Arşiv Haberler

13 yıl sonra tekrar “Buradayız” denildi

img_9119

15 Kasım 2013 tarihinde Neve Şalom ve Bet İsrael Sinagogu’na gerçekleştirilen bombalı saldırılar sonucu yaşamını yitirenler, 13 yıl sonra tekrar, Yahudi takvimine göre 20 Kasım’a denk gelen günde anıldı; bir kez daha “Buradayız” denildi.

15 Kasım saldırılarında yaşamını yitirenlerin yanısıra, yine 13 yıl önce sadece Yahudi olduğu için, muayenehanesinin tabelasında yer alan isminden Yahudi olduğunu anlayan kişilerin antisemit saldırısı sonucu hayatını kaybeden Yasef Yahya da bir kez daha anıldı.

Neve Şalom Sinagogu’nda gerçekleştirilen anmada, yaşamını yitirenler için dualar okunurken İlker Avimelek ve Betsy Penso konuşma yaptılar.

Betsy Penso’nun yaptığı konuşma;

“Hafta başı hepimizin kalbi sosyal medyada şahit olduğumuz bir olay sebebiyle paramparça oldu. Cemaat başkanımız bir anneye ne giyiyordu sorusunu soralı 13 sene olmuş, yılları sayana dedi… Bir anne ise, oğlunun o gün yandan düğmeli bej kazak giydiğini söyledi… Nasıl unutabilir ki…

Her hikayenin kendine özgü birer rengi, birer kokusu, birer şekli, birkaç kelimesi var. Biri henüz bir çocuk, pespembe hayalleri; önünde upuzun bir ömür, arkasında bir ailesi, daha yüzleşeceği onlarca sorun, yaşayacağı binlerce duygu, göreceği çok sayıda yer ve tanıyacağı sonsuz insan… Biri, dopdolu, buram buram anneanne kokuyor; torununa geleneklerini öğretmeyi hedefliyor. Biri ailesini tamamlama heyecanıyla, karnındaki bebeğini kucağına almayı, anne sütü kokulu günleri bekliyor. Birinin bir kızı bir oğlu sımsıcak bir ailesi var. Birinin iki oğlu var ve her daim yasemin çiçeği kokuyor. Biri dalında henüz olgunlaşan cesur genç bir üniversite öğrencisi.

Tüm bu hikayeler birbirinden bağımsız seyrederken, 15 Kasım 2003 günü hepsinin hikayeleri aniden kesişir. Bu kadar farklı yaşlarda, kariyerlerde, yaşantılarda olan insanın hikayesi aynı gün bir terör saldırısının kurbanı olmakta kesişir. Çünkü hepsinin ortak bir noktası var, Yahudi olarak dünyaya gelmiş olmaları. 13 sene önce ve günümüzde hala Yahudi olarak doğmuş olmak, bu şekilde yetiştirilmek ve hayata Yahudi olarak devam etmek bir kesim gözünde öldürülme sebebi olarak değerlendirilebiliyor.

Dahası bu ne ilk, ne de son. İçinde bulunduğumuz sinagog birden fazla saldırıya maruz kaldı. Her gün bir çoğumuz, sosyal medya üzerinden sadece Yahudi olduğumuz için veya sadece bir görüşü savunduğumuz için tehditler almaya devam ediyoruz. Aslında burada bulunan herkesin de hikayesi belki de bu şekilde kesişiyor.

Ve biz tüm bu hikayelerin ne kadar gerçek olduğunu, ne kadar yakın olduğunu dört kelime ile hatırladık: yandan düğmeli bej kazak…

Nazım sürelerin göreceliliğini anlatan bir şiir yazmıştı. 13 sene…

Bu korkunç olay meydana geldiğinden beri on üç kere güneşin etrafında döndü dünya.

Güneş’e sorarsanız, lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman.

Bir anneye, eşe, ablaya, oğula sorarsanız: On üç senesi ömürlerinin…

Şimdi Bar-Mitsvalarını yapıyorlar, o sene ana rahmine düşen çocuklar…

Ve o gün Bar-Mitsvasını yapan genç adam, on üç sene sonra ilk defa aramızda…

Bir insan gittiğinde ardında bıraktığı yarım kalpler ve çokça sevgi-hüzün var. Bu on üç senede, kurbanların çocukları onların yokluğunda Barmitsva yaptı, evlendi, çocuk doğurdu; fahri dayı, teyze, hala, abla, dede oldular…

Ailelerin kayıplarını unutması elbette ki mümkün değil… Toplumumuz ise kanımca unutmaya yüz tutmuş… Geniş toplumda ise hatırlayan kişi sayısının çok fazla olduğunu düşünmüyorum.

15 Kasım 2003 günü kurbanlar rastgele seçildi. Bombalar gelişigüzel aramızdan kimi ele geçirebildiyse aldı, bir hedef yoktu. Aslında o gün Yahudi olarak doğmuş her birey birer hedefti. O gün her birimiz hedeftik. Onlar yerinde biz veya sevdiklerimiz bulunuyor olabilirdi. Ve işte tam bu sebeple; hayatını kaybetmiş altı dindaşımız, sadece ailelerinin değil, tüm toplumumuzun ve her birimizin kaybıdır. Bunun bilincinde olduğumuz sürece bu korkunç olayı asla unutturmayacağımıza, ve her sene Buradayım diye haykırmaya geleceğimize eminim..

Annette Rubenstein Talu

Yoel Kohen Ülçer

Berta Özdoğan

Avram Varol

Yona Romano ve

Anna Rubenstein’ın anılarına…”

şeklinde iken, İlker Avimelek’in konuşması;

“Sayın Hahambaşım, Sayın Cemaatbaşkanım, Saygıdeğer Bet-Din üyeleri, Sevgili Cemaat Üyeleri ve Sevgili Anna, Anet, Avraam, Berta, Yoel, Yona ve Yasef’in değerli aileleri,

Benden bugün burada bu konuşmayı yapmamı rica ettiklerinden beri çok düşünüyorum. Neler söyleyebilirim, mesajımı nasıl iletebilirim? Peki benim mesajım ne?

15 Kasım 2003 günü şüphesiz Türk Yahudi cemaati ve belki de Türkiye Cumhuriyetin’de yaşanmış olan en şiddetli ve nefret dolu saldırılardan birine tanık oldu.

Yaşadığımız acılar tarifsiz.

Ben sadece 14 yaşındaydım. Eli kanlı teröristlerin, bomba yüklü araçları şişli ve neve şalom sinagoglarının önünde patlattıkları haberini televizyonu açtığımda öğrendim . Sonra farkı görüntüler geldi, olayın büyüklüğünü, önemini, aslında bizler için neyi ifade ettiğini kavrayabilmem uzun zaman aldı. Bu konuşmayı yaparken hala algılamaya çalışıyorum, sırf Yahudi olduğumuz için Tanrıya dua ederken yaşadığımız, evimiz dediğimiz yerde bize yapılan bu saldırının ne olduğunu ve neden yapıldığını.

Aslında bize karşı sırf Yahudi olduğumuz için yapılan saldırılar yüz yıllardır Dünya’nın her yerinde devam ediyor. Jonathan Sack bir makalesinde anti-semisimi evrimleşerek hayatta kallan bir virus olarak tanımlamış.

Orta çağlarda Yahudilerden dinleri sebebi ile nefret edilirdi, 19-20. Yüzyıllarında ırkımızdan dolayı, bugün de ulus devletimiz Israel ile birlikte nefret devam ediyor. Bu nefret tutarlı inanışlardan oluşmuyor aksine çelişkilerden oluşuyor. Çünkü fakir olduğumuz için de nefret edildik zengin olduğumuz için, komunist olduğumuz için de nefret edildik kapitalist olduğumuz için de, kendimizi geri planda tuttup kapalı yaşadığımız için de nefret edildik heryere gizlice müdahale ettiğimiz suçlaması ile de.

Aslında bu cümleler tek bir ortak paydada buluşuyor ve tek bir anlama geliyor. Her ne kadar farklı sebepler öne sürülse, devir değişsede sadece Yahudi olduğumuz için saldırıya uğruyoruz.

Anna Frank yazdığı günlükte nereye gidersek gidelim hangi ülkede yaşarsak yaşayalım, hangi ülkenin vatandaşı olursak olalım her zaman Yahudi kimliğimizi taşıyacağımızı vurgular.

Dolayısı ile Yahudilik bizim ayrılmaz bir parçamız, kimliğimiz ve sırf bu kimliğimizden dolayı sebebi değişsede saldırıya maruz kalabiliriz.

Dünya’da ve Türkiye’de anti-semitism 2. Dünya savaşından sonra çıkarılan yasa ve verilen eğitime karşın tekrar yükselişte. Geçtiğimiz yıl Arjantin’de, Polonya’da, Amerika’da ve Türkiye’de hem toplum hem de devlet yönetimi seviyesinde ciddi anti-semitik açıklamalar ve nefret söylemleri ile karşılaştık.

Özellikle internetin, sosyal medyanın yaygınlaşması ile, Dünya’da ve Türkiye’de anti-semitik yazılar, videolar resimler, her yaştan her toplumdan insana kolayca ve hızlıca ulaşabiliyor.

Teknoloji anti-semitizm’in yayılmasında aktif bir şekilde rol alıyor, bir araç olarak kullanılıyor.

Evet, biz her zaman Yahudi kalacak ve anti-semitizm her zaman olacaksa bizim bu nefrete karşı ne yapacağımız benim için önem taşıyan bir soru. Bu sorunun iki cevabı var:

  1. Sessiz kalır, yaşananları hep sineye çeker ve içimizde yaşarız.
  2. Ya da bu suça karşı beraber olur, karşı çıkar ve direniriz.

Bugünün gençleri olarak bizler gelecekten sorumluyuz. Teknolojiyi anlayan ve yöneten bizleriz. Önce kendimizi eğitmeli, geliştirmeli sonra etrafımızdakileri bilinçlendirmeli, aydınlatmalı ve bu suça karşı ortak direnmeliyiz. Benliğimizi, nereye ait olduğumuzu unutmamalıyız.

Bugün de işte burada yaptığımız bunun bir parçası. Güçlü olduğumuzu bir arada olduğumuzu göstermek.

Hatırlamak ve unutmamak…

Bugün bu anmaya büyük katkı sağlayan Yoel Ülçer fonu ve gönüllüleri, birlikte olduğumuzu bu sene de hatırlattınız bize…

İnanıyorum ki bir arada olduğumuz ve bu suça karşı birlikte direndiğimiz sürece her zaman güçlü kalacağız.

Yüksek cennetlerinde barışı yapan tanrım hepimize huzur ver. Amen”

şeklinde idi.

Anma sırasında yaşamını yitirenlerin anısına mumlar yakılırken, hayat hikayeleri fotoğraflar eşliğinde katılımcılarla paylaşıldı.

anette

Hayat dolu, zeki, yetenekli ve kocaman yüreği olan Annette Rubinstein 15 Kasım 2003 günü hayatını kaybettiğinde 8 yaşındaydı. Annette o gün Beth-Israel Sinagoguna Talmud Tora’da eğitim almak için gitmişti.

 

yoel

Her zaman kendinden önce başkalarını düşünen, fedakar, sevgi dolu, güler yüzlü, ailesine ve arkadaşlarına çok düşkün olan Israel Yoel Ülçer, 15 Kasım 2003 günü hayatını kaybettiğinde 19 yaşındaydı. O gün Beth-Israel sinagoguna gözetim görevlilerine yardım etmek için gitmişti.

 

55eacc56f018fbb8f897610e

Anne olmaya hazırlanan Berta Özdoğan 28, eşi Ahmet Özdoğan ise 32 yaşındaydı. Birbirlerine olan saygı ve hoşgörüleri çevresindekileri kendilerine hayran bırakan çift, 15 Kasım 2003 günü Neve-Şalom Sinagoguna, bar-mitzvah törenine katılmak için gitmişlerdi.

 

avraam

Her zaman dürüst, kendine dikkat eden, fedakar aile babası Avraam Varol, 15 Kasım 2003 günü hayatını kaybettiğinde 50 yaşındaydı. O gün her zaman olduğu gibi dini ibadetini yerine getirmek için Beth-Israel sinagoguna gitmişti.

 

yona

Ailesine çok düşkün olan, yardımsever, paylaşımcı ve herkes tarafından sevilen Yona Romano, 15 Kasım 2003 günü hayatını kaybettiğinde 58 yaşındaydı. O gün Beth-Israel sinagoguna dini görevini yerine getirmek için gitmişti.

 

anna

Sevgi, saygı, geleneklere bağlılık, dostluk, cesaret ve alçak gönüllük değerlerinin hepsini bünyesinde barındıran Anna Rubinstein, 15 Kasım 2003 günü hayatını kaybettiğinde 85 yaşındaydı. O gün Beth-Israel Sinagogu’na torunu Annette’i Talmud Tora’ya eğitim alması için getirmişti.

 

yasef

Hayata hep gülen gözlerle bakan, iyimser, herkesle iyi ilişkiler içinde olan sıcak, samimi ve güven veren Yasef Yahya, 21 Ağustos 2003 günü hayatını kaybettiğinde 39 yaşındaydı. O gün her zaman olduğu gibi diş hekimi olarak çalıştığı muayenehanesindeydi.

 

Yaşamını yitiren Yahudi vatandaşlar için mumlar yakılırken, her iki saldırıda yaşamını yitiren herkes için dua edildi ve isimleri okunarak anıldı.

Anette Rubinstein TALU

Anna RUBİNSTEİN

Avram VAROL

Bülent BOSTANOĞLU

Fasıl SÜSLÜ

Hakan YÜKSEL

İsrael Yoel ÜLÇER

Kaya KAYA

Mehmet ATEŞ

Mesut GÜROL

Binyamin ERESKENAZİ

Mustafa YENİER

Naşit GÜREL

Nurettin AYDIN

Oğuz KIZILIRMAK

Ömer YAZAR

Saadet GÜNEŞ

Yona ROMANO

Ahmet ÖZDOĞAN

Berta ÖZDOĞAN

Emin T. YAKUPOĞLU

Murat ŞAHİN

Serkan BALCI