David Kohen, 1942 Varlık Vergisi’ni yaşayanlardan. Literatür Yayınları’ndan çıkan, Birant Yıldız’ın hazırladığı “Sigortacılığın Duayeni David Kohen, Sigortacı Bir Ailenin Beş Nesillik Serüveni” isimli biyografik anlatıda Varlık Vergisi günlerini de anlatmıştı:
Ne kadar borç çıkarılmıştı babanıza?
60 bin lira borç çıkarılmıştı*. Ona, “iyi niyet göster, biz kabul ederiz,” dediler. Bunun üzerine babam da varını yoğunu sattı ve 35 bin lira ödedi. En nihayetinde bir sigorta acentesiydi babam, sahip oldukları ancak o kadar ediyordu. Umutla bekledik paranın kabul edilmesini. Ama 60 bin liranın hepsini ödeyemeyince gönderdiler Aşkale’ye. Sirkeci’de Demirkapı diye bir yerde barakalar vardı, önce oraya götürüp bütün o beyefendileri o barakalara attılar. Kısa bir süre orada, ranzalarda yatıp kalktılar. Hepsi tüccar, işadamı, toplumda saygınlığı olan insanlar. Hatırlıyorum, biz gidip görmüştüm orada babamı. Bir süre sonra Haydarpaşa’dan trenlerle Aşkale’ye gönderdiler onları. Aşkale’de yol yapımında çalıştılar, taş kırdılar. O zaman babam otuz dokuz yaşlarındaydı, yani gençti henüz. O yüzden sağ salim dönebildi. Ama yaşlılar da vardı ve bazıları orada yol inşaatında çalışırken hayatını kaybetti.
Ben de çok büyük bir darbe yedim o zaman varlık vergisi yüzünden. 1944’te mezun olmuştum Saint Michel Fransız Lisesi’nden. Babam on ay sonra beş parasız dönmüştü Aşkale’den. Zaten piyasalar çok bozuktu savaştan dolayı. Herkesin durumu kötüydü. Onun müşterilerinin de bir kısmı gitmişti varlık vergisinden dolayı sürgüne, gitmeyenler de hayli kötü durumdaydı.
Peki , siz o şartlarda nasıl bitirdiniz liseyi?
Burlalar yardım etmişti bana, yoksa okula devam etmem çok zordu.
Varlık vergisinde varımızı yoğumuzu kaybettikten sonra birkaç ay yerde yattık, çünkü yatağın altına koyacak karyolamız bile kalmamıştı. Harbiye’de Zafer Sokak’ta oturuyorduk o zamanlar. Avizelere, lambalara, tablolara kadar aldılar. Yatakları da komşuya kaçırabildiğimiz için kurtarabildik. Karyolalarımızı götürdükleri için, yatakları yere koyup öyle yattık uzun süre.
Babanız Aşkale’deyken mektuplaştınız mı hiç?
Bir iki kere mektuplaştık ama o da zordu. Çünkü okunuyordu ve sansürden geçiriliyordu mektuplar. Zaten Allah’tan çok uzun sürmedi sürgün. Af çıktı ve on ay sonra geri döndü babam. Kafile halinde geri gönderdiler.
Orada nerede kaldığını hatırlıyor musunuz? Çünkü orada onlara kalmaları için yer vermemişler. Kendileri oda kiralayıp o odada birkaç kişi kalıyorlarmış diye okumuştum ben.
Öyle olabilir, evet, ama ben o kadarını hatırlamıyorum maalesef.
Orada birkaç kişiyle iyi arkadaşlık kurmuşlardı ve bu arkadaşlıklar uzun sürdü, iş ilişkileri kuruldu sonradan.
Tabii orada önemli dostluklar doğar. Peki, kardeşleriniz ne yapıyorlardı o yıllarda?
Üç kardeşiz biz. Erkek kardeşim Röne 1931’li, yani 1942’de on bir yaşındaydı. Şişli Terakki’de okuyordu o zaman. Kız kardeşim Flora 1927’li, yani on beş yaşındaydı varlık vergisinde. 44’te kadar ve her üç okul da ailemiz varık vergisi mağduru olduğu için bizden okul parası almadı.
Şimdi o okullar çok pahalı, o zaman o kadar değildi. Ama o kadar pahalı olmasa da ailemizin ödeyecek gücü kalmamıştı. Ve varlık vergisinin devam eden etkilerinden dolayı liseyi bitirdikten sonra hiçbirimiz üniversiteye gidemedik. Babamın düştüğü ekonomik darboğaz, Aşkale’den döndükten sonra beş yıl daha devam etti. Kız kardeşim bazı kurslar gördü, dil kursları. Erkek kardeşim de öyle; ikisi de çok iyi Fransızca ve İngilizce biliyordu.
Peki, ailden girmişken dayılarınızdan da bahsedelim, onlar ne yapıyordu?
Dayılarımdan birini Naziler yok etti, diğer dayım da İngiltere’ye sığındı ve ancak öyle hayatını kurtarabildi. Yani Yahudisiniz ama Osmanlı tebaasındansanız hayatınız kurtuluyor, Yunan tebaasındansanız gaz odalarında katlediliyorsunuz. Bu bizim ailemizin de trajedisiydi. Dedem kurtulurken, dayım hayatını kaybetti.
