Gérard Oury’nin yazıp yönettiği Les aventures de Rabbi Jacobyani Rabbi Yakob’un Maceraları 70’lerde önce Fransa’da sonra ise sahnelendiği her ülkede oldukça izlenmiş ve beğenilmiş bir komedi filmi. Filmin başrol oyuncusu Fantômas serisiyle akıllarda yer etmiş büyük komedyen Louis de Funès olunca filmi beğenmemek ve kahkaha krizine girmemek gerçekten imkansız. Üstelik bu kez dikkatli hayranlarının aşina olduğu beceriksiz, şaşkın komiser ya da jandarma tiplemelerinin dışında bir rol ile karşımıza çıkar Louis de Funès.
Film Amerika’da yaşayan Haham Yakob’un Fransa’ya yolculuğu ile başlar. Haham 30 yıllık hasretinden sonra tekrar doğduğu topraklara bir akrabasının Bar Mitsva töreni için gider, bu hasretliğin nedeni açıkça dillendirilmese de filmin 1973’te geçmesi bize İkinci Dünya Savaşı’nı hatırlatır.
Diğer tarafta ise başka bir yolculuk vardır. Kızının düğününe yetişmek için Normandiya’dan Paris’e otomobille pür telaş seyahat eden sanayici Victor Pivert ve onun Yahudi şoförü Salomon. Victor Pivert koyu Katolik, beyaz bir Fransız’dır. Toplumdaki farklılıklara asla tahammül edemez. Çevresine her fırsatta ırkçı, antisemitik ve zenofobik sözler savurmaktan çekinmeyen bir fabrikatör olarak nefret söylemine kabalığını, aksiliğini ve alaycılığını da eklemeden duramaz.
Burjuva ayrıcalıklarıyla kendini herkesten üstün gören ve küçük dünyasının içinde körleşen Victor Pivert şoförünün Yahudi olduğunu seyahat esnasında öğrenir, bundan hoşlanmaz. Derken kaza yaparlar ve otomobilleri denize uçar. Ama araç bir şekilde kurtulur ve Victor Pivert şoföründen arabanın farlarını yakmasını ister. Lakin Salomon şabat olduğu için farı yakamayacağını söyler. Bu cevap üzerine işinden kovulur.
Yalnız kalan Victor Pivert yardım çağırmak için etrafı kolaçan ederken karşısında Le Yankee sakız fabrikasını bulur. Fakat işler göründüğü kadar kolay hallolamayacaktır; zira fabrikada Fransa’da sürgün olan devrimci Arap lider Slimane Arap ajanlar tarafından sorgulanıp infaz edilmek üzeredir. Filmin bundan sonrası karışıklıkların yol açtığı sürükleyici bir yanlışlıklar komedyasına döner. Bakalım Victor Pivert tesadüfen düştüğü bu karmaşadan sıyrılabilecek midir? Peki ırkçılıktan, antisemitizmden ve yabancı düşmanlığından kurtulabilecek midir?
Filmin İngilizce, Fransızca ve Türkçe tanıtım yazılarında Pivert karakterinin ırkçı olduğu yazıyor ve filmde bunun çeşitli örnekleriyle karşılaşıyoruz. Ama antisemit olduğu ve antisemitik söylem ve hareketlerde bulunduğu yazmıyor. Irkçı tabiri her durumda söylenen, her durumu kapsayan bir tabir değil. Bu noktada ciddi kafa karışıklığı olduğu ortada, zira antisemitizmin ne olduğuna dair kavram karmaşası da kendisini alenen belli ediyor. Antisemitizm lügatlarda nedense kendine yer bulamıyor?!?
Ayrıca filmin online gösterildiği sitelerden birinde konudan bahsedilirken Yahudi şoför patronuna yardım etmez gibi bir cümle kullanılmış, ki bu Yahudi olduğu için yardım etmeyeceği algısını yaratıyor. Bir diğer sitede ise Victor Pivert ırkçı fakat dobra bir adam olarak özetlenmiş. Açıkçası filmi izleyip bu özetleri yazabilmek de ayrı bir başarı!
Bir diğer ilginçlik ise 1975’te ülkemizde filmin Papaz Kaçtı adıyla gösterilmiş olması. Haham Yakob’un Maceraları ismiyle gişe rekoru kırmak kolay olmasa gerek diye düşünülmüş müdür acaba? Ya da filmle alakasız olsa da kaçan papaz ismi kulağa hoş gelir diye latife edilmiş de bu isim mi seçilmiş? Bilemiyoruz.
Gérard Oury’nin yazıp yönettiği Les aventures de Rabbi Jacob yani Rabbi Yakob’un Maceraları 70’lerde önce Fransa’da sonra ise sahnelendiği her ülkede oldukça izlenmiş ve beğenilmiş bir komedi filmi. Filmin başrol oyuncusu Fantômas serisiyle akıllarda yer etmiş büyük komedyen Louis de Funès olunca filmi beğenmemek ve kahkaha krizine girmemek gerçekten imkansız. Üstelik bu kez dikkatli hayranlarının aşina olduğu beceriksiz, şaşkın komiser ya da jandarma tiplemelerinin dışında bir rol ile karşımıza çıkar Louis de Funès.
Film Amerika’da yaşayan Haham Yakob’un Fransa’ya yolculuğu ile başlar. Haham 30 yıllık hasretinden sonra tekrar doğduğu topraklara bir akrabasının Bar Mitsva töreni için gider, bu hasretliğin nedeni açıkça dillendirilmese de filmin 1973’te geçmesi bize İkinci Dünya Savaşı’nı hatırlatır.
Diğer tarafta ise başka bir yolculuk vardır. Kızının düğününe yetişmek için Normandiya’dan Paris’e otomobille pür telaş seyahat eden sanayici Victor Pivert ve onun Yahudi şoförü Salomon. Victor Pivert koyu Katolik, beyaz bir Fransız’dır. Toplumdaki farklılıklara asla tahammül edemez. Çevresine her fırsatta ırkçı, antisemitik ve zenofobik sözler savurmaktan çekinmeyen bir fabrikatör olarak nefret söylemine kabalığını, aksiliğini ve alaycılığını da eklemeden duramaz.
Burjuva ayrıcalıklarıyla kendini herkesten üstün gören ve küçük dünyasının içinde körleşen Victor Pivert şoförünün Yahudi olduğunu seyahat esnasında öğrenir, bundan hoşlanmaz. Derken kaza yaparlar ve otomobilleri denize uçar. Ama araç bir şekilde kurtulur ve Victor Pivert şoföründen arabanın farlarını yakmasını ister. Lakin Salomon şabat olduğu için farı yakamayacağını söyler. Bu cevap üzerine işinden kovulur.
Yalnız kalan Victor Pivert yardım çağırmak için etrafı kolaçan ederken karşısında Le Yankee sakız fabrikasını bulur. Fakat işler göründüğü kadar kolay hallolamayacaktır; zira fabrikada Fransa’da sürgün olan devrimci Arap lider Slimane Arap ajanlar tarafından sorgulanıp infaz edilmek üzeredir. Filmin bundan sonrası karışıklıkların yol açtığı sürükleyici bir yanlışlıklar komedyasına döner. Bakalım Victor Pivert tesadüfen düştüğü bu karmaşadan sıyrılabilecek midir? Peki ırkçılıktan, antisemitizmden ve yabancı düşmanlığından kurtulabilecek midir?
Filmin İngilizce, Fransızca ve Türkçe tanıtım yazılarında Pivert karakterinin ırkçı olduğu yazıyor ve filmde bunun çeşitli örnekleriyle karşılaşıyoruz. Ama antisemit olduğu ve antisemitik söylem ve hareketlerde bulunduğu yazmıyor. Irkçı tabiri her durumda söylenen, her durumu kapsayan bir tabir değil. Bu noktada ciddi kafa karışıklığı olduğu ortada, zira antisemitizmin ne olduğuna dair kavram karmaşası da kendisini alenen belli ediyor. Antisemitizm lügatlarda nedense kendine yer bulamıyor?!?
Ayrıca filmin online gösterildiği sitelerden birinde konudan bahsedilirken Yahudi şoför patronuna yardım etmez gibi bir cümle kullanılmış, ki bu Yahudi olduğu için yardım etmeyeceği algısını yaratıyor. Bir diğer sitede ise Victor Pivert ırkçı fakat dobra bir adam olarak özetlenmiş. Açıkçası filmi izleyip bu özetleri yazabilmek de ayrı bir başarı!
Bir diğer ilginçlik ise 1975’te ülkemizde filmin Papaz Kaçtı adıyla gösterilmiş olması. Haham Yakob’un Maceraları ismiyle gişe rekoru kırmak kolay olmasa gerek diye düşünülmüş müdür acaba? Ya da filmle alakasız olsa da kaçan papaz ismi kulağa hoş gelir diye latife edilmiş de bu isim mi seçilmiş? Bilemiyoruz.
Paylaş: