu ve Boğaz’ın eşsiz güzelliğiyle büyülenmiş bir şekilde dönüş yolculuğumuza çıkıyoruz… Arabadayken sevgili dostumuz Mustafa Kulu, Ezine’nin yolumuz üstünde olduğunu ve eğer istersek son durak olarak oraya uğrayabilecemizi söylüyor bize… Eh biz de kendisini kıramıyoruz ve Truva’ya 25 km mesafedeki Ezine’ye doğru rotamızı çeviriyoruz…

Daha önce programımızda olmadığı için Ezine’yle ilgili bir ön araştırmamız yok… Bu eksikliğimizi sevgili Mustafa Kulu gideriyor ve arabadayken bize kasaba hakkında bilgiler veriyor…

Ezine’nin Tarihi

Ezine, bir yüzyıldır kurulu olan ve nüfusu 1500-2000 arasında değişen orta ölçekte bir kasaba. 1890 yılında 30 Yahudi buraya yerleşmiş ve ticaretle uğraşmaya başlamışlar. 1915 yılında savaştan kaçıp kasabaya sığınan halkla birlikte nüfus, dolayısıyla da Yahudi nüfusu artmış (Mustafa Kulu’nun tahminlerine göre 1920-1960 arasında 30-35 hane). Mayıs 2002 tarihinde 18 Mart Üniversitesi’nde gerçekleşen bir konferansta Ezine’deki Yahudi nüfusunun 1940-50 arası kayda değer bir sayıya ulaştığı söyleniyor. Ama bu tarihten sonra bilinmeyen bir şekilde bölgeden göçler başlamış ve nüfus erimiş. Yine aynı konferansta gösterilen kayıtlara ve Mustafa Kulu’nun anlattıklarına göre bölgedeki son Yahudi göçü 1970 tarihine rast geliyor. O tarihten sonra kasabada Yahudi izine rastlanmamış.

Ezine Sinagogu ve Yahudi Mahallesi

29ekim2-ezineEzine’ye vardığımızda Mustafa Kulu bizi Ezine Sinagogu’na götürüyor. Birkaç yanlış sapmadan sonra sinagoga ulaşıyoruz. Çevre halkına bu binanın ne olarak kullanıldığını sorduğumuzda ilginç yanıtlar alıyoruz. 50’lerinde bir bey: “Ben burada yeniyim, orası çok önceleri kilise olarak kullanılıyormuş, daha sonra çalkak olmuş (tarım aletlerinin saklandığı depo). Şu an boş duruyor, bazen gençler içki içmek için oraya giderler” diyor. Başka biri de “Orası benim de hatırladığım kadarıyla çalkaktı” diyor. Hayal kırıklığına uğruyoruz. Tek elimizde olan Mustafa’nın Osmanlı Arşivi’nden derlediği kayıtlar. Tam hayal kırıklığına uğramışken etrafımıza toplanan meraklı kalabalığı gören yaşlı bir amca yanımıza yaklaşıyor ve “Ne arıyorsunuz?” diye soruyor. Biz de “Bu bina eskiden havra mıydı amca, biliyor musun burada hiç Yahudi yaşadı mı?” diye soruyoruz. Amca da cevap olarak: “Tabii ki yaşadı. Benim bütün çocukluk arkadaşlarım Yahudiydi. Şu üzerinde durduğunuz sokak Yahudi mahallesi, bu bina da havraydı. Burası eskiden çok canlıydı. Onların bayramlarında biz onlara, onlar da bize gelirdi. Burada Pazar kurardık, alışveriş yapardık. Sonra gittiler. Niye bilmiyorum. Sebepsiz… Bazen durup dururken aklıma geliyor ve o arkadaşlarımı özlüyorum…” dedi.

Eski sinagogun bugünkü terk edilmiş çalkakın içine girdik. Kayda değer hiçbir şey bulamadık içeride. Tamamen terk edilmiş bir bina, yerde çöpler ve eski tarihli muhasebe kayıtları… Buranın sinagog olduğunu gösteren hiçbir kanıta rastlamadık. Sadece Teva olduğunu tahmin ettiğimiz yerde büyük, dikdörtgen bir leke vardı, o kadar…

Biraz buruk, biraz da heyecanlı bir şekilde çıkıp sokağı geziyoruz. Sinagogun tersine eski Yahudi mahallesinin evleri hala sapasağlam ayakta. Tek katlı, beyaz boyalı evler. Bazıları kullanılıyor bazıları boş. Ama hala tarih kokuyorlar. Mezarlıktan ise iz yok. Yaşlı amca da bilmiyor yerini. Kendisine çok teşekkür ediyoruz ve dönüş yoluna koyuluyoruz.

Hüzünlüyüz belki ama gururluyuz… Atalarımızın soluduğu havayı soluduğumuz, anılarını yaşadığımız ve onları hatırladığımız için. Eğer Trakyalıysanız ve olur da yolunuz bir gün oralara düşerse, tarihin yaşadığı kentlere bir uğrayın. Derin bir nefes alın ve gözlerinizi kapatın. Büyükannenizin size gülümsediğinizi göreceksiniz…

 

“Mozaiğin Kayıp Parçası: Trakya Yahudileri”  isimli dosyanın diğer bölümlerine buradan ulaşabilirsiniz.