Sigortacılığın Duayeni David Kohen Sigortacı Bir Ailenin Beş Nesillik Serüveni, Şöyleşi: Birant Yıldız, Literatür Yayınları, Şubat 2015
David Kohen, 1942 Varlık Vergisi’ni yaşayanlardan. Literatür Yayınları’ndan çıkan, Birant Yıldız’ın hazırladığı “Sigortacılığın Duayeni David Kohen, Sigortacı Bir Ailenin Beş Nesillik Serüveni” isimli biyografik anlatıda Varlık Vergisi günlerini de anlatmıştı:
Ne kadar borç çıkarılmıştı babanıza?
60 bin lira borç çıkarılmıştı*. Ona, “iyi niyet göster, biz kabul ederiz,” dediler. Bunun üzerine babam da varını yoğunu sattı ve 35 bin lira ödedi. En nihayetinde bir sigorta acentesiydi babam, sahip oldukları ancak o kadar ediyordu. Umutla bekledik paranın kabul edilmesini. Ama 60 bin liranın hepsini ödeyemeyince gönderdiler Aşkale’ye. Sirkeci’de Demirkapı diye bir yerde barakalar vardı, önce oraya götürüp bütün o beyefendileri o barakalara attılar. Kısa bir süre orada, ranzalarda yatıp kalktılar. Hepsi tüccar, işadamı, toplumda saygınlığı olan insanlar. Hatırlıyorum, biz gidip görmüştüm orada babamı. Bir süre sonra Haydarpaşa’dan trenlerle Aşkale’ye gönderdiler onları. Aşkale’de yol yapımında çalıştılar, taş kırdılar. O zaman babam otuz dokuz yaşlarındaydı, yani gençti henüz. O yüzden sağ salim dönebildi. Ama yaşlılar da vardı ve bazıları orada yol inşaatında çalışırken hayatını kaybetti.
Ben de çok büyük bir darbe yedim o zaman varlık vergisi yüzünden. 1944’te mezun olmuştum Saint Michel Fransız Lisesi’nden. Babam on ay sonra beş parasız dönmüştü Aşkale’den. Zaten piyasalar çok bozuktu savaştan dolayı. Herkesin durumu kötüydü. Onun müşterilerinin de bir kısmı gitmişti varlık vergisinden dolayı sürgüne, gitmeyenler de hayli kötü durumdaydı.
Peki , siz o şartlarda nasıl bitirdiniz liseyi?
Burlalar yardım etmişti bana, yoksa okula devam etmem çok zordu.
Varlık vergisinde varımızı yoğumuzu kaybettikten sonra birkaç ay yerde yattık, çünkü yatağın altına koyacak karyolamız bile kalmamıştı. Harbiye’de Zafer Sokak’ta oturuyorduk o zamanlar. Avizelere, lambalara, tablolara kadar aldılar. Yatakları da komşuya kaçırabildiğimiz için kurtarabildik. Karyolalarımızı götürdükleri için, yatakları yere koyup öyle yattık uzun süre.
Babanız Aşkale’deyken mektuplaştınız mı hiç?
Bir iki kere mektuplaştık ama o da zordu. Çünkü okunuyordu ve sansürden geçiriliyordu mektuplar. Zaten Allah’tan çok uzun sürmedi sürgün. Af çıktı ve on ay sonra geri döndü babam. Kafile halinde geri gönderdiler.
Orada nerede kaldığını hatırlıyor musunuz? Çünkü orada onlara kalmaları için yer vermemişler. Kendileri oda kiralayıp o odada birkaç kişi kalıyorlarmış diye okumuştum ben.
Öyle olabilir, evet, ama ben o kadarını hatırlamıyorum maalesef.
Orada birkaç kişiyle iyi arkadaşlık kurmuşlardı ve bu arkadaşlıklar uzun sürdü, iş ilişkileri kuruldu sonradan.
Tabii orada önemli dostluklar doğar. Peki, kardeşleriniz ne yapıyorlardı o yıllarda?
Üç kardeşiz biz. Erkek kardeşim Röne 1931’li, yani 1942’de on bir yaşındaydı. Şişli Terakki’de okuyordu o zaman. Kız kardeşim Flora 1927’li, yani on beş yaşındaydı varlık vergisinde. 44’te kadar ve her üç okul da ailemiz varık vergisi mağduru olduğu için bizden okul parası almadı.
Şimdi o okullar çok pahalı, o zaman o kadar değildi. Ama o kadar pahalı olmasa da ailemizin ödeyecek gücü kalmamıştı. Ve varlık vergisinin devam eden etkilerinden dolayı liseyi bitirdikten sonra hiçbirimiz üniversiteye gidemedik. Babamın düştüğü ekonomik darboğaz, Aşkale’den döndükten sonra beş yıl daha devam etti. Kız kardeşim bazı kurslar gördü, dil kursları. Erkek kardeşim de öyle; ikisi de çok iyi Fransızca ve İngilizce biliyordu.
Peki, ailden girmişken dayılarınızdan da bahsedelim, onlar ne yapıyordu?
Dayılarımdan birini Naziler yok etti, diğer dayım da İngiltere’ye sığındı ve ancak öyle hayatını kurtarabildi. Yani Yahudisiniz ama Osmanlı tebaasındansanız hayatınız kurtuluyor, Yunan tebaasındansanız gaz odalarında katlediliyorsunuz. Bu bizim ailemizin de trajedisiydi. Dedem kurtulurken, dayım hayatını kaybetti.
Sigortacılığın Duayeni David Kohen Sigortacı Bir Ailenin Beş Nesillik Serüveni, Şöyleşi: Birant Yıldız, Literatür Yayınları, Şubat 2015
Paylaş: