Avlaremoz’da hikayeleri ve makalelerini severek yayınladığımız, gazeteci, yazar, müzisyen Reneta Sibel Yolak’ın son kitabı Bir Avrupa Soykırımı – Holokost, Alter Yayınları tarafından yayımlandı. Biz de bu vesileyle Yolak ile kitabı üzerine konuştuk;
Bir önceki kitabınız Yahudi Hikayeleri vesilesiyle konuştuğumuzda, kitabınızla Yahudilerin dünyasına bir kapı açtığınızdan, Yahudilerin gelenek ve göreneklerini hikayelerle pekiştirdiğinizden bahsetmiştiniz. Okuyucular yeni kitabınız Bir Avrupa Soykırımı – Holokost’ta nelerle karşılacak?
Yeni kitabım Bir Avrupa Soykırımı – Holokost’ta gözyaşlarınızı akıtacak yaşanmış gerçek Holokost hikayeleri var. Hitler Almanya’sında başlayıp neredeyse tüm Avrupa’yı kasıp kavuran gerçek öyküler. Her biri, 2. Dünya savaşı sırasında yaşananlar yüzünden yıllarca travma yaşayanlara ait. Öyle travmalar ki; bazı insanlar bunları anlatabilmek için bile yıllarca beklemişler. Hatta hikayesini saklayanlar da bulunmakta. Holokost kurbanlarının sayıları gün geçtikçe azalıyor. Yaşadıklarını anlatmaları, hiç kolay değil. İnsanlık dışı koşullar, eziyetler ve büyük nefret, bunlar anlaşılması çok zor şeyler. Tek bir suçları vardı: Yahudi dininde doğmak. Yok edilmek için hazırlanmış ölüm kamplarından sağ kalanlar, her biri mucize. Bu koşullardan kurtularak yaşama dönen kişilerin hikayeleri bir dram ama gerçek ve en önemlisi yeni nesiller de bu hikayeleri okumalı ve öğrenmeli. En önemlisi ders almalı. Kurtulanların ortak amacı, yaşananların herkes tarafından bilinmesi.
Öte yandan, dünyada iyi insanlar da var. Kendi hayatını hiçe sayarak, birçok insanın hayatını kurtaran, adları tarihin sayfalarına ölümsüz kahramanlar olarak geçen insanlar. Kitabımda bunlara da yer veriyorum. Mesela; Nazi katliamından kaçan Yahudileri kurtaran Müslümanlar… Avrupa’nın, çoğunluğu Müslüman olan tek ülkesi Arnavutluk’ta savaşın bitiminde öncekinden daha fazla Yahudi vardı. 800 bin kişilik Arnavutluk’ta, II. Dünya Savaşından önce sadece 200 Yahudi yaşıyordu. Savaş sırasında çeşitli Avrupa ülkesinden kaçan birçok Yahudi Arnavutluğa sığındı. “Ulusların İçinden Dürüstler” arasında resmen onurlandırılmış yetmiş Müslüman arasında birçok cesaret ve özveri örneği görüldü. Bu kişilerden Bosnalı Derviş Korkut, Mira Papo adlı genç bir Yahudi direnişçi kızı saklayıp, dünyanın en değerli Yahudi el yazması olan Saraybosna Agadası’nı kurtardı. Türk konsolos Selahattin Ülkümen’in de elli Yahudi’yi Auschwitz fırınlarından kurtararak gösterdiği kahramanlığa Naziler, oğlu Mehmet’in doğumundan hemen sonra hanımı Mihrinissa’yı öldürerek karşılık verdiler. On altı yaşındaki Arnavut Refik Vesili, sekiz Yahudi’yi ailesinin dağ evinde saklayarak kurtardı. Hiçbir iyilik unutulmaz. Küçük bile olsa bir değeri vardır demiş atalarımız. Mesela Filipin devleti 1200 Yahudi’ye 2.Dünya Savaşında vatandaşlık vererek hayatlarını kurtardı. Bu yıllar sonra bir araştırmada ortaya çıktı ve bunu fazla kimse bilmiyor.
Kitabın içinde Holokost eğitiminden de bahsediliyor. Her yıl 27 Ocak ta Holokost günü anılıyor mesela. Holokost’ta öldürülen Yahudilerin 85%’i Yiddiş konuşuyordu. Yiddiş konuşmayan, Yunanistan ve Balkanlardaki, Ladino konuşan toplum da Holokost’ta yok edildi. Bugün dünyada Yiddiş ve Ladino konuşan insanlar bu yüzden azalmış. Böyle bilgilerin yanısıra, kitabın sonunda da kitabı okuyan kişilerin anlaması için bir sözlük koydum. Mesela Judenrat, Sonderkommando, Yad Vashem gibi kelimelerin anlamını herkes bilemeyebilir. Kitabın içinde Irkçılık ve milliyetçiliğin zararları, öldürülen engelli insanlar, lezbiyenler ve eşcinseller ile çingenelerin de öldürüldüğü de anlatılıyor. Mesela ben bu kitabı yazmadan önce eşcinsellerin ve engellilerin de Hitler Almanyası’nda öldürüldüğünü bilmiyordum.Ayrıca Hitler zamanında büyük şirketleri olup Hitler’e yardım eden Yahudi kuruluşlarının olduğunu ve bir kısım zengin işadamlarının daha da zengin olup ve bu korkunç nefretten paylarını da almadıklarını, onların da bu nefrete yardım edip kendi dindaş ve ırkdaşlarının ölümlerini bizzat Hitler’e yardım ederek sağladıklarını da öğrenmiş oldum. Kitabın içinde bir Alman generalle aşk yaşayıp kız kardeşini kurtaran bir tutsak Yahudi’den tutun da, küçük yaşta kilise tarafından evlat edinilip ya da Hristiyan aile yanına verilip hayatta kalan Yahudilerin hikayesi, Ukrayna Yahudilerinin nasıl katledildiği, Alman Nazi toplama kamplarından Türk pasaportu sayesinde kurtulan Türk asıllı bir Yahudinin hikayesi gibi daha bir sürü gerçek yaşamış hikayeye yer alıyor. Sadece kurtulanların değil, sessiz kalanların, kurtaranların ve yakalanan Nazilerin de hikâyeleri var kitabımda.
Sizi Holokost konusunda yazmaya iten şey neydi?
İkinci Dünya Savaşında milyonlarca insan katledildi. Eşcinsellerin sessiz çığlıkları, Yahudilerin var olma çabası, Yahudi çocuklarının derinden haykırışları, cansız bedenlerin doldurduğu çukurlar, yakılan cesetlerin kokusu, Alman Nazi SS subaylarının çizmeleri ve aldıkları rüşvetler, ölüm kampları, ölüm trenleri, insanların yüzlerindeki korku, engellilerin ölüm haykırışları ve çingenelerin feryatları yıllarca o dönem yaşayan insanların hafızalarından çıkamadı. Yaptığım uzun süreli bir araştırmada bazı Holokost tanıklarına rastladım. Özellikle kollarındaki Davudun Yıldızı ya da kalkanı olarak bilinen Magen David ve onlara ölüm kamplarında verilen bir numaranın kollarına dövme yapılarak kazılması ve yüzlerindeki çekilen acı ve ızdırapların izleri beni bu kitabı yazmaya yöneltti. Çok yaşlı olan ve her gün sayıları azalan bu canlı tanıklar ancak yıllar sonra yaşadıklarını açığa çıkarabildiler. Kim bilir daha öyküsünü gizleyen veya yaşama veda eden milyonlarca insan var. Belki de onların öykülerini hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Öykülerini anlatan kişilerin canlı tanıklıkları ve anlatımları nedeniyle yazabildiğimiz birkaç öykü ve insan olabilen her kişinin bu öyküleri okurken duyguları ve hissettikleri belki de akan gözyaşları… Bir de bu olaylar gerçekleşirken sessiz kalanlar, kıllarını kıpırdatmayanlar. Dilerim hiçbir din ve millet bir daha böyle vahşetleri yaşamaz.
Ayrıca yıllar önce ailece Rodos’a gitmiştik. Sinagogda bir yaşlı kadın gördüm. Kolunda bir dövme ve bir sayı. Bunun ne anlama geldiğini bile bilmiyordum o zamanlar. Daha sonra o yanımıza geldi beni selamladı ve hikayesini anlatmaya başladı. O kadar acıklıydı ki hikayesi. Adı Klara’ydı. Aradan uzun zaman geçti ve sonra Los Angeles Amerika’da başka bir sinagogdaydım. Orada da kolunda dövme olan bir kişi gördüm. Sonra Rusya da bir sinagogda bir kişi. Daha sonra İsrail’de bir kaç kişi gördüm. Hepsinin de yaşadıkları yüzlerindeki çizgilerde görünen ama yaşama sevinçlerini kaybetmemiş insanlardı. Üstelik hoşsohbet tatlı insanlardı. Konuşmaya çok ihtiyaç duyuyorlardı besbelli. Yıllar içerisinde, görüp de bazılarıyla tanıştığım Holokost tanıkları, beni derinden etkiledi. Gelecek nesillere, yaşananları ilk ağızdan aktaran kaynak bir kitap olsun diye yazmaya karar verdim.
Bundan başka bildiğim kadarıyla, babamın büyükbabası Hitler zulmünden kaçarak Selanik’e gelmiş. Dedemin Seloni soyadı buradan geliyor. Öte yandan, Hollanda’da yaşayan babaannemin annesi de Holokost’tan kurtulanlarından. İnsan haliyle merak ediyor. Onlarla konuşma şansım yok ama hala yaşayan daha hikayesini bilmediğimiz kim bilir kaç kişi var… Bunlara ek olarak Holokost’ta 1.1 milyondan fazla çocuğun katledildiğini öğrendim.
Bir okul müdürü her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlere bu mektubu gönderirmiş: “Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden isteğim şudur: Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır…” İnsan geçmişini bilirse geleceğe daha iyi bakabilir diye düşünüyorum. Bu yüzden tüm kütüphanelerde olması gerekli kaynak bir kitap diye düşünüyorum.
Kitap, Holokost’un gelişi, Naziler, kurbanların hikayeleri, soykırımdan kurtulanların yaşam mücadeleleri gibi birçok konuda referans niteliğinde. Nasıl bir araştırma sürecinden sonra bu kitabı yazdınız?
Yıllardır Holokostla ilgili bir sürü haber, röportaj, kitap okudum. Bir sürü belgesel ve film seyrettim. Şalom gazetesi de hep Holokost haberlerine yer veriyor. Şans eseri karşıma çıkan birkaç kişiyle görüştüm. Yad Vashem müzesini ziyaret ettim. Birkaç kuruma mail attım. Yazışmalar yaptım. Bir sürü dergi, broşür ve kitap okudum.Hatta bir yarışma vardı Holokostla ilgili bir Amerikan Üniversitesi düzenliyordu. Onlara mail attım. İnternet sitelerindeki haberler çok ilgimi çekti. Mesela Holokost döneminde Bar Mitzva yapamayan bir Holokost kurtulanı yıllar sonra Kudüs’te 90 yaş sonrası Bar Mitzva yapıyordu. İsrail’de bir sürü arşiv ve broşürü inceledim. Bir ara Hasturktv sitesi için araştırma yapıyordum mesela. Çeviriler yapmak için tüm dünyadan gazete ve arşiv yazılarını inceliyordum. Hatta başta İsrail, Amerika ve İngiltere olmak üzere bir sürü Holokost kurtulanının olduğunu biliyorum. Bu kişilerden henüz hikayelerini paylaşmayanlar var. Keşke onları bulup hikayelerini öğrenebilsem. Onlar bu dünyadan ayrılmadan gerçek yaşam öykülerini yazabilsem…. Holokost Müzesi sözcüsü Holokost’un daha duyulmamış bir sürü hikayesinin olduğunu ve bu hikayelerin gün ışığına çıkmayı beklediğini bunun için çalıştıklarını belirtti. Kim bilir belki hiç duymadığımız yeni öyküler vardır. Her insan bir mucize Her hayat öyküsü bir dram ve ders niteliği taşıyor.
Sizce, dünyada Hitler’in Nazi ruhu hâlâ devam etmiyor mu?
Dünyada ırkçılık hep olacak. Bunu kimse durduramaz. Yaşananlar değişemez ama ders alınabilir ve asla unutulmamalı. İnsanların içindeki kötülük şiddet yıkıcılık ve şeytanı çıkaran Hitler’in günümüzde bile hayranları var ama onlar için ırkçı yaratık, şeytanın torunları katil ruhlular denilse de bir araştırma yapılsa bu kişilerin ruh halleri ve psikolojileri belki de çaresi bulunamayan bir hastalık taşıyor. En acısı böyle ruhu hasta bir adamın iktidara gelip ırkçılığı yayması ve insanları öldürmesi ve buna göz yumup sesini çıkarmayanlar…
İşin en üzücü yanı bugün Hitler’in isminin sempatiyle anılarak bir sürü takipçisinin olması. Şarap şişeleriniden tutun bir sürü eşyaya adı verilerek reklam yapılarak satılması, belirli, kasabalara isminin verilme isteği ve Nazi selamı ve sembolünün hala yaşıyor olması.
Özellikle Amerika ve Almanya ‘da belirgin faaliyetleri olan Nazi yanlıları hala bir sürü kişiyi katletmeye devam ediyor. Örneğin Almanya ‘da Türklerin yaşadığı mahalleleri yakıyor evleri ateşe veriyor Türklerin lokantalarına saldırıyor ve insanları tartaklıyor.
Amerika ‘da ve Norveç’te ise gündüz yolda yürüyen insanlara saldırıp tartaklamalarından, İngiltere’de mezarlıklara saldırıp mezar taşlarını kırmak gibi haberlerin duyulduğu dünyamızda maalesef hala Nazizmin izleri var ve insanlara zarar vermeye devam ediyor. Sadece Yahudilere değil, kendi ırkından olmayanları dışlayan bir politika. Bir çeşit ırkçılık.
Kutsal kitaplarda ne yazar? Her insan Tanrı tarafından yaratılmıştır. Dini ve inancı ne olursa olsun, ister siyah ırk ister Kızılderili ister beyaz ister Japon, ister İsrailli veya Arap her insan yaratılırken Tanrısal özellikler taşır. Çünkü yüce Tanrı her yarattığı insana kendinden bir parça vermiştir. Sırf Türk doğdu diye Almanya’dan kovulmak istenen, ya da sırf Yahudi diye öldürülmesi istenen veya sırf Kızılderili veya siyah doğduğu için aşağılanan, işten atılan hırpalan insanlara günümüzde bile hala rastlıyoruz. Irkçılık bir hastalıktır. Unutmayın siz de bir Yahudi veya siyah veya Kızılderili olarak doğabilirdiniz.
Her insanı Tanrısal bir yaratık olarak kabul edip tüm farklılıklara saygı duyup, insanları olduğu gibi kabul edersek savaşlar çıkmaz. Yüce Tanrının planında her şeyin bir nedeni sebebi var ve hiçbir şey tesadüf değil. Yaşanan her gün mucize ve değerini bilmek gerekli.
Bundan sonrası için planlarınız neler? Bir sonraki kitabınız hangi konuda olacak?
Etrafımda yaşanan fakat dile getirilmeyen, aşk öykülerinden oluşan yeni bir kitabım var yolda. Keşke Holokost hikayelerini dile getirmeyen kişileri bulup hikayelerini yazabilsem…Ayrıca, bir kaç araştırma kitabım daha olacak. Bunları da zamanı geldikçe, hep çok yazmak istediğim romanlar takip edecek.
Avlaremoz’da hikayeleri ve makalelerini severek yayınladığımız, gazeteci, yazar, müzisyen Reneta Sibel Yolak’ın son kitabı Bir Avrupa Soykırımı – Holokost, Alter Yayınları tarafından yayımlandı. Biz de bu vesileyle Yolak ile kitabı üzerine konuştuk;
Bir önceki kitabınız Yahudi Hikayeleri vesilesiyle konuştuğumuzda, kitabınızla Yahudilerin dünyasına bir kapı açtığınızdan, Yahudilerin gelenek ve göreneklerini hikayelerle pekiştirdiğinizden bahsetmiştiniz. Okuyucular yeni kitabınız Bir Avrupa Soykırımı – Holokost’ta nelerle karşılacak?
Yeni kitabım Bir Avrupa Soykırımı – Holokost’ta gözyaşlarınızı akıtacak yaşanmış gerçek Holokost hikayeleri var. Hitler Almanya’sında başlayıp neredeyse tüm Avrupa’yı kasıp kavuran gerçek öyküler. Her biri, 2. Dünya savaşı sırasında yaşananlar yüzünden yıllarca travma yaşayanlara ait. Öyle travmalar ki; bazı insanlar bunları anlatabilmek için bile yıllarca beklemişler. Hatta hikayesini saklayanlar da bulunmakta. Holokost kurbanlarının sayıları gün geçtikçe azalıyor. Yaşadıklarını anlatmaları, hiç kolay değil. İnsanlık dışı koşullar, eziyetler ve büyük nefret, bunlar anlaşılması çok zor şeyler. Tek bir suçları vardı: Yahudi dininde doğmak. Yok edilmek için hazırlanmış ölüm kamplarından sağ kalanlar, her biri mucize. Bu koşullardan kurtularak yaşama dönen kişilerin hikayeleri bir dram ama gerçek ve en önemlisi yeni nesiller de bu hikayeleri okumalı ve öğrenmeli. En önemlisi ders almalı. Kurtulanların ortak amacı, yaşananların herkes tarafından bilinmesi.
Öte yandan, dünyada iyi insanlar da var. Kendi hayatını hiçe sayarak, birçok insanın hayatını kurtaran, adları tarihin sayfalarına ölümsüz kahramanlar olarak geçen insanlar. Kitabımda bunlara da yer veriyorum. Mesela; Nazi katliamından kaçan Yahudileri kurtaran Müslümanlar… Avrupa’nın, çoğunluğu Müslüman olan tek ülkesi Arnavutluk’ta savaşın bitiminde öncekinden daha fazla Yahudi vardı. 800 bin kişilik Arnavutluk’ta, II. Dünya Savaşından önce sadece 200 Yahudi yaşıyordu. Savaş sırasında çeşitli Avrupa ülkesinden kaçan birçok Yahudi Arnavutluğa sığındı. “Ulusların İçinden Dürüstler” arasında resmen onurlandırılmış yetmiş Müslüman arasında birçok cesaret ve özveri örneği görüldü. Bu kişilerden Bosnalı Derviş Korkut, Mira Papo adlı genç bir Yahudi direnişçi kızı saklayıp, dünyanın en değerli Yahudi el yazması olan Saraybosna Agadası’nı kurtardı. Türk konsolos Selahattin Ülkümen’in de elli Yahudi’yi Auschwitz fırınlarından kurtararak gösterdiği kahramanlığa Naziler, oğlu Mehmet’in doğumundan hemen sonra hanımı Mihrinissa’yı öldürerek karşılık verdiler. On altı yaşındaki Arnavut Refik Vesili, sekiz Yahudi’yi ailesinin dağ evinde saklayarak kurtardı. Hiçbir iyilik unutulmaz. Küçük bile olsa bir değeri vardır demiş atalarımız. Mesela Filipin devleti 1200 Yahudi’ye 2.Dünya Savaşında vatandaşlık vererek hayatlarını kurtardı. Bu yıllar sonra bir araştırmada ortaya çıktı ve bunu fazla kimse bilmiyor.
Kitabın içinde Holokost eğitiminden de bahsediliyor. Her yıl 27 Ocak ta Holokost günü anılıyor mesela. Holokost’ta öldürülen Yahudilerin 85%’i Yiddiş konuşuyordu. Yiddiş konuşmayan, Yunanistan ve Balkanlardaki, Ladino konuşan toplum da Holokost’ta yok edildi. Bugün dünyada Yiddiş ve Ladino konuşan insanlar bu yüzden azalmış. Böyle bilgilerin yanısıra, kitabın sonunda da kitabı okuyan kişilerin anlaması için bir sözlük koydum. Mesela Judenrat, Sonderkommando, Yad Vashem gibi kelimelerin anlamını herkes bilemeyebilir. Kitabın içinde Irkçılık ve milliyetçiliğin zararları, öldürülen engelli insanlar, lezbiyenler ve eşcinseller ile çingenelerin de öldürüldüğü de anlatılıyor. Mesela ben bu kitabı yazmadan önce eşcinsellerin ve engellilerin de Hitler Almanyası’nda öldürüldüğünü bilmiyordum.Ayrıca Hitler zamanında büyük şirketleri olup Hitler’e yardım eden Yahudi kuruluşlarının olduğunu ve bir kısım zengin işadamlarının daha da zengin olup ve bu korkunç nefretten paylarını da almadıklarını, onların da bu nefrete yardım edip kendi dindaş ve ırkdaşlarının ölümlerini bizzat Hitler’e yardım ederek sağladıklarını da öğrenmiş oldum. Kitabın içinde bir Alman generalle aşk yaşayıp kız kardeşini kurtaran bir tutsak Yahudi’den tutun da, küçük yaşta kilise tarafından evlat edinilip ya da Hristiyan aile yanına verilip hayatta kalan Yahudilerin hikayesi, Ukrayna Yahudilerinin nasıl katledildiği, Alman Nazi toplama kamplarından Türk pasaportu sayesinde kurtulan Türk asıllı bir Yahudinin hikayesi gibi daha bir sürü gerçek yaşamış hikayeye yer alıyor. Sadece kurtulanların değil, sessiz kalanların, kurtaranların ve yakalanan Nazilerin de hikâyeleri var kitabımda.
Sizi Holokost konusunda yazmaya iten şey neydi?
İkinci Dünya Savaşında milyonlarca insan katledildi. Eşcinsellerin sessiz çığlıkları, Yahudilerin var olma çabası, Yahudi çocuklarının derinden haykırışları, cansız bedenlerin doldurduğu çukurlar, yakılan cesetlerin kokusu, Alman Nazi SS subaylarının çizmeleri ve aldıkları rüşvetler, ölüm kampları, ölüm trenleri, insanların yüzlerindeki korku, engellilerin ölüm haykırışları ve çingenelerin feryatları yıllarca o dönem yaşayan insanların hafızalarından çıkamadı. Yaptığım uzun süreli bir araştırmada bazı Holokost tanıklarına rastladım. Özellikle kollarındaki Davudun Yıldızı ya da kalkanı olarak bilinen Magen David ve onlara ölüm kamplarında verilen bir numaranın kollarına dövme yapılarak kazılması ve yüzlerindeki çekilen acı ve ızdırapların izleri beni bu kitabı yazmaya yöneltti. Çok yaşlı olan ve her gün sayıları azalan bu canlı tanıklar ancak yıllar sonra yaşadıklarını açığa çıkarabildiler. Kim bilir daha öyküsünü gizleyen veya yaşama veda eden milyonlarca insan var. Belki de onların öykülerini hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Öykülerini anlatan kişilerin canlı tanıklıkları ve anlatımları nedeniyle yazabildiğimiz birkaç öykü ve insan olabilen her kişinin bu öyküleri okurken duyguları ve hissettikleri belki de akan gözyaşları… Bir de bu olaylar gerçekleşirken sessiz kalanlar, kıllarını kıpırdatmayanlar. Dilerim hiçbir din ve millet bir daha böyle vahşetleri yaşamaz.
Ayrıca yıllar önce ailece Rodos’a gitmiştik. Sinagogda bir yaşlı kadın gördüm. Kolunda bir dövme ve bir sayı. Bunun ne anlama geldiğini bile bilmiyordum o zamanlar. Daha sonra o yanımıza geldi beni selamladı ve hikayesini anlatmaya başladı. O kadar acıklıydı ki hikayesi. Adı Klara’ydı. Aradan uzun zaman geçti ve sonra Los Angeles Amerika’da başka bir sinagogdaydım. Orada da kolunda dövme olan bir kişi gördüm. Sonra Rusya da bir sinagogda bir kişi. Daha sonra İsrail’de bir kaç kişi gördüm. Hepsinin de yaşadıkları yüzlerindeki çizgilerde görünen ama yaşama sevinçlerini kaybetmemiş insanlardı. Üstelik hoşsohbet tatlı insanlardı. Konuşmaya çok ihtiyaç duyuyorlardı besbelli. Yıllar içerisinde, görüp de bazılarıyla tanıştığım Holokost tanıkları, beni derinden etkiledi. Gelecek nesillere, yaşananları ilk ağızdan aktaran kaynak bir kitap olsun diye yazmaya karar verdim.
Bundan başka bildiğim kadarıyla, babamın büyükbabası Hitler zulmünden kaçarak Selanik’e gelmiş. Dedemin Seloni soyadı buradan geliyor. Öte yandan, Hollanda’da yaşayan babaannemin annesi de Holokost’tan kurtulanlarından. İnsan haliyle merak ediyor. Onlarla konuşma şansım yok ama hala yaşayan daha hikayesini bilmediğimiz kim bilir kaç kişi var… Bunlara ek olarak Holokost’ta 1.1 milyondan fazla çocuğun katledildiğini öğrendim.
Bir okul müdürü her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlere bu mektubu gönderirmiş: “Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden isteğim şudur: Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır…” İnsan geçmişini bilirse geleceğe daha iyi bakabilir diye düşünüyorum. Bu yüzden tüm kütüphanelerde olması gerekli kaynak bir kitap diye düşünüyorum.
Kitap, Holokost’un gelişi, Naziler, kurbanların hikayeleri, soykırımdan kurtulanların yaşam mücadeleleri gibi birçok konuda referans niteliğinde. Nasıl bir araştırma sürecinden sonra bu kitabı yazdınız?
Yıllardır Holokostla ilgili bir sürü haber, röportaj, kitap okudum. Bir sürü belgesel ve film seyrettim. Şalom gazetesi de hep Holokost haberlerine yer veriyor. Şans eseri karşıma çıkan birkaç kişiyle görüştüm. Yad Vashem müzesini ziyaret ettim. Birkaç kuruma mail attım. Yazışmalar yaptım. Bir sürü dergi, broşür ve kitap okudum.Hatta bir yarışma vardı Holokostla ilgili bir Amerikan Üniversitesi düzenliyordu. Onlara mail attım. İnternet sitelerindeki haberler çok ilgimi çekti. Mesela Holokost döneminde Bar Mitzva yapamayan bir Holokost kurtulanı yıllar sonra Kudüs’te 90 yaş sonrası Bar Mitzva yapıyordu. İsrail’de bir sürü arşiv ve broşürü inceledim. Bir ara Hasturktv sitesi için araştırma yapıyordum mesela. Çeviriler yapmak için tüm dünyadan gazete ve arşiv yazılarını inceliyordum. Hatta başta İsrail, Amerika ve İngiltere olmak üzere bir sürü Holokost kurtulanının olduğunu biliyorum. Bu kişilerden henüz hikayelerini paylaşmayanlar var. Keşke onları bulup hikayelerini öğrenebilsem. Onlar bu dünyadan ayrılmadan gerçek yaşam öykülerini yazabilsem…. Holokost Müzesi sözcüsü Holokost’un daha duyulmamış bir sürü hikayesinin olduğunu ve bu hikayelerin gün ışığına çıkmayı beklediğini bunun için çalıştıklarını belirtti. Kim bilir belki hiç duymadığımız yeni öyküler vardır. Her insan bir mucize Her hayat öyküsü bir dram ve ders niteliği taşıyor.
Sizce, dünyada Hitler’in Nazi ruhu hâlâ devam etmiyor mu?
Dünyada ırkçılık hep olacak. Bunu kimse durduramaz. Yaşananlar değişemez ama ders alınabilir ve asla unutulmamalı. İnsanların içindeki kötülük şiddet yıkıcılık ve şeytanı çıkaran Hitler’in günümüzde bile hayranları var ama onlar için ırkçı yaratık, şeytanın torunları katil ruhlular denilse de bir araştırma yapılsa bu kişilerin ruh halleri ve psikolojileri belki de çaresi bulunamayan bir hastalık taşıyor. En acısı böyle ruhu hasta bir adamın iktidara gelip ırkçılığı yayması ve insanları öldürmesi ve buna göz yumup sesini çıkarmayanlar…
İşin en üzücü yanı bugün Hitler’in isminin sempatiyle anılarak bir sürü takipçisinin olması. Şarap şişeleriniden tutun bir sürü eşyaya adı verilerek reklam yapılarak satılması, belirli, kasabalara isminin verilme isteği ve Nazi selamı ve sembolünün hala yaşıyor olması.
Özellikle Amerika ve Almanya ‘da belirgin faaliyetleri olan Nazi yanlıları hala bir sürü kişiyi katletmeye devam ediyor. Örneğin Almanya ‘da Türklerin yaşadığı mahalleleri yakıyor evleri ateşe veriyor Türklerin lokantalarına saldırıyor ve insanları tartaklıyor.
Amerika ‘da ve Norveç’te ise gündüz yolda yürüyen insanlara saldırıp tartaklamalarından, İngiltere’de mezarlıklara saldırıp mezar taşlarını kırmak gibi haberlerin duyulduğu dünyamızda maalesef hala Nazizmin izleri var ve insanlara zarar vermeye devam ediyor. Sadece Yahudilere değil, kendi ırkından olmayanları dışlayan bir politika. Bir çeşit ırkçılık.
Kutsal kitaplarda ne yazar? Her insan Tanrı tarafından yaratılmıştır. Dini ve inancı ne olursa olsun, ister siyah ırk ister Kızılderili ister beyaz ister Japon, ister İsrailli veya Arap her insan yaratılırken Tanrısal özellikler taşır. Çünkü yüce Tanrı her yarattığı insana kendinden bir parça vermiştir. Sırf Türk doğdu diye Almanya’dan kovulmak istenen, ya da sırf Yahudi diye öldürülmesi istenen veya sırf Kızılderili veya siyah doğduğu için aşağılanan, işten atılan hırpalan insanlara günümüzde bile hala rastlıyoruz. Irkçılık bir hastalıktır. Unutmayın siz de bir Yahudi veya siyah veya Kızılderili olarak doğabilirdiniz.
Her insanı Tanrısal bir yaratık olarak kabul edip tüm farklılıklara saygı duyup, insanları olduğu gibi kabul edersek savaşlar çıkmaz. Yüce Tanrının planında her şeyin bir nedeni sebebi var ve hiçbir şey tesadüf değil. Yaşanan her gün mucize ve değerini bilmek gerekli.
Bundan sonrası için planlarınız neler? Bir sonraki kitabınız hangi konuda olacak?
Etrafımda yaşanan fakat dile getirilmeyen, aşk öykülerinden oluşan yeni bir kitabım var yolda. Keşke Holokost hikayelerini dile getirmeyen kişileri bulup hikayelerini yazabilsem…Ayrıca, bir kaç araştırma kitabım daha olacak. Bunları da zamanı geldikçe, hep çok yazmak istediğim romanlar takip edecek.
Röportaj: Ozan Ekin Gökşin
Paylaş: